ABD’nin çıkarları, HDPKK’nın çıkarları ile çatışıyor mu?

ABD’nin çıkarları, HDPKK’nın çıkarları ile çatışıyor mu?

İletigönderen Erkan Güçiz » Cmt Eki 03, 2015 16:31

ABD Kongresi 27 Temmuz 1995 oturumundan bir kesit...
Konuşmacı, Dan Burton, Indiana Eyaleti Temsilcisi; konu, Türkiye’nin Kürtleri: Gerçekler...

“Sayın Başkan, Türkiye’nin ile Kürt nüfusu ve PKK ile ilişkileri son derece yanlış anlaşılmıştır.
ABD Kongresi’nde Türkiye’yi yerenlerin dünyaya anlatmak istedikleri, “Türkiye’de Kürt nüfusun devletin baskısı altında olduğu” doğru değildir.
Türk Anayasası Kürtler dahil bütün vatandaşlarına aynı siyasi haklar ve özgürlükleri tanır; etnik köken veya dinî inançlarına bakmadan, hiçbir engel olmadan eşit şartlarda bu hakları kullanırlar.
Kürt kökenli Türk vatandaşları Türkiye’nin istedikleri yerinde serbestçe yaşar, yaşamda her ortama ayrım görmeden katılır. Kürtler doktordur, avukattır, öğretmendir, sanatkârdır. Bu hakikat geniş bir çevrede çok yanlış algılanmıştır. Kürtler Türkiye nüfusunun yalnız yüzde 18’ini oluşturduğu halde Türkiye Parlamentosu’nun yüzde 25’i Kürt kökenlidir.
Başbakan yardımcısı (Hikmet Çetin, ç.n.) Kürttür. Hattâ eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal da Kürt idi.
Türkiye, Kuzey Irak'taki Kürtlerin yaşamlarını, geçimini korumaya çalışır. Saddam Hüseyin Körfez Savaşı'ndan yıllar önce zehirli gazla kendi Kürt vatandaşlarına saldırdığı zaman, Türkiye onlara kapılarını açtı, giydirdi, besledi ve evlerine geri dönüşleri güvenli olana kadar onlara ev sahipliği yaptı.
Körfez savaşından sonra Türkiye yine Saddam Hüseyin'in zulmünden kaçan yarım milyon Kürt’ü kabul etti. Bugün Türkiye, Huzur Harekâtı ile Irak Kürtlerini korumak için Türk üslerini kullanan uluslararası çabaya da ev sahipliği yapıyor.
Ancak bu gerçekler, İran, Irak ve Suriye tarafından desteklenen bir Marksist-Leninist terör örgütü olan PKK'ya karşı Türkiye'nin mücadelesinin öne çıkması ile görünmez hale geldi.
Batılı toplumlar şimdi Türkiye'ye karşı savaşan Kürtlerin, Saddam Hüseyin'in vahşeti altında ezilen aynı Kürtler olmadığını anlamıyor.
Türkiye'nin Kürt halkının, PKK’ya karşı sempatisi olmamasına rağmen PKK, Kürt halkını temsil ettiği küstahlığını gösteriyor.
Pek bilinmeyen bir gerçek de PKK teröristlerinin hepsinin Kürt olmadığıdır. Diğer ülkelerden gelen maceraperestler ve işsizlerde PKK saflarında yer alanlardandır. Türkiye içindeki tek desteği Kürt işadamlarından zorla aldığı haraçtır.
PKK'nın Türkiye'ye karşı savaşa devam edebilmesi Suriye'nin Bekaa Vadisi gibi Türkiye dışında üslere ve diğer aşırılık yanlısı örgütleri eğitip bünyesine almasına bağlı.
PKK yalnız Kürt halkının gerçek özlemleri temsil etmemekle kalmıyor, “Kürtlere özerklik getireceğiz” derken Marksist-Leninist ideolojisine dayalı bağımsız bir Kürdistan Devleti kurmak planları da çok manidar bir anlayış.
Böyle Marksist-Leninist bir devlet bölgede yaşayan Türk ve Kürtlerin hayatını tehlikeye atacağı gibi Ortadoğu’nun tamamında barış ve istikrarı da tehdit eder.

1984’de kurulduğu günden beri PKK etkinlikleri tehdit üzerine kuruludur. Topluma ideolojisini zorla kabul ettirmek için PKK, devlete sadık Türk ve Kürt köylüler üzerinde aşırı baskı kullanır, köylerini boşaltıp başka yerlere taşınmaya zorlar.
PKK, Türkiye’de demokrasinin güçlenmesine yardımcı olacak ekonomik yatırımları sabotaj ederken bir yandan da güya temsil ettiği Kürtlerin de içinde olduğu binlerce sivili öldürdü. Kürtlerden haraç aldı. Karşı gelenleri toplu halde katletti. Evlerini yaktı, ürünlerini, hayvanlarını yağmaladı. PKK’nın, Kürtlerin bağımsızlığı için silahlı bir mücadele veren bir kuruluş olarak adlandırılması saçma.


Karşımızdaki, Türkiye’de demokrasiyi ciddi olarak sarsabilecek bir grup var.
PKK, demokratik bir toplumda bölge insanına haklar ve özgürlükler, ekonomik fırsatlar veren yasaları çiğnedi. Çoğu zaman çalkantılı bir bölgede güçlü, demokratik bir Türkiye ABD için her zaman önemlidir.

Dolayısıyla Türkiye’nin PKK ile mücadelesini desteklemek ABD’nin çıkarınadır.

Türkiye’nin PKK gibi teröristlere karşı savaşını, demokrasi tehlike altında şeklinde algılamak yanlıştır.
Aksine asıl ortaya çıkacak olan tehlike, Türkiye’nin demokratik bir ülke olarak toprak bütünlüğünü ve vatandaşlarının haklarını teröristlerin gayri insanî davranışlarından koruyamamasıdır.”


***


Tam 20 yıl sonra, şimdi de Orhan Miroğlu’nun, 1 Ekim 2015’de Star’da çıkan yazısı, “Dargeçit’e kurulan tuzak”dan bir alıntı.

‘Dargeçit’te karanlık bir oyun tezgahlanıyor.
Son birkaç gün içinde bazı mahallelere, dağdan gelen militanların girdiğini görüyoruz.
Sokaklar, caddeler, belediyenin iş makinasıyla kazılıyor. Kazılan yerlere bombalı tuzaklar yerleştiriliyor.
Silahlı gruplar kimlik kontrolü yapıyor.

Halk evlerini terk etmeye zorlanıyor.

Tehdit edilip evini terk edenlerin boşalttığı evlere militanlar yerleşiyor.
Geceleri evlere giriyorlar, halkı kapıları kapatmamaları konusunda uyarıyorlar.
Halkın, kapısını 24 saat açık tutmasını istiyorlar.
Ev baskınlarında çocuklar korku içinde çığlık atıyorlar. Bazen hayvan sesleri ve çocuk sesleri birbirine karışıyor.
Halkı deneyeceklerini söylüyorlar. ‘Halk bizi desteklerse, burasını Kobanê’ye çevireceğiz. Yok desteklemese biraz karıştırıp sonra çekip gideceğiz’ diyorlar.

Halkın ezici çoğunluğu bu yapılanları benimsemiyor ama korkuyor.

HDP’ye oy verenlerin, belediye başkanına gidip ricada bulunduğu söyleniyor. ‘Size oy verdik, bunu bize yapmayın’ diyor halk.
Bazı mahallerde halka silah dağıttılar.
Dargeçit’te güçlü oldukları mahalleler olduğu gibi henüz giremedikleri mahalleler de var.
Bu mahallere girseler, çatışma çıkması kaçınılmaz.
Giremedikleri mahallelerde halk sabaha kadar nöbet tutuyor.
Evlerinin önüne hendek kazılan bazı kişiler karşı koydular ve direndiler. Ama bazıları da korkudan ses çıkaramıyorlar.
Dargeçit’te olanları medyanın gelip görmesini isteriz. Dargeçit, Cizre ve Nusaybin gibi büyük bir ilçe değil. Gelip görmek isteyen herkes, gerçeği anlayabilir.
Güvenlik güçleri çatışma çıkmasın diye hassas davranıyorlar ama bu gruplar, maalesef bu hassasiyeti de devletin güçsüzlüğü veya zaafı gibi görüyorlar.
Eğer durum böyle devam ederse, Dargeçit’te yaşayan insanlar, birkaç gün sonra evlerinden çıkamaz hale gelecekler.

Şimdilik giremedikleri mahallere girmek isterlerse -ki niyetleri budur- korkarım çok kan dökülecek.

Bu mahallelerde korucu aileleri yaşıyor ve çoluk çocuk nöbet tutuyorlar. Ama ne zamana kadar sürecek bu durum bilmiyoruz.. Endişe içinde bekliyoruz.’


________________________________________
Congressional Record Online through the Government Publishing Office http://www.gpo.gov
http://haber.star.com.tr/yazar/dargecite-kurulan-tuzak/yazi-1059735
Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

Erkan Güçiz

Facebook - TC ERKAN GÜÇİZ
Kullanıcı küçük betizi
Erkan Güçiz
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 421
Kayıt: Çrş Eyl 29, 2010 5:18

Şu dizine dön: Erkan GÜÇİZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x