ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nun 15 Temmuz 2014 tarihli toplantı tutanağının başlığı, “TÜRK DEMOKRASİNİN GELECEĞİ”.

Açılış konuşmasında neden Türkiye’nin ABD için önemi olduğunu anlatılıyor, Erdoğan ve AKP’den memnuniyetsizlikler açıklanıyor.

Görüş bildirenlerin tümü, Türkiye’nin demokratik eksenden kaydığında hemfikir ve Heybeliada Ruhban Okulundan başlayarak bir yığın şikayetleri var; ABD Kongresinden eylem bekliyorlar.

Nate Schenkkan (Freedom House) görüş bildirilerinde, MİT ve Erdoğan hakkında aşağıdaki endişelerini sıralıyor.

Ülkemizde olup bitenlerde kimin aklı, kimin parmağı var diye sorarsak yanıt burada.

Peki, biz ne yapıyoruz.

Ne yapsak boş diye teslim olmuş durumda futbol, dizi izliyoruz; kim uğraşacak bunlarla diyerek.

Yolun sonuna gelmek üzereyiz.

Hemen şimdi ayağa kalkmazsak, suçlu kim diye arayacağız, dünyamız yıkıldıktan sonra...

Nate Schenkkan:

“Türkiye stratejik konumu olan ABD müttefiki ve değerli bir NATO ülkesidir. (...) Güney Gaz koridoru Türkiye’nin bizim için ne kadar değerli olduğunu göstermiştir. Ve bununla Avrupa Birliğine enerji taşıyan ülkeler arasında bir anahtar durumuna gelecektir.

Türkiye 1 milyondan fazla Suriye sığınmacısı kabul etmiştir. Geçmişi hatırlayanlar, Kürt toplumunu öldürme yarışında olan Türkiye’nin Kuzey Irak Kürt Devletine ve kendi Kürt nüfusuna olumlu yaklaşımlarını memnuniyetle karşılayacaklardır. (...) Bugün buradaki görüşme, yorum ve hatta geçmişteki ve bugünkü Türk Hükümeti hakkındaki eleştirilerimiz Türkiye halkına yönlendirilmiş değil, Türkiye halkına büyük bir saygı ile yalnız Türk Hükümetine yöneliktir.
...
Başbakan Erdoğan, 10 yılı aşan iktidarında Türkiye’de yılda %5’i aşan bir ekonomik büyümenin önderi idi. Ne yazık ki Türkiye’de siyasi özgürlük ülkenin ekonomik gelişmesiyle ölçülmüyor. Başbakan zaman zaman yasal muhalefete karşı hoşgörüsüz davrandı.

AK Parti gün geçtikçe tehlikeli bir yola saptı. Ve iktidar partisi sert muhalefetle karşılaştığında, görüşme ve uzlaşma yerine çoğu zaman uzlaşmaz ve kindar bir tutum sergiledi. Bazı sosyal medya sitelerine erişin engellendi, gazeteciler hapse atıldı ve işten çıkarıldı, hukuk sistemi siyasileştirildi.
...
Milli İstihbarat Teşkilatı, MİT’e verilen özel yetkiler en ürkütücü gelişme. Yasa, MİT’e her türlü bilgi, belge veya veriyi Türkiye’de istediği yerden toplama yetkisi veriyor. MİT hakkında yayın 3 il 9 yıl hapis cezası getiriyor. Bununla MİT ve çalışanları yasal sorumluluk üzerinde bir yere getirilmiş oluyor. Bu yasaüstü MİT Türk demokrasisi için büyük bir tehlikedir.
...
Ben de herkes gibi Başbakan Erdoğan’ın Ağustos seçimlerinde ilk turda Cumhurbaşkanı seçileceği görüşündeyim. Yapacağı ilk şey fiili bir Başkanlık sistemi kurmak ve Haziran 2015 seçimlerinden sonra anayasa değişikliği ile onu yasalaştırmak.

Başkanlık sistemi temelde kötü olan bir şey değil ve Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Fakat Erdoğan’ın, ‘ya bizimlesin ya da bize karşısın’ tavrıyla, korkarım ki anayasa reformları ne kapsayıcı ne de danışmaya dayalı olur. Erdoğan kendini elitlere ve dış güçlere karşı savaşan bir devrimin lideri olarak görüyor ve bu devrim devamlı olarak yenilmesi gereken gerçek veya hayali düşmanlar yaratıyor.

Korkarım ki, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı Türk toplumda bölünmeyi keskinleştirecek ve kurumsal düzeni zayıflatarak yerine kişisel yönetimi getirecek. Bu insan hakları ve temel özgürlükleri kadar yasal düzeni ve ekonomi yönetimini de hasara uğratacak.”

---

Kaynak: http://docs.house.gov/meetings/FA/FA14/20140715/102483/HHRG-113-FA14-Transcript-20140715.pdf