Abdüllatif (Che)Şener'den şok itiraflar...

Genel & Güncel Konular

Abdüllatif (Che)Şener'den şok itiraflar...

İletigönderen Türk-Kan » Pzt Ara 10, 2007 11:04

Şener'den şok itiraflar...

Abdüllatif Şener: 'Kuvvetler ayrılığı tehdit altında' deniyorsa durup düşünmelisiniz.


VATAN yazarı Ruhat Mengi’ye konuşan Abdüllatif Şener “Türkiye’de başarı ve liyakâta önem verilmelidir. Eğer başka şeylere önem verilirse bu ülkeyi çöküşe götürür” diyor ve ekliyor:

Toplumda “çoğulculuk, kuvvetler ayrımı, hoşgörü gibi konularda tehdit var” görüşü hakim. “Ya kardeşim, ben bir şey yapmıyorum” demeniz kabul edilemez, bunu en çok yönetim kademesindekiler düşünmelidir.

Eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, dün Ruhat Mengi’nin Star TV’de yayınlanan “Her Açıdan” programına konuk oldu. Siyasete nokta koymadığını ancak bir süre olayları dışarıdan izleyerek TOBB’de hocalığa devam edeceğini söyleyen Şener, Mengi’ye önemli açıklamalarda bulundu. İşte, Türkiye’de siyasetin kutuplaşmaya gittiğini fark ettikten sonra siyasetle arasına mesafe koyduğunu, ayrıldıktan sonra ise bu kutuplaşmanın azalmak yerine artarak devam ettiğini gördüğünü belirten Şener’in, Mengi’ye yaptığı açıklamalardan satırbaşları...

Türkiye’de parti içi demokrasi yok

Sistem demokratik işlemiyorsa düşüncesini özgürce ifade eden siyasetçiler bundan zarar görür. Demokratik işleyişe en fazla saygı göstermesi gereken kurum siyasi partilerdir. İlkesel olarak siyasal partilerin görevi budur. Partileri var kılan şey demokrasi olsa da maalesef partilerimizde demokratik yapı gereğince yerleşmemiştir. Bu A partisi için de B partisi için de geçerlidir. Geçmişte de bugün de bu böyledir. Parti içi demokratik atmosferin her partide olması ve böyle algılanması lazım.

AKP’nin programında parti mensuplarının konuşmalarına, görüşlerini açıklamalarına -genel eğilimlere aykırı olsa bile- imkân sağlanması var. Ama Türkiye’de siyasetin sorunu bu, ilkeler, vaatler kağıt üzerinde kalıyor. Sistem demokratik yapıya kavuşturulamıyor, o zaman da parti içi demokrasi olamıyor. Partilerde genel başkan her yetkiyi elinde tutuyor. Seçimde parti 550 aday belirliyor ama aslında bu 550 adayı genel başkanın kendisi seçiyor. Ben heyet başkanı olarak bu sürecin her aşamasında vardım meselâ. Çoğulcu demokrasi anlayışının yerleştirilmesi lazım.

Başarı ve liyakâta önem verilmezse ülke çöker

Bir insan yargıç olarak atandıktan sonra onun gereğini yerine getirmelidir. Bir yargıcın sağcısı solcusu şu ya da bu siyasi partiye yakınlığı söz konusu olamaz. Ancak bizim bu konuda bir korkumuz varsa elbirliğiyle bunu değiştirmek gerekir. Yargıçlar hak ve adalet dışında yandaşlık yapıp kararlarını ona göre veriyorsa bu yanlıştır. Bir ülkenin çağdaş refah düzeyi yakalayıp yakalamayacağını belirleyen en önemli unsur toplumsal ve kurumsal kültürlerdir. Bir ülkede başarıya, liyakâta mı yoksa ülkeyi geriye götürecek değerle mi önem veriliyor buna bakmak gerekir. Eğer liyakât ve başarıya önem verilmiyor, başka şeylere önem veriliyorsa bu ülkeyi çöküşe götürür. Türkiye’nin öncelikle bunu çözmesi gerekir.

Anayasanın yoğun tartışılması gerekir ama hâlâ tartışılmıyor

Eşim liseyi bitirdikten sonra nişanlandık, o da nişanlandıktan sonra başörtüsü takmaya karar verdi. Daha önce de düşünüyordu. Ben türban konusunda özgürlüklerden yanayım. Yani bir üniversite öğrencisinin nasıl giyeceğine karışmamın haksızlık olacağını düşünürüm. Kıyafet konusu, neyi tercih ettiği konusu benimle değil kendisiyle ilgili bir konudur. Benim bir öğrencim başının yarısını örtse saçının yarısını beline kadar uzatsa ve bir ayağında bot olup, diğeri çıplak olsa hoca olarak şamata yapmıyorsa bilgimi ona da veririm, ders anlatırım. Hoca olarak bu konuda müdahale etmem. Türkiye’de başörtüsü ya da türban denilen bir sorun var. Karşı olan var, taraf olan var. O halde sorun yoktur, diyemeyiz. Bir anayasa ile bu sorunu çözebilir miyiz? Ben halâ nasıl bir anayasa ortaya çıkacağını bilmiyorum, anlayabilmiş de değilim.

Partinin MKYK’sındayım ama öğretim üyesi olarak sivil toplum kuruluşlarının hazırladığı taslaktan haberim olduğu kadar hükümetin hazırladığından haberim yok. Bunun Türkiye’de çok yoğun tartışılması gerekir ama hâlâ tartışılmıyor. Anayasa bir uzlaşma metnidir. Sayısal çoğunluk anayasa için yeterli değildir. Azınlıkların, dışlanmışların da ne istediğine bakmalı, ortaya tam bir uzlaşma metni çıkarılmalıdır. Şeklen hukukun öngördüğü sayılarla bunun tamamlanması kabul görmesine yetmez.

Toplumda çok seslilik devam etmelidir

Sivil toplum kuruluşlarının yaptığı çalışmada sivil anayasa taslağıyla ilgili 4 madde ortaya çıktı, bunların başında; kuvvetler ayrılığı ilkesinden uzaklaşma ve sivil toplumun katılımının sağlanmayışı var. Yani “toplumda çoğulculuk, kuvvetler ayrımı, hoşgörü gibi konularda tehdit var” diyor. Bu endişenin toplumda var olması başlı başına büyük bir sorundur. “Ya kardeşim, ben bir şey yapmıyorum” demeniz kabul edilemez, bunu en çok yönetim kademesindekiler düşünmelidir. Çünkü toplumda çoksesliliğin kaybolması herkes için büyük tehlikedir, demokrasinin garantisi, devamı çoksesliliğe bağlıdır.

Rantın prim yaptığı bir ülke gelişemez

Bürokratik ilerlemeden işe girmeye kadar değerlendirme mutlaka objektif olmalıdır. Bu parti içi kültürde de böyle olmalıdır. Örnek, bir milletvekili Meclis’teki tüm görüşmelere giriyor, çalışıyorsa ve o vekil seçim listesinde kendini göremiyorsa, ki olmuştur bu adaletli bir şey değildir.

Toplum siyaseti rant olarak görüyorsa böyle bir algılama geleceği karartır, bunu değiştirmek için mücadele hepimizin görevidir. Çalışmanın üretmenin prim yapmadığı buna karşı rantın prim yaptığı bir ülkenin gelişmesi mümkün değildir.

Medyanın tek sesli olması iktidara da zarar verir

Son iki gündür mensubu olduğum üniversite kampusu içinde sivil toplum kuruluşlarının sivil bir anayasa taslağı oluşturma çalışması sürüyor. Sivil toplum, ülkenin çoğulcu yapısı, çok sesliliğin varlığı herkes için güvencedir hatta azınlığın görüşüne daha fazla değer verilmelidir. Bu konuda medyanın yeri çok önemlidir. Medyanın kendi etik değerlerini oluşturması, denetlemesi, toplumu daha iyi bilgilendirecek bir denetlemeyi kendi içinde sağlaması gerekir. Medyanın sermaye yapısının şekil değiştirişi ayrı bir olaydır. Türkiye’de medyadaki sermaye yapısı hep tartışılmıştır.

Son durumda iktidara yakın sermayeyle ilgili endişeler var. İktidara yakın bir medya grubu oluşturmasının iktidar için de çok zararlı olduğunu düşünüyorum. 16 yıl siyaset, 6 yıl bakanlık, 10 yıl muhalefet partisi sözcülüğü yaptım. Basının eleştirilerinin kusurları görme, ihtiyatsız beyanları, dikkat etmediğiniz olayları fark etme ve düzeltme açısından çok önemli olduğuna inanıyorum. Basın sizi eleştirdiği zaman sizin duyarlılıklarınız artar ve en mükemmelini yapma çabası içine girersiniz. Ama, medya yaptığınız çok yanlış şeyleri gizlerse, alkış tutar, överse bunun iktidara katkısı olmaz, aksine zarar verir.

4 tip insan vardır: Zekiler, saflar, haydutlar ve aptallar

İnsanlar dörde ayrılır birincisi zekiler. Çalışkan, işini düzgün yapan insanların hem kendisi hem ülkesi kazanır. İkincisi, saf insanlar. Bir davranışta bulunur karşısındaki kazanır ancak kendi kaybeder. Üçüncüsü haydutlar. Kendisi kazanır diğerleri, en başta da ülkeleri kaybeder. O 10 lira çarpmak için devleti 100 lira zarara sokar. İşte bu haydutluktur. Son olaraksa aptallar. Bu gruptakilerde hem kendisi, hem ülke kaybeder. Bir yazar “Kalkınmış ülkelerde haydut ve aptalların etkisi azdır” demiş. Eğer bir ülkede aptalların ve haydutların etkisi yoğunsa ve toplumun davranış biçimlerini etkiliyorsa bu ülkenin geleceği yoktur.

Millet olarak, ülke olarak zeki insanlardan mı oluşacağız, zeka pırıltılarına mı prim vereceğiz yoksa haydutluk ve aptallık yapanların reflekslerine mi prim vereceğiz buna karar vermek zorundayız. Bir insan seçim sandığının başına giderken siyasete “kim, ne yaptı” diye öncelik çıkarırken bu önceliklerin en başına “kim bu işi dürüst ve doğru yapıyor” diye belirlemiyorsa, ona göre sandık başına gitmiyorsa bu ülke inanın kaybeder. Türkiye’de bakıyorsunuz insanlar iyileri gayet güzel takdir ediyor ama kötülerin peşinden gidiyor.

Siyasetçi çocukları ve onları çevreleyen yolsuzluk

Geçen dönem AKP iktidarının Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, özellikle 22 Temmuz seçimlerinden sonra yoğunlaşan “siyasetçi çocuklarının devletle iş yapması”, bazılarında ilgili kararların kendilerine yakın bakanlıklardan çıkması, yolsuzluk söylentilerinin gündeme gelmesi ile ilgili olarak ve düşündüğü sorulduğunda gülerek şu cevabı verdi:

Yolsuzluk sadece çocuklarla bağlantılı olmaz. Yolsuzluk çok yönlü, çok boyutludur. Doğrudan siyaset ve doğrudan iş çevreleriyle bunların yakın olmasıyla bağlantılıdır. Bu nedenle başta siyasetçilerin kendisi olmak üzere siyasetin dürüst, temiz işlemesine dikkat edilmesi gerekir.

Resim
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen Nihan » Pzt Ara 10, 2007 16:02

Bu adamı severim ve bizzat sohbet etmişliğimiz var. Diğer AKP'liler gibi değil zaten sohbetimiz sırasında nasıl olupta AKP'de siyaset yaptığını sormuştum çünkü bu adam bu partiye hiç uygun değildi. O da şanssızlık deyip geçmişti. 8)
[img]http://img340.imageshack.us/img340/5780/nihanimza1kx5.jpg[/img]
Artık beklemiyorum.
Açık bir kapı gördüm.
Şimdi sevgi şehrindeyim.
Boşuna beklemişim.
Kullanıcı küçük betizi
Nihan
Üye
Üye
 
İletiler: 832
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:55

İletigönderen Türk-Kan » Pzt Ara 10, 2007 16:19

Nihan, "Che"-Sener benim de "adamim" 8) Haksizliga tahammülü olmayan bir insan izlenimini birakti bende. Abdüllatif Bey Cumhurbaskani olsaydi cok büyük bir cogunlugun destegini alacakti. AKP bu konuda CHP'nin teklifini reddetti tabii :twisted:
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen Egeli » Pzt Ara 10, 2007 16:20

Ben de severim kendisini,bayılırım hatta.
Kullanıcı küçük betizi
Egeli
Üye
Üye
 
İletiler: 1724
Kayıt: Cum Mar 09, 2007 17:40

İletigönderen MedceziR » Sal Ara 11, 2007 14:12

Malumunuz bende Sivaslıyım ve Abdullatif Şener hemşerim olur.. Bizim apartmanda bunun akrabaları oturuyor, sohbet arasında AKP'den
Şenere cumhurbaşkanılığı teklif edildiğini ve Şener'inde ben sizinle çalışamam artık deyip geri çevirdiğini duydum...
Resim

"Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal varki ecnebilerin nasihatlarıyla ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin!
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir..."


Söylesem tesiri yok
Sussam gönül razı değil...
Kullanıcı küçük betizi
MedceziR
Üye
Üye
 
İletiler: 1763
Kayıt: Pzr Nis 08, 2007 15:54
Konum: Yiğidin Harman Olduğu Yerden...


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x