
Ve iki binli yılların başındayız. Daha on yıl önce daha fazla özgürlük ve demokrasi için yola çıkanlar bu kez yine meydanlardaydı. Sadece bir farkla bu sefer adres Orta Asya ve Kafkaslar , Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan ,Afganistan ve Irak gibi ülkelerde önce portakal sonrasında yasemin devrimi olarak adlandırılan ve içerisinde demokrasi ambalajını barındıran başka bir devrim süreci daha yaşanmıştı.
Afganistan ve Irak bu sürecin hem içerisinde yer aldı. Hem de silah zoruyla iktidarların düştüğü yani kan aktığı yerler oldu. Bu ülkeler haricinde çok yakın zamanda portakal veya yasemin devrimlerinin halk ayaklanması şeklinde yer aldığı tek toprak parçası Kırgizistan son on yılda iki kez yaşadığı halk ayaklanması sonucunda ciddi bir ivme kaybetti. Neden Kırgizistan’da böyle kanlı oldu açıklamasının tek bir izahı vardır. O da bir taraftan Çin,diğer taraftan Rusya ve ABD ‘nin baskısı ile bağlantısız olmaya çalışan Kırgizistan’ın yer alması gereken nokta bu şekilde belirlenmiştir.
Malumun ilanı yapmaya gerek yok. Açık toplum denilen kuruluşların batı istihbaratları tarafından kurgulandığı ve batı dünyasının çıkarlarına hizmet ettiğini hepimiz biliyoruz. Ayrıca Soros vakıfları ve fonlarının bu tür halk ayaklanması adı altında ambalajlanan bir sürecin devamı olduğunu’ da hepimiz biliyoruz. Burada ortaya atılan ismin markası ve insanlar üzerinde çağrıştırdığı etkiyi anlamak gerekiyor. Mesela “ PORTAKAL DEVRİMİ “ malum turuncu renklerin kullanıldığı ve halk hareketi markası adı altında devlet ve halkı karşı karşıya getirerek akacak kandan medet uman ve batı çıkarlarına hizmet eden yönetimlerin daha doğrusu batı’ya uşaklık yapan yönetimlerin yapılandırıldığı bir hareket.
Mesela Ukrayna’nın bir dönem Başbakanlığını yapan Yuliya Timeşenko turuncu devrim organizasyonu içerisinde yer alan açık toplum enstitülerinde görev ve eğitim almış bir turuncu devrim lideriydi. Başbakan olarak devrim yapmıştı. Batı’ya çok yakın durdu. Hatta NATO ve AB’ye üyelik müraacatında bulundu. Sonuç olarak turuncu devrimi finanse eden AB ve ABD bugün Timeşenko’ nun tutuklanarak cezaevine konulmasını engelleyemedi.
Gürcitan devlet başkanı Edward Şavardnadze aynı şekilde bir yasemin devrimi sonucunda ABD’de eğitilmiş olan Sakaşvili’nin iktidara gelmesini engelleyemedi. Rusya bu süreç içerisinde Gürcistan’ı küçük toprak parçalarını bahane ederek işgal etti. Fakat 2008 yılında gerçekleşen bu işgale en tepeden ABD tarafından dış işleri bakanı Condalice Rice görevlendirilerek başkent Tiflis’te yanında AB üyesi bir çok ülkenin dış işleri bakanı ve doğu Avrupa ittifakının eski üyelerini alarak Tiflis’e yirmi beş kilometre kala derhal Gürcistan topraklarını terk ederek işgale son vermesini sert bir ifadeyle açıklamıştı. O günkü ABD Başkanı George Bush iken Sovyet Rusya’nın çöküşünde yine dönemin ABD Başkanı’nın Bush olduğunun bu kadar belirgin olduğuna itiraz edebilecek hiçbir stratejist yoktur.Bu dönem ise Yasemin devrimleri ile son buldu. Yani Kırgizistan, Irak,Afganistan ve Gürcistan’da Batı tarafından finanse edilerek organize edilen devrimler kanlı oldu.
ARAB BAHARI ÇÖL SERABINA DÖNDÜ
Ve bugünlerde yaşanan Arab Baharı markalı yeni bir ambalaj ve bu ambalajın içerisinde yine karşımızda halk özgürlük ve demokrasi istiyor. Dünya’da insanoğlunun var olduğu andan itibaren savaşların ,kan ve göz yaşının hiç eksik olmadığı zengin enerji yatakları ve önemli stratejik olanakları ile Ortadoğu’nun sınırları çizilmeye hazırlanıyor.Sadece Ortadoğu’nun değil Kuzey Afrika’dan başlayarak , Orta Asya’ya kadar uzanan büyük İslam Coğrafyası şehir devletleri haline getirilerek yeni bir anglo sakson siyasi yönetim modeli olan koloniyel böl,parçala,yönet ve ekonomik olarak sömürülme sürecine ayak oluşturuyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bu coğrafya’da biçilen bir rol var. Bu rol Türkiye için mutsuz bir sonla sonuçlanabilir. Çünkü RİCE patentli Genişletilmiş Ortadoğu ve Orta Asya bölünme süreci için ilk adımlar Sırbistan ve ABD tarafından eğitilmiş , teknolojiyi iyi kullanan ve kendi ülkelerinde halk hareketlerini başlatmak için ülkelerine dönmüş olan gençlerden oluşuyor.
Hüseyin Hakkı KAHVECİ, 12 Ocak 2012
Anayurt
Açık Toplum ve Turuncu Devrim -2
Bu gerçeğin üstünü örtmek ve gizlemek için Büyük Ortadoğu Projesinin adı ARAP BAHARI olarak değiştirildi. Yine kan ve savaşın hüküm sürdüğü devrim sürecinde Batı dünyası henüz nokta atışını yapmadı. Aslında bu sürecin sonunda İslam dünyası’nın sömürüleceği yirminci yüzyılda yaşanan kargaşa döneminin tekrar yirmi birinci yüzyılda yaşanacağı açık ve nettir. Bu yüzden İslam Dünyasına karşı ABD eski Başkanı Bush ve bugünkü ABD yönetimi tarafından devam ettirilen HAÇLI SAVAŞI başlatılmıştır.
Sadece ABD mi ? Hayır ; Fransa Cumhurbaşkanı ne diyor “ Biz Bizans’ın çocuklarıyız” ve Libya’ya ortada hiçbir şey yokken hava saldırısını Sarkozy’nin emri ile Fransız hava kuvvetleri başlatıyor. Sonrasında savaş suçlusu olmamak adına bu operasyon NATO şemsiyesine alınıyor. Sonuç olarak maalesef diyorum Türkiye olarak bu kirli bölünme ve parçalanma savaşının içinde yer aldık.
Bugün yaşananlara baktığınız zaman sürecin içerisinde yer almamızın ne kadar doğru olduğunu bizim söylememiz doğru olmaz. Fakat bu süreci tarih yazarken doğru olup olmadığını göreceğiz.
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Dışişleri bakanı iken Tahran’da yaptığı bir çağrıyı sizlere hatırlatmamız gerekiyor. “Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı sıfatıyla Mayıs 2003’te Tahran’daki İslam Konferansı Örgütü Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda yaptığı ve İslam dünyasına reform çağrısında bulunduğu konuşma, hem Doğu’da hem de Batı’da büyük yankı uyandırdı.”
İşte Arap baharı denilen demokrasi ambalajı ve halk hareketi dediğimiz dönemin başladığı tarih 2003 yılı’dır. Ayrıca sadece Libya’da ülke olarak kaybımızın yakın dönem için on yedi milyar dolar olduğunu ve önümüzde ki dönem için ise altmış beş milyar dolar olduğunu hatırlatmam gerekir. Kaldı ki Libya’nın dostları toplantısı malum Paris’te gerçekleşmişti.
Fransa Libya’nın enerji kaynaklarının % 35’ini kendi yönetimine aldığı anlaşmayı toplantı öncesinde yaptı. Burada biz ne aldık onu ‘da tarihe bırakıyorum. Sadece toplantı masasındaydık . Ötesi gerçekleşmedi. Belki kaybettiğimiz üç yüz milyon dolar için önümüzde ki günlerde hayıflanacağız. Fakat tıpkı Irak’ta ABD’nin İncirlik üssü ve Türkiye hava sahasını kullanarak yaptığı dört bin beş yüz sorti sonunda demografik olarak Kerkük ve Musul’u kaybettiğimizi çok yakın bir zaman olmasına rağmen unuttuk.
Bugün için Mısır’da Müslüman kardeşlerin Türkiye’ye karşı gösterdiği tepki ,Tunus’ta çok dikkate değer alınmamız ve geçici Libya yönetiminin aynı şekilde Fransa ve İngiltere’ye gösterdiği tevazuyu bize göstermemesi ; Kaldı ki meydanda toplanan insanların savaş halinde toplandığını anlayamayacak kadar ucuz düşünmeyelim.
Arap Baharı adı verilen yeni devrimlerde bizde belki pay almaya çalışıyoruz. Tıpkı yüz yıl öncesinde Almanya ile yaptığımız ittifak sonucunda kaybettiğimiz koskocaman Osmanlı Coğrafyasını hatırlayarak kendimizi geçmişe götürüyoruz.
Unutulmasın ki ; Müslüman Kardeşlerin Türkiye Başbakanı’na vermiş olduğu tepki aslında yeni Osmanlı düşüncesine verilmiş bir tepkidir.Tıpkı Seyfül İslam Kaddafi’nin açıklamasında dediği gibi , “Libya’yı Türk ve İtalyanlara bırakmayacağız”. Gerçi Fransa ve İngiltere’yi tercih ettiler.
Bu arada biz Suriye’ye karşı neden sert davranıyoruz ? Fransa kendine en yakın enerji kaynağı olan Libya’ya müdahale etmişti. Sonuç olarak enerji ve yeniden yapılacak olan alt yapı , inşaat ihalelerinde aslan payı Avusturya,Fransa,İtalya ve İngiltere gibi gözüküyor.Bu ülkeler en baştan sırtlan misali Libya’ya özgürlük diye özgürlük bombası atan ülkeler. Kaldı ki Irak’a dünyanın diğer bir ucundan gelerek özgürlük ve ileri demokrasi bombalarını atan ABD ve İngiltere herhalde pay olarak Suriye’yi bize devrettiler. Çünkü Suriye ile ilgili yapmış olduğumuz çıkışlar biraz bu yönde soru işaretleri bırakıyor.
Hüseyin Hakkı KAHVECİ, 13 Ocak 2012
Anayurt