
"Açılım mı? Kapanım mı?"
Sayın Deniz Baykal, öyle bir Pandora Kutusunun kapağını açtı ki, zaten içindeki, dışarıya çıkmayı bekleyen bütün cinler ortaya fırladı; siyaset çarşaf oldu!
Lütfen, bu yazımı, önceki yazımla birlikte değerlendirin; durumun arka planı o yazımdadır! Kısacası, bugünkü genel ahval ve şeraitte, Baykalın çarşaf açılımı ülkemizde siyasetin ve siyasetçilerinne olduklarını - ne olamadıklarını gösteriyor.
Durum tespiti
Önce durumu tespit edelim ve muhakemesini yapalım: Eğer çarşaf insanların anıları, inançları ve kişisel tercihleri gereği ise ve Baykal buna inanıyorsa çarşaflıları dışlamamak -çarşaflıları benimsemek açılımını neden daha önce yapmadı? Eğer iddia ettiği gibi kendi partisinin Tek parti dönemi bir zulüm dönemiyse, sayın Baykal, bu husustaki düşüncelerini, daha önce türban tartışılırken ve özellikle Anayasa Mahkemesinin türban kararı tartışmaları esnasında neden söylemedi ve türbanlı kızların üniversitelere girmelerini o zaman desteklemedi neden iş seçim sath-ı mailine girilene kadar bekledi? Çarşaflılar benimsenecekse, insanlar kılık ve kıyafetleri yüzündem dışlanmayacaklarsa, aynı mantıkla erkekler de sarık, fes, potur ve kara çarşaflılarla birlikte, her alana girmeli ve hatta kamuda görev yapmalıdırlar! Öyle ya kıyafet serbest! Sakalın üzerinden sıçanlar geçmeye görsün! Baykal, kendisiyle birlikte ülkeyi de köşeye sıkıştırmış, kötü bir mecraya sokmuştur! Besbelli; oy için, AKP ile bazı kesimlerin oylari için, rekabet etmek için! Aynı açılımı, aynı maksatlarla Kürt sorunu için de yaparsa şaşmam! Böylelikle ne kazanır, ne kaybeder, o başka mesele! Ancak, CHPnin Atatatürkçülüğünden taviz verdiği ortada! CHPde çarşaf, Atatürke karşı devrim! Bunu affetmek, tevil etmek mümkün değil!
İşler bu safhaya gelince, inanç üzerinden siyaset yapılması başlayınca, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de oy rekabetine girdi. Onun kıyafet konusundaki tutumu da, çene altı formülüyle idare-i maslahat etmesinden belliydi! Ne var ki, MHP saflarında da, yürekten mütedeyyin, başörtülü, çarşaflı (fakat türbanlı değil) yürekten Atatürk milliyetçisi kadınlar olduğu da malum! İtiraf etmeli ki, CHPnin ve MHPnin bu tavırlarına karşı, AKP, kendi ilkelerinden taviz vermiyor, hatta takiye bile yapmıyor... Baykalla alay edercesine başı açık, modern giyimli hanımların yakalarına rozet takıyor. İş komediye döndü!
MHP-CHP rekabeti ve AKP
İnanç üzerinden siyaset başlamaya görsün, şimdi de bu konuda MHP ile CHP arasında rekabet başladı. Bahçeli, CHPnin çarşaf açılımını, Anadolu solu yerine, çarşaflı sol mu oluşturulmak isteniyor? diye yorumladı. Bir bakıma haklı! Ama Baykalın siyasi İslamın sol ayağını oluşturmak istediği iddiası, bana göre abartılı!.. Ne var ki, yabancı gazetelerde, BOPu geliştirmek ve bunun için de, Türkiyenin milliyetçi-ılımlı İslam devleti olacağı yolunda sıkça haberler verilmeye ve yorumları sıkça yapılmaya başlandı. Bu, tabii AB ve ABDnin işine gelir. AKPyi bilemem, ama ne CHPnin ne de MHPnin bu oyunlara geleceklerini beklemem! Ama bir şeyin şuyuu, vukkundan beterdir!
Gardırop Atatürkçülüğü
Baykalın açılımından sonra ortaya Gardırop Atatürkçülüğü kavramı çıktı ve herkes, özellikle Özkök aile albümlerini, aile fertlerinin bazılarının başları açık, bazıları çarşaflı fotoğraflarını tavan arasından çıkarıyorlar. Bizde de böyle fotoğraflar var. Ama bunlar neyi ispat eder? Bugün çarşafı mazur mu kılar, yoksa hayırlı bir değişimi mi gösterir? Bence öyle!
Bizim de kara çarşaflı bir hısımımız vardı, evimize geldiğinde umacı geldi diye kaçardık.
Gardırop Atatürkçülüğü kavramını ortaya atan rahmetli Bülent Ecevit idi. Ancak, herkes bu iki kelimeye takılıyor da, gerisini getirmiyor. Ecevit özetle, Atatürkçülük sadece gardırop değildir, özü vardır demek istemişti. Şimdi de mesele bu özde.
Altemur KILIÇ