Açmaz

Açmaz

İletigönderen kaye » Prş Eki 23, 2008 7:58


GÜNCEL
CÜNEYT ARCAYÜREK
Açmaz

Toplumsal huzur ve refahtan sağda solda, partinin Meclis grubunda, örgüt toplantılarında, her fırsatta herhangi bir ekranda, halk karşısında söz etmek kolay.

Oysa ülkenin genel manzarası şöyle:

Diyarbakır’a çıkarma yaptığı gün kentin hemen her semtinde kepenkler indirildi.

Başbakanlık otobüsü yerine zırhlı makam aracını kullanmak zorunda kaldı.

Yerel seçimde Diyarbakır’ı teslim alacağını ilan etti. Terör örgütü bir bildiri ile kenti teslim aldı.

Diyarbakır’daki manzarayı değerlendirdi: “Terör örgütü panik yaşıyor” dedi. Acayip bir panik? Kepenklerin kapatılmasını sağlayan, halkın karşılamasını engelleyen bir panik!

Devletin bütün güçleri elinde olan Başbakan’ın, olaylar karşısında herhalde aklı karışıyor.

Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı anarken ünlü şairin “Sanat” adlı şiirini okuyacağı yerde Faruk Nafiz Çamlıbel’in aynı adlı şiirini okuyor.

Kürt’ü Türk’le karşı karşıya getirme çabası, kanser illeti gibi giderek yayılıyor.

Olayların gerçek nedeni açıklanmıyor. Görünürdeki gerekçe terörist başına İmralı’da dayak atıldığı iddiası.

İktidarın devlet anlayışı: Ört gerçeğin üstünü. Halkın bildiğini halktan sakla. Ama olmuyor.

Terör örgütüne karşı başarısızlık, örneğin Diyarbakır’da halkı ve kepenk indiren esnafı örgütün isteklerine uymak zorunda bırakıyor.

Başbakan, Diyarbakır’daki tepkileri terör örgütüne bağlıyor; örgütün halk üzerindeki sonuç alan baskısını kabul ediyor.

***

Aynı gün Ergenekon davası başlıyor. Mahkeme salonu ve dışarısı Ergenekon davasının adli bir olay olmaktan çıktığını, iktidarın yadsımalarına karşın siyasal bir kimlik kazandığını kanıtlıyor.

Duruşma açılıyor, kapanıyor. Sadece yer yetersizliği değil sorun. Düzensizlik hemen her şeye egemen.

Bu keşmekeşten, düzensizlikten, daha ilk gün skandal diye nitelenen gelişmelerden kim sorumlu? Adalet Bakanlığı!

Hayır, değil.. Sorumlu bakan düzensizliği, keşmekeşi savunuyor. Mahkeme heyeti dava başlamadan önce Silivri’ye gidip duruşmaların yapılacağı salonu görmüş. Kimi isteklerde bulunmuş. Bakanlık bu istekleri şu kadar milyon ödeyerek karşılamış…

Yumuşak ses tonuyla Bakan Şahin, kargaşanın, düzensizliğin sorumluluğunu mahkeme heyetine yüklüyor.

Başka salon yokmuş. İstanbul’da en büyük salon 100 kişilikmiş. Yeni ve elverişli bir bina ancak üç ayda yapılabilirmiş ve dava daha sonraki aylarda başlayabilirmiş.

Sayın Bakan; dava ekim ayında değil de kasımda hatta aralıkta başlayabilirdi.

Fark etmezdi. Zira bu ülkede iktidar partisinin ağırlığını koyduğu bir soruşturmanın iddianamesi ancak yedi-sekiz ayda çıkabildi.

Sayın Bakan; Almanya’da Deniz Feneri soygunu nedeniyle hapis yatan üç kişinin daha ne kadar tutuklu kalacaklarını Alman büyükelçisini sorgulayarak öğrenme çabası içinde olan; ne ki suçunu, olaylar içindeki sorumluluğunun ne olduğunu bilmeden yedi-sekiz aydır tutukevlerinde yatan insanların, hâlâ ek iddianame çıkmadığı için savcı Zekeriya Öz ve ekibi tarafından neyle suçlandığını aylardır bilmeyen insanların ıstıraplarına ortak olmayan bir iktidarsınız.

Türkiye’nin açmazı bu iktidar!

***

Kargaşayı önleyecek yolda herhangi bir girişim işareti vermedi Bakan Şahin.

Hiç değilse kargaşayı asgari düzeye indirecek çalışmalar başlatacağını söyleyebilirdi.

Bakan, haklı çıkma çabasıyla olaylar karşısında gereğini bile düşünemiyor.

O hallerdeyiz.

İddiaları, herkesin hükümeti olmak…

Herkesin hükümeti olmayı kim yitirdi ki AKP iktidarı bulmuş olsun!

...
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x