soL'daki haber de oldukça güzel, başka önemli ayrıntılar da var:
*****************************
İkinci Ergenekon Davası'nda ilginç savunmaİkinci Ergenekon davasında 29. duruşma dün gerçekleştirildi. Duruşmaya tutuklu sanık İstanbul Organize Suçlarla Mücadele eski Şube Müdürü Adil Serdar Saçan'ın savunması damgasını vurdu.Tutuklu sanık İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi eski Başkanı Adil Serdar Saçan, dün gerçekleştirilen Ergenekon davası 29. duruşmasında yaptığı savunmasında ilginç ifadelere yer verdi. Saçan'ın savunmasında en çok "Fethullahçı olsaydım şu an İstanbul Emniyet Müdürü'ydüm. Atatürkçüyüm ve tutukluyum. Başkanım; eğer bizi beraat ettirirseniz Ergenekoncu, mahkum ettirirseniz Fethullahçı olursunuz" sözleri dikkat çekti.
İfadesine "Günaydın" diyerek başlayan Saçan, "2008 yılının 23 Eylül'ünden beri beni avukatlarımdan daha az yalnız bırakan Cumhuriyet Savcısı Sayın Mehmet Ali Pekgüzel'e de 'günaydın' diyorum. Gözaltına alındığımda avukat olduğum için ev ve işyeri aramama geldi. Tutuklanma talebiyle mahkeye sevk etti. Tutuklandım, buraya mahkemeye de geliyor. Bir cezaevinde benimle birlikte değil" dedi. Saçan, yaşamı boyunca yaptığı kimi işler nedeniyle tutuklu bulunduğunu belirterek savunmasının bir bölümünü yaşam öyküsü şeklinde anlatacağını söyledi.
"Fethullahçılarla mücadele ettim"
Yaşam öyküsünde, 1978'de polis kolejine girdiğini ifade eden Saçan, "Benim girdiğim dönemde polis kolejinde sağ vardı, sol vardı bir de dinci gruplar. Fethullahçı yapılanma yavaş yavaş oluşmaya başlamıştı. 1979'da 'Atatürkçü Faaliyet Grubu'nu kurdum. 3 kişiydik. Sağcı, solcu, dinci gruplardan dayak yedik. Ramazan Akyürek (Eski İstihbarat Daire Başkanı), Ali Osman Kahya (Zirve Yayınevi saldırısı sırasında Malatya Emniyet Müdürü) ve Mustafa Sağlam (Emniyet Müdürü) bu üç kişi, 1974'de Korkut Özal döneminde polis kolejine girmişlerdi. Daha sonra komiser yardımcısı olarak gelip polis kolejinde Fethullahçı yapılanmayı başlatan kişilerdir. Ramazan Akyürek kolejde sınıf komiserimizdi. 1980'den sonra bu yapılanmaya ciddi olarak karşı olan Atatürkçü Faaliyet Kolu'dur. Mezun oldum, polis akdemisine girdim ve akademide de Atatürkçü Faaliyet Kolu'nu kurduk. Akademide Hulusi Çelik (Karabük İl Emniyet Müdürü) isimli arkadaş gelip 'Beton Mustafa ile fazla uğraşma' dedi. Kavga ettik. Işık evlerinin müdavimi olan bir arkadaştı. İstanbul TEM'de emniyet müdür yardımcılığı yaptı. 1981'den 2008'e 27 yıl sonra benden intikamı aldı." dedi. Polis Koleji ve Polis Akademisi'ndeki Fethullahçı grupla mücadelesinin çocuk yaşta başladığını ifade eden Adil Serdar Saçan, okulu derece ile bitirmesine ve yurt dışı eğitimi kazanmasına rağmen Fethullahcı olmadığı için gönderilmediğini söyledi.
Gözaltına alındığında kendisine "Neden Fethullahçılarla mücadele izni aldın?" diye sorulduğunu belirten Saçan, "Sağcı, solcu, Fethullahçı değilim. Annemden doğduğum günden beri Mustafa Kemal'i seven, canımı bile verecek kadar seven biriyim. Bir tek örgütüm vardır. 13 yaşında girdiğim Türkiye Cumhuriyeti Devleti Emniyet örgütüdür. Mustafa Kemal'in 6 ilkesine bağlıyım. Küreselleşmeye karşıyım. Hatta o kadar karşıyım ki dünyanın küre şeklinde olmasına bile kızıyorum. Küreselleşme ile Türkiye'nin şeklinin, dininin değiştirilemesine karşıyım. Mustafa Kemal Paşa neyi savunmuşsa onu savunuyorum. Fethullahçı, dinsiz, ateist dediler. Alevi olduğumu söylediler. Alevi değilim ama Aliciyim. Gönülden bağlıyım. Karşı devrim karşıtıyım. Cumhuriyete karşı yapılacak olan her türlü karşı devrime karşıyım. Bu zaten polis akademisinde yaptığım yeminde de var" diye konuştu.
"Yaptığım operasyonlar nedeniyle buradayım"
Emniyet müdürüyken yaptığı beş operasyon sebebiyle tutukulu yargılandığını söyleyen Saçan bu operasyonları şöyle anlattı: "Bunlardan birincisi 1999'da şikayet üzerine İstihbarat Şube Müdürlüğü, Adnan Hocacılar hakkında çalışma yapıp raporu getirdi. Biz de İstanbul DGM Başsavcılığı'nın emri ile operasyonu yaptık. İkinci operasyon ise BİT ve Albayraklar operasyonu. Sayın Başbakanın ve Ali Müfit Gürtuna'nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olduğu döneme ilişkin operasyondur. Sayın Başbakan'ın mecliste dokunulmazlığının kaldırılmasını bekleyen dosyaların altında benim imzam vardır. Ben bu adamı tanımam. Operasyon yapıldı. DGM Başsavcısı talimat verdi. Şimdi bana 'niye yaptın?' diyorlar. Belediyeyi soyan çetenin lideri durumunda. Başbakan hakkındaki dosya dokunulmazlığın kaldırılmasını bekliyor. Üçüncü operasyon ise Gebze Belediyesi'ne yapılan operasyondur. Dördüncü operasyon İstanbul'da yapılan meşhur Hizbullah Operasyonu'dur. Asayiş ve Terör Şubesi kaybolan işadamlarına yönelik çalışmalar yaptı. Başaramadı. Bu olaya teşhisi koyan ve operasyonu başlatan bizzat benim. 2001 yılı benim için ciddi anlamda önemlidir. Karşınızda bu pozisyonda gelmeme sebep olan senedir. Veli Küçük ve Tuncay Güney, Emniyet içindeki Fethullahçı yapılanma ile BİT ve Albayrak grubuna ilişkin çalışma izninin alındığı senedir. Benim burada bulunmamın nedeni özetle budur."
"Veli Küçük ve grubunun şemasını biz çizdik ancak onu hiç görmedim"
Organize Suçlarla Mücadele Şubesi olarak görevlerinin mafya ile mücade etmek olduğunu söyleyen Saçan, Tuncay Güney'in 2001'deki sorgusunda Veli Küçük ve grubuyla ilgili bir şey anlatmadığını söyledi. Veli Küçük ve Sedat Peker arasında ilişki olduğuna yönelik ellerinde duyumlar olduğunu dile getiren Saçan, "Terör, İstihbarat ve Organize Şube Müdürlükleri olarak 2001'de ortak bir çalışma yapıldı. Ancak bir sonuca ulaşılamadı. Bu soruşturma kapsamında aldığımız her karar DGM'de var. İstihbarat Şube bize gelerek Susurluk'un askeri kanadını çözeceğiz' dedi. Biz Susurluk'un askeri kanadığını çökertmek için bu işe girdik. Yeşil ile ilgili de çalışmalar vardı. Eğer Yeşil yakalansaydı, 2001'de Susurluk'un askeri kanadını çökertecektik. Bu soruşturmanın Susurluk'un askeri kanadı ile ilgisi yok. Veli Küçük ve grubunun şeması şubemiz tarafından yapılmış ve İstihbarat şubeye gönderilmiştir" diye konuştu.
Veli Küçük'ü hiç görmediğini ifade eden Saçan, "Veli Küçük, polis ifadesinde beni Bedrettin Dalan'ın odasında, savcılık ifadesinde ise seminerde gördüğünü söylüyor. Savcı kendisinin aldığı ifadeye değil de polisin aldığı ifadeye itibar etmiş. Ben görmedim Veli Küçük'ü, görseydim söylerim. Veli Küçük'ten mi korkacağım. Bedrettin Dalan'ın odası çok genişti. 30 kişi oluyordu. Bir şey sormak için odasına girip çıktığımda içeride varsa görmedim. Vallahi de billahi de görmedim. Küçük ile bir tane ilişkimi ispatlasınlar, kendimi Taksim Meydanı'na asmazsam Adil Serdar Saçan değilim. Ben örgüt üyesi değilim. Her tanıdığımı söyledim. Hakkımda işlem yaptığım adamlarla irtibatım yok" dedi.
"İbrahim Şahin ağabeyimizi de, Özkan'ı da Çapan'ı da tanırım"
Aynı zamanda avukat olan Saçan, "Çok iyi ceza avukatlığı yapardım ama içeri attıklarımı savunur hale gelmemek için fiili olarak avukatlık yapmadım. Öğretim görevlisi oldum. Emniyet örgütünde hep birinci oldum. Terör örgütü üyeliğinden içeri atılan benden başka müdür var mı? Bunda da birinciyim. Benden sonra da İbrahim Şahin oldu. İbrahim Şahin ağabeyimiz... Ağabey bir örgüt ilişkisi değildir. Bir saygı ifadesidir. Akademide bizden bir sınıf önce olana ağabey denirdi" diye konuştu.
Tuncay Özkan'ı tanıdığını ve 16 aydır da cezaevinde aynı koğuşta kaldığını belirten Saçan, Organize Suçlarla Mücadele Şubesi müdürü olarak basındaki herkesi tanıdığını kaydetti. Gürbüz Çapan'ı da tanıdığını dile getiren Saçan, "Çapan ayağından vurulmuştu. Sanığı teşhis etmek için şubeye gelmişti. Bir çayımı içti. Yıllar sonra eşim iç çamaşırı mağazası açmıştı. Mağazanın önünde karşılaştık. 'Eşin mi açtı? Siftah yapayım' deyip bir iç çamaşırı aldı, gitti. Örgüt üyeliği bu. 'Adil Serdar Saçan'ın evini, bürosunu Gürbüz Çapan aldı' diyorlar. Evimi nasıl aldığım bellidir. Bir insanı böyle suçlamak ayıptır. Polis müfettişlerinin raporlarıyla da mal varlığım tespit edilmiştir" şeklinde konuştu.
Savunmadaki diğer iddialar
Tuncay Güney'in sorgusundaki kamera kayıtları ile ilgili olarak ise Saçan, "Tüm kamera kayıtları İstihbarat şube müdürlüğü tarafından yapılırdı. Daha sonra çoğaltılarak şubelere gönderilirdi. Tuncay Güney'in sorgusunda işkence iddialarına yönelik olarak tedbir amaçlı görüntü kaydettik. Sadece Tuncay Güney'in sorgusunu kaydetmedik. Adnan Oktar, intihar eden Hüseyin Uzun, Abdurrahman Yakup Reisoğlu gibi kişilerin de sorgularının kayıt altına aldık. Hiçbir şekilde işkenceden mahkum olmadım. Kimse bana işkenceci diyemez. Veli Küçük grubu ile Fethullah grubu çatışması ortasında kalan Adil Serdar Saçan. Ben kamu görevi yaptığım için cezaevinde yatıyorum" dedi. Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'nün mahkemeye sahte evrak gönderdiğini belirterek suç duyurusunda bulunan Saçan, "Ergenekon ana davasında Muzaffer Tekin'in talebi üzerine emniyet tarafından mahkemeye gönderilen evrakta İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde bir çalışma yapıldığı belirtilmiş ancak benim talebim üzerine gönderilen yazıda ise Tuncay Güney'le ilgili çalışmaları içeren bir dosyaya rastlanmadığı ifade edilmiş. Bu nasıl bir rezalet" diye konuştu.
Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan'ın Mart 2001'de Asayiş Şube ekipleri tarafından "change oto" iddiasıyla gözaltına alınması ile ilgili olarak Saçan, "Bu otomobil eski emniyet müdürü Ümit Bağbek'in bir arkadaşından alınıp Tuncay Güney tarafından Veli Küçük'e hediye edilmek istenmiş. Veli Küçük kabul etmeyince Tuncay Güney plakasını değiştirip satmaya kalkışmış. Şikayet üzerine de bu süreç başladı. Bu operasyon bize devredildi. Dönemin İstihbarat Şube Müdürlüğünde Organize Suçlarla ilgili bölüme bakan Hakan Ünsal Yalçın bize gelerek uzun zamandır Tuncay Güney ve grubunu takip ettiklerini ve Veli Küçük ile bağlantıları olduğunu söyledi. Tuncay Güney'in sorgusuna girenlerden biri Ahmet İhtiyaroğlu diğeri ise Hakan Ünsal Yalçın'dır. Tuncay Güney'in ifadesinin bulunduğu kasetteki ses Hakan Ünsal Yalçın'ın sesidir" şeklinde konuştu.
Mahkemede Saçan'ın savunmasına ara verildi; duruşma bugün saat 09.30'a ertelendi.
soL - 12.01.2010(soL - Haber Merkezi)