Özerklik- Adım Adım Tehlikeli Bir Gidiş- Kutsallığın İstismarı- Belgeler- BDP, İmralı ve Siyaset...
* "İttifak" demeyelim ama, sanki bir başka benzeri durum giderek "çözüm için şu özerklik talebini kabul edelim"e doğru yönlenmektedir. Terörün yaşandığı "coğrafi bölge" giderek "siyasal bir bölge" haline dönüştürülmekte, yargısından eğitim alanına kadar ayrı bir yönetim şekli talepleri ile ayrı ve özerk parlamento da bu kapsam dahiline alınmaktadır.
1- SÖZDE KÜRT COĞRAFYASI...
Ayrılıkçı Kürtçü siyasal hareket" ve bunu destekleyen dış merkezi çevreler Irak'ın Kuzeyi'nden başlayarak Güneydoğu Anadolu Coğrafi bölgesini "Kürdistan toprakları" olarak tanımlamaya daha başka boyutları ile devam etmektedirler. Oysa o coğrafi bölgede Türkmenler dahil değişik bir demografik yapı vardır, ama kimi çözümcüler şimdi bunun da inkâr politikasına girmektedirler. bu siyaset giderek kabul ettirilmek istenmektedir. Ve kabul edenler de vardır.
2- 11 EYLÜL 1919 "KABULÜ"...
Şimdi bakınız zamanın emperyalist İtilaf Devletleri'nin Anadolu, Trakya, İstanbul'u işgal zamanında, zamanın İstanbul Hükümeti ile yaptıkları "gizli bir anlaşma" vardır. O anlaşmanın 3. Maddesi şöyledir: "Türkiye müstakil bir Kürdistan teşkiline mümanaat (itiraz) etmeyecektir." Peki şimdiki zamanlarda Irak'ın işgalinin ardından ne olmuştur? Irak'ın Kuzeyi'nde bir Kürt devletçiği kurdurulmuştur. Şimdi artık o bölge ile siyasi dahil bütün ilişkiler yerine oturtulmuştur.
3- ÖZERKLİK VE 11 EYLÜL...
30 Ekim 1918 Mondros Teslimiyet Anlaşması ile sonraki Sevres dönemi arasındaki bu anlaşma o şartı getirirken şimdiki Güneydoğu Anadolu Coğrafi Bölgemizde'de "Kürdistan" şartı vardı. İşte şimdiki zamanda "özerklik siyaseti" 11 Eylül 1919 anlaşmasını tamamlayacak adımlar olarak kendisini göstermeye başlamıştır. BDP'nin ve İmralı ile BDP siyasetini destekleyenlerin talepleri Irak'ın Kuzeyi'ndeki yapılandırma ile örtüşmektedir.
4- "MÜSLÜMANLIK ZEMİNİ" İDDİASI...
"Adı belli bir cemaatin" son günlerde devreye girdiği haberleri gündeme düşerken, Özal'ın "...Ne yazık ki ulus devleti başaramadık, ayrılığı önlemek için Müslümanlık zemini önemli..." sözleri de gündeme getirilmiştir. İşte tarihi yanılgı ve o tarihi yanılgının yanında tehlikeli bir siyaset şimdi yavaş yavaş ısıtılmaya başlanmıştır. Bu durum "insanların kutsal din duyguları üzerinden siyaset yapmak" gibi ileride başka sorunları da taşıyacak bir hali ortaya çıkarmaktadır.
5- ÇÖLLERDE VURULMAK...
Şimdi şu sorunun cevabını aramakda fayda vardır: 1. Dünya Savaşı sırasında çöllerde savaşan, Kudüs'ü Filistin'i müdafaa eden Türk Ordusunu zamanın emperyalist devletleri ile birleşerek arkadan vuran Arap şeyhleri kimlerdi? Dinleri de belliydi. İnsanların kutsal din duyguları ayrıdır, siyasetler çok ayrıdır. Eğer kutsal din duyguları siyaset ortamına çekilir ise bunun getireceği sorunlar, kusat din duygularının siyasal zemine kaydırılması olur.
6- ŞEYH SAİT VE NAKŞİBENDİ...
Bugün, emperyalizmin tetikçisi terör örgütünün hareket halinde olduğu coğrafi bölgemizde, Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde ortaya çıkan ayaklanmalarda, zamanın önde gelen emperyalist devletlerinin siyasetleri etkili olmuştur. Mesela Şeyh Sait ve Şeyh Sait'in iplerini elinde tutan Seyyit Abdülkadir zamanın önde gelen Nakşibendi şeyhlerindendi. Nasturi ayaklanması da "aynı siyasi tarikat" tarafından gerçekleştirilmişti. Şeyh Sait'in bir elinde milletin kutsal din duygularını istismar eden siyaset, öteki elinde Kürdistan haritası vardı. Yani "Kürt İslam devleti".
7- İSTANBUL'A YAYILACAKTI...
O ayaklanmaları organize edenlerin hareketleri şu plana da bağlanmıştı: Doğu da o ayaklanmalar geliştirilirken, İstanbul ve Anadolu'nun muhtelif yerlerinde ayaklanmalar çıkarmak ve Halifeliği geri getirmek. Seyyit Abdülkadir o ayaklanma öncesi İtalya'da San Remo'da yaşayan kaçak padişah Vahdettin ile temaslar içinde olmuştur. Bir başka belge de budur.
8- ZEYNEL ABİDİN HOCAEFENDİ...
Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'da emperyalizme karşı başlattığı Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali sürerken Zeynelabidin Hocaefendi milletin kutsal din duygularını istismar ederek Borkurt ayaklandırmasını başlatmış ve Türk ordusunu arkadan vurdurmuştur. Yani milletin kutsal din duyguları emperyalizme karşı savaşan "Müslüman Türk Ordusu'nu arkadan vurmak için istismar edilmiştir."
9- DİNE SAYGISIZLIK...
İnsanlarımızın kutsal din duygularını siyaseten istismar etmek dinimize karşı en büyük saygısızlıktır. İnsanlarımızın kutsal din duygularını siyaset zeminine çekerek onun üzerinden siyaset oluşturmak da vahim bir tarihi hatadır. Şimdi şu hale bakınız: Ulus ve milli devlet üniter devlet yapısını tahrib edecek özerklik siyasetini yerleştirmek kabul ettirmek için milletin kutsal din duyguları, siyaset zeminine çekilmek istenmektedir.
10- ÖZERKLİK VE İSTİSMAR...
"Ulus ve milli devlet, üniter devlet yapısını başaramadık o halde Müslümanlık da birleşelim" iddiası ve sözleri bir büyük yanılgıdır. Peki, şimdi ulus ve milli devleti üniter devlet yapısını parçalamak isteyen özerklik talebine karşı çıkan "Müslüman Türk milletine" ne denilecektir? Hale bakınız milletin kutsal din duyguları üzerinden ayrılıkçı siyaset desteklenmesi ne iştir? Bu dine en büyük saygısızlıktır.
11- BEBEKLERİ KURŞUNLAMAK...
Kundaktaki bebekleri bile kurşunlatan, Türk askerini pusularla arkadan vurarak şehit eden, ettiren İmralı'daki eli kanlı katil şimdi milletin kutsal din duygularının istismarı ile hedefine ulaşmak istemektedir. Ve binlerce defa hayrettir buna "olumlu bakan kimileri de kendi hataları içinde bir harekete başlamışlardır. Müslümanlık, milletin kutsal din duygusu böylesine istismar edilir mi? Ayıptır ve günahtır. Ve ötesi kutsal din duygularının siyasetce kullanılması teşebbüsüdür.
Taylan SORGUN
Ortadoğu Gzt.