“Akil adamları”ve “Nasihat Heyeti”… / Hüsamettin ATAMAN

“Akil adamları”ve “Nasihat Heyeti”… / Hüsamettin ATAMAN

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Prş Nis 11, 2013 23:24

“Akil adamları”ve “Nasihat Heyeti”…

“Akil adamları”ve “Nasihat Heyeti”…

İşte Şehzade Abdurrahim Efendi öncülüğünde 94 yıl önce Ege Bölgesini dolaşan şimdilerin “akil adamları”, o dönemin “Nasihat Heyeti”…

1919 yılı Nisan ayın­da, yani, 94 yıl önce tam da bu­gün­ler­de, Hü­kü­met ta­ra­fın­dan oluş­tu­ru­lan Na­si­hat He­yet­le­ri mem­le­ke­ti do­laş­ma­ya baş­la­mış­tı. Bu me­yan­da, Na­si­hat He­yet­le­rin­den biri, De­niz­li’ye de uğ­ra­mış­tı. Na­si­hat He­yet­le­ri­nin ne ol­du­ğu­nu, amaç­la­rı­nı ve yap­tık­la­rı­nı aşa­ğı­da oku­ya­cak­sı­nız.

Bi­rin­ci Dünya Sa­va­şı so­nun­da yenik sa­yı­lıp, 30 Ekim 1918 günü Mond­ros Mü­ta­re­ke­si’ni (ateş­kes an­laş­ma­sı) im­za­la­yan Os­man­lı Dev­le­ti’ni zor gün­ler bek­li­yor­du. Os­man­lı Dev­le­ti’nin top­rak­la­rı­nı pay­laş­mak için, daha savaş devam eder­ken an­laş­mış olan, düş­man dev­let­ler, bu plan­la­rı­nı uy­gu­la­ma­ya baş­lar­ken, de­ği­şik etnik grup­lar da Mü­ta­re­ke’den sonra düş­man­ca fa­ali­yet­le­ri­ni ar­tır­mış­lar­dı.

17 Mart 1919 günü İzmir’de Vali Nu­ret­tin Paşa Baş­kan­lı­ğın­da düş­man güç­le­re karşı Vatan top­rak­la­rı­nı ko­ru­mak ama­cıy­la bir kong­re top­lan­dı. Ege Böl­ge­si vi­la­yet­le­ri­ni kap­sa­yan bu kong­re­de De­niz­li’yi, Müftü Ahmet Hu­lu­si Efen­di baş­kan­lı­ğın­da bir kurul tem­sil edi­yor­du. Kong­re coş­kuy­la ta­mam­lan­mış, şe­hir­ler­de ve il­çe­ler­de sa­vun­ma ör­güt­le­ri ku­rul­ma­sı ka­rar­laş­tı­rıl­mış­tı.

İstan­bul’daki Ha­li­fe Pa­di­şah Vah­det­tin ve Sad­ra­zam Damat Ferit Paşa Hü­kü­me­ti ise İzmir’de alı­nan ka­ra­rın ak­si­ne, hal­kın düş­man kuv­vet­le­ri­ne karşı koy­ma­sı­nı en­gel­le­me­ye ça­lı­şı­yor­lar­dı. Dünya Sa­va­şı ye­nil­gi­si son­ra­sı, şe­hir­le­rin yö­ne­ti­mi ve vi­la­yet­ler­de ya­pı­la­cak yeni dü­zen­le­me­le­rin uy­gu­lan­ma­sıy­la il­gi­li ola­rak 31 Mart 1919’da Sa­da­ret’de (Baş­ba­kan­lık) bir top­lan­tı ya­pıl­dı. Aynı gün­ler­de Sad­ra­zam (Baş­ba­kan) Damat Ferit Paşa, vi­la­yet­le­re, şeh­za­de­ler (Pa­di­şah ço­cuk­la­rı) baş­kan­lı­ğın­da, seç­kin ki­şi­ler­den olu­şa­cak, birer “He­ye­ti Na­si­ha” (Na­si­hat He­ye­ti) gön­de­ril­me­si fik­ri­ni be­nim­se­di. Sad­ra­zam’a göre, he­yet­ler, halka, Pa­di­şah adına te­mi­nat ve­re­cek­ler, savaş son­ra­sı or­ta­ya çıkan yeni dö­nem­de nasıl dav­ra­nıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni halka an­la­ta­cak­lar­dı. Pa­di­şah, bu he­yet­ler sa­ye­sin­de, de­ği­şik etnik un­sur­la­rın, ye­ni­den, es­ki­si gibi kar­deş­lik ha­li­ne so­ku­la­bi­le­ce­ği­ni san­mak­ta idi.

1919 yılı Nisan ayın­da, İstan­bul’dan Ana­do­lu’ya ve Ru­me­li’ye gön­de­ri­lecek Na­si­hat He­yet­le­ri ve ya­pıl­ma­sı plan­la­nan işler, İstan­bul ba­sı­nın­da yer al­ma­ya baş­la­dı. 11 Nisan 1919 ta­rih­li İkdam ga­ze­te­si, Hü­kü­met’in şeh­za­de­le­rin baş­kan­lı­ğın­da iki heyet gön­der­me­ye karar ver­di­ği­ni, bu he­yet­le­rin mem­le­ke­tin muh­te­lif yer­le­ri­ni ge­ze­rek halka, uz­laş­ma ve va­tan­daş­lık hissi tel­kin ede­ce­ği­ni, bu he­yet­ler­den Ru­me­li böl­ge­si­ne gi­decek olana Sul­tan Ab­dül­me­cit’in to­ru­nu Şeh­za­de Cemalet­tin Efen­di’nin, Ana­do­lu’ya gi­decek olana ise Sul­tan Ab­dül­ha­mit’in oğlu Şeh­za­de Ab­dur­ra­him Hayri Efen­di’nin baş­kan­lık ya­pa­cak­la­rı­nı yaz­mış­tı. Hü­kü­met yan­lı­sı ga­ze­te­ler­den bir baş­ka­sı olan Sabah ga­ze­te­si de 14 Nisan ta­rih­li baş­ya­zı­sın­da, Damat Ferit Hü­kü­me­ti’nin, bir yan­dan ya­ban­cı ül­ke­le­re karşı du­ru­mu­mu­zu dü­zelt­me­ye ça­lı­şır­ken, diğer yan­dan içiş­le­ri­mi­zi nor­mal du­ru­ma ge­tir­mek için uğ­raş­tı­ğı­nı ya­zı­yor­du.


Pa­di­şa­hın tu­tu­mu­nu ve Sad­ra­zam Damat Ferit Hü­kü­me­ti’ni des­tek­le­yen ga­ze­te­ler, he­yet­le­rin halk ta­ra­fın­dan büyük bir coşku ile bek­len­di­ği­ni ve se­ya­hat­le­rin ama­cı­na ula­şa­ca­ğı­nı ya­zı­yor­lar, Ana­do­lu’da fi­liz­len­me­ye baş­la­yan di­re­niş ha­re­ke­ti­ni ise yer­den yere vu­ru­yor­lar­dı.

As­lın­da, gerek yö­ne­ti­ci­le­rin, ge­rek­se bazı kral­dan fazla kral­cı ga­ze­te­ci­le­rin, her şeyi toz pembe gös­ter­me­ye ça­lış­ma­la­rı­nın, halkı zorla kar­şı­la­ma tö­ren­le­ri­ne çı­kar­ma­la­rı­nın, şeh­za­de­le­ri de, yan­la­rın­da­ki heyet üye­le­ri­ni de al­dat­mak­tan başka bir işe ya­ra­ma­dı­ğı, kısa zaman için­de, an­la­şıl­dı.

Ana­do­lu’ya gi­decek olan Na­si­hat He­ye­ti Baş­ka­nı ve Sul­tan Ab­dül­ha­mit’in be­şin­ci oğlu Şeh­za­de Ab­dur­ra­him Hayri Efen­di’ye göre; Heyet’in bu se­ya­hat­ten amacı, sa­va­şın fe­la­ket­le­rin­den et­ki­le­nen Ana­do­lu hal­kı­nı Pa­di­şah’ın se­la­mı ile onur­lan­dır­mak ve aynı za­man­da Ana­do­lu’nun ih­ti­yaç­la­rı­nı ya­kın­dan gö­re­rek ne­ti­ce­si­ni Hü­kü­met’e bil­dir­mek­tir. Sad­ra­zam Damat Ferit’e göre ise, Na­si­hat He­ye­ti’nin va­zi­fe­si, daha zi­ya­de ma­ne­vi olup, halka Pa­di­şah’ın se­la­mı­nı ilet­mek, Pa­di­şa­hın sü­rek­li ola­rak hal­kı­nı ve mem­le­ke­ti dü­şün­dü­ğü­nü an­lat­mak­tır.

Da­hi­li­ye Na­zı­rı (İçiş­le­ri Ba­ka­nı) M. Ali Bey, İstan­bul’da ya­yın­la­nan İkdam ga­ze­te­si­ne 15 Nisan 1919’da ver­di­ği de­meç­te he­yet­le­rin gö­re­vi hak­kın­da şun­la­rı söy­le­miş­ti: “He­yet­ler, etnik un­sur­lar ara­sın­da or­ta­ya çıkan ka­rı­şık­lık ve yan­lış an­la­ma­la­rı gi­der­mek ve bütün etnik un­sur­la­rın bir­bir­le­ri­ne karşı va­tan­daş­lık his­siy­le dav­ran­ma­la­rı­nı temin ede­cek­tir”. M. Ali Bey, İngi­liz­ce ya­yın­la­nan Mo­ni­tor ga­ze­te­si­ne ver­di­ği de­meç­te de şun­la­rı söy­le­miş­ti: “Bu he­yet­le­rin gön­de­ril­me­si­nin önem­li bir amacı var­dır. Tür­ki­ye’deki de­ği­şik etnik un­sur­lar ara­sın­da var ol­ma­sı ge­re­ken ahenk ve ba­rı­şı temin etmek. Pa­di­şah, ahen­gin sağ­lan­ma­sı­nı ve sa­vaş­tan et­ki­le­nen im­pa­ra­tor­luk için­de­ki de­ği­şik mil­let­le­rin bir­lik için­de ol­ma­la­rı­nı is­ti­yor. Heyet, Ana­do­lu’yu adım adım do­la­şa­cak, hal­kın is­tek­le­ri­ni din­le­yip her­ke­si ay­dın­la­ta­cak, de­ği­şik etnik un­sur­lar ara­sın­da­ki sevgi ve mu­hab­be­ti ye­ni­den oluş­tur­ma­ya ça­lı­şa­cak­tır”.

Nisan 1919 or­ta­la­rı­na doğru he­yet­le il­gi­li ha­zır­lık­lar ta­mam­lan­mış­tı. Şeh­za­de Ab­dur­ra­him Efen­di baş­kan­lı­ğın­da Ana­do­lu’ya gön­de­ril­me­si­ne karar ve­ri­len he­yet­te şu isim­ler bu­lu­nu­yor­du: Bah­ri­ye eski Na­zı­rı (De­niz­ci­lik Ba­ka­nı) ve Ayan Mec­li­si üyesi (Se­na­to) Ali Rıza Paşa, Di­va­nı Harp eski baş­ka­nı Mah­mud Hay­ret, Sü­ley­man Şefik Paşa, emek­li ge­ne­ral Ali Fevzi, Bursa Müf­tü­sü Ömer Fevzi Efen­di, Pa­zar­cık eski müf­tü­sü Halil Fehim Efen­di, Ka­ra­hi­sar eski me­bu­su Yanko Gü­ve­ni­dis, Da­hi­li­ye Ne­za­re­ti (İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı) Özel Kalem Mü­dü­rü Ohan­nes Efen­di.

Ana­do­lu Na­si­hat He­ye­ti, ge­zi­nin ilk du­ra­ğı olan Mu­dan­ya’ya git­mek üzere 16 Nisan 1919 günü İstan­bul’dan ha­re­ket etti. He­ye­tin, Bursa, Ba­lı­ke­sir, Ma­ni­sa, İzmir, Aydın, De­niz­li, Bur­dur, Muğla, An­tal­ya, Is­par­ta, Konya ve Trab­zon şe­hir­le­ri­ne sıra ile uğ­ra­dık­tan sonra Trab­zon’da iki kısma ay­rı­la­rak, bir kıs­mı­nın Ka­ra­de­niz yolu ile İstan­bul’a dön­me­si, diğer kıs­mı­nın da Doğu vi­la­yet­le­ri­ne se­ya­hat et­me­si plan­lan­mış­tı.

NASİHAT HEYETİ MU­DAN­YA’DA

He­ye­tin ilk du­ra­ğı Mu­dan­ya’dır. Heyet, İstan­bul’dan ay­rıl­dı­ğı gün olan 16 Nisan ge­ce­si Mu­dan­ya’ya gel­miş­ti. Aynı gün Baş­ba­kan­lı­ğa ve İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı’na birer telg­raf gön­de­ren Bursa Va­li­si Gü­mül­ci­ne­li İsmail Bey, “Şeh­za­de Ab­dur­ra­him Efen­di’nin Mu­dan­ya’ya gel­mek­le ken­di­le­ri­ni onur­lan­dır­dı­ğı­nı” bil­dir­miş­ti.

NASİHAT HEYETİ BURSA’DA

Ge­ce­yi Mu­dan­ya’da ge­çi­ren heyet, er­te­si gün, Bursa’ya ha­re­ket etti. Yol bo­yun­ca, polis, jan­dar­ma, öğ­ren­ci­ler ve halk ta­ra­fın­dan tö­ren­ler­le kar­şı­la­nıp uğur­la­nan heyet, öğle vakti Bursa’ya geldi. Bursa’da da par­lak tö­ren­ler­le kar­şı­la­nan heyet, Be­le­di­ye Baş­kan­lı­ğı’nı zi­ya­ret etti. Be­le­di­ye önün­de top­la­nan halka, he­yet­ten Ali Rıza Paşa ta­ra­fın­dan, bir be­yan­na­me okun­du. Be­yan­na­me özet­le şöy­ley­di:

“He­pi­ni­zin bil­di­ği gibi, son on yıl­dır büyük Os­man­lı Dev­le­ti­mi­zi yö­ne­ten hü­kü­met­ler suç zin­ci­ri içine gir­miş ve bil­has­sa Dünya Harbi’ne gi­re­rek büyük bir ba­si­ret­siz­lik gös­ter­miş­tir. Bunun so­nu­cu ola­rak da, mem­le­ke­ti­miz bugün elim bir va­zi­yet­te bu­lun­mak­ta­dır.

Savaş fe­la­ket­le­ri­nin et­ki­sin­de kal­ma­dık bir yer ol­ma­dı­ğı gibi, hal­kı­mı­zın bu du­rum­dan son de­re­ce üzgün ol­du­ğu gö­rü­lü­yor. Mem­le­ke­ti­mi­zin du­ru­mu­nu gö­re­rek ve ih­ti­yaç­la­rı ye­rin­de in­ce­le­ye­rek, so­nuç­la­rı­nı Pa­di­şah Efen­di­miz Haz­ret­le­ri’ne ak­tar­mak­la gö­rev­li ola­rak bu­ra­da bu­lu­nu­yo­ruz.

Savaş es­na­sın­da mad­de­ten ve manen uğ­ra­dı­ğı­mız zarar ve hasar, Pa­di­şa­hı­mı­zı faz­la­sıy­la üz­müş­tür. Pa­di­şah Efen­di­miz Haz­ret­le­ri, harp se­ne­le­rin­de va­ta­na bağ­lı­lık ko­nu­sun­da ih­mal­le­ri gö­rü­len­ler hak­kın­da yasal iş­lem­le­ri yap­tır­mak­ta­dır ve mil­le­ti­mi­zin bun­lar­la bir­lik­te ol­ma­dı­ğı­na emin­dir. Mem­le­ke­ti­mi­zin imarı, re­fa­ha ka­vuş­ma­sı, her şey­den evvel asa­yi­şin te­mi­ni ile müm­kün­dür.

Os­man­lı ta­ri­hin­de gö­rü­len bu gibi olay­la­rın yol aç­tı­ğı zor­luk­lar, mil­le­tin sabrı ve sü­ku­ne­ti ile Sal­ta­nat Ma­ka­mı’na olan sa­da­ka­ti ve Hü­kü­met’e ita­ati ile aşıl­mış­tır.

…Sonuç ola­rak, tüm va­tan­daş­la­rın hak ve hu­ku­ku­na uygun ha­re­ket edil­me­si ve ya­sa­la­ra uyul­ma­sı her­ke­se tav­si­ye oI­unur”.

Ali Rıza Paşa’nın be­yan­na­me­yi oku­ma­sın­dan sonra Şeh­za­de Ab­dur­ra­him Efen­di, halka Pa­di­şah’ın se­la­mı­nı ile­tir. Tören, hal­kın “Pa­di­şa­hım Çok Yaşa” ses­le­riy­le sona erer.

Bursa’da 20 Nisan günü Şeh­za­de şe­re­fi­ne bir zi­ya­fet ve­ri­lir. Zi­ya­fe­te, Vi­la­yet Pro­to­ko­lu’na dahil me­mur­lar, yük­sek rüt­be­li su­bay­lar, din adam­la­rı, İl Genel Mec­li­si ve Be­le­di­ye Mec­li­si üye­le­ri ve de­ği­şik etnik un­sur­la­rın ileri ge­len­le­ri ka­tı­lır­lar. Be­le­di­ye bi­na­sın­da ve­ri­len bu zi­ya­fet­de, Şeh­za­de Ab­dur­ra­him Efen­di bir ko­nuş­ma yapar ve “Bursa hal­kı­nın hak­kı­mız­da gös­ter­di­ği sa­mi­mi­yet­ten çok duy­gu­lan­dım. Pa­di­şah Efen­di­miz Haz­ret­le­ri’ne bu sa­mi­mi gös­te­ri­le­ri arz ede­ce­ğim. He­pi­ni­ze te­şek­kür ede­rim”
der.

NASİHAT HEYETİ BA­LI­KESİR’DE

Na­si­hat He­ye­ti, zi­ya­fet­ten sonra hal­kın al­kış­la­rı ara­sın­da Bursa’dan ay­rı­la­rak, 22 Nisan 1919’da Ba­lı­ke­sir’e gelir. Heyet’ten Ali Rıza Paşa, Baş­ba­kan­lı­ğa gön­der­di­ği telg­raf­da, yol bo­yun­ca göz­le­nen çoş­kun­lu­ğun, hal­kın Os­man­lı Ha­ne­da­nı’na olan sar­sıl­maz bağ­lı­lık­la­rı­nın bir de­li­li ol­du­ğu­nu yazar.

Halka, gay­ri­müs­lim­ler­le iyi ge­çin­me­le­ri­ni ve Dünya Sa­va­şı’nı ka­za­nan ül­ke­le­rin as­ker­le­ri­ne karşı gel­me­me­le­ri­ni öğüt­le­mek üzere yola çıkan Na­si­hat He­ye­ti, ilk va­tan­daş tep­ki­si ile, Ba­lı­ke­sir Bur­ha­ni­ye’de kar­şı­la­şır. 24 Nisan günü Ba­lı­ke­sir’den ay­rı­la­rak Hav­ran’a, Hav­ran’dan da Bur­ha­ni­ye’ye gelen heyet için Be­le­di­ye bi­na­sın­da bir top­lan­tı dü­zen­le­nir. Bu top­lan­tı­da, “Si­lah­lı teş­ki­lat­lan­ma­ya gerek yok. Sonu ol­ma­yan gi­ri­şim­le­ri­niz­le biz­le­ri zor du­rum­da bı­rak­ma­yı­nız. Bir avuç in­san­la yedi dü­ve­le karşı nasıl baş ede­cek­si­niz” diyen İstan­bul Hü­kü­me­ti tem­sil­ci­le­ri­ne karşı çıkan Hacı Tali Bey, Mü­der­ris Şükrü efen­di, Müftü Meh­met Hoca; “Biz­ler bu da­va­ya inan­mış in­san­la­rız. Ka­ra­rı­mız ke­sin­dir. Az­mi­miz iman ha­li­ne gel­miş­tir. Ken­di­mi­zi tu­ta­mı­yo­ruz. Siz­le­ri din­le­me­ye ta­ham­mü­lü­müz yok­tur. Der­hal Bur­ha­ni­ye’den uzak­la­şı­nız. Aksi halde şah­la­nan Mil­let gu­ru­ru sizi yok ede­cek­tir” diye hitap eder­ler. Hiç bek­le­me­dik­le­ri bu söz­ler üze­ri­ne şa­şı­ran Na­si­hat he­ye­ti üye­le­ri, Be­le­di­ye bi­na­sın­dan çı­ka­rak, Jan­dar­ma gö­ze­ti­mi al­tın­da halk­la temas et­me­den yol­la­rı­na devam eder­ler.

NASİHAT HEYETİ MANİSA’DA

Bir son­ra­ki durak Ma­ni­sa’dır. Ma­ni­sa’daki, Türk, Rum, Er­me­ni ve Mu­se­vi ileri ge­len­le­ri, Na­si­hat He­ye­ti’ni Ak­hi­sar’da kar­şı­lar. Pa­zar­cık Müf­tü­sü Halil Fehmi Efen­di ta­ra­fın­dan be­yan­na­me oku­nur. Kar­şı­la­ma tö­re­nin­de, Şeh­za­de’ye hi­ta­ben bir ko­nuş­ma yapan Kız Yurdu öğ­ren­ci­le­rin­den Fatma Hanım, “Yetim kal­mak fe­la­ke­ti­ne uğ­ra­yan biz yav­ru­la­rı­nız, hu­zu­ru­nuz­da bu­lun­mak­tan ve sizi se­lam­la­mak­tan mut­lu­yuz. Biz­ler şehit kız­la­rı ola­rak şef­kat ve yar­dım ka­nat­la­rı­nız al­tın­da mesut ve bah­ti­ya­rız” di­ye­rek Şeh­za­de’yi duy­gu­lan­dı­rır.

Heyet, Ma­ni­sa’ya gelir. Ma­ni­sa Hü­kü­met Ko­na­ğı’na ula­şın­ca­ya kadar yol bo­yun­ca top­la­nan halk Şeh­za­de’nin bin­di­ği sal­ta­nat bay­ra­ğı çe­ki­li ara­ba­yı alkış yağ­mu­ru­na tutar. Ma­ni­sa Va­li­si, şeh­rin ileri ge­len­le­ri­ni Şeh­za­de’ye ta­nı­tır. Hü­kü­met Ko­na­ğı’nın bal­ko­nun­dan halka hitap eden Şeh­za­de, Pa­di­şah’ın selam ve iyi di­lek­le­ri­ni ile­tir.

Ge­zi­yi ba­şın­dan beri iz­le­yen ve iz­le­nim­le­ri­ni İstan­bul­da’ki ga­ze­te­si­ne ak­ta­ran Mev­lüt Çe­le­bi adlı ga­ze­te­ci bu du­ru­mu şöyle an­la­tır: “Halk, Pa­di­şah’ın selam ve il­ti­fa­tı ile­ti­lir­ken ‘Pa­di­şa­hım çok yaşa’ diyor, ‘Allah bu­gün­le­ri de gös­ter­di’ di­ye­rek göz yaş­la­rı dö­kü­yor­lar­dı. Şeh­za­de’ye hi­ta­ben bir ko­nuş­ma yapan Suphi Ali Bey, hal­kın Pa­di­şa­ha bağ­lı­lı­ğı­nı ve Os­man­lı Ha­ne­da­nı için sağ­lam his­le­ri­ni dile ge­tir­di. Şeh­za­de, hal­kın bağ­lı­lı­ğı­nı Pa­di­şah’a ile­te­ce­ği­ni vaat etti. He­yet­ten Mah­mud Hay­ret Paşa, Pa­di­şah be­yan­na­me­si­ni halka okudu. Tören, Şeyh Saf­vet Efen­di ta­ra­fın­dan ya­pı­lan dua ile sona erdi. Na­si­hat He­ye­ti, 26 Nisan 1919’da Ma­ni­sa’dan İzmir’e ha­re­ket etti.”

NASİHAT HEYETİ İZMİR’DE

Heyet İzmir’e ulaş­ma­dan, İzmir’de ya­yın­la­nan ve Damat Ferit Hü­kü­me­ti’ni des­tek­le­yen Köylü Ga­ze­te­si’nde “Şeh­za­de­miz” baş­lı­ğı ile, özet ola­rak, şöyle bir ma­ka­le ya­yın­la­nır.

“Bir­kaç gün­den beri haber ver­di­ği­miz üzere Os­man­lı Ha­ne­da­nı’ndan bir Şeh­za­de’nin baş­kan­lı­ğın­da­ki bir Na­si­hat He­ye­ti, şeh­ri­mi­ze nur ve şeref sa­la­cak­tır.

Os­man­lı Dev­le­ti için, Os­man­lı Ha­ne­da­nı’nın kıy­me­ti başka bir mevki ve ma­hi­yet­te­dir. Mil­le­tin bay­ra­ğı­nı, dev­le­tin şa­nı­nı ve dinin şöh­re­ti­ni her ta­ra­fa ve kı­ta­dan kı­ta­ya ulaş­tı­ran Os­man­lı Ha­ne­da­nı’dır.

Os­man­lı Ha­ne­da­nı, Türk Pa­di­şah­lı­ğın­dan sonra Müs­lü­man­la­rın dini baş­kan­lı­ğı­nı ve bütün İslam ale­mi­nin ma­ne­vi ön­der­li­ği­ni de ka­zan­mış­tır. Os­man­lı Ha­ne­da­nı mil­let­ten asla ay­rıl­ma­mış­tır. Ancak, Meş­ru­ti­yet’ten sonra Ha­ne­dan ile Mil­let’in te­ma­sı ve iliş­ki­si faz­la­sıy­la azal­ma­ya baş­la­mış­tır.

Aydın Vi­la­ye­ti’nin top­rak­la­rı bir Şeh­za­de’nin te­ma­sı­na maz­har ola­ca­ğın­dan do­la­yı mem­le­ket şim­di­den se­vinç için­de­dir”.

O gün­ler­de İzmir, De­niz­li, Muğla ve Ma­ni­sa, Aydın vi­la­ye­ti­ne bağlı şe­hir­ler­dir. Köylü ga­ze­te­sin­de, Na­si­hat He­ye­ti daha Bursa’da iken, 19 Nisan 1919 günü hak­kın­da ay­rın­tı­lı bilgi ve­ril­mek­te­dir:

“Pa­di­şa­hı­mı­zın ve Sad­ra­za­mın Ana­do­lu’ya gön­der­me­ye karar ver­dik­le­ri Na­si­hat He­ye­ti’nin gö­re­vi­nin öğüt ver­mek ol­du­ğu an­la­şı­lı­yor­sa da, bu öğü­dün cinsi bu­gü­ne kadar tam ola­rak bi­lin­mi­yor­du. Bugün he­ye­tin gö­re­vi bi­li­ni­yor. Pa­di­şa­hı­mız sa­va­şın ge­tir­di­ği sı­kın­tı­dan pek muz­da­rip olan halk ara­sın­da dost­luk, bir­lik ve sevgi is­ti­yor­lar. Pa­di­şa­hı­mız, Ana­do­lu’ya he­yet­ler gön­de­re­rek hepsi ev­lat­la­rı ve te­ba­ala­rı olan muh­te­lif mil­let­le­re, mem­le­ket­te kar­deş­çe, va­tan­daş­ça ya­şa­ma­la­rı hak­kın­da­ki ulvi ar­zu­la­rı­nı ile­te­cek­ler­dir. Pa­di­şa­hı­mız­la Hü­kü­me­ti­mi­zin bu te­şeb­büs­le­ri, mem­le­ket­te mil­let farkı kal­ma­dı­ğı­nı ve hu­ku­ki eşit­li­ğin sağ­lan­dı­ğı­nı gös­ter­me­si iti­ba­rıy­la gayet mü­him­dir.

Eski bil­dik­le­ri­miz geç­miş­tir. Artık şö­ve­nizm de­ni­len mil­let­çi­lik ta­as­su­bu bun­dan sonra eski he­ye­can ve sı­cak­lı­ğı­nı ko­ru­ya­maz. Bu mil­let­çi­lik ta­as­su­bu in­san­lık ve me­de­ni­yet için bir afet­tir. Dün­ya­da mil­li­yet fark­la­rı olsa bile in­san­lık ve be­şe­ri­yet fark­la­rı yok­tur. Ev­vel­ce Ana­do­lu’da Türk ve Rum kar­deş gibi idi. Meş­ru­ti­yet­te si­ya­si ih­ti­ras­lar ile Türk­ler ve diğer mil­let­ler ay­rıl­dı­lar, hatta bir di­ğe­ri­ne adeta düş­man ke­sil­di­ler. Bunda her iki ta­ra­fın da so­rum­lu­lu­ğu var­dır. Bun­dan sonra un­sur­lar ara­sın­da­ki fark sa­de­ce iba­det­ha­ne­ler­de gö­rün­me­li ve bunun dı­şın­da her­kes aynı duy­gu­ya ve aynı va­zi­fe­ye sahip va­tan­daş ol­ma­lı­dır…”

Şeh­za­de Ab­dur­ra­him Efen­di ve ya­nın­da­ki­le­ri İzmir gi­ri­şin­de kar­şı­la­yan­lar şun­lar­dı; Be­le­di­ye Reisi Hacı Hasan Paşa, Be­le­di­ye Mec­li­si Üyesi Yuan, Mu­se­vi ce­ma­ati na­mı­na Royno Kor­bi­yel, Er­me­ni ce­ma­atin­den bir kişi, Rum ba­sı­nı na­mı­na So­lo­mo­ni­di, Fran­sız ga­ze­te­le­ri na­mı­na Ak­san­ta­ki, Hür­ri­yet ve İtilaf Par­ti­si’nden Sadık, Aydın Va­li­si Ahmed Şükrü, Na­si­hat He­ye­ti mih­man­dar­lı­ğı­na tayin edi­len Sey­ful­lah İzzet, 56.Fırka Ku­man­da­nı Hür­rem Bey, Vali yar­dım­cı­sı Haş­met, Def­ter­dar Besim, Mer­kez Ku­man­da­nı İhsan, Sabah Ga­ze­te­si Mu­ha­bi­ri Ali Ulvi, İstan­bul Ga­ze­te­si Mu­ha­bi­ri Saim Bey.

Na­si­hat He­ye­ti İzmir’de üç gün ka­la­rak çe­şit­li te­mas­lar­da bu­lun­du. Pa­di­şah’ın ve Baş­ba­kan Damat Ferit Paşa’nın halk­tan bir­lik be­ra­ber­lik için­de olun­ma­sı­nı is­te­di­ği­ni de­ği­şik etnik grup­la­rın tem­sil­ci­le­ri­ne ak­ta­ran Şeh­za­de, İzmir zi­ya­re­tin­den çok mem­nun ka­la­rak 29 Nisan günü Aydın’a ha­re­ket etti. Bur­ha­ni­ye’deki olay­dan sonra Ma­ni­sa ve İzmir te­mas­la­rı Şeh­za­de’nin mo­ra­li­ni ye­ri­ne ge­tir­miş­ti.


NASİHAT HEYETİ AYDIN’DA

Yol üze­rin­de­ki is­tas­yon­lar­da küçük tö­ren­ler­le kar­şı­la­nan heyet, Aydın’da par­lak bir şe­kil­de kar­şı­lan­dı. Halk el­le­rin­de bay­rak­lar ol­du­ğu halde akın akın is­tas­yon­da top­lan­mış­tı. İstas­yon­dan Hü­kü­met Ko­na­ğı’na kadar olan yol ha­lı­lar­la kap­lan­mış, bütün dük­kan ve ma­ğa­za­lar süs­len­miş­ti. Şeh­za­de­yi ta­şı­yan araba is­tas­yon­dan hü­kü­met ko­na­ğı­na hal­kın al­kış­la­rı ve “Pa­di­şa­hım Çok Yaşa” ses­le­ri ara­sın­da geldi.

He­ye­ti Aydın’da kar­şı­la­yan halk ara­sın­da din adam­la­rı­nın bu­lun­ma­yı­şı şeh­za­de­nin dik­ka­ti­ni çeker. Şeh­za­de, Vali ve­ki­li Fuad Bey’e, “Aydın’ın müf­tü­sü, imamı, ha­cı­sı, ho­ca­sı ol­ma­dı­ğın­dan mı yoksa başka bir mak­sat­la mı he­ye­ti kar­şı­la­ma­ya gel­me­di­ler” diye sorar. Fuad Bey, “Aydın’da İtti­hat ve Te­rak­ki’ Par­ti­si’ne men­sup Esat Hoca’nın et­ki­si ve teş­vi­kiy­le kar­şı­la­ma tö­re­ni­ne gel­me­di­ler” diye cevap ve­rin­ce, Şeh­za­de, Esat Hoca ile gö­rüş­mek ister ve hoca, Şeh­za­de’nin hu­zu­ru­na ge­ti­ri­lir.

Şeh­za­de, ho­ca­ya, “Şeh­za­de’yi bir mi­sa­fir sı­fa­tıy­la olsun kar­şı­la­ma­nız ge­rek­mez mi?” diye sorar. Hoca’nın ce­va­bı, Şeh­za­de’de Bur­ha­ni­ye’de­kin­den çok daha büyük bir şok et­ki­si yapar. Esat Hoca şöyle der: “Efen­di haz­ret­le­ri… Ge­li­şi­ni­zin ne­de­ni­ni bil­di­ği­miz için kar­şı­la­ma­ya gel­me­dik. Bizim na­si­ha­ta ih­ti­ya­cı­mız yok­tur. Na­si­ha­tı biz­le­re değil, bizi eko­no­mik yön­den öl­dür­me­ye ça­lı­şan­la­ra ver­me­niz la­zım­dır”.

Ho­ca­nın bu söz­le­ri­ne si­nir­le­nen Şeh­za­de, ho­ca­ya, “Pa­di­şa­hın ve­ki­li­nin hu­zu­run­da bu­lu­nu­yor­su­nuz ve mil­let ara­sı­na iki­lik so­ku­yor­su­nuz” der. Şeh­za­de, top­lan­tı ye­rin­den ay­rıl­ma­ya ha­zır­la­nan Esat Hoca’ya tek­rar dö­ne­rek, “Hoca, bütün bu söz­ler İtti­hat­çı ağ­zın­dan çık­tı­ğı için bizce bir kıy­met ifade etmez” der. Esat Hoca ise, “Söz­le­ri­min kıy­me­ti­ni ve için­de saklı ha­ki­kat­le­rin içe­ri­ği­ni siz tak­dir ede­mez­si­niz. Aziz mil­le­ti­miz el­bet­te tak­dir­de ge­cik­mez. Mil­let bizim yo­lu­muz­da­dır. Sizin yo­lu­nuz­da kim­se­cik­ler yü­rü­mez” ce­va­bı­nı verir.

İkti­dar­da bu­lu­nan Baş­ba­kan Damat Ferit Paşa’nın par­ti­si olan Hür­ri­yet ve İtilaf Par­ti­si, düş­man güç­ler­le iş­bir­li­ği için­de olun­ma­sı­nı öğüt­ler­ken, İtti­hat ve Te­rak­ki Par­ti­si düş­man güç­ler­le mü­ca­de­le edil­me­si­ni öner­mek­te, Ana­do­lu>>’da baş­la­yan di­re­ni­şi des­tek­le­mek­te­dir. İtti­hat ve Te­rak­ki Par­ti­si’nin İzmir so­rum­lu­su Celal (Bayar) Bey, Batı Ana­do­lu vi­la­yet­le­rin­de par­ti­si­ni ör­güt­le­miş, ör­güt­ler­de din adam­la­rı­na da önem­li gö­rev­ler ver­miş­tir. De­niz­li Müf­tü­sü Ahmet Hu­lu­si Efen­di, bu böl­ge­de İtti­hat ve Te­rak­ki Par­ti­si’ne üye olan en et­ki­li isim­ler­den bi­ri­dir. Aydın’daki Esat Hoca da aynı parti üye­si­dir ve Ana­do­lu’nun düş­man­dan te­miz­len­me­si için Ku­va­yı Mil­li­ye için­de bir­lik­te ça­lış­mak­ta­dır­lar.

He­ye­tin ge­zi­si bu şe­kil­de devam eder­ken, Sad­ra­zam Damat Ferit Paşa, İstan­bul’da ya­yın­la­nan Hü­kü­met yan­lı­sı Sabah ga­ze­te­si­ne ver­di­ği de­meç­de, he­ye­tin fa­ali­yet­le­rin­den mem­nu­ni­ye­ti­ni dile ge­ti­re­rek şöyle der: “Na­si­hat He­ye­ti­ne gös­te­ri­len saygı ve sevgi hak­kın­da al­dı­ğım bil­gi­ler pek mem­nu­ni­yet ve­ri­ci­dir. Her ta­raf­ta halk, Şeh­za­de Haz­ret­le­ri’ni se­lam­la­mak, Os­man­lı Ha­ne­da­nı’na olan bağ­lı­lık­la­rı­nı gös­ter­mek için ko­şu­yor­lar. Sükun ve hu­zu­ra doğru ilk tec­rü­be olu­nan bu ge­liş­me­yi ben, fay­da­lı bir durum ola­rak gö­rü­yo­rum. Şeh­za­de Ab­dur­ra­him Efen­di’nin he­ye­ti­ni başka he­yet­ler takip edecek”.

Na­si­hat He­ye­ti Aydın’da ikiye ay­rı­lır. Mah­mud Hay­ret Paşa baş­kan­lı­ğın­da ve Sü­ley­man Şefik Paşa, Yanko Bey ile Halil Fehim Efen­di’den olu­şan heyet Muğla’ya gi­der­ken, Şeh­za­de Ab­dur­ra­him Efen­di ve he­ye­tin diğer üye­le­ri de Bur­dur’a doğru ha­re­ket eder­ler.

Şeh­za­de Ab­dur­ra­him Efen­di, Bursa, Ma­ni­sa ve İzmir zi­ya­ret­le­rin­de ken­di­si­ne gös­te­ri­len il­gi­den gayet mem­nun, ancak Bur­ha­ni­ye ve Aydın’daki ren­ci­de edici söz­ler­den ol­duk­ça ra­hat­sız­dır. Heyet, Aydın’dan ay­rıl­dık­tan sonra, yol üze­rin­de bu­lu­nan Sul­tan­hi­sar, Na­zil­li, Sa­ray­köy, De­niz­li’ye uğ­rar­lar. Heyet, Aydın’dan son­ra­ki is­tas­yon­lar­da, fazla zaman kay­bet­me­den bir an önce De­niz­li’ye ula­şıp din­len­me­ye çe­kil­mek is­te­mek­te­dir.

NASİHAT HEYETİ SA­RAY­KÖY’DE

Şeh­za­de, Sa­ray­köy is­tas­yo­nun­da, halka pen­ce­re­den şöyle bir gö­rü­nüp “Mer­ha­ba” di­yecek ve tren devam ede­cek­tir. Ancak Ku­va­yı Mil­li­ye­ci Müftü Ahmet Şükrü (Ya­vuz­yıl­maz) Efen­di, Şeh­za­de’yi ko­nuş­ma yap­ma­dan bı­rak­mak ni­ye­tin­de de­ğil­dir.

Önün­de bir­kaç bay­rak, ağaç dal­la­rı ile süslü 3 vagon ha­lin­de gelen Şeh­za­de­nin özel treni is­tas­yon­da durur. Yeşil kur­de­la­lı rüt­be­si ile 20-25 yaş­la­rın­da gö­rü­nen Şeh­za­de’nin, pen­ce­re­den, “Va­tan­daş­la­rım, te­şek­kür ede­rim, te­şek­kür ede­rim, mem­nun oldum, Al­la­ha ıs­mar­la­dık” de­me­si üze­ri­ne Müftü: “Sev­gi­li şeh­za­dem, biz­ler senin için top­lan­dık bu­ra­da, sizin gel­me­ni­zi bek­li­yor­duk. Bu halk da sizi bek­li­yor­du. Tren­den in de, halk seni gör­sün” di­ye­rek Şeh­za­de’nin tren­den in­me­si­ni sağ­lar. Şeh­za­de tren­den inip, halı üze­rin­de bir iki gidip gel­dik­ten sonra, “Te­şek­kür ede­rim, Sa­ray­köy’lüler, mem­nun oldum. Al­la­ha ıs­mar­la­dık.” der.

Müftü, şe­hit­le­rin yetim kalan ço­cuk­la­rı­na yar­dım edil­me­si­ni is­te­yin­ce, canı sı­kı­lan Şeh­za­de, “Ben de bozuk düzen için­de bu­lun­dum. Gay­ri­müs­lim­ler­le iyi ge­çi­nin, kavga dövüş et­me­yin, bana Al­la­ha ıs­mar­la­dık” deyip, yo­lu­na devam eder.

NASİHAT HEYETİ DENİZLİ’DE

Na­si­hat He­ye­ti, 25 Nisan 1919 günü De­niz­li’ye gelir. Hü­kü­met Ko­na­ğı önün­de top­la­nan halka, Heyet adına, Sü­ley­man Paşa, Pa­di­şah be­yan­na­me­si­ni okur. Be­yan­na­me okun­duk­tan sonra, Hü­kü­met Ko­na­ğı’nda Vali’nin makam oda­sın­da yarım saat kadar din­le­nen heyet üye­le­ri, daha sonra ken­di­le­ri­ne ay­rı­lan Ta­vas­lı­oğ­lu Mus­ta­fa Bey’in ko­na­ğı­na gi­der­ler ve ge­ce­yi orada ge­çi­rir­ler. Er­te­si sabah bir bölük sü­va­ri­nin ko­ru­ma­sın­da De­niz­li’den ay­rı­lır­lar.

Heyet üye­le­ri De­niz­li’deki kar­şı­la­ma­dan fazla mem­nun kal­maz­lar ve hemen er­te­si sabah hiç­bir te­mas­ta bu­lun­ma­dan Dinar’a doğru yola ko­yu­lur­lar. Heyet’in De­niz­li’de her­han­gi bir te­mas­ta bu­lun­mak is­te­me­me­si ve şehri hemen terk et­me­sin­de, el­bet­te, böl­ge­de­ki di­re­niş ha­re­ke­ti­nin ön­de­ri Müftü Ahmet Hu­lu­si Efen­di’nin büyük rolü var­dır.

NASİHAT HEYETİ BUR­DUR’DA

Dinar’daki kar­şı­la­ma tö­re­nin­den sonra Bur­dur’a geçen Şeh­za­de, bu­ra­da Aydın’da ay­rı­lıp Muğla’ya geçen ikin­ci he­ye­ti bek­le­me­ye baş­lar. Na­si­hat He­ye­ti, ge­li­şen olay­lar­dan İstan­bul’u sü­rek­li ha­ber­dar et­mek­te, ge­zi­nin çok ba­şa­rı­lı geç­ti­ği­ni, hal­kın Os­man­lı Ha­ne­da­nı’na olan bağ­lı­lı­ğı­nın art­tı­ğı­nı vur­gu­la­mak­ta­dır. 1 Mayıs 1919’da Sad­ra­zam Damat Ferit Paşa’ya bir telg­raf gön­de­ren heyet üyesi Ali Rıza Paşa özet­le şun­la­rı yazar: “Bur­dur’a ge­lin­di. İzmir’den sonra Tor­ba­lı, Na­zil­li, Sul­tan­hi­sar ve De­niz­li ka­sa­ba­la­rı­na uğ­ran­dı. Yol bo­yun­ca halk ta­ra­fın­dan em­sa­li gö­rül­me­miş coş­kun­luk gös­te­ril­di. Heyet Aydın’da ikiye ay­rıl­dı. Bir kısmı Muğla’ya ha­re­ket et­miş­tir. Bir gün sonra Is­par­ta’da bir­le­şi­le­cek­tir”.

NASİHAT HEYETİ MUĞLA’DA

Mah­mud Hay­ret Paşa’nın baş­kan­lı­ğı­nı yap­tı­ğı heyet, 1 Mayıs 1919 günü Muğla’ya var­mış­tı. Heyet, Ko­na­kal­tı Mey­da­nın­da ya­pı­lan bir tö­ren­le kar­şı­lan­dı. Tö­re­ne, Muğla’nın mülki ve as­ke­ri er­ka­nı ile halk, öğ­ren­ci­ler ve azın­lık tem­sil­ci­le­ri ka­tıl­dı. Tören, Pa­di­şah be­yan­na­me­si­nin okun­ma­sı ile sona erdi.

NASİHAT HEYETİ AN­TAL­YA’DA

An­tal­ya, İtal­yan as­ker­le­ri ta­ra­fın­dan, 28 Mart 1919 günü işgal edil­miş­ti. Şeh­za­de Ab­dur­ra­him Efen­di ve heyet üye­le­ri, Bur­dur’dan sonra işgal al­tın­da­ki An­tal­ya’ya gitti. Na­si­hat He­ye­ti’nın An­tal­ya’ya ge­le­ce­ği­ni öğ­re­nen An­tal­ya halkı, şeh­rin epey­ce dı­şın­da he­ye­ti büyük bir coş­kuy­la kar­şı­la­dı.

Hü­kü­met da­ire­si önün­de top­la­nan halka Pa­di­şah be­yan­na­me­si okun­du. An­tal­ya­lı­lar, Ana­va­tan’dan ay­rıl­ma­mak için can­la­rı­nı feda et­me­yi göze al­dık­la­rı­nı ve bir işa­re­te bak­tık­la­rı­nı söy­le­di­ler. Oysa, gelen Heyet, halk­tan can­la­rı­nı feda et­me­le­ri­ni değil, hak­la­rın­da Pa­di­şa­hın ve Hü­kü­me­tin ve­re­cek­le­ri ka­ra­ra itaat et­me­le­ri­ni is­ti­yor­du.

NASİHAT HEYETİ IS­PAR­TA’DA

Heyet, An­tal­ya’dan Bur­dur’a geri dön­dük­ten sonra 8 Mayıs 1919’da Is­par­ta’ya ha­re­ket etti. Is­par­ta’da hal­kın coş­kun gös­te­ri­le­riy­le kar­şı­la­nan he­ye­te, ha­lı­lar ve gül yağ­la­rı he­di­ye edil­di. Na­si­hat He­ye­ti’nin Bur­dur ve Is­par­ta ge­zi­le­ri­ni de­ğer­len­di­ren bir İngi­liz de­ne­tim su­ba­yı, “İstan­bul Hü­kü­me­ti’nin, Na­si­hat He­ye­ti gön­der­mek­te­ki asıl ama­cın, etnik grup­lar ara­sın­da ba­rı­şı sağ­la­mak­tan çok Hü­kü­met ya da Saray’ın Ana­do­lu hal­kın­dan bek­le­ye­bi­le­ce­ği des­te­ği tes­pit etmek ol­du­ğu­nu” üst ma­kam­la­rı­na yaz­dı­ğı ra­po­run­da be­lir­ti­yor­du.

NASİHAT HEYETİ KONYA’DA

Şeh­za­de baş­kan­lı­ğın­da­ki Na­si­hat He­ye­ti, An­tal­ya’nın Kor­ku­te­li ka­sa­ba­sı­na uğ­ra­yıp, Eğ­ri­dir-Yal­vaç-Ak­şe­hir yo­lu­nu iz­le­ye­rek Konya’ya gitti. 13 Mayıs 1919’da Konya’ya varan he­ye­ti halk ve gö­rev­li­ler par­lak bir tö­ren­le kar­şı­la­dı.

Na­si­hat He­ye­ti’nin Konya’da bu­lun­du­ğu sı­ra­da, 15 Mayıs 1919’da İzmir Yunan as­ker­le­ri ta­ra­fın­dan işgal edil­di. İzmir’in işgal edil­di­ği­ni öğ­re­nen Şeh­za­de İstan­bul’dan ne yap­ma­sı ge­rek­ti­ği ko­nu­sun­da bilgi is­te­di. Sad­ra­zam Damat Ferit Paşa im­za­sı ile ile­ti­len telg­raf­ta, “Şeh­za­de’nin kimse ile te­ma­sı­na fır­sat ve­ril­me­den, der­hal, İstan­bul’a dön­me­si” is­te­ni­yor­du. Özel bir tren­le Konya’dan ay­rı­lan Şeh­za­de Ab­dur­ra­him Efen­di ve Na­si­hat He­ye­ti, 19 Mayıs 1919 günü İstan­bul’a döndü. Böy­le­ce, Pa­di­şa­hın ve Hü­kü­me­tin iz­le­me­yi plan­la­dı­ğı po­li­ti­ka so­nu­cu ku­ru­lan Na­si­hat He­ye­ti, Ana­do­lu’da, yö­ne­ti­ci­le­rin zor­la­ma­la­rı so­nu­cu, par­lak tö­ren­ler­le kar­şı­lan­ma­sı­na rağ­men, ba­şa­rı­ya ula­şa­ma­dan iş­le­vi­ni sona er­dir­miş oldu. Halk, Na­si­hat He­ye­ti’nin söy­le­dik­le­ri­ne değil, Vatan’ın ba­ğım­sız­lı­ğı için mü­ca­de­le ka­ra­rı alan­la­rın söz­le­ri­ne ina­nıp gü­ven­di.

Ta­ri­hin ne garip bir cil­ve­si­dir ki, Şeh­za­de Ab­dur­ra­him Efen­di baş­kan­lı­ğın­da­ki Na­si­hat He­ye­ti’nin, ba­şa­rı­sız­lı­ğa uğ­ra­yıp, İstan­bul’a dön­dü­ğü gün olan 19 Mayıs 1919’da Sam­sun’a ayak basan Mus­ta­fa Kemal Paşa, Vatan top­rak­la­rı­nı düş­man güç­le­rin ege­men­li­ğin­den kur­tar­mak için yeni bir dö­ne­min baş­la­dı­ğı­nı ilan edi­yor­du.

Hüsamettin ATAMAN, 8 Nisan 2013
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm!
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x