AKP hükümeti suyu da küresel şirketlere verecek!
Çiftçisiniz ve tarlanız var, sulama yapıyorsunuz. Tarlanızda kullandığınız suyun başına bir sayaç yerleştirmişler, metreküp başına para ödüyorsunuz?
Kime mi? Küresel sermaye dedikleri, aslında hiç de küresel olmayan ikibuçuk milletin yönettiği dev şirketlere!
İşte Türkiyenin suları için planlanan budur!
Güney Amerika ülkelerinde bunu yaptılar! Şimdi sıra Türkiyede!
Nitekim, Dünya Su Forumunun açış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Suyun sadece teknik bir konu olmadığını, en üst düzeyde siyasi önem ve öncelik verilmesi gereken, insanlığın müşterek geleceğini ilgilendiren bir mesele olduğunu söylüyor!
* * *
Peki, forumun sponsorluğunu kim yapıyor?
Suyu satacak olan sözde küresel sermaye şirketleri?
Daha önce suyuna el koydukları ülkelerde yaptıkları gibi Türkiyenin su kaynaklarını özelleştirmek istiyorlar. Türkiyenin siyasi iktidarı da bunu açıkça destekliyor.
Hizmet-İş Başkanı Mahmut Arslan, suyun ticarileştirilmesi tehlikesine dikkat çekerken, su forumunun da Türkiye üzerinde bir baskı aracı olarak kullanıldığını söylüyor:
Dünya Bankası 1990dan beri verdiği su yatırım kredilerinin yüzde 70ini özelleştirme şartına bağlıyor.
Ve dünyadaki nüfusun sadece yüzde 5i suyu çokuluslu şirketlerden satın aldığı halde, bu şirketlerin yıllık gelirleri, şimdiden dünya petrol ticaretinin yarısına ulaştı.
Arslana göre Marmara Bölgesindeki yeraltı sularının, neredeyse tamamına yakını çok uluslu şirketler tarafından ele geçirildi. Bazı belediyeler, suyu 30-40 yıllığına özel sektöre devrediyor.
Arslan, küresel şirketlerin suyuna el koyduğu Bolivyada suyun özelleştirilmesi sonucu su fiyatının 6 kat yükseldiğini, ülkede ayaklanmalar çıktığını, aynı şekilde Arjantinde, Ganada, Filipinlerde, Güney Afrika ve Nikaraguada suyun özelleştirilmesi sonucu büyük toplumsal muhalefetler baş gösterdiğini hatırlatıyor.
Saadet Partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mehmet Bekâroğlu da suyun sadece parası olanların kullanabileceği bir meta haline getirilmek istendiğini belirtiyor ve Adalet ve kalkınma anlayışı, suyu yerli ve yabancı tekellerin kâr edecekleri bir mesleğe dönüştürmekten kaçınmamaktadır uyarısında bulunuyor.
* * *
Bilindiği gibi Avrupa Birliği Son Katılım Müzakereleri Çerçeve Belgesinde, Fırat ve Dicle suları havzasının, aralarında İsrailin de bulunduğu uluslararası bir konsorsiyum tarafından yönetilmesi isteniyordu!
Eski Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp, GAPta, sulama projelerinin senelerdir İsrail, ABD ve AB ülkeleri tarafından engellendiğini açıklamıştı.
Gökalp Fırat ve Diclenin toplandığı suların havzası sadece Şanlıurfa veya Mardinle sınırlı değildir. Kuzeyde Erzurum Palandöken Dağına kadar uzanır bu sınır. Suların idaresine demek? Bu, Palandökenden itibaren, idareyi onların eline vermektir. Ayrıca bu konsorsiyumda İsrailin işi ne? Bu ülke Avrupa Birliğinde midir? Belli ki ABDnin ABye baskısıyla bu şart Türkiyeye dayatılmaktadır. Bu şart asla kabul edilemez demişti.
Zaten ABDnin yayınladığı, Büyük Kürdistan haritaları, su havzamızı da içine alıyor.
Velhasıl, su uyur düşman uyumaz!
Türk halkı, Palandökenin, Torosların, Karadeniz dağlarının suyunu, küresel şirketlerden satın almak istemiyorsa, AKPye bu seçimde çok ciddi bir ders vermelidir!
Arslan BULUT