ABDullah Gül'ün kendi kaleminden (Türkiye'nin Milli Bütünlüğü ve Güvenliği. İş Dünyası Vakfı Yayını):
"Türkiye'de bir sistem bunalımı var. Halka zorla diretilen, halkına zıt, ona düşman bir sistem. İşte onun içindir ki, bugün senelerdir beraber olduğumuz bazı insanlar ayrılıkçı mücadele içine girmişler. (PKK için söylüyor!) Ülke bütünlüğünü bile tehlikeli duruma getirir hale gelmiş böyle bir sistem..."
"Türkiye'nin resmi ideolojisinin tabii karakterleri bu sistemi kuran tek partinin altı sloganı ile ortaya çıktı. Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik, devletçilik ve laiklik. Ama bu milletin halkı bir araya gelip biz devletçi olalım, laik olalım, milliyetçi olalım diye bir karar vermedi. Bu ilkeler hep bu halka bir zorlatma şeklinde dayatıldı..."
"Uygulamada tam bir diktatörlük. Tam halka zıt bir yönetim. Hálá tabuların olduğu, söylenemez şeyler olduğu, halkın yıldırıldığı Türkiye'de yaşıyoruz."
"(Atatürk için konuşuyor) Türkiye'nin Irak, Libya, Suriye'ye benzeyen çok yanları var. Neden? Aynı TEK ADAM pozisyonu. Bugün Libya, Irak ve Suriye'ye gidin, tek insanın resimleri vardır her yerde. Tek insanın heykelleri vardır." (Atatürk'ü Saddam, Kaddafi, Hafız Esad gibilerle kıyaslamaya yelteniyor.)
"Devrimcilik adı altında yine bir dizi hukuki düzenleme tepeden inme, zorla getirilmiş ve zorla kabul ettirilmiştir." (Harf devrimi, hukuk devrimi, kıyafet devrimi, kadın hakları ve ötekileri kastediyor.)
Milliyetçilik öyle olmuş ki, Türkçülük şeklinde alınmış ve bu ister istemez aksini de bazı insanların aklına getirmiştir. Mesela bunları açık söylemek zorundayım, 'Ne mutlu Türk'üm diyene' lafını tutup her yere yaza yaza, Türkiye aslında İLKEL bir hale dönmüştür. Bu laflar Türkiye'nin geçmişte bütün insanları İslam kardeşliği etrafında toplayan bütünlüğünü tehdit eder anlama gelmiştir. Bunlar halkın inanç değerleriyle bütünleşmeyen bir dünya sistemini halka zorla kabul ettirmektir."
"Türkiye'nin bütünlüğünü tehdit eden, en büyük tahribatı vermiş olan sistemin ilkelerinden biri de LAİKLİK ilkesidir. Türk milletinin moral değerlerinin ana kaynağı din olacak, İslam olacak, sonra siz bunu potansiyel tehlike olarak göreceksiniz ve bunu uygulamalarla ortaya koyacaksınız."
ABDullah Gül'ün 1995 yilindaki TBMM'deki konusmasini bilir misiniz?
ABden Güle tam destek
AB Dış Politika Şefi Javier Solana, Bild'e verdiği röportajda Gülün adaylığını desteklediğini söyledi
Solana, Gülün çok iyi bir Dışişleri Bakanı olduğunu kaydederek Türkiye bölgede çok önemli bir role sahip. Türkiyenin istikrarlı olmasını istiyoruz. Ben Abdullah Gülün Dışişleri Bakanı olarak gösterdiği başarıyı bundan sonra da Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak sürdüreceğine eminim diye konuştu.
AB çevreleri, Türkiye'nin istikrarı için Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olarak kalmasının önemine dikkat çekerek, AB yanlısı bir cumhurbaşkanı olarak niteledikleri Abdullah Gül'ün seçilmesiyle reformların hızlanacağı görüşünü dile getirdiler.
Gül, hem Türkiye'de hem de dışarıda saygınlık uyandıran bir isim. Türkiye'nin AB yolunun mimarlarından.
Çok mantıklı ve akıllıca bir karar. Gül, 2002 yılında reform sürecinin hızlandırılmasında itici bir güç oldu. Sezer Cumhurbaşkanı olarak, ülkedeki reform sürecini yavaşlatmaya çalışmıştı. Gül'ün uluslararası platformdaki iyi bir imajı sayesinde, Türkiye dışarıda da çok iyi temsil edilecektir.
İngiliz haber ajansı Reuters Abdullah Gül'ü tanıtırken, 2003 yılından bu yana Dışişleri Bakanı olarak, Türkiye'nin AB ile tarihi müzakerelerinin başlamasına öncülük ettiğini belirtti.
Bir de Gül'ün Bakanligi döneminde Disisleri Bakanliginin iki kriptosu var tabii. Kriptolar da, Türkiyenin dis misyonlarindan Fetullah Gülen Örgütü'ne ve Milli Görüs Teskilatina ilgi gösterilmesi ve resepsiyonlara cagirilmasi, bir nevi kollanmasi isteniyormus
