Yarın; Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanmama devam edilecek. Erzurum Cumhuriyet Savcıları Osman Şanal ile Taner Aksakal'a hakaret etmişim. 10 Mart 2010'da yazdığım Alevi Düşmanı Savcılar başlıklı yazım yüzünden üst sınırı 7 yılı bulan ve siyasal hakkımı kullanmamı da ortadan kaldırabilecek ceza isteniyor. Bu savcılar; eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'i de suçladıkları iddianamede, 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk'i suçlu göstermek için; onun Alevi köylerine yardım yaptığını gösteren iddiayı da dava dosyasına eklemişlerdi. İki savcının bu yaklaşımının Alevi düşmanlığı olduğunu dile getirdiğim için suçlu konumuna düşürülmek isteniyorum.
Bu yazım üzerine de hakkımda polise hakaretten dava açılacaktır.
Bizim gazeteler ve televizyonlar yeni uyandılar ama bu köşeyi okuyanlar iyi biliyor. Ben; iki senedir; polisin AKP tarafından siyasallaştırıldığını yazıyorum. Polis; iktidarın muhaliflerini boğan acımasız bir güce dönüştürüldü. Hanefi Avcı'nın cemaat polisi dediği polis işte budur. Burada bütün bir polis teşkilatından değil; genel teşkilatı yöneten o çekirdek kadrodan, yani cemaatçi kadrodan söz ediyorum. İsim sayıp bir liste yapma olanağı yok ama bu kadronun varlığı uygulamalar ile ortada. Yani; polis içinde bir tür gizli örgüt oluşmuş ve genel teşkilatı da bu gizli/çekirdek kadro yönetiyor gibi...
Bu kadro; AKP'ye karşı olan gençlik gruplarını terör örgütü izler gibi izliyor. Örneğin Türkiye Gençlik Birliği çok sıkı takip altında. Dün de Sivas'ta 14 TGB’li hiçbir gerekçe gösterilmeden gözaltına alınmış bulunuyor. Öğrencilerin evlerine, korkutmak amacıyla, terörle mücadele imzalı yazılar gönderiliyor.
Tayyip Erdoğan’a cumhuriyet yıkıcısı dediği gerekçesiyle TGB üyesi öğrenci Özgür Senger’e 7 bin 80 lira para cezası verilmiş. Yani, bu hükümet gençlerle savaşını hem polisi kullanarak hem de mahkemeler aracılığı ile sürdürüyor.
CEMAAT POLİSİ...
Bugün üniversitelerde iş bitiren polis de aynı çekirdek tarafından yönetilen polistir.
Bu polis; uzay yaratıkları gibi giydirilmiş; eline de zehirli gaz verilmiştir.
O polis; meydanlarda demokratik hakkını kullananan öğrencilere bir karınca sürüsü veya çekirge sürüsü gözüyle bakmaktadır.
Ve, iktidar karşısındaki bu topluluğu yok etmek için üstüne gaz püskürtmektedir.
Kıyaslayın lütfen: 1930'larda Yahudilere gaz sıkan zihniyet ile İstanbul sokaklarında öğrencilere gaz sıkan zihniyet arasında bir bağlantı görüyor musunuz görmüyor musunuz?
O, elinde zehirli gaz hortumu olan polise bir bakın: Nasıl da öfkeyle fışkırtıyor gazı...
1940'taki gaz ne ise 2010'daki gaz da odur.
O dönemde öldürücü gaz kullanan zihniyet bu dönemde zehirleyen gaz kullanıyor...
O yüzden de AKP emrindeki cemaatçi polis şefleri bana Hitler'i hatırlatıyorlar.
İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın açıklamaları da inandırıcı değil. Çünkü; emrindeki polis tarafsız değil...
Nereden mi biliyorum?
Lütfen AKP polisinin farklı grupların eylemleri karşısındaki tutumuna bir bakın.
Dinci-şeriatçı kesimlerin gösterileri karşısında bu polis tamamen sütre gerisinde bekliyor; hiç karışmıyor.
AKP polisi; PKK terör örgütü yandaşlarının eylemleri karşısında da pasif kalıyor. Onlar sokakları ateşe verirken; otobüslerde insan yakarken AKP polisi en fazla uzaktan gaz atıyor; uzaktan... Çoğunlukla da bu eylemcilere dokunulmuyor; onlar yakıp yıkıp çekip gidiyorlar.
Lakin; hiçbir şiddet olmayan AKP karşıtı eylemler başlayınca aynı polis copu, tekmesi, zehirli gazı ile ortaya çıkıp acımasızca saldırıyor...
Yobaz göstericiye, bölücü eylemciye yumuşak davranan cemaat polisi, iş demokratik hakkını kullanan öğrencilere gelince içindeki öfkeyi, şiddeti açığa vuruyor.
Yıllardır ortada olan bu tavır karşısında gözlerini yuman gazeteciler; objektiflerini kapatan televizyoncular nihayet 'Bu iş yanlış!' demek gereğini duydular.
Bu bile bir gelişmedir.
İSRAİL GÜCÜNÜ GÖSTERDİ
Öyle Van münit demekle, katil diye bağırmakla İsrail'e kafa tutmuş olmuyorsunuz...
O öfkenin seçim yatırımı olduğunu anlamayanlar artık uyansınlar.
O taraftan bir istek gelmediği halde İsrail Başbakanı Netanyahu'yu arayan kim? Netanyahu'ya; 'Size yangın uçakları göndermek istiyorum!' diyerek el uzatan ve bu tavrıyla da İsrail'den özür dilemiş durumuna düşen kim?
Başbakan Erdoğan...
Gerçek bu kadar ortada iken yandaş ve yalaka medya 'İsrail barışmak için yol arıyor' gibisinden haber uyduruyor.
Başbakan Erdoğan, İsrail Başbakanı'nı arayıp ona 'Size yardım için uçak yollamak istiyorum!' der ise karşı taraf da elbette ki teşekkür eder.
İsrail tarafı; Türkiye'den gelen bu jest karşısında yarım ağızla özür bile dileyebilir. Ama olaydan galip çıkan İsrail olmuştur; olacaktır...
Rıza ZELYUT
07.12.2010
İsrail tarafı; Türkiye'den gelen bu jest karşısında yarım ağızla özür bile dileyebilir. Ama olaydan galip çıkan İsrail olmuştur; olacaktır...İ
'İsrail özür dilemeyi kabul etti'