ALGI

ALGI

İletigönderen Feza Tiryaki » Sal Eyl 08, 2015 18:10

ALGI


Geçen akşama damgasını vuran söz: “Dört yüz milletvekili alsaydık”.

“Eğer 400 milletvekilini alacak ve Anayasa’yı değiştirecek bir sayıyı bir parti almış olsaydı, bugün bunlar olmazdı.” sözü dün akşam televizyonda denmiş, yandaş bir yayında algı yönetimi yapılmış. İlgili yere de mesaj verilmiş… Dağlıca’dan askerlerimizin şehit haberleri gelirken, bu sözler, gayet soğukkanlı, basit bir şey denir gibi denmiş… Aynı anlarda, Konya’da, maçta başbakanca, küçücük bir şehit çocuğu seyirci olarak stada getirilip siyasette kullanılırken, şehit haberleri bilmezden gelinip sevinç içinde partililerle maç izlenirken, iktidarın birinci kişisi de kaçak sarayından bunları demiş.

Akşama damgasını vurmaya vurmuş bu söz ama görünen o ki pek anlaşılamamış…

Bu sözü bile doğru anlayamadıktan sonra kafalar, algımız böyle baskı altındayken, başımızda bu kadar aydın kılıklı hain gazeteci, yazar, sanatçı bozuntusu, siyasetçi, çıkarcı yandaş varken ne söylesek az gelecek…

Bu sözde anlaşılmayacak ne var?

Daha ne densin? Hiç saklanmayan asıl niyet başka nasıl söylensin? Ülkemizin nereye götürüldüğü, ne yapılacağı, ülkemize yazılan son, yıllardır siyasetçilerin elbirliğiyle çevirdikleri dümen, Cumhuriyetimizin karanlık geleceği, bizi bekleyen felaket bundan başka nasıl açıklanırdı?

“Dört yüz vekili alsaydı partim, tek başına iktidara gelseydi bunlar olmazdı” denmemiş ki orada; “Anayasa’yı değiştirecek bir sayıyı bulsaydık bunlar olmazdı”, denmiş. Olan ne? Ayrılıkçı, bölücü, eli kanlı terör örgütü Pkk’nın alçakça pusuları, mayınları, attığı roketler, kazdığı yol hendekleri, yol kesmeleri, açıkça araba yollarında kimlik kontrolü yapmaya cüret etmeleri, elde belde silahla gezinmeleri, iktidarın göz yummasıyla, vekillerince korunmalarıyla bir bölgemizi neredeyse kovboyların filmlerdeki Teksas’ına çevirmeleri…

Mesaj kime? İlk önce terör örgütü ve işbirlikçilerine. Biz hazırız mesajı. İkinci olarak da topluma: “Anayasayı değiştirtmezsen, kurucu maddelerini (ulus devlet, ulusun adı, dili, bayrağı) kaldırtmazsan olmaz! Bütün bunların nedeni Anayasa. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk ulusu denmesi. Buna son vermek gerek.”

Şehit haberlerini ardı ardına aldığımız için günlerdir, haftalardır, nerede ne oldu, nerede terör örgütü kol geziyor, nerede azdı yine vatan hainleri, kaç şehidimiz var; yerleri, zamanları karıştırır olduk… İsrail gibi ülkeler, düşmanı askerinin burnunu kanatsa, bir taş atsa, yapana, yapanı kollayana anında cezasını kesiyorlar. Gerektiğinde bir askerin canına karşılık, bin can alıyorlar da ancak içleri soğuyor. Hiçbir şeyi yapanın yanına bırakmıyorlar, acısını misliyle çıkarıyorlar, buna kaç kez dünya tanık oldu. Bir İsrail askerini kurtarabilmek için bin Filistinli tutukluyu geriye bile verdilerdi önceki yıllar. Birbirini boğazlayıp duran kandırılmış Araplara bu hareket ders olmuş muydu bilmem… Diğer Avrupa ülkeleri de böyledir. Askere polise kimse yan bakamaz… ABD daha da serttir, polise bir yamukluk yap da işin bitsin!

Bizim, bizi düşünecek bir yönetimimiz kalmamış. Her kurum ele geçirilmiş. Hiç kimsemiz kalmamış kendimizden başka. AKP iktidarının başı, kaçak saraylı, akşam, çocuklarımız Dağlıca’da, aynı malum yerde kaçıncı kez şehit edilirken, hep aynı mayın hikâyesiyle hem de, bu konuda hiçbir şey yapılmazken, bu kez dünkü mayın patlatmada şehit sayısının çokluğu nedeniyle sayı bile verilemezken, böyle söylüyor, tüyleri diken diken edecek o Anayasa değişikliği sözünü söylüyor. Kimse de pek aldırmıyor. Çünkü bu sözler nedense anlaşılmıyor.

Toplumun algıları kapalı. Devreye giren girene… Herkes topluma bir biçim veriyor, algıların açılmaması için ne gerekse onu yapıyor…

Gazeteci geçtiği haberinde, canlı televizyon yayınından ne duyduysa onu yazmış. Ses kaydını isteyen dinler:

“Erdoğan sözlerine, “Eğer 400 milletvekilini alacak ve Anayasa’yı değiştirecek bir sayıyı bir parti almış olsaydı, bugün bunlar olmazdı.” diyerek devam etti.”

Bu 400 vekil sözüne herkes takılmış ama anlamından uzak düşerek, iktidar olma sayısı gibi algılayarak o istenen sayıyı, kendilerini de, duyanları da aldatmışlar.

“Sırf senin yüzünden asker polis ölüyor. İt gibi titreyen Pkk’yı başımıza bela ettin.” diyenler, ilenenler, dört yüz sayısı neden isteniyor üzerinde durmamışlar.

“Haziran’da dört yüz vekil alsaydınız hangi yetkileriniz olacaktı da terörü bitirecektiniz, bugün hangileri yok?” diye soran da güzel soru sormuş sormasına ama meselenin, Anayasa’dan, Türk ulusunun, Türkçe’nin çıkarılmasıyla ilgili olduğunu, ülkemizin bir yöresinin bir oldu bittiyle, teröriste, dolayısıyla da onları yönlendiren, silahlandıran yayılmacılara verileceğini, dört yüz vekilin Anayasa değiştirmek için istendiğini aklına getirmemiş.

“Anayasa’yı değiştirecek bir sayıyı bir parti almış olsaydı…” denmedi mi? Dendi. Niye atlıyorsunuz sözün burasını?

Yine son yazılarının birinde Bekir Coşkun, AKP’nin başına soruşturma açtırmak için 276 şerefli adam lazım demiş de, 276 yürekli adam çıkmamışmış. CHP’ye, MHP’ye, halkı korkutarak silah zoruyla, hileyle oy alan teröristin partisi, utanmayın oy verin dediği HDP’yi de eklemiş. Şöyle yazmış:

“Türkiye Tayyip Erdoğan’dan kurtulmadan huzur yüzü göremez…
“276 şerefli adam lazım” dedik… CHP; 132…MHP; 79…HDP; 80…Etti; 291…
Bir kişi çıktı; Fikri Sağlar… Başta muhalefet liderleri, başka 275 yürekli “adam” çıkmadı…”

Aynı HDP vekilleri, yıkmak - bölmek istedikleri, kötülüğünü istedikleri devletten vekillik maaşı alanlar, terörist cenazelerinde ellerinde katil başının resimleri terörün simgeleriyle öndeler. Bugün içlerinden biri (Şafak Özanlı) Pkk terör örgütüne yiyecek taşırken araçta yakalanmış. Ne şerefli vekiller ama, ne şerefli… Bu terörist sevicilere, katil sürülerinin yandaşlarına, Cumhuriyet yıkıcılarına oy verdim diyen de, oy verin diyen de yerin dibine girmeli utançtan…

CHP’nin başkanı kimseyi şaşırtmamış: “Ne 400 vekilmiş be!” demiş. Bakınız nasıl denileni çarptırıyor:

“Ne 400 vekilmiş be! Uğruna ülkeyi kan gölüne çevirdin, anaları evlatsız, evlatları yetim bıraktın. Sende vicdanın kırıntısı bile yok!”demiş.

Sen, camide vaaz mı veriyorsun, mahalle kahvesinde sohbet mi ediyorsun? Meselenin Anayasa’yı değiştirmek, değiştirilemez maddelerini kaldırmak, terör örgütünün istediklerini vermek olduğu söylenmiş işte. Sen neden işi vicdana, koca karı dırdırına çeviriyorsun. Bu ne şimdi?

“Bu acıyı bize yaşatanlara da kandan, gözyaşından beslenenlere de lanet olsun!” demişsin, ana muhalefet lideri olarak.
Bırak halk ilensin, sizler ulusa, devlete karşı, görevinizi yapınız! Yapmıyorsanız yerinizi yapacak olana veriniz.

Sıradan bir vatandaş anlıyor da durumu siz anlayamıyor musunuz? İşte bilgi ağında yazılmış:

“Anayasayı değiştirip Apo’nun, Pkk’nın istediklerinin tamamını verseydik bu olaylar olmazdı diyor yani…”

Bu da CHP’nin, grup başkan vekili olan genç bir vekilinin (Özgür Özel) bu söze tepkisi:

“Erdoğan o yayını iptal etmeliydi.” Gazetelerden:

“CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Dağlıca’daki hain saldırıyı öğrenen Erdoğan’ın yayına devam etmesini eleştirdi.”

Tepki içeriğe değil, o anda çıkıp konuşmaya.

AKP milletvekili, henüz yirmili yaşlarını bitirmemiş Boynukalın ise tam gündeme oturtmuş kendini önceki gece. Yanında partililer Hürriyet gazetesi önüne geliyor. Bağıra çağıra ortalığa nutuk atıyor.

Bakın cazgıra:

“Biz 8 Haziran’da barıştan (!) başka bir şey istemedik. Fethullah Gülen terör örgütü, onlarla beraber HDP ve Pkk rezilliklerine devam ettiler” (AKP sütten çıkmış ak kaşık(!)).

Bundan sonraki sözleri tam algıya yönelik:

“Şimdi bugün aynı şekilde cumhurbaşkanımız 400 tane (bir kere insana tane denmez) milletvekili olsaydı, burada çok daha düzgün, çok daha güzel çalışmalar yapabilirdik! dedi. Ama maalesef yapamıyoruz, dedi. Ama Aydın Doğan medyası çıktı ve geldi dedi ki:

“400 vekil çıkmadığından dolayı Dağlıca baskını oldu.” Sözünün burasında topladığı taraftarları yuh yuh diye bağırıyorlar. Kime? Hürriyet gazetesine, konuşmayı yazan diğer gazetelere…

“Bu noktadan sonra HDP’nin Pkk’yla, Pkk’nın Zaman gazetesiyle, Zaman gazetesinin Aydın Doğan’la hiçbir farkı kalmamıştır. Hepsi birer terör örgütüdür.” dedikten sonra coşuyor:

Ve’leri uzatarak, diyeceklerine aklınca önem kazandırıyor vekil Boynukalın. AKP İstanbul milletvekili. Konuştuğu dil Türkçe. Yer İstanbul. Dedikleri canlı yayında:

“Ve… Ve… bu adamlara karşı bizim söyleyeceğimiz tek bir şey vardır:

Seçim sonucu ne olursa olsun seni başkan yaptıracağız! Bu seçimden sonra ne çıkarsa çıksın, 1 Kasım’daki seçimden sonra, ne çıkarsa çıksın, seni başkan yaptıracağız.” Boynukalın’ı bu sözü bir iki kez söylemek kesmiyor. Gırtlağı çatlayana kadar yineliyor, yineliyor:

“Seçim sonucu ne çıkarsa çıksın, seni başkan yaptıracağız!”

Şimdi bu sözü söyleyen hakkında soruşturma açılır, partisi onu cezalandırır diye saf saf düşünün… Tam tersi olacaktır. Atatürk düşmanı, Atatürk heykellerini yıkın diyebilen bu AKP’li vekil, Atatürk’ün meclisine seçtirilmiş. AKP'ye oy verenler seçmiş. Terör örgütününse koruyanı. Baş katili öven, “Öcalan kadar ilkeli olun” diyebilen biri. Algıları iyice tutsak almadı mı?

“Hukuk devleti falan değiliz, seçim meçim bahane, biz hilafeti, padişahlığı, yanlış dedik, Arap krallarının krallığı benzeri bir yönetimi geri getiriyoruz. Siz ne düşünürseniz düşünün. Şehitler bize vız gelir, ne olmuş ne olmamış bizi ırgalamaz…” demenin Türkçesi bu sözler…

“Eğer 400 milletvekilini alacak ve Anayasa’yı değiştirecek bir sayıyı bir parti almış olsaydı, bugün bunlar olmazdı.” sözleri besbelli, dil sürçmesi değil. Toplumu hazırlamaya yönelik olmalı bu sözler. Bir de terör örgütüne güçlendiğimiz an dedikleriniz yapılacak deniyor. Yoksa neden taraftarları bir işaretle bu söze böyle sahip çıksınlar, anında gazete binalarını bassınlar… Cam çerçeve indirsinler! Fuat Avni adlı algı yönetici hayali kişi de, bilgiağında konuyla ilgili, yayın biter bitmez Dağlıca felaketini ve algıyı nasıl yöneteceklerini konuştular, Yezid ve avaneleri, diye yazmış.

Muhalefet söyleneni anlamamazlıktan geliyor, bu saldırı demokrasiye yönelik diye sayıklıyorlar hâlâ… Sözlerin içeriğiyle ilgilenmiyorlar bile, bu tutumları da algımıza yönelik.

Algı; bilinç, kavrayış, eski dilde söylersek idrak demek. Algı, iyice benimsenen en güzel Türkçe sözlerden biri. Duyu organlarımız aracılığıyla durumları algılar, bir kanıya varırız, kanımız bilinç altına yerleşir…

Kavrayışımızla oynanıyor.

Çağımız algılarla oynama çağı. Kimse kendi kendine doğruyu görsün, aklıyla fikriyle bir kanıya varsın istenmiyor. Toplumları yönetenler, baştaki cambazlar sezdirmeden diyeceklerini algılarımızı yönlendirerek diyorlar. O andan sonrada biz biz değiliz, tutsağız algımızla. Bilinç altımıza onların istedikleri yerleşiyor, bir kukla oluyoruz… Korkmamızı istiyorlarsa korkuyoruz. Sinmemiz isteniyorsa köşede susup kalıyoruz. Oyuncular çok. Algıları tutsak edilenler diğerlerini de etkilemeye çabalıyorlar.

Yandaş yayınlar mesajı çoktan aldılar. Örneğin, Beyaz TV hiç zaman yitirmeden işe başladı. Akşam diğer yandaşlar da başladılar bir anda terör örgütüne seslenmeye, süreç diye sayıklamaya… “Süreç donduruldu dedi, kaldırıldı demedi, görüşmeler ne zaman başlar bunu da konuşmaya başlayacağız…” En acısı da bir kara sakallı hainin şehitlerimiz için şu dedikleriydi: “Onlar bir hiç için şehit olmadılar…” Bunu da dillendirdiler, hem de bu bölücü yobazlar, yalancıktan milliyetçi görünmeyi sürdürerek, gözümüze bakarak dediler ya, bu kadar olur!

Şu ana kadar Dağlıca’da ne kadar askerimiz şehit, ne kadar askerimiz yaralı kesin olarak bilmiyoruz. Genelkurmay 18 saat sonra ancak sayı vermiş, on altı şehit diyebilmiş… On altı askerimiz, içlerinde subaylarımız da var. Adlarıyla verilmiş. Dile kolay, on altı asker… Düşünmesi, göz önüne getirilmesi ne kadar güç… Orada ne oldu, ne olmadı, bilen yok… Bu söylentilerin, terör örgütünün açıklamalarının, topluma kendilerini güçlü göstermelerinin, atıp tutmalarının içyüzünü açıklayan, algıları koruyan bir kurum yok. Bunun suçlusunu tutup yakalayan yok. Topluma gerçekleri gösteren yok. Sorumluluk duygusuyla, büyük bir utançla istifa eden, beni bağışlayın, görevimi yapamadım, yapabilen yerime gelsin diyen hiç yok…

Yoksa şakayla karışık şunu sorar mıydık, bunu diyene:

“Seçimde dört yüz vekil çıkmazsa bize ne olacak, sabun mu olacağız?”

Sabun olmayacağız ama hesap sorabilme olanağı bulacağımız, gücümüze güvenmeyi öğreneceğimiz kesin…

Feza Tiryaki, 7 Eylül 2015
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x