Allah ve Evrim Teorisi

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

İletigönderen brd » Sal Eyl 23, 2008 13:51

Hem Allah'a inaniyoruz, hem Evrim'e diye.


Mesele buran kaynaklaniyor, aciklamaya calisiyorum ama anlamamakta israr devam ediyor.

Evrim'e inanilmaz. Evrim teorisi su an icin süreci en iyi aciklayan teoridir. Yarin yanlislanabilir, eksikleri cikar, düzeltilir, eklemeler yapilir vs vs. Allah'a inanirsiniz, varligini isteklerini emirlerini yerine getirirsiniz. Ikisini ayni kefeye koymak elmalarla armutlari birbirine karistirmaktan ibarettir. Dünyanin 6 günde olusmadigi acikken, siz buna inanmak isterseniz, inanabilirsiniz ama buna bilimsel kilif uydurmaya kalkmayin.

Burada evrim teorisini onceden reddedipte, simdi savunmaya baslayan insanlar var mi ki?


Bu forumda olmayabilir ama dünya üzerinde var. Tartismalari takip etmenizi tavsiye ederim. Evrim eskiden tamamen reddedilirdi, "ne yani biz maymunmuyduk" yalani söylenirdi evrim teorisine karsi, sonra baktilar olmuyor bu yaratilis teorisi denen saklabanligi ortaya attilar, son bulunan fosillerle beraber evrim teorisi iyice saglam bir hale gelince, bu sefer de evrim olabilir neden olmasin, Allah da bunu istemistir denmeye baslandi, halbuki evrim teorisiyle ugrasanlarin tanrinin varligini/yoklugunu ispat gibi bir dertleri yok.

Yazinin sahibi her türlü bilimsel egitimden uzak kalmis, Cambridge Üniversitesinde calisan, Dr. Alexander denilen kör cahilin biri.


Ben prof. ünvanli ne cahiller gördüm, ister oxford ister cambridge'den olsun, isterse de dr. ünvani olsun, cahillige engel degildir.

Asil mesele surdan cikiyor, biliminsanlari arastiriyor yaziyor ciziyor, diyor ki böyle bir "fact" var, diger tarafta da diyor ki hayir olamaz cunkü Kuran/Incil/Tevrat farkli yaziyor. Aklin isiginda hareket ediyorsaniz, biliminsanalrinin calismalarina göre hayatinizi düzenlersiniz. Yok illa Kuran/Incil/Tevrat dogru diyorsaniz, bu kitaplarda yazanalrin dogruluklarini bilimsel yöntemlerle kanitlmadiktan sonra aklin yolundan uzaksiniz demektir. Bu kadar basit.

Küstahlik ve kibirlilik ise güzel ahlaktan sayilmaz. Küstahlik ve kibirlilik ise güzel ahlaktan sayilmaz.


Bilip bilmedigi konuda herkes laf söyleme hakkini kendinde görmemeli. Bir iddianiz varsa bunu kanitlayacaksiniz ama bu Kuran'dan ayet sure vermekle olmaz. Bilimsel iddiaya karsi bilimsel iddia ile yanit vereceksiniz. Ne dediginden habersiz olanlara bu habersizliklerini hatirlattigim icin kendimi kibirli ya da küstah olarak görmüyorum. Asil kibirlilik ve küstahlik bilimsel acidan bilmedigi bir konuda ahkam kesmektir. Biz zaman ayirip kafa patlatirken, disardan gazel okuyup bir de hakli oldugunu zannetmektir.

bende sadece saldirgan bir ateist oldugunuz izlenimini yaratiyor.


Belki biraz saldirgan olabilirim, cehalete karsi toleransim yoktur.
Kullanıcı küçük betizi
brd
Üye
Üye
 
İletiler: 179
Kayıt: Pzr Eki 28, 2007 23:53

İletigönderen İlteriş » Sal Eyl 23, 2008 15:20

Evrim'e inanilmaz. Evrim teorisi su an icin süreci en iyi aciklayan teoridir. Yarin yanlislanabilir, eksikleri cikar, düzeltilir, eklemeler yapilir vs vs. Allah'a inanirsiniz, varligini isteklerini emirlerini yerine getirirsiniz. Ikisini ayni kefeye koymak elmalarla armutlari birbirine karistirmaktan ibarettir. Dünyanin 6 günde olusmadigi acikken, siz buna inanmak isterseniz, inanabilirsiniz ama buna bilimsel kilif uydurmaya kalkmayin.

Evrim'e inanilmayacagini, sizden iyi biliyorum tasalanmayin. Burada bilimsel makale yazmiyoruz, buradaki inanmak da sadece "dogru buluyorum, mantikli buluyorum" demek esasen.

Bu forumda olmayabilir ama dünya üzerinde var


Ama siz bu forumdaki insanlari boyle olmakla itham ediyorsunuz. Dunya bu konuda uzerinde suregelen tartismalari biliyorum, zaten onlardan bunaldigim icin farkli bir acidan yaklasmak istemistim.
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

İletigönderen brd » Sal Eyl 23, 2008 19:12

Ama siz bu forumdaki insanlari boyle olmakla itham ediyorsunuz.


Asagidaki gibi örnekler verenler oldukca ithamlarimda hakli cikacagim:

DNA teriminin Kuran'da geçtiğine dair çok açık işaretlere rastlıyoruz. Mesela genetik biliminin başlangıç tarihi 1865 yılına ve DNA'ya Kuran'daki (18:65) numaralı ayet ile herkesin görebileceği bir netlikte dikkat çekiliyor.


Neresinden düzeltsek yine. Genetik biliminin baslangic tarihi 1865 yiliymis. Neye, kime göre 1865? Mendel'den önce genetik ile ugrasan kimse yoktu sanki? Gene bilimsel düsünceden uzak olmanin etkisiyle atilip tutuluyor, illa Kuran'da gecen 3-5 cümleye uyduracagiz diye bilim yozlastiriliyor. Kuran'in orjinalinde numara olmadigi gibi, ayet numaralandirilmasi Kuran yazildiktan yillar sonra yapilmistir. Ikinci nokta, 1865 yilindan farkli bir tarihte bir deney yapildigi ortaya ciktiginda, bu mantiga göre Kuran o an yanlislanmis olur... Bu numaralardan mucize cikarma meraki, Yahudilerin gelenegidir. Bir de DNA harflerine takmissiniz, demek ki Kuran'in dili Arapca degil Ingilizceymis... Almanlar, bu Ingilizce kisaltmasi DNA olan kelimeyi DNS (Desoxyribonukleinsäure) olarak kisaltiyorlar, demek ki Almanlarin sifreyi cözememesi bundanmis :)))


Kurban kesmenin ekonomiye zarar vermesi gibi dusuncede sacma.Aksine ekonomide canlilik
yaratir, insanlar hayvan beslemeye ozenir.


Sacma!!! Evet cok bilimsel bir yargi olmus. Bir kere kurban kesme gelenegi o begenmediginiz "putperest" kültürün bir mirasidir. Ayrica ekonomik acidan zararlidir:

Her Kurban Bayramı'nda hayvan sayısının yüzde 10 azaldığını ve üretimin düştüğünü belirten yetkililer, birkaç yıl sonra et kıtlığı yaşanacağını söyledi. Kesimin iki-üç yıl yasaklanması istendi

06/02/2003 (1479 kişi okudu)

İSMAİL SAYMAZ (Arşivi)
İSTANBUL - Her yıl iki milyona yakın büyük ve küçükbaş hayvanın kesildiği Kurban Bayramı, veterinerler ve kasapları endişelendiriyor. İstanbul Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Tahsin Yeşildere, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın fetvasıyla, kurban kesiminin iki, üç yıl yasaklanmasını istedi. Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Fazlı Yalçındağ da, her Kurban Bayramı'nda hayvan sayısının yüzde 10 oranında azaldığını belirterek, birkaç yıl sonra et kıtlığı yaşanabileceğini söyledi.

Trilyonluk pazar
Kurban Bayramı süresince yüzde 80'i koyun olmak üzere, 2 milyona yakın hayvanın kesildiğini vurgulayan İstanbul Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Yeşildere, şunları söyledi: "Bayram süresince 700-900 trilyon liralık bir hareketlilik yaşanıyor. Yanlış kurban kesimi yüzünden de 100-130 trilyon liralık kayıp oluşuyor.
Kesim hataları, hayvan hareketlerinden doğan ölüm olayları, derilerin kesim, yüzüm ve muhafazalarının iyi yapılmamasından kaynaklanan ekonomik kayıplar yaklaşık yüzde 15-20 dolayında. Et kaybı, deri zedelenmesi, kemik ve sakatatların atılması, başlıca kayıplar. Sadece sakatatların atılması yüzünden 10-13 trilyonluk kayıp var. Doğudan batıya doğru hayvan hareketlerinden doğan, veba, şap ve çiçek gibi salgın hastalıklar da meydana geliyor.
Hayvancılıktaki krizin sona ermesi için dişi hayvan kesimi yasaklanmalı. En az iki, üç yıl kurban kesiminin Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanacak bir fetvayla yasaklanmasını, gelecekte insan beslenmesi açısından çok önemli görmekteyiz."

'Hayvan üretimi duruyor'
Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Fazlı Yalçındağ da, kurbanlıkların
'bir yaşını doldurması ve erkek olmasına' dikkat edilmesini istedi. Dişi hayvan kesiminin, hayvancılığa darbe vurduğunu belirten Yalçındağ şunları söyledi:
"Dişi havyanların kesimi üremeyi durduruyor. Geçen seneki gibi yoğun hayvan kesilirse, et kıtlığı işten bile değil. 2000'deki sığır eti üretimi, yalnızca İstanbul'un tüketimini karşılıyordu. Özellikle, küçükbaş hayvancılıkta süren kriz bir, iki yıl sonra kıtlığa dönüşecek. Çünkü her bayramda tüm hayvanların yüzde 10'u daha ilk gün kesiliyor. 1930'da 40 milyon nüfus ve 80 milyon hayvan varken, bu sayı tam tersine döndü. Bayramda kurban kesmek yerine, yoksullara ya da kuruluşlara bağışta bulunalım."

Erel: Açık büyük
Türkiye Kasaplar, Besiciler, Et ve Et Ürünleri Esnaf ve Sanatkârlar Federasyonu Genel Başkanvekili Sedat Erel, Kurban Bayramı'nda kesilecek olan hayvan sayısının, hayvan üretiminin yüzde 10'u kadar olduğunu söyledi.
Türkiye'de 11 milyon büyükbaş, 35 milyon küçükbaş hayvan olduğunu belirten Erel, şu bilgileri verdi:
"Bu rakam yeterli değil. Ülkemizde yüzde 40 büyük ve yüzde 60 küçük baş hayvan açığı var. Bu açık her geçen gün büyüyor. Tedbir alınarak bu açığın kapatılması lazım. Bugün gerekli önlemler alınırsa iki yılda önemli adımlar atılır. Türkiye, daha önceki yıllarda Ortadoğu'ya hayvan ihraç ediyordu, şimdi işler tersine döndü."
Erel, Kurban Bayramı'ndan sonra et fiyatlarının yüzde 20 ile 30 arasında artacağını da söyledi.



Tarih, felsefe, ekonomi, sosyoloji, tarih basta olmak üzere bilime saygi yok, bilgi yok, bir de üstüne söyleydi böyleydi atip tutuluyor. Böyle devam edin, Türkiye cok ileri gider böyle...
Kullanıcı küçük betizi
brd
Üye
Üye
 
İletiler: 179
Kayıt: Pzr Eki 28, 2007 23:53

İletigönderen Türk-Kan » Sal Eyl 23, 2008 19:51

brd yazdı:

Küstahlik ve kibirlilik ise güzel ahlaktan sayilmaz. Küstahlik ve kibirlilik ise güzel ahlaktan sayilmaz.


Bilip bilmedigi konuda herkes laf söyleme hakkini kendinde görmemeli. Bir iddianiz varsa bunu kanitlayacaksiniz ama bu Kuran'dan ayet sure vermekle olmaz. Bilimsel iddiaya karsi bilimsel iddia ile yanit vereceksiniz. Ne dediginden habersiz olanlara bu habersizliklerini hatirlattigim icin kendimi kibirli ya da küstah olarak görmüyorum. Asil kibirlilik ve küstahlik bilimsel acidan bilmedigi bir konuda ahkam kesmektir. Biz zaman ayirip kafa patlatirken, disardan gazel okuyup bir de hakli oldugunu zannetmektir.

bende sadece saldirgan bir ateist oldugunuz izlenimini yaratiyor.


Belki biraz saldirgan olabilirim, cehalete karsi toleransim yoktur.

Burada bilmeden bilimsel acidan ahkam keseni görmedim ama cok bildigi, cok kafa patlattigi icin küstah ve saldirgan bir "bilim adami" görüyorum üzülerek.

Asil cehalet cok bildigini düsünerek herseyi, herkesi hor görmek olmasin?

Tüm bu bilimselligin icinde saygi, sevgi gibi kavramlar nerede kaliyor?

Burada, her ne kadar sizin kadar bilim/bilgi sahibi olmasalar da, aydin insanlar düsüncelerini, inanclarini dile getiriyorlar, bilimsel bir iddialari da yok.

Sorun nedir? Allah'a inanmak bilimsel düsünceye engel midir?




erenus yazdı:Bir kere evrim teorisini ilk kim ortaya atmıştır ona bakalım...

Modern kimyanın kurucusu sayılan, tıp ve mantıkla uğraşmış, 8. yüzyılda yaşamış Cabir bin Hayyan canlıların ve insanın kendiliğinden meydana geldiği fikrini öne sürer.

İslam dünyasında onun bu fikirleri daha sonra İbn-i Sina, Fahreddin Razi, , El Harisi, İbn Ebi’l-Haid, Er Ruhavi, İbn’un Nefis gibi bilim adamları ile İhvanu’s Safa gibi ekolleri ve ‘Evrimci bir Yaratılış’ öngören meşhur ‘Hayy Bin Yakzan’ kitabının yazarı İbn Tufeyl gibi düşünürleri de etkiler.

Bir kelamcı olan Nazzam (9.yy) ise (Mutezile ekolündendir) kozmolojik bir evrimci yaratılış teorisi ileri sürer. Ona göre evren ve türlerin ilk tohumu mahiyetinde yaratılan ilk varlık kendisinden sonra ortaya çıkacak tüm varlıklara kaynaklık etmiştir, bütün canlı türleri bir tek çekirdek varlıktan gelişerek meydana gelmiştir. Nazzam teorisine dini dayank olarak “Sizi bir nefisten yaratan ve gönlünün huzura kavuşacağı eşini de ondan vareden, Allahtır (Araf,189)” ayetini alır. Nazzam görüşleriyle, canlı türlerinin sürekli olarak bir halden başka hale geçtiğini de ileri sürer.

Biyolojik Evrim Teorisi’nin esas atası ise 8 ve 9. yüzyıllarda Basra’da yaşamış olan Nazzam’ın talebesi Cahız’dır. ‘Kitab’ül Hayavan’ adlı eseriyle bildiğimiz anlamda biyolojik evrim teorisi’nin temelini ortaya atar.

Buna göre, ilk çekirdek varlığın evrimiyle bir yandan kainat meydana gelmiş, buna paralel olarak ilk basit canlı türleri meydana gelmiş, onların evriminden de silsilevi bir şekilde basitten komplekse doğru mertebe mertebe canlı türleri oluşmuştur.

Bu evrimin son halkasında da insan ortaya çıkmıştır.

Cahız, günümüz evrimcilerinin kilit nokta olarak gördükleri mutasyon ve transformasyonu’da kabul eder. Ona göre türler sabit değil, değişkendirler, dönüşürler. Mutasyon veya dönüşümü Cahız, “İçinizde Cumartesi günü azgınlık yapanları elbette biliyorsunuz. Onlara: ‘Aşağılık birer maymun olunuz’ dedik; bunu ardlarından gelenlere bir ceza örneği ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüt olsun diye yaptık.” (Bakara,65-66) ayetlerinden yola çıkarak açıklar.

Cahız evrimin kilit taşlarından dönüşümü ya da günümüz tabiriyle mutasyonu uzun uzun açıklar, ve çeşitli örneklerden yola çıkarak gerekçelendirir. Cahız’a göre kainatı yaratan Allah, onu ve canlıları sürekli evrimleşici mahiyette yaratmıştır.


Dahası Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr Mehmet Bayrakdar’ın ‘İslam’da Evrimci Yaratılış Teorisi’ kitabından okunabilir...



erenus, degerli bilgiler icin tesekkür ederim.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen erenus » Sal Eyl 23, 2008 21:37

Türk-Kan, rica ederim.


"Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve bana taan edenler çıkabilir. Hattâ bunlar benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidir ki, bu fikirler, Hind'den, Mısır'dan döner, dolaşır gene gelir, feyizli neticeleri kalpleri doldurur!"

Resim
Kullanıcı küçük betizi
erenus
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 423
Kayıt: Prş Eki 18, 2007 6:07

İletigönderen brd » Sal Eyl 23, 2008 22:37

Nazzam teorisine dini dayank olarak “Sizi bir nefisten yaratan ve gönlünün huzura kavuşacağı eşini de ondan vareden, Allahtır (Araf,189)” ayetini alır


Bilim insanlari, teorilerine dayanak olarak dini kitaplarda yazanlari almazlar. Bilim insanlari, arastirmalarini deneylerini yapar, sonuca ulasir. Onlari dini kitaplarda yazan seyler ilgilendirmez. Bilim insanlari, acaba Kuran/incil/Tevrat ne diyor kaygisi tasimaz, aklin isiginda hareket eder.

Mutasyon veya dönüşümü Cahız, �İçinizde Cumartesi günü azgınlık yapanları elbette biliyorsunuz. Onlara: �Aşağılık birer maymun olunuz� dedik; bunu ardlarından gelenlere bir ceza örneği ve Allah�a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüt olsun diye yaptık.� (Bakara,65-66) ayetlerinden yola çıkarak açıklar.


Bu "Cumartesi günü" de Yahudilere özgüdür aslinda. Gene Tevrat'tan esinlenilen bir nokta. Su ana kadar insanken maymun olana rastlanmamistir.

Bende su hosgörülü mükemmel Islam ile ilgili gene islami kaynaklara dayanarak bir iki noktaya degineyim. Sürekli olarak "siz kötü Müslümanlaradn örnekler veriyorsunuz deniyor", ben de Muhammed'ten örnek vereyim o zaman. Elestri kaldirimama gelenegi RTE'ye has bir durum degil, 1400 sene önce de böyleymis:


Efendimiz’in (SAV) Medine’ye Hicret ettikten sonra İslam’la alay eden , Müslümanları tahkir edip ve açıktan düşmanlık izhar eden ,Islâm aleyhinde kamuoyu olusturan ve İslamın inkişafına engel teşkil eden bazı Yahudi Şairlerin öldürülmelerini istediği - tasvib ettiği doğrudur. Bunu yargısız bir infaz olarak nitelemek , veya günümüzde İslam adına yapılan birtakım terörvari eylemlere delil getirmek , hadiseleri tam kavrayamamanın ve hangi şartlarda tahakkuk ettiğini bilmemenin bir göstergesidir.

Bilindiği üzere ,o günkü koşullarda şairler ve icra ettikleri şiirler/kasideler , günümüzde medya vazifesini icra eden psikolojik birer muhabere vasıtaları idi. Buna isnaden Efendimiz (SAV) “ok kadar tesirli” dediği Şairlere önem vermiş ve Müslümanların Şairliğine Hassan bin Sabit (R.A.) , Abdullah b. Revaha(R.A.) ve Ka'b b. Malik (R.A.)i tayin etmişti.

Soru ile ilgili olan Yahudi şairleri kısaca tahlil edip , Efendimiz (SAV)‘min olaylar hakkındaki görüşlerini aktaracağız :

1.Şair : Asma binti Mervan

Kendisine görev verilmiş gibi, işi gücü Islâm aleyhinde haber üretmek, şiirlerinde Islâm düşmanlığını, Peygamber düşmanlığını islemek olan bu şaire kadın , Beni Hatm kabilesinden idi. Aynı kabileden fakat İslam ile şereflenmiş Umeyr b. Adi b. Hareşe (R.A.) adında gözleri ama bir Sahabi , onun vücudunu ortadan kaldırmayı nezretmişti. Resulullah’ın ordusu Bedir’den döndükten sonra, Ramazan-ı Şerif’in yirmibeşinci gecesi o kadını evinde öldürdü.. Sabah namazını Rasul-ü Ekrem ile birlikte kıldı. Rasulullah onu görünce “Ya Umeyr Mervan’ın kızını mı öldürdün ?” diye sordu. O da “Evet ya Rasulullah, acaba hata mı ettim?” dedi. Rasulullah (SAV) “Onun kanı hederdir” buyurdu. (Ibn Sa'd, Tabakat, II, 27 ; Mahmud Esad- İslam Tarihi ( Tarih-i Din-i İslam ) Sayfa – 550 )
2.Şair : Ebu Afek

Bu Şekilde Islâm'a ve Hz.Peygamber’e saldıran yahudi şairlerden bir diğeri Ebû Afek adında 100 yaşlarında bir fitneciydi. Sâlim b.Umeyr (R.A.) adındaki Sahabi de bu Islâm düsmanı yahudi Şairi öldürmüş ve fesat saçan birisi daha azalmıştı (Teferruat için bkz. Ihsan Süreyya Sirma, Hz. Peygamber s.a.s'in öldürttügü sairler, Yeni Devir Gazetesi,Istanbul 8 Mayis, 1982; Mahmud Esad- İslam Tarihi ( Tarih-i Din-i İslam) Sayfa – 551)
3.Şair : Ka'b ibnu'l-Eşref

Islâm düsmanlığında en ileri gidenlerden birisi de, yahudi Şair Ka'b ibnu'l-Esrefdi.

Özellikle Bedir savasinin zaferinden sonra hırçınlasan ibnu'l-Esref, Islâm'a her türlü hakareti yapmaya basladi. Bedir Zaferi karşısında söyle söyleniyordu yahudi gazeteci: "Bugün yerin altı üstünden yeğdir!"Islam düsmanlığını Şiirlerine yansıtmaya devam eden ibnu'l-Esref o kadar ileri gitti ki, Hz.Peygamber (SAV) Allah'a söyle dua etti: "Ya Rabbi, beni Ka'b ibnu'l-Esrefden ve onun zararlı şiirlerinden kurtar." Bundan sonra da, Sahabelerden Muhammed b.Mesleme'ye (R.A.) emrederek bu müfsidi öldürttü ve Müslümanlar onun şerrinden kurtulmuş oldular. ( Vâkıdî, Megâzî, c.1, s. 175, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 28, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 293.

Ka’b bin Eşref’in öldürülmesi sonrasında yaşananlar , bu hadiselerinin neye göre yapıldığı hususunu aydınlatmaktadır , şöyleki:

Ertesi gün Efendimiz (SAV) şöyle dedi:
-Yahudi ricalinden öldürmeye muktedir olduklarınızı öldürünüz. Zira onlar, aramızdaki anlaşmayı çiğnediler...

Biraz sonra da yahudiler geldi. Panikte idiler. Bir yahudi:

-Adamların bu gece büyüklerimizden Kâ'b bin Eşref'i kaçırıp öldürdüler.

Başka bir yahudi:

-Hem de sebepsiz yere öldürüldü!

Peygamberimiz, şamatacıları susturdu:

-Eğer yerinde rahat dursaydı kimse kılına bile dokunmazdı. Ama o öyle yapmadı. Şiirleri ile bizleri çok incitti. Münkirleri üzerimize kışkırttı. Aramızdaki antlaşmayı ihlal etti. İçinizden başkaları da aynı hatayı işlerse, onlara da layık oldukları ceza verilir! Haberiniz olsun!. O suçsuz degil; bizi hicvetti. Islâm ve Müslümanlar aleyhinde şiirler söyledi. Bunu böyle bilin ve bir daha Islâm aleyhinde söylemeyin!" (Vâkıdî, Megâzî, I, 192)



Bir de DNA gibi mucizelere imza atan! Kuran, nedense 1700 yil ara ile yasayan Isa'nin annesi Meryem ile Harun'un kizkardesi Meryem'i karistirivermis:

"Ey Meryem oğlu İsa..." (Maide Suresi, ayet 110, 116117; 7276) diye hitap ettiği görülür; Bakara Suresi'nde:

"Meryem oğlu İsa'ya da belgeler verdik..." (Bakara Suresi, ayet 87, 253; Nisa Suresi, ayet 155158)

"Nihayet (Meryem, İsa'yı kucağında) taşıyarak kavmine getir­di. Dediler ki: 'Ey Meryem! Hakikaten sen ilginç bir şey yaptın. Ey Harun'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildir; annen de iffetsiz değildir..." (Meryem Suresi, ayet 2728.)


Anlamak istemeyenler icin tekrar yazayim, Allah'a, Isa'ya, Yehova'ya inanmaniz beni rahatsiz etmiyor, beni rahatsiz eden sey, bilimi bu ise karistirmaniz.
Kullanıcı küçük betizi
brd
Üye
Üye
 
İletiler: 179
Kayıt: Pzr Eki 28, 2007 23:53

İletigönderen İlteriş » Sal Eyl 23, 2008 23:53

Bilimin ve bilimsel dusuncenin yegane temsilcisi sayin brd,

Bilimsel konulari dinsel kaynaklardan dogrulamanin dogru bir bilimsel yontem olmadigi fikrinize katiliyorum, ancak sizin de anlamamakta israr ettiginiz birsey var, biz burada bilimsel dusunce ile zaten bulmus oldugumuz dogrulara karsi verilen, dinsel olarak yanlislama cabalarinin ne kadar bos oldugunu, "aslinda dinsel bilgilerin birbiriyle celisen yonlerde de yorumlanabilecegini" bir ornek ortaya koyarak curutuyoruz. Yani biz bilimsel bilginin dinsel kaynaklarin onayina muhtac olmadigini veya bunun dogru bir yontem olmadigini dolayli ve kinayeli bir yoldan anlatiyoruz. (Cunku goruldugu gibi bazi dinsel yorumlar soz konusu teoriyi desteklerken, bazilari da kokten karsi cikiyor).

Bizim burada yaptigimiz bu durumu ortaya koymak sadece. Sizinle ayni dusunceyi, sizin yapmaktan imtina ettiginiz seyi yaparak, insanlarin kati ve dogmatik reddedislerine karsi mucadele ederek savunuyoruz. "Bilimden bahsedecekseniz hicbir dine inanmayacaksiniz!" demek en kolayidir. Eger herkes sizin gibi, insanlara bilimsel dusunce kazandirmanin yolunun onlarin inanc sistemlerini yanlislama oldugu kolayciligina kapilsaydi inanin ki bilim dunyanin hicbir yerinde yeseremezdi. Toplumsal bir kayginiz yoksa bu soylediklerimiz sizin icin bir anlami olmayabilir. Elinizi sicak sudan soguk suya degdirmeyerek bu topluma kazandiracaginiz hicbir sey olmaz, sadece dibini aydinlatan bir mum gibi olursunuz.

Biz bilimle dini uyusturmaya calismiyoruz, din ile uyusmaz diyerek bilimi yoketmeye calisan her dinden yobazin, insanlarin zihinlerine vurdugu darbeyi sonumlendirmeye calisiyoruz. Sizin yaklasiminizin ise toplumsal bir faydasi olmadigini dusunuyorum.

Ote yandan sizin orneginizde de goruldugu gibi yerlesik onyargilarini bilime karistiranlar bilimsel ve hur dusuncenin yasamsalligi acisindan en az Tanri, yehova, Buddha veya Zeus'a olan inanclarini bilime karistiranlar kadar tehlikeli olabiliyor.
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

evrim ve Allah

İletigönderen mustafat » Çrş Eyl 24, 2008 1:14

gokturkmehmet yazdı:
Evrim'e inanilmaz. Evrim teorisi su an icin süreci en iyi aciklayan teoridir. Yarin yanlislanabilir, eksikleri cikar, düzeltilir, eklemeler yapilir vs vs. Allah'a inanirsiniz, varligini isteklerini emirlerini yerine getirirsiniz. Ikisini ayni kefeye koymak elmalarla armutlari birbirine karistirmaktan ibarettir. Dünyanin 6 günde olusmadigi acikken, siz buna inanmak isterseniz, inanabilirsiniz ama buna bilimsel kilif uydurmaya kalkmayin.

Evrim'e inanilmayacagini, sizden iyi biliyorum tasalanmayin. Burada bilimsel makale yazmiyoruz, buradaki inanmak da sadece "dogru buluyorum, mantikli buluyorum" demek esasen.

Bu forumda olmayabilir ama dünya üzerinde var


Ama siz bu forumdaki insanlari boyle olmakla itham ediyorsunuz. Dunya bu konuda uzerinde suregelen tartismalari biliyorum, zaten onlardan bunaldigim icin farkli bir acidan yaklasmak istemistim.


Ben de hem evrime, hem de Allah'a inanirim. sizin Allah inanciniz nasildir bilemem, ama ben Allah'i kizmak, kiskanmak, merhamet etmek benzeri insansi hisleri olmayan, evreni doga kanunlariyla idare eden soyut bir varlik olarak düsünürüm. Yani Allah benim için bir yerde anlayabildigimiz ve anlayamadigimiz bütün boyutlariyla evrenin tamamidir.

çok dindar bir ailede yetismeme ragmen doga üstü güçlere, sapkadan tavsan çikarircasina sipsak yaratmalara falan da çocuklugumdan beridir inanmadigim için evrim fikriyle hiç bir zaman sorunum olmadi. özünün iyi ahlak ve akil olduguna inandigim için Islam diniyle de hiç sorunum olmadi.

Evrim benim için doga kanunlariyla açiklanan bir yaratilis sürecidir; aynen yazarin da çok güzel ifade ettigi gibi.

gokturkmehmet, bu tartismayi takip edince ben de brd'ye hak veriyorum. Neden mi?

çünkü "Insan Suresi 1. ayet'i okuyup anladigim gunden beri Evrim'e inaniyorum" diyorsunuz. Bunu nasil anlamaliyiz?

Bu ayeti okuyup anladiginizda herhalde evrim teorisini biliyordunuz. Fakat teoriyi bilmenize ragmen bir ayette de kendinizce ayni mantigi görmeden, dolayisiyla ayetin onayini almadan evrime inanmamissiniz.

Yani evrim teorisinin bilimsel mantigi tek basina sizi ikna edememis. Mutlaka bu teorinin inandiginiz dinle de uyustugunu görmek istemissiniz. Demek ki Kuran'da böyle bir ayet olmasaymis, veya siz bu ayeti görmemis olsaymissiniz evrim teorisine hala inanmayacakmisssiniz, dogru mu anliyorum?

brd'ye su konuda katiliyorum:
Duyguyla hareket edip Kuran'daki bir takim ayetlerin anlamini eyip bükerek, zoraki yorumlamalar ve sifre çözmelerle bilimsel teorilerin onayini Kuran'da aramak dogru degildir. Böyle bir yaklasim, Kuran'in gerçekten ne demek istedigini de anlamaya engel olur.

Aydin ilahiyatçilarin söyledigi gibi: Kuran da ahlaki degerler bulursunuz, sosyal toplumu düzenleyen kurallar bulursunuz, tarih bulursunuz, ama evrenin isleyisini açiklayan en geçerli bilimsel gerçekleri bulamazsiniz. Bu konularda ancak insanlarin 1400 yil önce nelere inandiklarini bulursunuz. Kuran da zaten evreni anlamak için akli ve bilimi adres gösterir. çesitli sözlerinde Hz Muhammed de öyle.

örnegin:
Fussilet Suresi 12: Böylece onları, iki günde yedi gök halinde takdir edip her göğe kendi iş ve oluşunu vahyetti. Ve biz, arza en yakın göğü kandillerle ve bir korumayla donattık. İşler bunlar Azîz ve Alîm olanın takdiridir.

buradaki yedi kat gök nedir, nereden geliyor bu yedi rakami? Hristiyanligin da referans aldigi, dünya merkezli evren anlayisindaki antik çag astronomisinde günes ve ay ile bütün gezegenlerin içice geçmis seffaf küreler halindeki gögün ayri katlarinda asili durdugu düsünülürdü. Merkezde de dünya vardi. O zamanlar günes ve ay haricinde 5 gezegen bilindigi için "7 kat gök" denirdi (çiplak gözle görülemeyen uranüs ve neptün bilinmiyordu). Bir de bütün yildizlarin takili oldugu ayri bir kat vardi. bkz http://en.wikipedia.org/wiki/Seventh_Heaven

Sizin verdiginiz ayet örneginden evrim sonucunu çikarmak bence çok zorlama bir yorumlamadir.
Insan Suresi 1: Gerçekten insan üzerinden öyle uzun bir süre gelip geçti ki o anılmaya değer bir şey bile değildi?!

Ilahiyatçilar bu ayeti nasil yorumlar dogrusu merak ediyorum. Fakat ben sahsen söyle yorumlardim: "Insanoglu çok uzun bir süre, onbinlerce yil daginik gruplar halinde avci-toplayici olarak yasadi; kayda deger bir uygarlik kurmasi, köyler kasabalar, sanat eserleri ve en nihayet yazili bir din ancak çok yakin tarihlerde gerçeklesti." Bu da ayetten degil, uygarlik tarihinden gelen bilgilere dayanarak. çünkü tarihçesi ve baglami bilinmeden tek basina ayetin anlami oldukça muglak; lastik gibi her yöne çekilebilir. Hele de bu ise duygularinizi karistirirsaniz.

Evrenin 6 günde yaratildigini anlatan yaratilis destani bildiginiz gibi Tevrat'in Genesis'inde de gerçer. Tevrat da bunu 3000 yillik antik Babil/Sümer destanlarindan almistir. Bunlar bilimsel degeri olmayan mitolojik destanlardir. Her dinin kendine göre bir yaratilis destani vardir. Kizilderililerin veya Okyanusya adalari yerlilerinin de kendilerine göre farkli yaratilis destanlari vardir.
Kullanıcı küçük betizi
mustafat
Üye
Üye
 
İletiler: 153
Kayıt: Cmt Ağu 09, 2008 14:06

İletigönderen erenus » Çrş Eyl 24, 2008 2:57

Öncelikle mesajın;

Bir kere evrim teorisini ilk kim ortaya atmıştır ona bakalım


kısmı ile hiç ilgilenmeyip ayetlere takılmışsın...Onsekizinci yüzyılın başlarında ortaya çıkan Lamark ve ikinci yarısında çıkan Darwin'in görüşünün ilk temsilcileri olduğuna inanmak galiba bazılarına daha kolay geliyor.


Bilim insanlari, teorilerine dayanak olarak dini kitaplarda yazanları almazlar. Bilim insanlari, arastirmalarini deneylerini yapar, sonuca ulasir. Onlari dini kitaplarda yazan seyler ilgilendirmez. Bilim insanlari, acaba Kuran/incil/Tevrat ne diyor kaygisi tasimaz, aklin isiginda hareket eder.


8. yüzyılda bilimsel bir önermenin başın gövden üzerinde durması koşulunu koruyarak nasıl yapılabileceğini sanıyorsun. Ben yukardaki yazıda bilimin din ile beraber ele alınması gerektiği savını ortaya atmadım. Fakat 9. yy yaşamış Nazzan için durum farklı olabilir. Mutezile ekolünden olması zaten dini algılayışının ne kadar farklı olduğunu ve akılın üstün olduğuna inandığının açık bir kanıtıdır. Madem bilim insanısın bir şey söylemeden önce Din ile Akıl İslam'da ne zaman ayrılmış biraz araştırabilir ve bu ekolün düşüncelerini biraz inceleyebilirsin..

Ayrıca, o çağda insanlara bir şeyleri daha kolay anlatmak için örnek ayetler göstermesi bilim ve aklın ışığına inanmadığını göstermez


Bu "Cumartesi günü" de Yahudilere özgüdür aslinda. Gene Tevrat'tan esinlenilen bir nokta. Su ana kadar insanken maymun olana rastlanmamistir.


Önce; Tevrat neyi nereden alıntılamış ona bakmak lazım...

Yine, adamın mutasyon ve transformasyon ile ilgili benzer düşüncülerini es geçip konuyu örnek verdiği ayete getirmişsin. Demiyorsun ki! Adam kelleyi koltuğunun altına almış tutup neler söylemiş bunun yerine; sanki Nazzan dün yaşamışta böyle bir laf etmiş gibi konuşmak bir bilim adamına yakışmaz.

Bu gün mitoloji olarak anlatılan bir çok şey bir zamanlar insanların inandıkları birer din olabilirler. Her gelen din bir öncekinden bazı şeyleri miras almıştır. Bu durumun yanlışlığı veya doğruluğu ayrıca tartışılabilir.

Mesajının gerisinde verdiğin örnekler ile önermeni güçlendirmiyorsun konuyu başka noktalara çekiyorsun. Peygamber hakkında yazılan rivayetlerin konu ile ne alakası var?

Din ile bilim iç içe olmalıdır demiyorum veya hiç bir zaman demedim aksine, bu ayrımı yapan aklın üstünlüğünü savunan bazı Müslüman Bilim Adamlarına haksızlık ettiğini söylüyorum...


Muriel Rukeyser "Evren atomlardan değil hikayelerden yaratılmıştır " der. Ne güzel söyler tabi ne demek istediğini anlayana


Bir yaşam biçimi olarak bilim insanı, her şeyden önce yetişkin birey davranışı ile hoşgörülü, alçak gönüllü, kendini denetleyebilen, sabırlı ve paylaşımcı yapısı ile tezlerine karşı yapılan bütün eleştirilerden ders çıkaran ve bildikleri ile değil, bilmedikleri ile kendisini özeleştiriye tabi tutan evrenselleşmiş kişidir.


"Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve bana taan edenler çıkabilir. Hattâ bunlar benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidir ki, bu fikirler, Hind'den, Mısır'dan döner, dolaşır gene gelir, feyizli neticeleri kalpleri doldurur!"

Resim
Kullanıcı küçük betizi
erenus
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 423
Kayıt: Prş Eki 18, 2007 6:07

din ve bilim

İletigönderen mustafat » Çrş Eyl 24, 2008 12:39

erenus yazdı:Öncelikle mesajın;

Bir kere evrim teorisini ilk kim ortaya atmıştır ona bakalım


kısmı ile hiç ilgilenmeyip ayetlere takılmışsın...Onsekizinci yüzyılın başlarında ortaya çıkan Lamark ve ikinci yarısında çıkan Darwin'in görüşünün ilk temsilcileri olduğuna inanmak galiba bazılarına daha kolay geliyor.

Bilim insanlari, teorilerine dayanak olarak dini kitaplarda yazanları almazlar. Bilim insanlari, arastirmalarini deneylerini yapar, sonuca ulasir. Onlari dini kitaplarda yazan seyler ilgilendirmez. Bilim insanlari, acaba Kuran/incil/Tevrat ne diyor kaygisi tasimaz, aklin isiginda hareket eder.


8. yüzyılda bilimsel bir önermenin başın gövden üzerinde durması koşulunu koruyarak nasıl yapılabileceğini sanıyorsun. Ben yukardaki yazıda bilimin din ile beraber ele alınması gerektiği savını ortaya atmadım. Fakat 9. yy yaşamış Nazzan için durum farklı olabilir. Mutezile ekolünden olması zaten dini algılayışının ne kadar farklı olduğunu ve akılın üstün olduğuna inandığının açık bir kanıtıdır. Madem bilim insanısın bir şey söylemeden önce Din ile Akıl İslam'da ne zaman ayrılmış biraz araştırabilir ve bu ekolün düşüncelerini biraz inceleyebilirsin..

Ayrıca, o çağda insanlara bir şeyleri daha kolay anlatmak için örnek ayetler göstermesi bilim ve aklın ışığına inanmadığını göstermez


erenus, bunu söyle mi anlamaliyiz:

dini baskinin yogun oldugu o çaglarda bilim adamlari baslarinin derde girmemesi için bulgularinin ayetlerle uyumlu oldugunu (buna samimi olarak inanmasalar da) göstermek zorundaydilar.

Bunun iki yarari olabilirdi:
1) din adamlari ve din yobazlariyla baslari derde girmez; kelle korunmus olur
2) dinle çelismedigi görülen bilimsel bulgular halk tarafindan daha kolayca kabullenilir. Böylece duygusal bir engel asilmis olur.

Sizce bugün Türkiye'de insanlari ikna edebilmek için hala bu yöntemi mi uygulamak gerekiyor? Yoksa biraz daha cesur ve dürüst olup dinden bagimsiz bilimsel düsüncede israrci mi olmali? Bu bir tesbit veya elestiri degil, gerçekten bir soru.

Yukaridaki son cümlenizi de söyle mi anlamaliyiz:

o çaglarda henüz Gelileo veya Darwin vakalarinda oldugu gibi din-bilim çeliskileri ortaya çikmamis oldugu için, dönemin bilim adamlarinin dinle bilimin çelisebilecegini hiç akillarina getirmemis olmalari normaldir. Zaten o dönemde dinle bilim arasinda çok fark yoktu.
Kullanıcı küçük betizi
mustafat
Üye
Üye
 
İletiler: 153
Kayıt: Cmt Ağu 09, 2008 14:06

İletigönderen erenus » Çrş Eyl 24, 2008 22:35

dini baskinin yogun oldugu o çaglarda bilim adamlari baslarinin derde girmemesi için bulgularinin ayetlerle uyumlu oldugunu (buna samimi olarak inanmasalar da) göstermek zorundaydilar.


Adamın neye ne kadar samimi inandığını yargılamak bana düşmez, ama temsil ettiği ekolün fikirleri ve usavurumları ile ilgili bilgiler günümüze kadar gelmiştir. Okuyup öğrenebilirsiniz.

Burada önemli olan fikirdir, kimsenin düşünmediği bir konuda düşünmektir, gözlem yapmaktır.

Sizce bugün Türkiyede insanlari ikna edebilmek için hala bu yöntemi mi uygulamak gerekiyor? Yoksa biraz daha cesur ve dürüst olup dinden bagimsiz bilimsel düsüncede israrci mi olmali? Bu bir tesbit veya elestiri degil, gerçekten bir soru.


Bilimsel düşünce dinden bağımsız olsa bile çoğu zaman kemikleşmiş kabullerden kurtulmakta zorlanır. Bu gün termodimamiğin birinci yasasına saplanmış mühendislerimizin "Super String Theory" ile karşılaştıkları zamanki yorumlarına bir bakalım, ne farkları var? Birileri bilim diye ara ara bir takım matematiksel saplantılarını bahane etmiyor mu?

Üzerlerinde baskı olmadıkları halde kırk yıl önce öğrencilik zamanında öğrendiği teorileri hala gerçek zanneden akademiklere bir bakalım...acaba gerçekten bu bilgilerin doğruluklarına inanıyorlar mı yoksa yeni şeyler öğrenmeye mi üşeniyorlar?

İnsanları ikna edebilmek için bilimsel düşünce önce kendi içindeki doğmalardan bağımsızlaştırılmalı(dır).



Yukaridaki son cümlenizi de söyle mi anlamaliyiz:

o çaglarda henüz Gelileo veya Darwin vakalarinda oldugu .....


Siz bir yorum yapmışsınız elbette ki o zamanlarda din felsefesi bilim için bir yol gösterici olarak kabul görmüş olabilir örnek olarak; bir kabala mistiği eski çağlarda araba görseydi, arabanın çalışma prensibini hayat ağacı ile açıklamaya çalışabilirdi.

Galileo kelleyi kurtarmak için dünyanın ikizkenar üçgen bile olduğunu kabul edecek duruma gelmişti. Ben kellesini doğru bildiği şey uğruna kaybetmiş bir çok doğulu bilim adamını örnek verebilirim..

Bizim için önemli olan, tartışılan konu üzerinde -çok daha önceleri- birileri çıkıp bir takım fikirler ortaya sürdü her tür karalamayı göze aldılar hatta bir çoklarına göre dinden çıktılar...çaba gösteren insanlara biraz saygı göstermek gerekir diye düşünüyorum.

Bazıları delfideki apollo tapınagında yazan "Know thyself" yazısından ilham alır ben bu ilham şu dizelerden alınmalı diyorum.

"İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır"


"Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve bana taan edenler çıkabilir. Hattâ bunlar benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidir ki, bu fikirler, Hind'den, Mısır'dan döner, dolaşır gene gelir, feyizli neticeleri kalpleri doldurur!"

Resim
Kullanıcı küçük betizi
erenus
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 423
Kayıt: Prş Eki 18, 2007 6:07

İletigönderen İlteriş » Prş Eyl 25, 2008 0:27

erenus arkadasim,

Bu konuda tamamen paralel dusundugumuzu belirtmeliyim. Ozellikle "bilim insanlarinin toplumsal sorumlulugu ve toplumsal tepkileri hesaba katarak hareket etmelerinin hem bilimin, hem toplumun cikarina oldugu" seklindeki ortak fikirlerimizi, benim yapamadigimi yaparak, yanlis anlasilmamizi onleyecek kadar acik ve net bir sekilde ifade ettiginiz icin tesekkur ederim.

Saygilarimla
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

net yanit yok

İletigönderen mustafat » Prş Eyl 25, 2008 1:36

erenus yazdı:
mustafat yazdı:yazdiklarinizi söyle mi anlamaliyiz? "dini baskinin yogun oldugu o çaglarda bilim adamlari baslarinin derde girmemesi için bulgularinin ayetlerle uyumlu oldugunu (buna samimi olarak inanmasalar da) göstermek zorundaydilar."


Adamın neye ne kadar samimi inandığını yargılamak bana düşmez, ama temsil ettiği ekolün fikirleri ve usavurumları ile ilgili bilgiler günümüze kadar gelmiştir. Okuyup öğrenebilirsiniz.

Burada önemli olan fikirdir, kimsenin düşünmediği bir konuda düşünmektir, gözlem yapmaktır.


erenus, herhalde bir yanlis anlama oldu. ben size belli bir kisi yargilanmali mi diye sormuyorum. "8. yüzyılda bilimsel bir önermenin başın gövden üzerinde durması koşulunu koruyarak nasıl yapılabileceğini sanıyorsun" derken ne kastediyorsunuz diye soruyorum. Yukaridaki açiklamayi mi kastediyorsunuz?

erenus yazdı:
mustafat yazdı:Sizce bugün Türkiyede insanlari ikna edebilmek için hala bu yöntemi mi uygulamak gerekiyor? Yoksa biraz daha cesur ve dürüst olup dinden bagimsiz bilimsel düsüncede israrci mi olmali? Bu bir tesbit veya elestiri degil, gerçekten bir soru.


Bilimsel düşünce dinden bağımsız olsa bile çoğu zaman kemikleşmiş kabullerden kurtulmakta zorlanır. Bu gün termodimamiğin birinci yasasına saplanmış mühendislerimizin "Super String Theory" ile karşılaştıkları zamanki yorumlarına bir bakalım, ne farkları var? Birileri bilim diye ara ara bir takım matematiksel saplantılarını bahane etmiyor mu?

Üzerlerinde baskı olmadıkları halde kırk yıl önce öğrencilik zamanında öğrendiği teorileri hala gerçek zanneden akademiklere bir bakalım...acaba gerçekten bu bilgilerin doğruluklarına inanıyorlar mı yoksa yeni şeyler öğrenmeye mi üşeniyorlar?

İnsanları ikna edebilmek için bilimsel düşünce önce kendi içindeki doğmalardan bağımsızlaştırılmalı(dır).


tamam dogru, bilim kendi içindeki dogmalari da sorgulasin. Bilim sorgulamaya dayandigi için zaten sorgulamasi da gerekir. Fakat dikkat ederseniz ben onu sormuyorum.

Bu yöntem (bilimsel bulgularin ayetlerle uyumuna isaret etmek) sizce hala Türkiye'de uygulanmali mi?
Kullanıcı küçük betizi
mustafat
Üye
Üye
 
İletiler: 153
Kayıt: Cmt Ağu 09, 2008 14:06

İletigönderen yahac » Prş Eyl 25, 2008 8:32

Sevgili dostlar bilim bir arac din ise amactir. Durum o kadar basittir.

Evreni yaratanin Allah olduguna inanirsaniz herseyin O'nun planina gore tasarlanip yaratildigini kabul edersiniz. Eger inanmiyorsaniz detaylara takilip daireler cizersiniz ve yine de evrenin nicin yaratildigini aciklayamazsiniz.

Bu denklemin iki tarafi vardir. Bir tarafinda sebep obur tarafinda da sonuc.
Su anda gormus oldugumuz evren sonuc tarafinda yer almaktadir. Evrenin isleyisini belirleyen fizik kanunlari da onceden belirlenmistir. Big bang'tan itibaren saniyeler icerisinde bunlar devreye girmis ve halen gunumuze kadar devam etmektedir.

Evrenin kademeli sekilde olustugu herkesce kabul edilen bir gercek. Bu kademelerin sirasinin da tesaduf olmadigi malum. Atomun olusabilmesi icin once protonlar, notronlar ve elektronlar olusacak. Atom olmadan molekul de olusmaz. Her kademede belirli taslar yerine oturacak ki bir sonraki kademeye gecilebilsin.

Tum bu surecler Dunya'nin ve canlilarin olusumuna kadar surer.

Insanoglu'nun bir ozelligi de butun bu gorduklerini aciklama merakidir. Elle tutulur, gozle gorulur, olcebildigi seylerin ozelliklerini merak edip ogrenmesi de ona kendisinde dogustan olan bir yetenektir. Bunu knedisi icat etmemistir. Kendisinden once gelen insanlarin bilgilerinden yararlanip bilgisini artirmasinin yararini gordukce bu beyinsel etkinligini zamanla daha da artirmistir. Iste bilim degimiz de budur.

Bilim, denklemin sonuc tarafinda bulunan bir canli turunun sinirli zekasina dayanarak sonuc tarafindaki diger varliklari ve olaylari aciklamaya calisma faaliyetidir. Yasadigi surece sadece sonuc kismindaki deneyimlerine dayanarak denklemin obur tarafina yonelik (yani sebep hakkinda) kesin bir bilgiye ulasmasi mumkun degildir. Bunu bilim saglayamaz. Bilim olcebildigi veya hesaplayabildigi seyleri inceler. Yani bu Evrenin yaratilisindaki amac bilimin ilgi alnina girmez.

Problem degil. O konuda din yardimimiza kosar. Insan tek omurluk hayatinda sadece bilimle yasamaz. Hatta gunluk hayatinda bilimin yeri cok sinirlidr. Cogu hayati konu varsayinlara dayanir. Isin guzelligi de orada zaten. Insanoglu surprizleri sever. Dolayisiyla bilim ve din insanlarin yasamlarinda cogu zaman birbirini tamamlar. Bazen de ayri seyler hizmet eder. Eee boylece insan bir butunluge ulasir.

Evrimin gercek olup olmamasindan ziyade onu yonlendiren gucun ne oldugu konusu daha onemlidir. Tartisma da zaten o noktada alevlenir.
Eger evrimi Allah'tan bagimsiz bir surec olarak gorup oyle savunursaniz e tabii ki Muslumanlarin tepkisini cekersiniz. Buna da hazirliklisinizdir herhalde.
Ayni sekilde tersi de gecerlidir.

Dolayisiyla bu tartisma devamli surup gidecektir. Buna kusku yok.
Onemli olan herkesin Allah'a karsi ne mesafede kendisini gorup bilmesidir.
Sonucta herkes kendi hesabindan sorumlu olacaktir...

Saygilar!
Kullanıcı küçük betizi
yahac
Üye
Üye
 
İletiler: 154
Kayıt: Pzt Kas 05, 2007 17:05

İletigönderen erenus » Prş Eyl 25, 2008 10:29

"8. yüzyılda bilimsel bir önermenin başın gövden üzerinde durması koşulunu koruyarak nasıl yapılabileceğini sanıyorsun" derken ne kastediyorsunuz diye soruyorum. Yukaridaki açiklamayi mi kastediyorsunuz?


mustafat, şöyle tekrar söyleyeyim. Nazzan söyleyeceği bir şeyden dolayı yanlış anlaşılmak istememiş örneklerini özenle dini temalardan seçmiş olabilir veya gerçekten bazı gözlemlerini dini temellere dayandırma gereği de duymuş olabilir. Bunu ne önemi var önemli olan bu konuda konuşmuş ve kimsenin söylemeye cesaret edemediği şeyleri söylemiş olmasıdır.

Bilimsel önermeler bazen yanlış bir referans noktasından da başlayabilir fakat 8. yüzyılda bu hataya düşersen ve bunu açıklarsan kellen gider veya gidebilir.

tamam dogru, bilim kendi içindeki dogmalari da sorgulasin. Bilim sorgulamaya dayandigi için zaten sorgulamasi da gerekir. Fakat dikkat ederseniz ben onu sormuyorum.


Bilimsel bilgi özünde sorgulamaya değil birtakım kabullere dayanır. Bir konu üzerinde taraflar oluşur ve taraflar biribirilerini sorgulamaya başlarlar. Bir çok konuda yer yer dinler kadar dogmatik olabilir.

Bu yöntem (bilimsel bulgularin ayetlerle uyumuna isaret etmek) sizce hala Türkiye'de uygulanmali mi?


Toplumların sosyal entropisi, insanların bilgi seviyeleri ve ilham kaynakları vardır. Bilim, bilgi aktlarının ürünüdür. İnsanlığın kaderini değiştirebilecek bilimsel bulgularin kutsal metinlerle uyumuna işaret etme çalışması tüm dünyada, din olgusu var olduğu sürece her halde sürecektir. Bu sözü ederken bilimin akıl dışı bir şekilde din ile mukayese edilmelidir veya her bulgunun semavi kitaplarda aranması gereklidir demiyorum. Toplumdaki bireyler bilmedikleri şeyleri anlamak için felsefe ve inanç sistemlerinin getirdikleri görüşlerden yararlanmak isterler diyorum. Bu arayışın kutsal kitaplarda değilde getirdikleri felsefelerde olması bana daha doğru geliyor...


"Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve bana taan edenler çıkabilir. Hattâ bunlar benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidir ki, bu fikirler, Hind'den, Mısır'dan döner, dolaşır gene gelir, feyizli neticeleri kalpleri doldurur!"

Resim
Kullanıcı küçük betizi
erenus
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 423
Kayıt: Prş Eki 18, 2007 6:07

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x