Anadili – Benim Dilim -Senin Dilin

Anadili – Benim Dilim -Senin Dilin

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzt Mar 03, 2025 14:14

Anadili – Benim Dilim -Senin Dilin

“Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme.” demişler.

Kaç yıldır iyice eve kapanan, kimselerle görüşmeyen biri olarak bu toplantı çağrısına kayıtsız kalamadım. Eski bir tanıdık, kızına ziyarete gelmiş, aklına gelmişim, acaba burada mıdır diye aramış. O söyledi, seni ilgilendiren bir konu, Anadili dersleri ile ilgili dedi. İki aydır evden dışarı çıkmamış, hiçbir etkinliğe katılmamıştım. Bakalım bu tür kültürel toplantılar yurtdışında hep aynı mı, bir değişme var mı, yoksa bölücülerimiz son yıllarda epey yol aldılar, muratlarına erdiler mi diyerek akşam saat beşteki toplantıya gittik.

“Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir.” diyen atalarımıza uyduk, “Rüzgârın önüne kapıldık.” Böylece “Ayağımız suya değdi.” Eli tutar gözü görürken”, buralarda bir kez daha, “İyiye iyi, kötüye kötü diyelim”, dedik. İyi mi ettik, kötü mü ettik? Olanları okuyunca siz diyeceksiniz.

“Uluslararası Ana Dili Günü” imiş 21 Şubat, 1999 yılından beri. Bu toplantı, burada bir hafta gecikmeyle, 28 Şubat’ta imiş. Eski, tarihi bir okulun salonunda.
Duyuruda, toplantı için; “Heyecanlı (ilgi çekici) konuşmalarla, Anadolu caz müziği ile.” yazıyor.

Kutlanan günün öyküsü akıllara ziyan. İster inanın ister inanmayın. “Böl, parçala, yönet” anlayışının ürünü. İnsanlara sevgiden falan değil böyle bir gün bulup dünyaya kutlatmaları. Ülkeleri bölme, yayılmacı amaçlı.

Büyük devletlerin, yayılmacıların tuzları kuru. Koskoca Amerika, söz gelişi, “72 buçuk “ millet yaşar ülkelerinde derler. Demek ki, yüze yakın anadili. Çoğu dünya dili, büyük devletlerin dili. Buna karşın, resmi dilleri tektir. İngilizcedir. Eğitim dilleri tektir… İngilizcedir. Kendileri ise gözlerine kestirdikleri ülkeleri dille bölüyorlar, bölücülüğe oynuyorlar. Her olay, “Berber aynası gibi ikiyüzlü.” Hiç sormayın: “Anladık yel değirmeni ama suyu nereden gelir?”

İki bin yılında ilk kez kutlanmış böyle bir gün. Bir de tarihçesi var, inanana. 1952 yılında Bangladeşliler “dilimiz” diye ayaklanmışlar. O gösteride 11 kişi (yazıyla on bir) öldürülmüş, polis tarafından. Pakistan ile Bangladeş bir devletmiş. Dili Urduca imiş. Bu olayın sonucunda, tam dört yıl sonra ülkelerinin iki dili olmuş, göstericiler muratlarına ermişler. 1971 yılında da iki ayrı devlet olmuşlar. Sonra dünyaya, ta iki bin yılında da 21 Şubat’ı Anadili Günü diye kabul ettirmişlermiş… Miş…

Ne kadar ilginç değil mi? Masallara taş çıkarıyor. Bizim bölücülerimizin baş örneği olmuş bu eski iş.

Bildiniz, bu bilgileri bilgi ağı ortamında hemen bize bağlıyor bölücülerimiz. Pek sevmişler bu hikâyeyi. Onların da ayrı dilleri varmış. “Dilleri?”

Bangladeş nerede, Pakistan nasıl bir ülke, Atatürk’ün kanla irfanla, yedi düveli dize getirerek kurduğu Türkiye Cumhuriyeti nasıl bir devlet? Oraları, hemen 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kim neden karıştırmış, bizi, Cumhuriyet kurulduğundan beri kimler karıştırıyor? Lozan’ın intikamını kuruyor, gözünü topraklarımıza dikiyor, bölücü maşalarla işi götürüyor, kim bunlar?

Dünya Dili Türkçe ne, ülkemizdeki birbirini anlamayan, bir sürü yerel ağız topluluğu ne? Türkçeye dil sayılmayan bir şeylerin ortak koşulacağı da, ta ilk “açılımdan” (2009 – 2015) beri belli edilmedi mi? Bir de, ülkemizde bizi bölebilecekleri bir dil olaymış ya, çoktan işimizi bitirmişlerdi. Olmayan şeyle bu kadar ileri gittiklerine göre!

“Hay hayın çoğundan vay vay çıkarmış…” “Çeneler düşmüş…” “ Eski defterleri yoklar, eskiyi çıfıta satarlar…” Bilirsiniz, yayılmacı doymaz, eski kinini, emelini de unutmaz.

Bu sözleri tam on yıl önce yazmıştım:

Türkiye Cumhuriyeti karşıtları, iç – dış düşmanlarımız hazır, bekliyor. Bunların;

“Türkçeye ortak koşacakları; yalnızca konuşulan, tarihte bir yazısı, anıtı, belgesi bulunmayan, yazısını okullarında kullanan, resmi dili sayan bir ülkesi, tarihte kurulmuş bir devleti, kendi dilbilgisi, özgün dil kuralları, sayı dili bile olmayan yerel ağızları dil sayıp, bunların sürüsüne, tek ad verip, ne güzel iki dilimiz var diyecekleri, bölücü terör örgütüyle ortaklık kuracakları, bölücülerin böylece önünü açacakları da kesin!” demiştim.

Sonra sormuştum, devletin eliyle TRT’de yayın yaptırılan bu yerel ağızcılara:

“Ne bu Zazaki, Sorani? Kırmançi ne? Nerede, ağzınızdan düşürmediğiniz o şey, “k.rtçe”? Neyin adı bu, aslında hiç olmayan ad? Bir deyiverin hele? Kimse duymaz, kulağımıza söyleyiverin!”

2009 yılından beri devlet televizyonumuzda bu ağızlarda yayın yapılıyor. Önceleri TRT Şeş deniyordu yayınlarına. Şeş, Farsçada altı demek. Bu ağızlar dil olsaydı, kabile ağzı değil de kültür dili olsaydı, Cumhuriyetimize daha doksanlı yıllarda 70 yıllık zulüm diyebilen Yaşar Kemal gibileri, bölücü kalemler, o kitaplarını bu “dilde” yazmazlar mıydı? O kadar çok, bölücü yanlısı devlet yöneticileri, azılı Türkiye Cumhuriyeti düşmanları varken… Fransız madam yazarın emrindeyken, Fransa’da kendine nişan üstüne nişan takarlarken, o tutuk, bozuk Türkçesine, sevgisiz anlatımına bir de Nobel’i layık görürlerken…

Bu “dilde”(ağızlarda) neden gazeteler çıkmıyor (çıkanlar da kapanıyor, bu iş yürümüyor), kütüphaneler kurulmuyor, bu “dilde” eğitim yaptıran, yapabilen tek bir okul yok yeryüzünde? Neden?

Çünkü bunlar ilkel yerel ağızlar, dil değiller diyemiyorsunuz değil mi? Bunu demek işinize gelmiyor.

Ama ülkemizi bölmek için de ayrı bir dil gerekli? Ne yapılacak o zaman? Yalan makinesi ortaya sürülecek. Bol keseden atılacak! “Habbeyi kubbe edecekler!( Abartacaklar)”

“TRT’den, 22 Şubat’tan bir iki izlence adı alalım. Yayının adına, izlence adlarının yazılışına bakın, sonra da nasıl gülerseniz gülün:

09: 00 Şirine “Şîrînok”, 12: 45 Ohal’den Bu hale “Ji ohalê heta vê halê”
08: 40 Leylek Kardeş “Birayê Legleg”, 16: 15 Eski Medreseler “Medresen Berê”
16: 55 Hava Durumu “ Waziyetê Hewa”, 09: 30 Hafta Sonu “Dawiya Hefteyê”

Gelin bakın, bütün körler, sağırlar, yalancılar. Bu dilmiş ha, ayrı bir dil: İşte izlence adı bu, Cuma günü yayınlanacak: “15. 40 Can ve Ciğer “Can û Ceger”

Burada da yapılanı yüzlerine vuruyorum, kendilerini pek akıllı sanan bölücülere:

"Bunların hepsi, hilelerini açığa çıkaran izlence başlıkları. Madem yeni adınız, bulup buluşturup bölücülüğe taktığınız yeni uyduruk ad, Kurdî, bir sürü yerel ağza, duymayanı, bilmeyeni kandırarak “k.rtçe” demeye, bir de böyle bir ad uydurmaya utanmıyor musunuz? Bu kendisine yazı uydurduğunuz ağızlarda, neredeyse tüm “e”lerin üstüne inceltme imi koymakla, “u” ları şapkalamakla, “i” lerin tepelerini külahlamakla bir ayrı dil mi oldunuz? Bu uydurma imlerle bir ayrıcalık mı yarattığınızı sanıyorsunuz? Bol kepçe, Türkçede olmayan “w” kullanarak, araya “j” üfürerek, “ x” leri araya dereye sokarak, bir dil olunduğunu, ayrı bir yazı dili oluşturduğunu sananlar, ulusu buna inandırmaya kalkışanlar, sayın ki size inandık, biz aptalız ya, öyle sanıyorsunuz, mankafayız, sizler büyüksünüz, bilgilisiniz, şimdi soralım: Ey büyük dilciler, bunlar ne peki?

17: 20 Zazaki Spor “ Wexte Sporî, 18: 00 Sorani Haber
Ne bu Zazaki, Sorani? Her gün saat altıda, “Sorani Haber” yazılı, haftalık verdiğiniz izlence listesinde. Nerede, ağzınızdan düşürmediğiniz o şey, “k.rtçe”?"

*
Yine toplantıya, konumuza dönersek.

Bu duyurular bilgi ağından. İyi ahkâm kesmişler:

“21 Şubat Anadili Günü, anadiller üzerindeki yasakçı uygulamalara karşı mücadeleyi yükseltme günüdür. Bu vesileyle bölge ve dünya halklarının 21 Şubat ...”

Sonrasında atmışlar yine kafadan, yardakçıları çok:

“Türkiye’de konuşulan 3 dil kaybolmuş, 15 dil ise kaybolma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Türkiye’de çok sayıda dil olmasına rağmen, Türkçe dışındaki bazı diller 5’inci sınıftan başlamak üzere seçmeli ders olarak okutulmaktadır. Üstelik bir okulda 10 kişiden daha az öğrenci bir dili seçmesi durumunda o dilin okutulması mümkün olamamaktır. Açılan sınıflarda ders verecek öğretmenlerin yetiştirilmesi ve ders araç gereçlerinin istenilen nitelikte olmasına dair hususlar ise halen yeterli düzeyde değildir.”

Bu kafaya ne verseniz az gelecek. Bir öğrenciye bir öğretmen olsun madem. “Yağma Hasan’ın böreği…” Çünkü amaç başka, ulus devleti yıktırmak. Vatanı yağmalatmak yayılmacılara.

Yok, en iyisi birinci sınıftan başlansın yerel ağız okutulmaya. Bu da yetmez tüm dersler yerel ağızlarla olsun! Olsun, ne varmış birkaç yüz kelimeli, beş dakikadan fazla istense de konuşulamayan bir ilkel konuşma ağzı, taş çatlasa üç bin kelimeyi geçmeyen yapısıyla, o dilden bu dilden toplama sözlerle oluşturulan söz dağarcığıyla, dünyanın en büyük dillerinden biri olan Türkçemize ortak oluversin!

Oldu mu canım, yeterli mi? Yoksa bunlar “Eski baş ağrısını bıkmadan dile getirme mi?” Başka nasıl böldüreceksiniz ülkeyi? Elde etmediğin, olamadığın, yapamadığın ne var, ne kaldı?

Yazmışlar:

“21 Şubat Dünya Anadil Günü Tüm Dillere Özgürlük Günü Olsun!”

Olsun, büyük devletler, tuzu kurular dillerini korusun, ekonomik baskı altına alınan, sistemiyle oynanan, yer üstü yer altı kaynaklarına göz koyulan diğerleri, yayılmacı emellerine kurban edilsin!

Sonra da bizim koştura koştura gittiğimiz, Türk çocuklarına Anadil dersi, yirmi yıl sonra yeniden konulacakmış, toplantı bunun içinmiş diye tanıtılan bir toplantıda yaşadığımız hayal kırıklığı. Almanya’da elit bir tabakanın, yalnızca 50 – 60 kişiyle yaptığı bir toplantı. Tarihi bir okulun bakımlı, süslü, yüksek tavanı resimli, duvarları aplikli, yarı ışıklandırılmış, iki yandan girişli çıkışlı bir tiyatro sahnesi olan salonunda kutladığı “Uluslararası Anadil Günü’nde” bizim gibilere ölümü gösterip sonra onları sıtmaya razı edin…
*
Bu bildiriyi yazanlar iyi döktürmüşler:

“Ülkemizin çözüm bekleyen en temel sorunlarının başında gelen “Kürt Sorununun “çözümü ve toplumsal barışın sağlanmasının en temel ilerleme araçlarından birisi kuşkusuz her bireyin kendisini ait hissettiği topluluğun dili ile özgürce gerçekleştirme olanaklarına kavuşmasıdır. Her çocuğun anasından doğduğundan itibaren hiçbir eğitime tabi olmadan iletişim kurduğu dili özgürce öğrenmesi ve tüm toplumsal süreçlere anadili ile dahil olabilmesinin olanaklarını sağlamak uluslararası evrensel belgelerde devletlerin yükümlülüğü olarak belirtilmiştir.”

Tüm toplumsal süreçlere anadili ile “dahil” olacakmışsın madem, bu toplantıyı düzenleyen dernekler Türk’tü. Dernek başkanı, sunucu, tüm konuşanlar Türk’tü. Neden tek bir tümce bile Türkçe konuşulmadı? Başka dilden konuşulmadı?

Tüm konuşanlar (Toplantı biterken beş yabancı öğrenciyi de sahnede oturtup konuşturdular, bunlardan biri de Türk’tü. )Almanca diliyle kucakladılar ortalığı. Öyle böyle de değil tam bir okumuş Alman’ın Almancasıyla. Yüksek Almancayla. Vurguları tınıları eksiksiz doğru bir Almancayla…

Buna verilecek yanıtınız var mı ey bölücülerimiz?

Toplantıya müzik söylenirken girdik. Yalnızca dört sıra oturma yeri vardı. Arkadaki boş yerlerden ikisine oturduk. Müzik yapan grup “Anatolian Goes Jazz." Üçü Alman müzisyen. Solisti burada doğup büyüyen, güzel sesli bir Türk kızı. Şarkılarını Türkçe söylüyor, caz müziği tarzında, türküleri istediği gibi değiştirerek… İlk okuduğu “Yanıyorum” parçasıydı. İlk konuşmalardan sonra, ikinci parçası, “Burası Muş’tur” diye duyuruldu ama bunun yerine, “Sen gelmez oldun” seslendirildi. Bir de programın sonunda okunacaktı bir parça daha. Onu izleyemedik, bitmeden ayrıldık oradan.

Bu müzik grubu okulların bu tür etkinliklerinde görev alırmış. Görev aldıkları etkinliklerin birinde bir okulda Ukrayna kukla tiyatrosu oynatılmış. Birinde Polonya dans gösterisi. Bir İtalyan, bir Rahibe derneği, bir Yezidi (Ezidi) derneği de aktif görev alıyormuş bu dil çalışmalarında. Bu günü asıl düzenleyen dernek ise Türk Velileri Derneği. Sunucu genç bir Türk kadını. Türk konuşmacılar; dernek üyeleri, başkanları. Dil konusunu, ailemizin dili, ülke dili olarak tanımladılar. Tabii bu tanım Almanya için.

Üçüncü konuşmacı bayan, tam bir çıkış yaptı, sahneye çıkınca kendini tanıtırken:

“Benim birinci dilim “Kurdisch” dedi, Türkisch değil. (Tabii tüm bunları Almanca söylüyor. Kendini tanıtmasa Alman sanacaksınız konuşmasından. Almancayı yalayıp yutmuş, hiç aksansız bir tiyatrocu gibi ahenkli, sesini alçaltıp yükselterek, bir edebiyatçıdan farksız konuşuyor.)

Birinci dili “K.rtçe” imiş. Bu sözde bile ne gerçekler gizli. Türkçenin sesleriyle oynanarak, bir ses değişikliğiyle yeni bir dil adı uydurmuşlar. Dünya da bunu yemiş. Onca yerel ağız nereye gitmiş? Neyin adı bu "Kurdisch", hangi ağzın diye kimse sormamış? Nerden buldun bu adı denmemiş. Bu cinliği ilk yapanı, olmayan dile o olmayan harfleri sömürgeci İngiliz’in bulduğunu biliyoruz da, bunu soran olmamış mı, kimse araştırmamış mı? İşine gelene inanır Avrupalı. Bakmayın o göz kamaştıran entel dantelliğe…

Bayan, konuşmasını bir gösteriyle tamamladı. Salonda, sunucu tanıtmıştı gelenleri bir ara, her adını söylediği ayağa kalkmıştı. Eğitimle ilgili Alman yetkililer, Alman okul müdürleri, öğretmenler. Yüksek bürokrat çoğu. Hiç çıt çıkarmadan acayip bir saygıyla, konuşmaları dinliyorlar. Sahneden hepsine bir seslendi konuşmacı, ayağa kalkınız dedi. İnanır mısınız herkes ayağa kalktı (Benim dışımda). Sonra salona buyurdu: “Herkes yanındakine elini uzatsın, kendini tanıtsın, yanınızdakiyle tanışın.” Bizim yanımızdaki Afgan’mış. Programın sonunda sahneye çıkarılan, soru sorulup konuşturulan gençlerden. Görevli gelmiş. Halk yoktu toplantıda. Göstermelik, kayda geçsin diye yapılan bir kutlama.

“Sapsız balta suya batarmış.”

Kim ne derse desin biz Türkler hedefteyiz. Ülkemiz hedefte. Başımıza gelecekler Batı’nın da işine geliyor, yoksa bölücülerimizi yıllardır bu kadar korur kollarlar mıydı?
Tez elden yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne döndürmeliyiz Cumhuriyetimizi…

Bizi dilimizden tutacaklar, dilimize ortak getirecekler… Hazırlık son aşamada.

Bu belli de, biz ne yapıyoruz?

Ülkemizdeki eli kanlı terör örgütü, olmayan dilleri için mi on binlerce sivili, askeri öldürdü, köyleri bastı, otobüsleri taradı, bombalar attı? Yoksa amaç Batı’nın da yardımıyla ulus devletimizi bitirmek, yıktırmak mı?

Cani başına sayın dendi ya Mecliste, bölücüler “rahmetle” anılıyor, saygılar sunuluyor ya Cumhuriyet karşıtlarına, söyleyin, “Hanya’yı Konya’yı” hapı yutunca mı öğreneceğiz!

Feza Tiryaki, 2 Mart 2025
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1003
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x