
Şuppiluliuma Anadolu’nun bin tanrılı kralı! Hiç duymadığımız bir isim! Kimdi o? Bundan en az 3500 yıl önce Anadolu’nun göbeğinde Hattuşa isimli başkenti olan bir devletin, Hitit Devleti’nin kahraman kralı idi o. Hitit’lerin Atatürk’ü, diyor yazar! Onun yaşam öyküsünü kendinden sonra kral olan oğlu Murşili yazmış. O, yalnız kendi hatırladıklarını değil babası zamanında onun hakkında yazılanları da koymuş aralarına. Tarihte ilk anı kitabı, diyebiliriz buna. Yazarımız da ayrıca başka belgelerden yararlanarak yalnız bu kral zamanında olan siyasal, sosyal olayları tatlı bir üslupla anlatmış bize. Bu öyküler Sumerlilerin icat ettikleri çiviyazısı dediğimiz yazı ile kil tabletler üzerine yazılmış, saray kitaplığına konulmuş. Yüzyıllar içinde şehirler, saraylar yıkılmış, kitaplıklar toprağın altına gömülmüş.

Şimdi Murşili’nin yazdığı babasının öyküsünü Sayın Gülen’in kaleminden izleyelim:
Başarılı bir kahraman ve Prens olan Suppiluliuma zamanında tahtta genç Tuthaliya krallık yapıyordu. O yıllar içinde Hitit memleketini kuzeyden Gaşkalar, Batıdan Arzavalılar, Erzurum ve çevresinden Azzi ve Hayaşalılar Elazığ yörelerinden İşuvalılar, islahiye yakınlarından Armatana isimli düşmanları sarmış. Ülkeyi dört bir koldan başkent Hattuşa da dahil olmak üzere yıkıp yakmaya başlamışlar, insanlarını katlederek mallarını ellerine geçirmişlerdi. Anlatılmaya çalışılan bu manzara istiklal savaşını başlatan Atatürk’ten hemen öncesine ait Anadolu’ya benzemektedir. Halk çaresizdi, gruplar halinde gelen düşmana karşı yetecek ne silahları, ne de güçleri vardı. Tam bu sırada kral Tuthaliya tahttan uzaklaştırıldı ve yerine adı “Temiz kaynaklı” anlamına gelen Suppiluliuma geçirildi. Bu önemli gelişme sonrasında büyük bir kurtuluş savaşı başlatılarak Hitit Ülkesi düşmandan adım adım temizlendi. Toplum artık yeni bir düzen içindeydi. Ülkenin yeni saldırılara açık olduğu bilindiği için yeni kral tarafından hem Anadolu içlerine hem de günümüz Suriyesi’ne kadar uzanan savaşlar yapıldı.

Büyük devletler arasında yer alan Mitani Devleti şimdiki Suriye sınırları içindeydi. Akdeniz’in doğusunda bulunan küçük beyliklere gelince: Onlar bir taraftan Mısır veya Mitani Devlet’lerine bağlı oluyorlar, diğer taraftan da kendi aralarında savaşıyorlardı.
O zamanki anlayışa göre bir bey ve kralın öldürülmesi durumunda karısının ve çocuklarının da yok edilmesi gerekiyordu. Beyler sıkıştıkları zaman da bağlı oldukları büyük devletlerden yardım istiyorlardı.
Savaşlar, saldırılar devam ededursun diğer taraftan krallar birbirlerine çeşitli yıldönümleri ve evlilikler nedeni ile pahalı hediyeler göndererek dostluklar kurmaya çalışıyorlardı.
Örneğin: Suppiluliuma Mitani Ülkesi’ne ilk saldırışında yeniliyor. Mitani Kralı Tuşratta bu zaferi bir öğünme meselesi haline getiriyor ve Mısır Kralı’na yaranmak için ona Hatti Ülkesi düşmanından aldığı bir savaş arabası, iki at, bir erkek hizmetkar, bir kadın hizmetkar gönderiyor. Sonra da kendi hediyelerini sıralamaya başlıyor kral: Beş savaş arabası, beş takım at, kızkardeşi Kelu Heba’nın selam hediyesi olarak bir adet altın kakma elbise iğnesi, bir çift altın küpe, bir altın maşhu yüzüğü, yine altın küpe bu armağanlara ek olarak dönemin kıymetli hediyeleri arasında yer alan tatlı yağ (bugünkü anlatımla içi parfüm dolu koku kabı) gönderilmiş.

Evlilik olur da çeyiz, hediye olmaz mı? Gönderilenleri okuyunca insanın ağzı açık kalıyor. Onlar hem çok değerli, hem de yük açısından son derece ağırdılar. Ayrıca şaşırtıcı güzelliklere sahiptiler. Aralarında lapis lazuliden yapılma kozaların yer aldığı küpeler, gerdanlıklar, yine lapis lazuliden çekirge motifleri, altın solucanlar, mesukku kuşları ile birbirine bağlanan iki altın bilezik, altın ve gümüş yıkanma kaplarına varıncaya kadar pek çok değerli eşya, pahalı elbiseler, örtüler yanında yeni kraliçenin hizmetinde çalışacak 270 kadın ile 30 erkek köle vardı. Çeyize ek olarak özellikle krala verilmek üzere değerli savaş arabaları, besili atlar, kıymetli cenk aletleri gönderilmişti. Ancak yaşlı kral hasta idi bir yıl sonra öldü ve dul kalan Nefertiti ile bu kez yerine geçen oğlu Akhenaton evlendi.

Evlilik antlaşmasında kızına bunun uygulanmamasını şart koyuyor kral. Yapılan bu düğünde prensesin yanına birçok çeyiz veriliyor. Bunların arasında, çeşitli hediyeler, hizmetkarlar, savaş esirlerinden hissesine düşenler, uzaklara gidecek alayın içinde yer alması gereken belli miktarda sığır ve koyun sürüleri de vardı. Suppiluliuma beyliklere yaptığı seferler sırasında Kargamış şehrini ele geçiriyor. Tam bu arada kralın eline Mısır’dan sizli bir şekilde yola çıkarılan bir tablet ulaşıyor. Gönderen o sıralarda ölen Mısır Kralı Tuthankamon’un eşi Kraliçe Ankhesenamun idi. Belgenin okunmasının ardından Kralın büyük şaşkınlığa uğradığını oğlu Murşili şu sözlerle anlattı:
Baham bunu işittiğinde toplantıdaki büyük birine şöyle söyledi: Bütün hayatım boyunca böyle bir şey asla olmadı.
Mısır Kraliçesi Kral’a ne yazmıştı ki Kral elinde olmaksızın büyük bir şaşkınlığın içine düşmüştü? Onu da siz okuyup öğrenin.
349 sayfayı bulan ve 3500 yıl önce uyuyan Batı dünyasına karşılık, Anadolu’nun savaşlar, barışlar, hediyeler ve kız alıp vermelerle yakın çağlardan pek farkı olmayan yaşamını gözler önüne seren bu kitap, hem halka dönük hem de verdiği dip notlarla bilimsel bir çalışmayı göstermesi bakımından çok önemlidir. Yazarını bu bakımdan da ayrıca candan kutlarım.
Muazzez İlmiye ÇIĞ, 22 Kasım 2015
“Bütün Dünya”, Nisan 2016