Anayasa Mahkemesi'nde cephe savaşı

Anayasa Mahkemesi'nde cephe savaşı

İletigönderen Pınar » Cum Ara 26, 2008 8:53

Anayasa Mahkemesi tarihinde ilk kez böylesine bir olay yaşıyor... Mahkeme resmen ikiye bölündü. Bugüne kadar kanunlarla ilgili yapılan incelemelerde üyeler arasındaki farklı görüşler ve bölünmeler yaşanmıştı. Ancak bu kez durum farklı. Mahkeme üyeleri, karşılıklı açıklamalarla ve polemiklerle bölündü… Bir bölüm üyenin YSK ve Danıştay’ı suçlayıp, ‘’Anayasa ihlali yapıldığı’’ yorumlarına, bir bölüm üye katılmayarak karşı açıklama yaptı.

Önce Başkan Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesinin aksi yöndeki kararına rağmen kapatılan bütün belediyelerin seçime katılmalarına vize veren YSK ve Danıştay’a sert çıktı. Bu yönde yaptığı açıklama, Anayasa Mahkemesinin ortak görüşü zannedildi. Ancak önce Başkanvekili Osman Paksüt ‘’Ben bu açıklamaya katılmıyorum’’ dedi. Kılıç da, Paksüt’e ‘’O zaten karşı oy kullanmıştı. Haberinin olmaması normal. Ben üyelerin desteğiyle bu açıklamayı yaptım…” cevabını verdi. Ancak bu açıklamanın ardından 8 mahkeme üyesinin, Kılıç’ı yalanlayan ve açıklamasına karşı çıkan deklarasyon gibi bildirisi geldi.

İKİ CEPHE AÇILDI

Böylelikle Kılıç zor durumda kaldı. Şimdi mahkemede derin bir çatlak var.. Bir tarafta Turgut Özal’ın seçtiği Başkan Haşim Kılıç ile her zaman Kılıç ile birlikte hareket eden Sacit Adalı ve Ahmet Necdet Sezer’in seçtiği üyeler Ahmet Akyalçın, Serdar Özgüldür ve Serruh Kaleli var.

Diğer tarafta ise Süleyman Demirel’in seçtiği Fulya Kantarcıoğlu ile Sezer’in seçtiği Şevket Apalak, Osman Paksüt, Mehmet Erten, Necmi Özler, Ayla Perktaş ile yedek üyeler Cafer Şat ve Fettah Oto bulunuyor. Diğer iki yedek üye Mustafa Yıldırım ve Ali Güzel ise bu tartışmada taraf olmadılar.
Anayasa Mahkemesindeki bu durum Başkan Kılıç ile Başkanvekili Paksüt etrafında, tavır koyan üyeler oluştuğunu gösteriyor. Üstelik Başkanvekili Paksüt’ü, 5 asil iki yedek üye, Başkan Kılıç’ı ise 4 asil üye destekliyor. Yani Kılıç’a karşı olan asil üyeler, bir farkla önde… Yedek üyelerle birlikte ise üstün durumdalar…

Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında da toplantı yeter sayısı için en az 367 milletvekili olması gerektiğine karar veren Anayasa Mahkemesi çok eleştirilmişti. Ancak o gün kararı, mahkeme üyelerinin oyları belirlemişti. Eleştirilse de oy çokluğu vardı. Bugün ise mahkeme başkanı Haşim Kılıç’a yönelik üyelerden bir bölümünün güvensizliği ortaya çıkmış durumda… Kılıç tüm bu gelişmelerin ardından son söz olarak ‘’Kayıkçı kavgasına çevirmeyelim’’ diyor ama bu tartışmadan Anayasa Mahkemesi de, kendisi de yara alıyor…

Resim
Halk tarafından devlete "Sen bana hizmet etmek için varsın, bunun ötesinde senin bir anlamın yok" dendiğinde herşey yoluna girecektir...

(Osman Pamukoğlu)
Kullanıcı küçük betizi
Pınar
Üye
Üye
 
İletiler: 1380
Kayıt: Çrş Haz 06, 2007 7:47

Haşim Kılıç istifa etmeli

İletigönderen kgursu » Cmt Ara 27, 2008 0:31

Haşim Kılıç istifa etmeli

aayaydin@gazetevatan.com


Anayasa Mahkemesi hiçbir başkan döneminde bu kadar itibar kaybına uğramamıştı. Anayasa Mahkemesi deyince akan sular dururdu.

Ne zamana kadar?

Haşim Kılıç başkan olana kadar. Kılıç, Anayasa Mahkemesi Başkanı olduğundan bu yana Yüce Mahkeme güven kaybına uğradı. Hukukçu kimliği de bulunmayan Haşim Kılıç, Yüce Mahkeme Başkanı gibi değil, bir siyasi partinin sözcüsü gibi davranıyor. Bu da mahkemenin bağımsızlığına gölge düşürüyor.

Haşim Kılıç, iki gün önce belde belediyeleri ile ilgili Danıştay ve YSK’nın verdiği kararı eleştiren bir açıklama yaptı. Bu, görülmüş bir uygulama değil. Anayasa Mahkemesi istişari mahiyette görüş bildirmez, gündeminde yer alan konularda karar verir. Üyelerinin dahi haberi olmayan bir açıklama yapan Haşim Kılıç tarafsızlığını yitirmiş bir başkan konumuna geldi.

Bağımsızlığını ve güvenirliliğini yitirten bir kişinin Yüce Mahkeme’nin Başkan koltuğunda oturması doğru değildir. Haşim Kılıç, yıllarca üyesi, başkanvekili ve şimdi de başkanı olduğu yüce mahkemenin daha da çok yıpranmasını istemiyorsa ağzına bir kilit vurmalı ve derhal istifa etmelidir.


[img]http://haber.gazetevatan.com/images/vatanLogo_yeni.jpg[/img]
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

Yargılaştıramadıklarımızdan mısınız?

İletigönderen kgursu » Cmt Ara 27, 2008 0:35

Yargılaştıramadıklarımızdan mısınız?

mehmetaltan@stargazete.com


Dünün en önemli haberi neydi? Tartışmasız ‘asgari ücret’in yeniden belirlenmesi. Milyonlarca insanı ilgilendiren karar öğleden sonra alındı. Asgari ücret, 16 yaşından büyükler için 1 Ocak’tan itibaren net 527,13 YTL oldu.

Belirlenemeyen ise hem kurumlararası, hem de kurum içi olmak üzere yargıdaki kargaşaydı...

Sabahtan beri ne olup bittiğini öğrenmeye çalışmaktan harap olmuş bir halde yazının başına oturduğumda...

Türkiye’nin döküldüğüne kanaatim tamdı...

Cevap veremediğim soru ise şuydu:

Tel tel mi dökülüyordu, pul pul mu?

* * *

İki binin altında nüfusa sahip olan beldelerde...

Belediyecilik açısından hizmetlerin verilmesinin ne teorik ne de pratik planda mümkün olmadığını düşünen hükümet...

Belde belediyelerini kapattı...

Belde belediyelerinin kapanmasını öngören kanun 22 Mart’ta Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti.

Anayasa Mahkemesi, düzenlemeyle ilgili kararında bu tarihe kadar dava açmış belde belediyelerinin seçime girebilmesine imkán tanıdı.

Ancak Danıştay 8. Dairesi, yasanın yürürlük tarihinin Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararının yayımlandığı 6 Aralık olduğuna hükmetti. Ayrıca dava açma süresinin gerekçeli kararın Resmî Gazete’de yayımı tarihinden itibaren başladığını ve 60 gün olduğunu iddia etti.

Bu karara uyan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) da 6 Şubat 2009’a kadar dava açacak belde belediyelerinin yerel seçime gireceğini açıkladı.

* * *

Danıştay’ın bu tasarrufu hükümetin de tepkisini çekti.

Danıştay kararının hukukî yönünü irdeleyen Erdoğan, kuvvetler ayrılığını hatırlattı.

Düzenlemenin TBMM tarafından yapıldığına dikkat çeken Erdoğan, bu konudaki tasarruf yetkisinin sadece Anayasa Mahkemesi’ne ait olduğunu söyledi.

Başbakan, Danıştay’ı üstü kapalı bir şekilde yetkisini aşmakla suçlarken, ‘Türkiye’de ikinci bir Anayasa Mahkemesi daha çıktı’ dedi.

Tek kaybedenin söz konusu beldeler olduğunu anlatan Başbakan:

‘Önemli olan oraya hizmeti verecek olan kurumdur. O kurumun gücü var mı yok mu? O kurumun gücü yoksa oraya hizmet gitmez. ‘Ama efendim burası belde, mahalle veya köy değil’. Mahalle olup hizmet giderse o mu daha iyi, belde olup da orası çok ilkel bir şekilde kalırsa o mu iyi? Bana göre öbürü daha iyi. Bunları görmek lazım’ diye konuştu.

Tam yazıyı bağlarken, bu kez de Danıştay, hem başbakana hem de Anayasa Mahkemesi Başkanı’na sert bir yanıt verdi.

* * *

Danıştay 8. Dairesi’nin kapatılan bir beldeye yerel seçime girme vizesi vermesinin ardından Yüksek Seçim Kurulu’nun da bu hakkı tüm beldelere vermesi, Anayasa Mahkemesi’nin eleştirisine yol açtı...

Mahkeme Başkanvekili Osman Ali Feyyaz Paksüt de...

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın yaptığı yazılı açıklamadan haberi olmadığını ve bu görüşe katılmadığını açıkladı...

Haşim Kılıç da sabah saatlerinde Paksüt’e cevap verdi:

‘O zaten muhalifti karşı oy kullanmıştı. Haberinin olmaması normal. Ben üyelerin desteğiyle bu açıklamayı yaptım...’

* * *

Hemen ardından 8 mahkeme üyesi de bir açıklama yaparak, ‘Kılıç’ı yalanladılar’ ve ‘Anayasa Mahkemesi Başkanlığı tarafından, ‘kapatılan belediyelerin dava açma süresine ilişkin’ dün yapılan açıklamanın, Anayasa Mahkemesi’nin görüşünü yansıtmadığını’ söylediler.

Böylece tarihinde ilk kez 11 asil ve 4 yedek üyenin bulunduğu Anayasa Mahkemesi kamuoyunun önünde ikiye bölünmüş oldu.

Anayasa Mahkemesi ile Yüksek Seçim Kurulu arasında böyle bir yetki kavgası oldu mu, onu ise hatırlamıyorum...

* * *

‘Bu olayın sorumluluğu başkana aittir. Eğer böyle hazin bir durum varsa elbette ki başkan mesuldür. Üyelerle konuşması gerekirdi. Ondan sonra açıklamayı yapmalıydı...’ diyenler de var...

‘Haşim Kılıç’ın açıklamaları boşa düşmüş ya da matematiksel bir hata varmış gibi bir algıya sebep olan haberle, Haşim Kılıç’ın açıklamaları arasında bir çelişki olmadığı görülüyor’ diyenler de...

Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin İç Tüzüğü’nün 32. maddesine göre Başkan’ın açıklama yetkisi olduğunu hatırlatanlar da...

* * *

Ben bir vatandaş olarak, günün sonunda saç başa birbirine girmiş, çamur içinde yuvarlanan yargısal bir devlet resmi görüyorum...

Yeni asgari ücretle de hayatlarında fazla bir değişiklik olmayacak olan milyonlar ise, zaten yaşamın çok zor şartlarıyla saç başa olduklarından, muhtemelen Ankara’daki bu yargısal devlet resmine hiç mi hiç aldırmamışlardır...

Beldeler mahalle de olsa...

Beldeler belde de kalsa, onların yaşam şartları pek değişmiyor çünkü...


[img]http://www.ssm.gov.tr/TR/dokumantasyon/basinbulteni/PublishingImages/stargazete_logo.gif[/img]
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

Beyaz, sarı, kırmızı, mor

İletigönderen kgursu » Cmt Ara 27, 2008 0:39

Beyaz, sarı, kırmızı, mor

gunericivaoglu@milliyet.com.tr


Anayasa Mahkemesi'nin eski üyelerinden biri, önceki gün ve dün yaşananlar karşısında "Olmaz böyle şey" diye tepkiliydi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın belde belediyeleri bağlamında Danıştay tarafından verilen karar için "alelacele" ve "tek başına" açıklama yapmasını yüce yargının tarihinde "bir ilk" olarak yorumluyordu.

Resim

Ona göre Başkan Kılıç'ın önce Anayasa Mahkemesi'nin tüm yargıçlarını toplaması gerekirdi.
Orada konu, bütün ayrıntılarıyla ve yönleriyle tartışılırdı. Belirli bir görüş oluştuktan sonra bu kez kamuoyuna açıklama yapıp yapmamak kararı alınırdı.
Eğer çoğunluk böyle bir açıklamanın yapılmasından yana ise, çıkar gazetecilerle konuşurdu. Yazılı bir bildiri de yayımlanırdı. Karşı görüşte olanlar "muhalefet şerhi" koyarlardı.
Usul buydu.
Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşundan bu yana gelenek de buydu. Oysa...
Başkan Kılıç, önce tek başına ve mahkeme üyelerinden kimseyi referans göstermeksizin medyaya konuştu.
Başkan Yardımcısı Osman Paksüt, "Başkan bizlerin fikrini almadan sadece kendi görüşünü dile getirmiştir. Söylemi sadece kendisini bağlar" mesajını veren açıklamayı yapınca, Kılıç bu kez "anlaşılmaz" bir izahta bulundu. "Daha önce bu konuda CHP'nin başvurusuna olumsuz oy kullanan biz 6 kişinin fikridir" dedi.
İnanılır gibi değil.
Yargıtay'ın kararı yeni olduğu için Anayasa Mahkemesi'nin de konuyu yeniden ve tam kadro incelemesi, açıklama için yeniden karar vermesi gerekirdi.
Nitekim... Başkan Yardımcısı Paksüt, "Anayasa Mahkemesi'nin çoğunluğunu oluşturan 8 üyenin, Başkan Kılıç'ın açıklamasına karşı olduğunu" açıkladı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın ne duruma geldiği öylesine açık ki, kelimelerle tanımlamak istemiyorum. Olsa olsa renklerle tanımlanabilir. "Beyaz, sarı, kırmızı, mor" dördü de uyar.



18 YIL EĞİTİM
Başkan Haşim Kılıç, efendi ve üslubu özenli bir kişiliktir.
Ancak...
Sayıştay kökenli iktisatçı olarak Anayasa Mahkemesi üyesi seçilmiş ve yıllar sonra başkan seçilmiştir.
Hukukçu olmayışı bir handikap mı?
Bir başka -eski- Anayasa Mahkemesi üyesi hukukçu dostum şöyle dedi:
"18 yıldır Anayasa Mahkemesi'nde üye ve bir süredir de başkan.
Önüne her gün öylesine iyi işlenmiş hukuk dosyaları, raportörlerin her biri lisansüstü diploma tezi gibi öyle derin raporları geldi ki, 3-4 kez hukuk fakültesi okumaya bedeldir.
Okuduklarının yanı sıra...
18 yıldır mahkeme üyelerinden, raportörlerden dinlediği hukuk sunumları, açılımları, tartışmaları bile 2 doktora düzeyindedir."

Resim

......................
Yani...
Kılıç için eski çalışma arkadaşının bu anlatımı üzerine düşünüyorum da bu iktisatçı başkanın hukuk nosyonu eksikliğinden kaynaklanan bir yanlış tavır olmayabilir.
Daha çok kişisel dünya görüşü, siyasal bakış açısı bilinçaltına etki yaparak onu böyle açıklamalara itmiş olabilir.

Yüce yargı yıpranır
Son 48 saatin Anayasa Mahkemesi'nden görüntüleri sadece Başkan Haşim Kılıç'ı mı yıprattı?
Çok daha acısı...
Başkan'ıyla, Başkan Yardımcısı ayrı konuşan...
Üyeleri ikiye bölünmüş...
Yüce yargının bir fikir etrafında birleşmek bir yana, masa başında hep birlikte oturup, karar verebilmek sürecini bile yerine getiremediği yolunda bir "zaaf" izlenimi.
Daha ötesi...
Anayasa Mahkemesi'nin sanki Yüksek İdari Yargı'yla çatıştığı, yargı erkinin birbirine çelme attığı gibi kaygıların oluşması...
Demokrasinin en önemli güvencelerinden biri olan yargı, burnu kopmuş ya da bir kolu olmayan, belden aşağısı kayıp antik heykellere dönüşmemeli.
Türkiye'ye bir haller oldu.
Neresinden tutsan elinde kalıyor.
Kişiler elbette önemlidir. Onlara özen göstermeliyiz ama onlar da kendilerine ve temsil ettikleri kurumlara özen göstermeliler.


Resim
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

Bir kurum daha gitti

İletigönderen kgursu » Cmt Ara 27, 2008 0:43

Bir kurum daha gitti

Resim

fatihaltayli@haberturk.com


Bir ülkenin kurumları bu kadar kısa sürede bu kadar yıpratılabilir mi?
Yıpratılabilirmiş.
AKP'nin müthiş başarısı olarak tarihe geçecek bir durum bu.
Özellikle sisteme hakim olunduğu fikrine kapılan iktidarın son 3 yılda yaptığı atamalar ve yaptığı icraatlarla, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sistemi çökmek üzere.
Devlette en üst düzeyde müsteşarlık, milletvekilliği, bakanlık yapmış bir dostum durumu "Devleti bitirdiler. Devletin hafızasını yokettiler. Attığı imzanın neyle sonuçlanacağını bilmeyenleri olmadık görevlere getirdiler. Makam arabası, takım gazete, havalı bir kartvizit peşinde kamu görevinde yükselenler, hiç bir
sıkıntıya çözüm üretemiyorlar. İşe yarayanlar ya kızakta ya devletten ayrıldı" diye özetledi durumu geçenlerde.
Ve sonunda devletin sembolü olan Yargının en üst kurumu da sıfırı tüketti.
Anayasa Mahkemesi paramparça oldu.
Başkan Haşim Kılıç Anayasa Mahkemesi'ni fikri yakınlık içinde olduğu partinin uzantısı gibi görmeye başlayınca kurum kırıldı.
Başkan Kılıç'ın AKP'ye bakışını zaten biliyorduk.
Ancak bunu görevine bu kadar yansıtacağını tahmin etmiyorduk.
AKP'nin kapatılmadığını açıkladığı basın toplantısındaki tavrı ve kullandığı cümleler ile AKP'liliğini ilan eden Kılıç, şimdi hakimlerden oluşan YSK'ya ve Danıştay'a savaş açtı.
Başbakan Erdoğan'la beraber.
Erdoğan'ın tavrını anlarım, siyasetçi.
Ama Kılıç değil.
Özünde olmasa da, görevi nedeniyle yargı olan Kılıç, yargıç gibi davranmıyor.
Kurumu siyasallaştırıyor.
Kurum siyasallaşınca da kendi içinde bölünüyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanı bir açıklama yapıyor, ertesi gün Anayasa
Mahkemesi'nin 8 üyesi bir açıklama yaparak Başkan'ı eleştiriyor.
Bu tartışmada sonuç ne olursa olsun kalıcı tek sonuç var. Anayasa Mahkemesi bütün saygınlığını inanırlığını, güvenirliğini yitirecek.
AKP birgün iktidardan gidecek.
Kimse sonsuza kadar kalamaz.
Ama AKP gittiğinde geride kalan tahribatı onarmak hayli güç olacak.


[img]http://www.haberturk.com/images/ht_logo.gif[/img]
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

Kılıç’ın tek görevi kaldı: İstifa etmek

İletigönderen kgursu » Cmt Ara 27, 2008 0:45

Kılıç’ın tek görevi kaldı: İstifa etmek

tturenc@hurriyet.com.tr


BU bir skandaldır. Düşünün Türk yargısının en üst yargı organı olan Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı kamuoyuna yalan söylüyor.

Haşim Kılıç Danıştay ile Yüksek Seçim Kurulu’nun yerel seçimlerde 862 belde belediyesinin seçimlere girebileceği hakkındaki kararlarının anayasa ihlali olduğunu açıklıyor.

Kılıç bu açıklamayı, Başbakan Erdoğan’ın Danıştay’ı verdiği karar nedeniyle ikinci bir Anayasa Mahkemesi olmakla suçlamasının hemen arkasından yapıyor.

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt, Haşim Bey’in açıklamasının mahkeme heyetinin kararıyla olmadığını ve bu değerlendirmelere katılmadığını söylüyor.

Ertesi gün Haşim Kılıç heyetin 6 üyesinin onayını aldığını, o nedenle söylediklerinin mahkemenin görüşü olduğunu belirtiyor.

Birkaç saat sonra Anayasa Mahkemesi’nin 8 üyesi bir deklarasyon yayınlayarak başkanın açıklamasına onay vermediklerini ve değerlendirmelerine katılmadıklarını kamuoyuna duyuruyorlar.

Bu durumda Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın kamuoyuna yalan söylediği ortaya çıkıyor.

* * *

Evet bu bir skandaldır.

En üst yargı organının başkanının kamuoyunu böylesine aldatması kabul edilemez.

Bunu yapan insanın da bundan sonra yapabileceği tek görev vardır; o da istifa etmektir.

Şimdi Haşim Kılıç’tan beklenen budur.

Haşim Bey’in hiç beklemeden, hukukçu olmadığı halde işgal ettiği Anayasa Mahkemesi Başkanlığı koltuğunu boşaltması gerekir.

Böyle bir skandala imza atan bir insanın bütün demokratik ülkelerde yapacağı şey de budur.

Direnmenin bir yararı olmaz.

Haşim Bey bu ezikliği, düştüğü bu durumun yükünü kaldıramaz.

İktidara yaranmak için yarattığı bu skandal Haşim Kılıç’a kamuoyunun duyması gereken güveni sıfıra indirmiştir.

Haşim Kılıç istifa ederse hiç değilse son görevini onurluca yerine getirmiş olur.

Bizim kendisine tavsiyemiz daha fazla yıpranmadan, başkanı olduğu kurumu da yıpratmadan istifa etmesidir.


Resim
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x