
Ana kraliçeler diyerek başladım. Elbette öncelikle Birgül Ayman Güler gelecek aklınıza. Kapanış metnini okuma görevi de ona verilmişti.
Dilek Akagün Yılmaz, hem de bir hukukçu olarak oradaydı.
Nur Serter oradaydı. “Yeni” dedikleri ne varsa bilin ki içinde ilkellik var, dedi.
Her biri birbirinden değerli konuşmalar yaptılar. Ancak müzik eğitimcisi olarak beni de temsil eden bir ana kraliçe daha vardı ki, işte o bu konuşmayı yaparken mutlaka o salonda olmalıydınız. İnci Özdil’den söz ediyorum. Türkiye’nin ilk kadın orkestra şefi ve dünyanın beş kadın orkestra şefinden biridir.

http://www.ulusalkanal.com.tr/m/gundem/ ... 97053.html
Yukarıda adres verdiğim haber kaynağında yer alan fotoğrafında onun salonu şaha kaldırdığı anı göremiyorsunuz. Haber kaynağında verilen konuşma özeti de bu havayı vermemektedir. Umarım bu yazımdan sonra konuşma videosunu yüklerler.
Resimde, kürsü önünde görülen MİLLİ yazısı silik bırakılmış Anayasa Hareketi yazısından bağımsız, anlam bütünlüğü vermez haldedir. Her üç kelimenin yan yana ve aynı puntoda olması gerekirdi. Umarım bu eleştirimden sonra, gelecek kurultaylarda bu gibi yazım hatası yapılmaz.

Klasik müziğimizin ana kraliçesi Sevgili İnci Hanıma ve değerli ablası besteci Sıdıka Özdil’e (Ankara Devlet Konservatuarı Öğretim Üyesi) bir teşekkür ve kutlama mektubu yazdım. Bu mektubu okurlarımla paylaşacağım.
Sevgili İnci Hanım (ve Sıdıka Hanım),
Gururla izledim, ayakta alkışladım
Tarihe geçecek değerde muhteşem konuşmaydı.
Sanki dev bir orkestra eserini kendin besteledin ve kendin seslendirdin. Tüm nüansları kullandın; fortissimo başladın, tüm salon avucunun içindeydi, sesin biraz yoruldu, dekreşendo yaptın, mezzoforte ile sesin dinlendi, toparlandın ve hızlandın, doruklara çıktın, glisando şimşekler çaktırdın, dinleyenlerin gözleri kocaman açıldı, salonda çıt yok, tüm salon tam dikkat sana kilitlendi. Ve herkesi ayağa kaldıran finalde devleştiğin o sahne. Muhteşemdi.
Sizi tanımayan pek çok insan vardı orda, herkes birbirine “İşte bu, işte bu!” diyordu.
Bizim sunucularımızın eksiği; sizin Türkiye’nin ilk kadın orkestra şefi olduğunuzu söylemiyorlar. Eğer bunu belirterek mikrofona çağırsalar, o zaman, Cumhuriyetimizin 90 yıllık müzik tarihini nasıl temsil ettiğiniz, müzik eğitime emek veren tüm rahmetli olmuş hocalarımızı da temsil ettiğiniz o anda kitleye mesaj verilmiş olurdu ve dinleyici daha üst algılama perdesinden dinlemeye geçerdi. Umarım bir dahaki sefere sunucu sizin bu özelliğinizi dile getirmeyi ihmal etmez.
Konuşma metnindeki vurgular, şiirsel ifadeler, seçtiğiniz özgün cümleler başlıbaşına edebi değerde ve çok yaratıcı idi. Böyle bir sunum için Sıdıka Hanımın mutlaka katkısı olmuştur, fikir birliği gönül birliği içinde buna hazırlandığınızı düşünüyorum, dolayısıyla onu da tebrik ediyorum.
Hoş bir duygu yaşadım sizi dinlerken. İzninizle paylaşmak istiyorum.
Palmira operasında Kraliçe Zenobia (Leyla Zeynep Sultan) rolündeki sopranoyu izlemiş gibi oldum; sesinden eline, yüz mimiklerine kadar, Roma’ya karşı savaşan onurlu Palmira Kraliçesini hatırlattınız bana... Belki bugün onun başkenti Palmira aynı acıyla gündemde, zihinsel git-geller içindeyim, ondandır. Ama kesinlikle tarih tekerrür ediyor, bugün bizim de bilimi ve sanatı koruyan sizin gibi ana kraliçelerimiz var. Kesinlikle yenilmeyeceğiz!
Bana bu duyguları yaşattığınız için her ikinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
İyi ki varsınız. Kocaman kucaklıyorum.
Eğitimci-Yazar Mahiye MORGÜL, 27 Mart 2016
http://www.mahiye.net
mahiye@gmail.com