ANKA-HERON Aldatmacası

ANKA-HERON Aldatmacası

İletigönderen ozan35 » Cmt Eyl 18, 2010 17:34

Atatürk’ün kripto mesajları çözülüyor

Son yıllarda Atatürk’ün vasiyeti ile ilgili çeşitli spekülasyonlar yapılmaktadır. Vasiyet, “çok gizli kasalarda saklanmaktadır” türünden bir çok olur olmaz şeyler anlatılmaktadır.

Artık yeri ve zamanı geldiği için, spekülasyonları bir kenara iterek, SIRDAŞ’ta bulunan bir belgeyle; Gazi Paşa, Abdülhamid Han ilişkisini ve Gazi Paşa’nın gerçek vasiyetlerinden şimdilik bir tanesini, 30 Ağustos Zafer Bayram’ı şerefine, orijinal belgeleri ile ilk defa Türk ve Dünya kamuoyunun ilgisine sunuyoruz.

Çok detaya inmeden, öncelikle Gazi Paşa ile ilgili bilinmeyen birkaç sırrı söyleyelim: Mustafa Kemal, daha genç bir subayken, ‘özel bir istihbarat subayı’ olarak yetiştirilmiştir. Bulgaristan’da, Viyana’da, Romanya’da, Almanya’da birçok istihbarat görevlerinde bulunduğu bilinmektedir. Ancak buradaki istihbarat görevlerinin “HAVACILIKLA” ilgili olduğu bilinmez! Nitekim, Gazi Paşa, Osmanlı Devleti adına, arkadaşı Fethi Bey ile birlikte, 1910 yılında Fransa’da yapılan büyük Picardie Manevraları’nı yabancı ülkelerin kurmaylarıyla birlikte izleme görevi aldığını özellikle hatırlatalım…(* )

Gazi Paşa'nın, Veliaht Vahidettin Efendi’nin, 15 Aralık 1917 – 5 Ocak 1918 tarihleri arasında yaptığı Almanya yolculuğuna katıldığı bilinmektedir. Atatürk, bu geziden sonra, hastalığının tedavisi için Viyana’ya, Karlsbad’a gitti. Burada gerçekte hastalık bahaneydi.Asıl amaç, orada havacılıkla ilgili, askeri bilim adamlarının karargahlarında, birçok belge ve bilgiyi incelemekti.

Gazi Paşa, Cumhuriyetin ilanından sonra çok gizli bir birim kurmuş, bu birim havacılıkla ilgili gelişmelere yön vermiştir.

Atatürk'ün Parolası: “İSTİKBAL GÖKLERDEDİR!”

Gazi Paşa, o günkü ismi tayyare olan, uçaklarla ilgili çok ciddi bilgilere sahipti. Batılıların havacılık alanında yaptığı çalışmaları yakından takip ediyor, kurduğu ekiple de bir çok ciddi bilgi ve belgeye ulaşıyordu.

Gazi Paşa, havacılıkla ilgilenmeye başladığından beri, gözünü hep semâya dikmiş, “savaşların ve milletlerin kaderinin belirlenmesinde, uçakların çok belirleyici rol oynadıklarını” bir çok konuşmasında ifade etmiştir.

Konu çok daha detaylı olup, burada fazla ayrıntılara girmeden esas konumuzu anlatalım:

Gazi Paşa, Cumhuriyeti ilân ettikten sonra, havacılık sektörüne özel bir ilgi göstermeye başladı. Edindiği bilgi ve tecrübeleri, bu alanda kullanmaya gayret gösteriyordu. Türk havacılığının gelişmesini, güçlendirilmesini sağlamak amacıyla zaman geçirilmeden gerekli girişimleri başlattı. Bu amaçla, Ankara’nın Hacıbayram semtindeki bir evde, Türk Tayyare Cemiyeti kurularak (16 Şubat 1925) kurumsal anlamda adımlar atılmaya başlanmıştır.

Yazımızın konusu ile ilgili, burada çok önemli olan bir anıyı sizlerle paylaşalım istedik:

“Devlet Hava Yolları’nın 1953-1954 yıllarında Genel Müdürü olan, Afyon Milletvekili Rıza Çerçel, ‘Atatürk ve Hava Yollarımız’ adlı yazısında bir anısından söz eder: Atatürk, bir yaz gününde Devlet Hava Yolları, Ankara Tayyare Meydanı’nı ziyarete gelmişti.

O’na, alan binası önünde hasır bir koltuk getirmiş; etrafını çevrelemiş; yakın bir gelecekte yapılacak işleri, alınacak uçakları, kurulacak tesisleri uzun uzun anlatmıştık. Atatürk sadece dinliyordu. Bu dinleyişte tunçtan bir heykel sabrı vardı. Nihayet bu mutlu ziyaretin değerli anısını sonsuzlaştırmak için kendisinden bir imzasını rica etmiştik. Uzatılan defteri ve kalemi aldı. Düşünüyordu. Gözleri karşıki ıssız tepelerle, bunların çevrelediği alan boşluğunda bir şeyler arıyor gibiydi, isteksiz bir edâ ile başını önüne eğdi. Elindeki kalemin, kâğıt üzerine mıhlanmış gibi bir hali vardı. Nihayet kalem işler gibi oldu ve kâğıt üzerinde Kemal’in baş harfi olan tek bir K harfi belirdi. Fakat hepsi bu kadardı. Büyük insan atacağı Kemal Atatürk imzasının baş harfi olan K harfini yazdıktan sonra defteri ve kalemi geri verirken: “Şimdilik bir K harfi yeterlidir. Bana vaad ettiğiniz işler yapılıp bitirildikten sonra imzamın geri kalan kısmını tamamlarım” demişlerdi.”

1922 yılında Gazi Paşa’nın kurduğu bu gizli teşkilat, O’nun havacılık alanındaki vasiyetlerini yerine getirmek için canla başla çalıştı. Burada önemli olan şudur: “Bana vaad ettiğiniz işler yapılıp bitirildikten sonra imzamın geri kalan kısmını tamamlarım” demesi bu teşkilatın varlığına da açık bir delildir.

Atatürk, seçkin subaylardan kurduğu bu birimle, tayyarecilikle alâkalı çalışmalar yapıyor, bu seçkin subayların, yabancı uçak pilotları ile bir araya gelmelerini sağlıyordu. Böylece Türk havacıları, bilgi ve deneyim kazanarak yetişiyorlardı.

Bu çalışmalar neticesinde, Osmanlıca olarak, askere özel, az sayıda basılmış tayyarecilik ve gelişmelerle alâkalı – daha sonra birçok nüshası ortadan kaldırılmış- kripto bir mecmuada şunlar yazılıydı:

“İstikbâlde (ilerde) tayyareler öyle ileri gidecek ki, devletlerin ve milletlerin her hareketlerini gözetleyecek, dev gece görüşü teknikleriyle, şehirler ve milletler gece dahi gözetlenecekti.”

Bugünün ifadesiyle bu bir “HERON” tanımıydı. Heron ismi bize ait bir tanım olmadığı için Atatürk ve arkadaşları buna “ANKA” demişlerdi.

Anka Kuşu, Türk Mitolojisindeki Huma kuşu olarak da bilinmektedir.

http://www.turkcebilgi.com/anka_ku%C5%9Fu/ansiklopedi

O zamanki yayınlanan bu dergide ANKA KUŞU’NU (Heron) görüyoruz: 1922 tarihli orijinal bu nüshayı sizlere sunuyoruz.
Resim
(İstikbaldeki Tayyareciliğin safahatından)

Bu kripto mecmuanın diğer sayfalarından birkaç örnek resmi aşağıda sizlere sunuyoruz:

Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Resimdeki yabancı tayyarecilerle beraber olan Türk tayyareciler 42. ve 32. Alaylara mensup, savaşçı seçkin subaylardır.

(Bu alaylarla ilgili ayrıntıları aşağıdaki linklerden bulabilirsiniz.)

http://www.turkmeclisi.org/?Sayfa=Temel ... ay&Bil=302

http://www.bilgiagi.net/authorport.com/ ... yerde/517/

Bu alayların ortak özellikleri; tamamen savaş birlikleri olmalarının yanında gönüllü olmalarıdır. Ve bu alaylar, Gazze ve Hicaz Alayları olarak adlandırılmaları çok manidar değil mi? Gazi Paşa’nın sık sık kullandığı şu söz: “Tarih tekerrürden ibarettir” sözü bugün yine tekerrür etmiştir.

Bilindiği gibi Mavi Marmara Gemisi’nin Gazze’ye yardım götürmek için çıktığı yolda, yaşanan olaylardan sonra, İsrail ile Türkiye arasında HERON krizi çıkmıştı. Türkiye bu olaydan sonra, yerli bir proje olan ANKA’yı hayata geçirmişti. Bunu şunun için yazdık: Verdiğimiz resme dikkatle bakarsanız resimdeki 42. ve 32. AL kelimelerini görürüsünüz.

Gazi Paşa’nın kurduğu bu teşkilatın, daha evvel Gazze ve Hicaz’da savaştığı ve kahramanlıklar yaptıkları bilinmektedir. Bu tayyareci subaylar işte bu 42. ve 32. Alay’a mensup kişilerdir. Ayrıca burada şu notu da düşelim, bir çok istihbaratçı subay Hilâli Ahmer’de görev almıştır.

Resimdeki iki ANKA KUŞU’na dikkat edelim: O dönemde hayâl edilmiş, çizilmiş bu kuşların özelliklerine dikkat edelim.

O dönemin süper gücü olan İngiltere’nin Başkenti Londra’yı; iki ANKA KUŞU, aydınlatarak gözetlemektedir. Buckingham Sarayı’nı, Thames Nehri'ni ve sokakları görmekteyiz.

Kripto kitapta ayrıca şu ifadelerin yer alması oldukça çekicidir: Bir gün başta Londra olmak üzere, tüm dünyanın başkentlerini, dağlarını, kırlarını izleyeceğiz! Türk kuşları, pilotsuz havalanma kabiliyetine sahip olacak. (Bu söylenenlerin 1922 yılında yazıldığını tekrar vurgulayalım.)

Şimdi 1922 yılında çizilen bu ANKA'yı daha yakından inceleyelim:

Resim

ANKA KUŞU’NUN üzerindeki harflere ve sayılara dikkat edelim: (Resmin ve yazıların 1922 tarihine ait olduğunu, tekrar, hatırlatalım)

Bir yerinde: 10

Bir yerinde: T

Bir yerinde: 001

Bir yerinde: AN

Bir yerinde: KA

Bir yerinde yalnız: K

Bunlar birleştirildiği zaman: ANKA 10 T001 K

Meydana çıkıyor. Bugün artık Gazi Paşa’nın "Şimdilik bir K harfi yeterlidir. Bana vaad ettiğiniz işler yapılıp bitirildikten sonra imzamın geri kalan kısmını tamamlarım" sözündeki vaad tamamlanmış ve imza atılmıştır.

O imza da: Kemal Atatürk'tür...

Şimdi yukarıdaki harf ve sayıların hepsini tekrar sıraya koyalım: ANKA 10 T001 Kemal Atatürk


Şimdi de Türkiye'nin kendi ürettiği ANKA'nın seri numarasına ve sonundaki imzaya bakalım:

Resim

10 T001 Kemal Atatürk.

Ve Atatürk'e verilen söz, bugün tutulmuş, proje hayata geçirilmiştir

Şimdi yukarıdaki 1922 yılındaki ANKA'nın sağ alt köşesindeki imzaya dikkat buyurun lütfen:

Ve Atatürk’ün kullandığı 1922 yılındaki imzaya bakalım: (http://forum.bbs.tr/turkler-ve-ataturk/ ... rleri.html)

Resim

Gazi Paşa’nın imzası aynen korunmuştur. Gazi Paşa’nın K.A imzası da ANKA’NIN önüne konulmuştur.

Bu proje, şu an dünyada 3 ülkede vardır. ABD, İsrail ve Türkiye. Türkiye neden birinci olamamıştır? Bunun vebâli ise uçak fabrikalarımızı Atatürk’ün vefatından sonra kapatanlardadır.

SONUÇLAR:

1- Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetleri gerçektir. Bu vasiyetleri gerçekleştirmek için “özel bir birim” canla başla çalışmaktadır.

2- Kamuoyunda tartışılan vasiyetlerin gerçekle ilgisi yoktur. Atatürk çok büyük bir plan çizmiş, Türkiye Cumhuriyeti’ni, Büyük Türkiye idealine ve dünya hakimiyetine götürecek programları kriptolamıştır. Bugün onlardan sadece birini açtık.

3-Atatürkçü geçinen çevrelerle, Atatürk karşıtlığı yapan çevreler, Atatürk’ün şahsi ve beşeri yönlerini ele alıyorlar. Atatürk’ün üstlendiği misyonu anlamıyorlar…

4-Atatürk ve Abdülhamid Han arasındaki ilişkiler çok büyük sırlar taşımaktadır. Günü geldiğinde o kriptolarda açılacaktır.

5-Gazi Paşa’nın, havacılara olan özel bir emrinden de bahsedelim: Gazi Paşa, havacılardan, bölgelerindeki arkeolojik değeri olan kalıntıların havadan çekilmiş fotoğraflarını, neden istemiştir?

6- Yukarıda demiştik ki, bir çok istihbaratçı subay, Hilali Ahmer’de görev almıştır. İşte o dönemdeki Hilali Ahmer makbuzlardan biri:

Resim

7- Nautilus, Jules Verne'in Denizler Altında Yirmi Bin Fersah adlı 1870 ve Esrarlı Ada adlı 1874 yılı romanlarında anlatılan, hayal ürünü bir denizaltıdır. Türk ANKA'sı 1922'lerde Türk dehasının bir ürünüdür. Ve artık hayal değildir!

8- Bu arada, "1922 yılında harf devrimi ilan edilmedi, ANKA'da nasıl Türkçe harfler kullanıldı" diyecek olanlara da, 1890’lı yıllara ait Türkçe harflerin kullanıldığını gösteren başka bir belge gösterelim.

Resim

Resim

Müzik belgesinin iç sayfalarındaki yazılar.

9- "İstikbal Göklerdedir" parolası bugün artık daha iyi anlaşılmaktadır.

10- 1900'lü yılların başında bu tip (Aerodinamik) çalışmalar yapan Türk dehaları İngilizlerce kaçırıldı ve bu olay devrin gazetelerinde yer aldı.

Devamı inşallah Sırdaş'ta…

30 Ağustos Zafer bayramını şimdiden tebrik ederiz. Milletimiz için hayırlı olsun.

Allah, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Türk Milletine zevâl vermesin…

İnşallah, “Büyük Türkiye’ye” adım adım…

Yazımızı, Gazi Paşa'nın çok derin manalar içeren iki sözü ile noktalayalım:

"Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"

"Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır
."

(*) Atatürk ve Havacılıkla ilgili daha ayrıntılı bilgi için:

http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=D ... rikNo=1020

Kriptoloji, şifre bilimidir. Çeşitli iletilerin, yazıların belli bir sisteme göre şifrelenmesi, bu mesajların güvenlikli bir ortamda alıcıya iletilmesi ve iletilmiş mesajın deşifresiyle uğraşır. http://tr.wikipedia.org/wiki/Kriptoloji

Oktan Keleş / On Altı Yıldız
http://www.antigazete.com/
31 Ağustos 2010 Salı 09:06
acaba şu yılların ilerideki tarih kitaplarındaki hali nasıl olur? iktidar atatürkçü kesimde olmazsa, muhtemelen ergenekon ve balyoz olduğu gibi yazılır... Peki yüz yıl önceki tarih doğru mudur? olduğu gibi midir? emperyalizme karşı olduğu ve birtakım çevreleri rahatsız ettiği için doğrudur. şimdi o yılları çarpıtmaya çalışan kesimlerin ortak bir noktada buluştuğunu görünce daha bir anlaşılıyor.
Kullanıcı küçük betizi
ozan35
Üye
Üye
 
İletiler: 71
Kayıt: Prş Ağu 20, 2009 17:40

Re: Atatürk’ün vasiyeti: ANKA-HERON projesi-"Atatürk’ün mesa

İletigönderen Ram » Cmt Eyl 18, 2010 19:02

Yazan Oktan Keleş ise, -hani şu Ciner Pavyon'a çıkıp Davudun Kılıcı, Musa'nın Sandığı, bilmem kimin bilmem neyi şu gizlerle doludur vs. diye daldan dala atlayarak türlü masallar anlatan, anlattıklarına kendince belli belirsiz kaynaklar sunan kimse- ben dikkate alıp okumam. Bu kimse, "Büyük Osmanlı" hayâlleri ile avunanlara bir avuntu, bir umuttur.

Bilgisizliğin para, çıkar, unvan, makam ve güç getirdiği bir dönemdeyiz. Cübbeliler, Marankiler ve benzerleri; zor günler...
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Re: Atatürk’ün vasiyeti: ANKA-HERON projesi-"Atatürk’ün mesa

İletigönderen ozan35 » Cmt Eyl 18, 2010 21:50

bana en son uçağın üstündeki yazıyı gördükten sonra biraz daha mantıklı gibi geldi ama, şu anka ekibinden işi bilen biri çıkıp bu ismin neden yazıldığını anlatsa işin rengi belli olur.
acaba şu yılların ilerideki tarih kitaplarındaki hali nasıl olur? iktidar atatürkçü kesimde olmazsa, muhtemelen ergenekon ve balyoz olduğu gibi yazılır... Peki yüz yıl önceki tarih doğru mudur? olduğu gibi midir? emperyalizme karşı olduğu ve birtakım çevreleri rahatsız ettiği için doğrudur. şimdi o yılları çarpıtmaya çalışan kesimlerin ortak bir noktada buluştuğunu görünce daha bir anlaşılıyor.
Kullanıcı küçük betizi
ozan35
Üye
Üye
 
İletiler: 71
Kayıt: Prş Ağu 20, 2009 17:40

Re: Atatürk’ün vasiyeti: ANKA-HERON projesi-"Atatürk’ün mesa

İletigönderen fesbasima » Pzr Eyl 19, 2010 2:24

Abdülhamid ile Gâzi'nin bir görüşmesi falan olmamıştır.İki doğru bir yanlış politikasıyla psikolojik harbe çeviriyorlar tarihi. Böyle böyle yaparak en sonunda ' Atatürk osmanlı derin devletinin emriyle kurtuluş savaşını gerçekleştirip cumhuriyet'i kurmuştur' a getiriyorlar olayı. Aman ha böyle oyunlara dikkat edelim !
Kullanıcı küçük betizi
fesbasima
Üye
Üye
 
İletiler: 10
Kayıt: Çrş Tem 28, 2010 23:27

Re: ANKA-HERON Aldatmacası

İletigönderen Türk-Kan » Pzr Eyl 26, 2010 13:22

Bu İşte Bir "ŞARLATANLIK" Var! Habertürk'ün Oktan KELEŞ'i Beni De Kandırdı!

Hatasız Kul Olmaz

Ünlü arabeskçimizin de dediği gibi "Hatasız kul olmaz!" İnsan olan mutlaka hata yapar. Önemli olan yapılan hataları fark ettikten sonra erdemli bir şekilde özür dileyebilmektir.

Ben, uzun yıllardır Atatürk ve yakın tarih üzerinde çalışmaktayım; ancak uzman olduğum bu konularda geçtiğimiz günlerde bir hata yaptım; daha doğrusu bir konuyu yeterince araştırmadan bir tv programında (Kanal B- Bekleme Odası) dile getirdim. Bu durumun nedeni, Atatürk hakkında ileri sürülen iddianın beni çok heyecanlandırması ve dahası bendeki bazı belgelerin bu iddiayı kısmen doğrulamasıydı. Ancak heyecanlanmakta acele ettiğimi çok geçmeden anladım ve Havacılık Tarihi konusunda çalışan akademisyen Bülent Yılmazer'in de uyarısıyla ortada bir ŞARLATANLIĞIN olduğunu gördüm...

Her zaman gerçeğin ortaya çıkmasından yana bir tarihçi/yazar olarak şimdi bu şarlatanlığı belgeleriyle sizlerle paylaşmak istiyorum...

Meseleyi en baştan alalım:

OKTAN KELEŞ VE SIRLAR ODASI

Son zamanlarda, "İsa'nın kefeni, Musa'nın kılcı, Davud'un asası" diye "gücü özgürlüğünde" Habertürk'te yayınlanan (ve bir kaç ay önce "ATATÜRK KONUŞULMASI İSTENMİYOR" denilerek benim program konuğu olamamın engellendiği) ÖTEKİ GÜNDEM adlı programda sıkça gördüğümüz OKTAN KELEŞ adlı bir araştırmacı var!

Oktan Keleş, Çinde'ki Piramitler konusundaki bazı iddialarıyla yine ilk kez "gücü özgürlüğünde" HABERTÜRK gazetesinde Türkiye'nin gündemine gelmişti.

Habertürk'ün neredeyse kadrolu "tarihi sırlar araştırmacısı" olan Oktan Keleş, yasak Çin Piramitlerine girerek piramitlerin içinde fotoğraf çektiğini iddia etmiş ve piramitlerin içinde çektiğini iddia ettiği bu fotoğrafları kamuoyuna sunmuştu!. Ancak Çin Piramitleri konusunda çalışan ve bu konuyu anlatan KÖKEN adlı bir kitaba sahip olan bir tarihçi olarak, Çin piramitlerinin içine girilmesinin neredeyse imkansız olduğunu bilmekteyim. Bu nedenle Sayın Keleş'in "piramitlerin içinde çektik" dediği fotoğprafların piramitlerin içinde değil, etrafındaki "mezar odalarında" çekilmiş olabileceğini düşünmekteyim... Ancak asıl mesele bu değil!

Asıl mesele OKTAN KELEŞ'in son zamanlarda ONALTI YILDIZ adlı internet sitesinde yayınladığı "ATATÜRK'ÜN ANKA HERON PROJESİ" adlı yazısıdır! (http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=188)

ANKA-HERON ALDATMACASI

Keleş, yazısında Türk Havacılık Tarihinden söz ederek Atatürk'le Abdülhamit arasında bir ilişki kurup, sözü Atatürk'ün 1922 yılındaki "Anka-Heron Projesine!" getirmiştir.Makalenin tamamı okunduğunda zorlama yorumlarla, II. Abdülhamit'le Atatürk arasında "sırlı" "gizli" bir ilişki kurulmaya çalışıldığı ve Atatürk'ün dehasının "mistik bir şekilde" açıklandığı görülecektir. Oktan Keleş, diğer yazılarında olduğu gibi burada da yeniden Büyük Osmanlı'ya gönderme yapmaya çalışmış ve bunu yaparken Abdülhamit'le Atatürk'ün benzer bir projeye kafa yorduklarını iddia ederek Osmanlı'dan Cumhuriyet'e uzanan bir sürekliliğin altını çizmek istemiştir. Bu tavır, ABD yapımı Yeni Osmanlı Projesi'ne meşruiyet kazandırmak için Atatürk'ü kullananların ortak tavrıdır. Yani, Keleş, Abdülhamit ve Atatürk'ü "ortak hedefte" birleştirerek saçma sapan "mistik" bağlantılarla Yeni Osmanlıcılığa meşruiyet kazandırmak istemiştir.

Keleş, yazısında Atatürk'ün 1922 yılında Anka Projesi diye bir "insansız hava aracı" HERON projesi geliştirdiğini ve bu projenin üzerine "kripto şifreleri" gizlediğini belirtmiş ve bugün TAI'nin Atatürk'ün mirasını yerine getirerek ANKA-HERON insansız hava aracını, üstelik Atatürk'ün "kripto şifreleriyle" ürettiğini iddia etmiştir!

Keleş bu iddiasına kanıt olarak da 1922'de bu projeinin resimlerinin Atatürk'ün imzasıyla bir "Kripto Mecmuada" yayınlandığını belirtmiştir.

Keleş'in iddilarına cevap vermeden önce (başlangıçta benim de buna inanmamı sağlayan) Atatürk'ün bilinmeyen bazı projelerinden söz etmek istiyorum:

ATATÜRK'ÜN ŞAŞIRTAN PROJELERİ

Yüzyılın yetiştirdiği en önemli dahilerden biri olan Atatürk,

    Dinde Öze Dönüş Projesi,

    Güneş Dİl Teorisi (Projesi),

    Türk Tarih Tezi (Projesi)

    İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi,

    Sosyal Fabrika Projesi (Nazilli Sümerbank)

    Yerli Malı Uçak Projesi
gibi birçok proje geliştirmiş, bilim insanlarını, mühendisleri bu projeler üzerinde çalışmaya yöneltmiş ve bu projelerden bazıları düşünceden uygulamaya geçirilmiştir.

İSTİKBAL GÖKLERDEDİR

Atatürk, dil ve tarih dışında özellikle havacılığa çok büyük bir önem vermiş, nitekim Atatürk döneminde Türk-Alman işbirliğiyle Türkiye'de uçak ve motor fabrikaları kurulmuş ve Türkiye kendi uçağını kendisi üreten sayılı ülkelerden biri haline gelmiştir. "İstikbal göklerdedir" diyen Atatürk'ün gelecek nesillerden en önemli isteklerinden biri "Havacılık ve Uzay" sanayi konularında Türkiye'yi ileri taşımalarıdır.

Bir zamanlar kendi uçağını kendi yapan Türkiye, Atatürk'ün ölümünden sonra, özellikle 1950 sonrasında, ABD istekleri doğrultusunda uçak üretmekten vazgeçerek uçak satın alan bir ülke haline getirilmiştir.

Bu gereçkleri ortaya koyduktan sonra gelelim Oktan Keleş'in "Anka-Heron" iddiasına:

OKTAN KELEŞ'İN ÇARPITMALARI

Keleş'in ONALTI YILDIZ adlı sitesinde "Atatürk 'ün Anka-Heron Projesi" adıyla kaleme aldığı yazısında 1922 yılında bir "kripto mecmuada" yayınlandığını ifade ederek sunduğu resimler "Resimli Kitab" adındaki Osmanlıca yayının, Haziran-Temmuz 1329 (1913) tarihli sayısında 73-76 sayfalar arasından alınmadır. (73ncü sayfanın aslı ekte sunulmuştur.)

Resimli Kitab yayınlandığı günlerin gözde genel kültür yayınlarından biridir, halkın satın almasına açık bir yayındır. Gizlilik dereceli, askere özel bir yayın değildir; nüshaları ortadan kaldırılmış da değildir, sahaflarda halen bulunabildiği gibi birçok kütüphanede de mevcuttur. Resimli Kitab'da yayınlanan resmin üzerinde, sonradan uydurulmuş saçma sapan işaretlerden (10, K, T, 001, ay-yıldız, vb.) hiçbiri yoktur. Bu işaretler, malesef, "gücü özgürlüğünde" Habertürk'ün sürekli konuğu Oktan Keleş tarafından kondurulmuştur.

Ne hikmetse; içeriği gizli veya şifrelenmiş olması gereken “kripto bir mecmuada” yayınlanan resimlerin altındaki Osmanlıca metinler gayet açık biçimde yazılmıştır. İçeriğinin gizli olması gereken kripto mecmuada, resim alt yazılarında fotoğrafı kimin çektiği bile adı açıkça yazılarak ifşa edilmiş! Zaten söz konusu fotoğraflar 1922 yılından çok daha önce ve halka açık olan Osmanlıca yayınlarda basılmış fotoğraflardır, hiçbir gizlilikleri yoktur.

Üzerinde “Anka” bağlantılı bazı işaretler olduğu söylenen resim daha önceden Osmanlıca "Şehbal" isimli derginin 15 Mayıs 1328 (28 Mayıs 1912) tarihli sayısında da yayınlanmıştır. Şehbal dergisinde yayınlanan resim ek’te sunulmuştur. Altında özetle; “Bundan kırk sene sonraki semavat (gökler)” yazılıdır.

Orijinal hali yabancı bir dergiden alınarak Şehbal dergisinde yayınlanan resmin üzerinde de, sonradan uydurulmuş saçma sapan işaretlerden (10, K, T, 001, ay-yıldız, vb.) hiçbiri yoktur. Havada asılı duran balonlar (orijinal resimde 4 tane vardır), 40 yıl sonra hava araçlarına yol gösterecek işaret sistemi olarak resmi çizen yabancı ressamın hayal gücünün ürünüdür. Orijinal resimde balon üzerinde “4.2.32.AL” yazmaktadır. Bu resmi "8220;Heron-Anka” palavrasına bağlamak isteyen Sayın Keleş, “4” rakamından sonraki “nokta”yı görmezden gelmiş ve konuyu 42nci Alay'a bağlamak için resmen belgeyi çarpıtmıştır.

Tabii ki; orijinal resim üzerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün imzası da yoktur.

Evet, Mustafa Kemal Atatürk, havacalık çalışmalarına önem verilmesi, Türkiye'nin kendi uçağını kendi yapması için gerçekten de bir vasiyette bulunmuştur ve bu vasiyetini takip etmek için de gerçekten "Kemal" adının baş harfi olan "K" yazmıştır; ama o "K", Oktan Keleş'in uydurduğu gibi "Kripto Mecmuadaki" o resmin üzerinde değil bir defter sayfasının üzerindedir.

İşte Atatürk'ün o vasiyeti:

ŞİMDİLİK BİR (K) HARFİ YETERLİDİR

"Atatürk havacılığın her dalı ile yakından ilgileniyordu; çalışma ve aşamaları yerinde izlemekteydi. Devlet Hava Yolları’nın 1953-1954 yıllarında genel müdür olan, Afyon Milletvekili Bay Rıza Çerçel, !Atatürk ve Hava Yollarımız! adlı yazısında bir anısından söz eder: Atatürk, bir yaz gününde Devlet Hava Yolları Ankara Tayyare Meydanı’nı ziyarete gelmişti. Çevresi tepelerle çevrilmiş ıssız bir kır, bu kırın kuytu bir köşesinde, sanki kır bekçisi için yapılmış gibi mütevazi bir kulübe, kenarları vahşi otlar ve sazlarla sarmaş dolaş olmuş iki kambur pist, kömür cürufunun çamurları üzerine serpilmesi ile vücutlanmış bir uçuş yolu. işte o günkü hava alanının varı yoğu bu kadardı.

O’na, alan binası önünde hasır bir koltuk getirmiş; etrafını çevrelemiş; yakın bir gelecekte yapılacak işleri, alınacak uçakları, kurulacak tesisleri uzun uzun anlatmıştık. Atatürk sadece dinliyordu. Bu dinleyişte tunçtan bir heykel sabrı vardı. Nihayet bu mutlu ziyaretin değerli anısını sonsuzlaştırmak için kendisinden bir imzasını rica etmiştik. Uzatılan defteri ve kalemi aldı. Düşünüyordu. Gözleri karşıki ıssız tepelerle, bunların çevrelediği alan boşluğunda bir şeyler arıyor gibiydi, isteksiz bir edâ ile başını önüne eğdi. Elindeki kalemin, kâğıt üzerine mıhlanmış gibi bir hali vardı. Nihayet kalem işler gibi oldu ve kâğıt üzerinde Kemal’in baş harfi olan tek bir K harfi belirdi. Fakat hepsi bu kadardı. Büyük insan atacağı Kemal Atatürk imzasının baş harfi olan K harfini yazdıktan sonra defteri ve kalemi geri verirken: “—Şimdilik bir K harfi yeterlidir. Bana vaad ettiğiniz işler yapılıp bitirildikten sonra imzamın geri kalan kısmını tamamlarım” demişlerdi.

(http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=1020)

Atatürk, çağını aşmış bir dehadır. Onun yaptıkları ve yapmaya çalıştıkları objektif bir şekilde ortaya konulduğunda onun karşısında saygıyla eğilmeyecek tek bir Allah'ın kulu bile yoktur. Ancak Atatürk'ün "dehasını" göstermek için onu "abartmaya", "çarpıtmaya" da gerek yoktur... Hele kişisel veya siyasal amaçlar için Atatürk'ü kullanmak, en az dini kullanmak kadar iğrenç bir davranıştır.

"Gücü Özgürlüğünde" Habertürrk'ün, asırlık çınar usta gazeteci Bekir Coşkun'un muhalif yazılarına tahammül edemezken, türlü şarlatanlıklarla kamuoyunu yanıltan Oktan Keleş'e kapılarını ardına kadar açması da çok düşündürücüdür!

Oktan Keleş'in bu uydurmasını, yeterince araştırmadan bir tv programında gündeme getirdiğim için tekrar özür diliyor, bu konuda beni uyaran Doç Dr. Bülent Yılmazer'e teşekkür ediyor, gerçeğin yolundan asla ayrılmayacağım konusunda tüm okuyucularıma söz veriyorum...

SAMİMİ BİR ÖZELEŞTİRİ YAPARAK GERÇEKLERİ KAMUOYUYLA PAYLAŞMAMA RAĞMEN TAPINMA DÜRTÜSÜ İÇİNDEKİ BİRİLERİ BANA ALÇAKA İFTİRALARLA SALDIRARAK BU ŞARLATANLIĞI YAPANLARI SAVUNMAKTADIRLAR. BU AHLAKSIZ İFTİRACILARA TAVSİYEM, BİRAZ BEYİNLERİNİ VE VİCDANLARINI KULLANMALARIDIR.

(Lütfen aşağıdaki orijinal resimlerle Oktan Keleş'in tahrif ettiği resimleri karşılaştırınız)

Resim
Şehbal dergisindeki Orjinal resim

Resim
OKTAN KELEŞ'İN üzerinde oynadığı, işaretler koyduğu resim.

Resim
OKTAN KELEŞ'in tahrif ettiği resim.

Resim
Resimli Kitab, s.73, orjinal resim

Resim
Oktan Keleş'in çarpıtmaları Sabah Gazetesi Ankara ekinde

Resim
İşte OKTAN KELEŞ (Eski Enerji Bakanı Hilmi Güler'le birlikte) sağdaki sakallı...



Sinan MEYDAN / 23 Eylül 2010, sinanmeydancom.tr.gg
Sinanmeydan75@mynet.com

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56


Şu dizine dön: Mustafa Kemâl ATATÜRK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x