
Apo hücre hapsi mi aldı?
Aponun iki kere hücre cezası aldığını biliyor muydunuz?
Açıkçası biz bilmiyorduk, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin açıklamalarından öğrendik...
Peki Aponun ayda bir koğuşunun arandığını? Son aramada ise arama yapmak isteyenlere direndiğini, ama bu direnişine karşın aramanın yapıldığını... Aponun da avukatlarına Bana işkence yapılıyor diye şikayette bulunduğunu?
Bunları da Şahinden öğreniyoruz...
Ve şaşırıyoruz...
Şimdi, yukarıdaki cümlelerde Aponun isminin üzerini karalayın. Herhangi bir hükümlüyü koyun. Ne kadar doğal geliyor değil mi? Sıradan bir adi suçlu sanki...
Türk milletini nasıl da alıştırıyorlar...
Aponun sıradan bir hükümlü olduğunu kabul ettirirseniz, pek çok diğer hükümlü gibi affa da uğrayabileceğini de kabul ettirirsiniz.
Affa uğrayabilen bir hükümlü, sıradan bir insan gibi tüm vatandaşlık haklarını da kullanabilir.
Örneğin, siyasi bir partiye üye olabilir.
Sonra o partinin yönetimine gelebilir.
O partiyle birlikte seçime girebilir.
Seçimde milletvekili seçilebilir.
Bakanlar Kuruluna girebilir. Hatta Başbakan bile olabilir.
Kısacası, bugün sıradan bir hükümlü olduğu kabullenilen bir Apo, yarın niye Cumhurbaşkanı olmasın ki?
Abarttığımız söyleyecek kimileri ama, süreç onu gösteriyor.
Biraz daha inceleyelim.
Apo sıradan, herhangi bir hükümlü değildir
Bilindiği gibi İmralı özel bir hapishane. Aponun tek başına cezasını çektiği, özel güvenlikli bir hapishane. AKP iktidarı, şimdilerde İmralının kapsamını genişletmekle meşgul... Şahinin açıklaması şöyle:
Yasaya göre Öcalanın tek kişilik odada kalması gerekiyor. Adaya görevliler için bir yer yapılıyor. Projeye, birkaç hükümlü için de küçük bir yer eklenmiş. Buraya hükümlü gidip gitmeyeceği belli değil.
Ama merak etmeyin diyor Mehmet Ali Şahin. Oraya başka hükümlü göndersek bile Apoyla aynı odada kalamaz diyor. Nasıl yani demeyin. Çünkü Aponun kaldığı hapishane aslında bir F tipi hapishaneymiş!
İşte Türk Milletinin vicdanının köreltildiği nokta bu...
Apo, Adalet Bakanının gözünde herhangi bir hükümlü... Hücre hapsi alabilen, başka herhangi bir hükümlü gibi üzeri aranan, hapishanesi Adalet Bakanlığı normlarında olan herhangi bir hükümlü.
Ama Apo Türk Milletinin gözünde herhangi bir hükümlü değildir.
Bebek katilidir o. Teröristbaşıdır. Terör örgütünün elebaşısıdır. Yani Türk Milleti zaten her tür aşağılayıcı sıfatı Apoya yakıştırmaktadır.
Apoya Sayın Öcalan denmesi bu yüzden kabul edilemez. Herhangi bir insana hitap ettiğiniz gibi hitap edemezsiniz ona! Saygın değildir!
Çünkü Apo, Türk tarihinin en kanlı terör örgütünün başındadır. Ona göre davranmak gerekir.
İsyanın elebaşısı yakalanınca idam edilir
Ancak mesele aslında 10 yıl öncesine dayanıyor. 1998de, Ecevit liderliğindeki hükümet döneminde, Apo ABD tarafından Türkiyeye hediye edildi. Ancak ABDnin tek bir şartı vardı: Öldürülmeyecek. Ve Türkiye elleri kolları bağı bu şartı yerine getirdi.
Bu anlamda Apo, tarihte belki de bir ilktir. Bir ayaklanma varsa ve o ayaklanmayı bastırırsanız, ya da liderini yakalarsanız, yapacak tek bir şey vardır: Liderini ortadan kaldırırsınız! Şeyh Sait ayaklanmasında böyle yapıldı. Dersim isyanında Seyit Rızaya da aynı şekilde muamele yapıldı. Menemen ayaklanmasının lideri Derviş Mehmete de... Hatta Atatürk döneminde gerçekleşen irili ufaklı bütün Kürt ayaklanmalarında aynı kararlılık gösterildi. Yalnızca liderler değil, liderin yakın adamları da idam edildi.
Bunun nedeni basittir. Bir ayaklanmanın liderini ortadan kaldırmazsanız, o ayaklanmayı tam anlamıyla bastırmış sayılmazsınız.
Apo idam edilemedi.
Ve bu Türk Milletinin vicdanında derin yaralar açtı.
Aponun herkesin gözünden uzak İmralıya götürülmesi, cezasını tek başına çekmesi biraz da bundandır. İktidarlar Türk Milletinin o vicdan yarasıyla yüzleşmekten her zaman korktular. Herhangi bir af tartışması çıksa, Adalet Bakanları Apo kapsam dışında kalacak açıklaması yapmak zorunda kaldı. Aponun aldığı Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının her zaman her tür affın kapsamı dışında kalacağı sözleri verildi durdu. Çünkü Türk Milletinin gözünde Apo hiçbir zaman herhangi bir hükümlü gibi olmadı.
Apoyu teslim eden ABD, Türkiyeyi teslim aldı
Aponun idam edilmemesinin çok daha önemli sonuçları vardır. 1995-97 yılları arasında, PKK büyük darbeler almıştı. Bunun en önemli nedeni, Türk Ordusunun Kuzey Irakta gerçekleştirdiği sınır ötesi harekâtlardır. Unutulmuş olabilir, hatırlatalım. O dönemki harekâtlar ABDnin izniyle gerçekleşmezdi. ABD istihbaratına da muhtaç değildik. Saddamla yapılan anlaşmalar sayesinde, Türk Ordusu istediği zaman istediği sayıda askerle sıcak takip yapabilir, PKKnın Kuzey Iraktaki kamplarını yerle bir edebilirdi.
Aponun ABD tarafından teslimi tüm bu süreci tersine çevirdi. Tabii bunun bir diyet borcu da vardı. Apoyu teslim alan Türkiye, Kuzey Iraktan çekilmiş oldu. ABDnin PKKya desteğinden rahatsız olan Türk Ordusu ve Türk Milleti, ABD dostluğu konusunda yine ikna edilmiş oldu. Ve tüm bu süreç, Kürt devletinin fiilen oluşturulması konusunda önemli bir adımdı.
Anlaşılan o dönem artık sona erdi. Apoyu bize teslim eden ABD, onu artık geri istiyor. Çünkü ABD, Türkiyenin artık kontrolünden çıkmayacağını görmüş durumda. Çünkü, 10 yılda çok şey değişti:
- Kürt devleti artık fiili bir durum.
- Türkiye, Kürt devletinin Barzani gibi liderlerini kabullenmiş.
- PKK terörü askeri açıdan çok güçlenmiş. Karakollarımıza gündüz gözüyle yüzlerce teröristlik gruplarla saldırabiliyor.
- PKK Güneydoğudaki hemen hemen bütün belediyelere hâkim.
- Kürtçülük oldukça meşrulaşmış ve yasallaşmış.
Apo masaya mı oturacak?
Kısacası teslim alınan Türkiye, ABD (ve AB) kendisinden ne istediyse yapmış durumda. Öyleyse Türkiyeyi teslim almak için teslim edilmiş Apoya ihtiyacı kalmadı ABDnin. Planın yeni aşamaları devreye sokulabilir... Ve Apoya yeni görevler verilebilir.
Nedir o yeni aşama?
Bu aşamayı Şahinin son açıklamasından çıkarabiliriz. Adalet Bakanı, Aponun yanına hükümlülerin konacağını, ancak Aponun onlarla sık sık görüşemeyeceğini söylüyor. Ancak iyi hali söz konusu olursa görüşebilecekmiş. Peki nedir iyi hal? Bunu da açıklıyor:
Ama durumunu düzeltir bu işleri bırakın, bomba ile kavga ile olmaz derse, görüş değiştirirse belki savcılar bu yeni durum karşısında yeni bir değerlendirme yapar. Yoksa şu an başka hükümlülerle sohbet hakkı görünmüyor.
Görüyor musunuz?.. Türkiyenin Adalet Bakanı, Apo silah bırakın derse, durumunu değerlendiririz diyor. Yıllardır bağır bağır bağırdığımız mesele yani: AKP, Apoyla masaya oturacak.
Yazımızın başındaki senaryo buna işaret. Sıradan bir hükümlü haline getirilen Apo, masada karşı tarafta oturacak. PKK silah bırakacak. Türk Milletini ikna etmek için belki ABD PKKnın birkaç önemli ismini daha teslim edecek. Böylece İmralıdaki yeni koğuşlar boş kalmayacak!
PKKnın silah bırakmasıyla geniş kapsamlı bir af çıkarılacak. Teslim olan PKKlıların tümü süreç içerisinde serbest bırakılacak ve yasal ve silaha bulaşmayan Kürtçü harekete katılmaları sağlanacak.
Tabii bu durumdan Apo da yararlanacak. Hapisten çıkan Apo bir Mandelaya dönüştürülecek. Türkiyenin Obaması olacak. Ve Obamayla kol kola Talabanisi, Barzanisi, Aposu Kürt devletini ilan edecekler...
Olmaz olmaz demeyin. AKP iktidarı neredeyse PKKlıların kontrolüne girmiş durumda. Örnekleriyle inceleyelim.
AKP, DTPlilere hesap veriyor
Örneğin, Şahinin açıklamaları, DTPli Aysel Tuğlukun Mecliste verdiği soru önergesine birer yanıt aslında. Bakın neler demiş Tuğluk:
Son üç haftadır doğu ve güneydoğu bölgesinin birçok ilinde neredeyse toplumsal infiale yol açan, bir çok kişinin tutuklanmasına, yaralanmasına ve bir vatandaşımızın ölümüne yol açan Abdullah Öcalana fiziksel şiddet uygulandığı ve hakaretlere maruz kaldığı iddiaları araştırılmış mıdır?
Gördünüz mü, Şahin aslında Tuğlukun endişelerine yanıt veriyor ve Apoya şiddet uygulanmadığını söylüyor. Ancak Tuğluk, daha da ileri gidiyor ve Aponun neden sıradan bir hükümlü gibi haklara sahip olmadığını soruyor:
Her tutuklu ve hükümlünün sahip olduğu ve yasalarda belirtilen haklara Abdullah Öcalan neden sahip değildir? Yasalarla verilmiş olan haklardan men edilmiş olması siyasi, keyfi ve (söz konusu kişi Abdullah Öcalan olmasından dolayı) cezalandırıcı bir tavır değil midir? Söz konusu tavır ve tecridin hukuk devletiyle bağdaşır bir yanı var mıdır? Ulusal ve uluslararası hukuka aykırı bir şekilde uygulanan ağır tecrit ve giderek arttırılan baskının (kamuoyunca pek inandırıcı bulunmayan güvenlik dışında) hukuki gerekçesi ve dayanağı nedir? Fiziki şiddet ve hakaret iddiasını araştırmak üzere TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonundan bir heyetin İmralıya gönderilmesi için hükümetinizin bir hazırlığı, talimatı ya da girişimi var mıdır?
Apoya ev hapsi!
Gördünüz mü? İmralı meselesi aslında nereden çıkmış. Tuğlukun soru önergesi 11 Kasımda verilmiş. O günlerde, Tuğlukun da ifade ettiği gibi bazı illerde terör olayları artarak devam ediyor. Hükümet binaları taşlanıyor, PKKlılarla güvenlik güçleri arasında sokak çatışmaları yaşanıyor. TBMM İnsan Hakları Komisyonu da alelacele İmralıya gitme kararı alıyor. Yani devlet bir ayaklanmayı bastıramıyor ve ayaklanmacıların isteğini yerine getirme kararı alıyor!
Ancak Komisyon gitmekten vazgeçiyor. Akılları başlarına geldi sanmayın. Gitmemeye Aponun açıklamaları üzerine karar vermişler! Komisyonun sözcüsü AKP Diyarbakır Milletvekili Abdurahman Kurt şöyle diyor:
Her seçim arafesinde, her kritik dönemde İmralı ile ilgili iddialar spekülasyonlar ortaya atılıyor. Komisyon olarak bu iddialar üzerine durumu tespit etmek için oraya gitmeyi tartıştık ve gitmeye karar verdik. O süreçte de Adalet Bakanının konu ile ilgili açıklaması ve Abdullah Öcalanın avukatlarına söylediği, Abartıyorlar sözlerinden sonra gitmekten vazgeçtik. Oraya gitmenin yararlı olacağını düşündüğümüz için gitmek istiyorduk. Çünkü Avrupadan bazı heyetler ve geçmişte önemli mevkilerde bulunan bazı kişilerin İmralıya gittiğini ve Öcalanla görüştüğünü sonradan öğrendik. Onlar gidiyorsa biz niye gitmeyelim.
Yani, Apo Abartıyorlar demiş, onlar da vazgeçmiş!
Ancak dahası da var:
Tuğlukun şu soru önergesine geri dönelim:
İmralı sistemiyle kendi hukukunu ve yasalarını uygulamamak kadar kişiye özel hukuk uygulamasıyla ciddiyeti ve saygınlığını tartışmalı hale getiren bir devlet olmaktan çıkıp; hukuk, adalet ve demokrasiyle yönetilen saygın bir devlet olmak ve toplumsal barışa katkı sunmak adına hükümetinizin ve size bağlı olan Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezinin bu konuda (cezaevi koşullarıyla ilgili) iyileştirici bir planlaması var mıdır? Aydın ve yazarların Kürt sorununa çözümüne hizmet edeceği anlayışıyla Abdullah Öcalan için önerdiği ev hapsi konusunda hükümetinizin bir çalışması var mıdır?
Görüyor musunuz? Şimdi bir de ev hapsi istiyorlar...
Burada bir noktaya dikkatinizi çekmek isteriz: İmralıdaki yeni düzenlemenin tam da bu soru önergesine denk getirilmesi tesadüf mü sizce?
Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü de açılacakmış!
Bu şüphesiz bir süreç... Ancak sürecin Türkiyeyi nereye sürüklediğini birkaç örnekle açıklayalım.
Tarih 24 Kasım. Öğretmenler Günü.
Ve DTPli Siirt Milletvekili Osman Özçelik gelecekte ihtiyaç duyulacak bir öğretmen kadrosu için şimdiden gerekli bölümlerinin açılmasını istiyor: Kürt Dili ve Edebiyatı...
Neymiş efendim, Kürtçe eğitim almak isteyenler Kürtçe öğretme konusunda eğitim almış öğretmen bulamayacakmış. O yüzden Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleri açılmalıymış!
Tabii, adam haklı! Böyle giderse 3-5 yıl içinde Kürtçe ilköğretim okullarında seçmeli ders olarak okutulmaya başlanacak. O zaman da Kürtçe öğretecek kadrolu öğretmene ihtiyaç olacak. Bölümleri şimdiden açmak en doğrusu
Yalnızca öğretmen olarak değil, devletin Kürtçe bilen memurlara da ihtiyaç duyacağını söylüyor Özçelik:
TRTnin akademik düzeyde Kürtçe bilen eleman sıkıntısı çektiği malumdur. Kuzey Irak Kürt Federe Bölgesi yöneticileriyle iyi komşuluk, dostluk ve ticaret ilişkilerinin gelişmekte olduğu görülmektedir.
Hey Allahım! Ne günlere geldik! Yani Kürt devletini tanıyacağız, bir de onlarla Kürtçe iletişim kurabilmek için Kürtçe bilen memur yetiştireceğiz!
Peki bu yasa teklifi kabul görür mü dersiniz? Sanmıyoruz, ancak tartışmaya açılan bu konunun çok kısa bir süre içinde bu sefer de AKP tarafından gündeme getirileceğinden emin olabilirsiniz. Olmaz olmaz demeyin. Birgün gazetesinin sevinç içinde haberi verirken kullandığı manşet gibi: Neden olmasın!
ABDnin tehdidi: Elimizde rehinsiniz
Peki ne oldu da süreç bu derece hızlandı?..
Bunun yanıtını da tanınmış bir CIA yöneticisinin açıklamalarında bulabiliriz. Türkiye Kürt sorununu çözerse lider ülke olur demiş Graham Fuller. Kürt sorununun diyalogla çözülmesi gerektiğini söylemiş. Böylece Türkiye söz hakkını eline geçirecekmiş ve bölgede söz sahibi olacakmış.
Yani iki çağrı yapıyor Fuller:
- PKKyla masaya otur.
- Kürt devletinin hamisi ol
Ve tehdit de ediyor Türkiyeyi: Türkiye Kürt sorunu tarafından rehin alınmış durumda...
Gördünüz mü... Adamlar elimizdesiniz diyorlar... Ve PKKyla masaya oturmadan, Kürt devletini tanımadan olmaz diyorlar.
Değişen ne oldu peki? Şüphesiz Obamanın Başkanlığının başlamasının bunda bir payı var. Obama ile birlikte Ortadoğuda bir Kürt devletinin resmen ilan edilmesi süreci hızlanacaktır. Amerikanın ezileni rollerindeki Obama, kendisi gibi başka bir sözde ezilen olarak Kürtleri iktidar ve devlet sahibi yapacaktır. Irakta bunu yaptılar ve Talabani Cumhurbaşkanı oldu. İranda da muhtemel bir operasyonla yapılacak...
Ya Türkiye? AKP, ABDnin diyalog direktifine uymaya dünden hazır.
Gülün yeni diyalog çağrısı
Tayyipin açıklamaları ortada. İmralı konusunda Şahini destekleyen ve yeni düzenlemelerin olacağını belirten açıklamalar yaptı.
Ya Gül? Hani Cumhurbaşkanlığı döneminin ilk (ve tek) yurt gezisini Güneydoğuya yapıp Kürtleri kucaklayan Gül...
Onun da Kürt sorunuyla ilgili yeni açıklamaları oldu. Taraf gazetesinin haberine göre, Hakkariden gelen bir Ticaret ve Sanayi Odaları heyetine Gül şöyle demiş:
Kürt sorunu diyalogla çözülecektir. Burada söylemeyeceğim şeyler de düşünüyorum. Sizin de var biliyorum, bu süreç işi. Çözüm için herksi elinden gelen çabayı göstermesi gerekir, diyalog ve iyi niyet gerekir.
Tabii Cumhurbaşkanlığı haberi hemen yalanladı. Ancak diyalog, çözüm ve iyi niyet AKPnin de Gülün de yıllardır kullandığı jargona çok uygun...
Ne dersiniz, İmralıya birkaç yeni hükümlünün gönderilmesi AKPnin bir iyi niyet gösterisi sayılabilir mi?
Ve bu iyi niyet gösterisi nereye kadar uzanacak dersiniz?
Apoya arkadaş arıyorsanız İmralıya Tayyipi koyun!
Unutmadan, AKPlilere bir önerimiz var. Madem Aponun yalnız kalmaması için bu kadar uğraşıyorlar, İmralıda bir yer de Tayyip için açsınlar. Ne de olsa iyi arkadaş sayılırlar.
Teröristbaşına Sayın diyen Tayyip değil miydi?
Ve Başbakanın kullandığı kavramlar bana aittir. diyen Apo değil miydi?
İmralıda baş başa Türkiyelilik üzerine tartışmak için bolca vakitleri olacaktır...
Özgür ERDEM, 01.12.2008

2002de idam cezasının kalkması için ayaklara kalkıp heyecanla
el kaldıran milletvekilleri... Bakmayın Devlet Bahçelinin bugün
İmralıdaki caniyi affetmek istiyorlar diye hava atmasına. El
kaldıranların arasında MHPliler de var. Zaten MHP, idam cezası
kaldırılırken hükümetteydi.

Aponun ailesi, idam cezası kaldırıldıktan sonra kurban kesmişti.
Sanırız bugün affın yaklaştığını görüp daha da mutludurlar.