Apo'ya arkadaş arıyorsanız İmralı'ya Tayyip'i koyun

Apo'ya arkadaş arıyorsanız İmralı'ya Tayyip'i koyun

İletigönderen Türk-Kan » Prş Ara 04, 2008 13:54

Apo’ya arkadaş arıyorsanız İmralı’ya Tayyip’i koyun

Apo hücre hapsi mi aldı?

Apo’nun iki kere hücre cezası aldığını biliyor muydunuz?

Açıkçası biz bilmiyorduk, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in açıklamalarından öğrendik...

Peki Apo’nun ayda bir koğuşunun arandığını? Son aramada ise arama yapmak isteyenlere direndiğini, ama bu direnişine karşın aramanın yapıldığını... Apo’nun da avukatlarına “Bana işkence yapılıyor” diye şikayette bulunduğunu?

Bunları da Şahin’den öğreniyoruz...

Ve şaşırıyoruz...

Şimdi, yukarıdaki cümlelerde Apo’nun isminin üzerini karalayın. Herhangi bir hükümlüyü koyun. Ne kadar doğal geliyor değil mi? Sıradan bir “adi suçlu” sanki...

Türk milletini nasıl da alıştırıyorlar...

Apo’nun sıradan bir hükümlü olduğunu kabul ettirirseniz, pek çok diğer hükümlü gibi affa da uğrayabileceğini de kabul ettirirsiniz.

Affa uğrayabilen bir hükümlü, sıradan bir insan gibi tüm vatandaşlık haklarını da kullanabilir.
Örneğin, siyasi bir partiye üye olabilir.

Sonra o partinin yönetimine gelebilir.

O partiyle birlikte seçime girebilir.

Seçimde milletvekili seçilebilir.

Bakanlar Kurulu’na girebilir. Hatta Başbakan bile olabilir.

Kısacası, bugün sıradan bir hükümlü olduğu kabullenilen bir Apo, yarın niye Cumhurbaşkanı olmasın ki?


Abarttığımız söyleyecek kimileri ama, süreç onu gösteriyor.

Biraz daha inceleyelim.

Apo sıradan, herhangi bir hükümlü değildir

Bilindiği gibi İmralı özel bir hapishane. Apo’nun tek başına cezasını çektiği, özel güvenlikli bir hapishane. AKP iktidarı, şimdilerde İmralı’nın kapsamını genişletmekle meşgul... Şahin’in açıklaması şöyle:

“Yasaya göre Öcalan’ın tek kişilik odada kalması gerekiyor. Adaya görevliler için bir yer yapılıyor. Projeye, birkaç hükümlü için de küçük bir yer eklenmiş. Buraya hükümlü gidip gitmeyeceği belli değil.”

Ama merak etmeyin diyor Mehmet Ali Şahin. Oraya başka hükümlü göndersek bile Apo’yla aynı odada kalamaz diyor. Nasıl yani demeyin. Çünkü Apo’nun kaldığı hapishane aslında bir F tipi hapishaneymiş!

İşte Türk Milletinin vicdanının köreltildiği nokta bu...

Apo, Adalet Bakanı’nın gözünde herhangi bir hükümlü... Hücre hapsi alabilen, başka herhangi bir hükümlü gibi üzeri aranan, hapishanesi Adalet Bakanlığı normlarında olan herhangi bir hükümlü.

Ama Apo Türk Milletinin gözünde herhangi bir hükümlü değildir.

Bebek katilidir o. Teröristbaşıdır. Terör örgütünün elebaşısıdır. Yani Türk Milleti zaten her tür “aşağılayıcı” sıfatı Apo’ya yakıştırmaktadır.

Apo’ya “Sayın Öcalan” denmesi bu yüzden kabul edilemez. Herhangi bir insana hitap ettiğiniz gibi hitap edemezsiniz ona! Saygın değildir!

Çünkü Apo, Türk tarihinin en kanlı terör örgütünün başındadır. Ona göre davranmak gerekir.

İsyanın elebaşısı yakalanınca idam edilir

Ancak mesele aslında 10 yıl öncesine dayanıyor. 1998’de, Ecevit liderliğindeki hükümet döneminde, Apo ABD tarafından Türkiye’ye hediye edildi. Ancak ABD’nin tek bir şartı vardı: Öldürülmeyecek. Ve Türkiye elleri kolları bağı bu şartı yerine getirdi.

Bu anlamda Apo, tarihte belki de bir ilktir. Bir ayaklanma varsa ve o ayaklanmayı bastırırsanız, ya da liderini yakalarsanız, yapacak tek bir şey vardır: Liderini ortadan kaldırırsınız! Şeyh Sait ayaklanmasında böyle yapıldı. Dersim isyanında Seyit Rıza’ya da aynı şekilde muamele yapıldı. Menemen ayaklanmasının lideri Derviş Mehmet’e de... Hatta Atatürk döneminde gerçekleşen irili ufaklı bütün Kürt ayaklanmalarında aynı kararlılık gösterildi. Yalnızca liderler değil, liderin yakın adamları da idam edildi.

Bunun nedeni basittir. Bir ayaklanmanın liderini ortadan kaldırmazsanız, o ayaklanmayı tam anlamıyla bastırmış sayılmazsınız.

Apo idam edilemedi.

Ve bu Türk Milletinin vicdanında derin yaralar açtı.

Apo’nun herkesin gözünden uzak İmralı’ya götürülmesi, cezasını tek başına çekmesi biraz da bundandır. İktidarlar Türk Milletinin o vicdan yarasıyla yüzleşmekten her zaman korktular. Herhangi bir af tartışması çıksa, Adalet Bakanları “Apo kapsam dışında kalacak” açıklaması yapmak zorunda kaldı. Apo’nun aldığı “Ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasının her zaman her tür affın kapsamı dışında kalacağı sözleri verildi durdu. Çünkü Türk Milletinin gözünde Apo hiçbir zaman “herhangi bir hükümlü” gibi olmadı.

Apo’yu teslim eden ABD, Türkiye’yi teslim aldı

Apo’nun idam edilmemesinin çok daha önemli sonuçları vardır. 1995-97 yılları arasında, PKK büyük darbeler almıştı. Bunun en önemli nedeni, Türk Ordusu’nun Kuzey Irak’ta gerçekleştirdiği sınır ötesi harekâtlardır. Unutulmuş olabilir, hatırlatalım. O dönemki harekâtlar ABD’nin izniyle gerçekleşmezdi. ABD istihbaratına da muhtaç değildik. Saddam’la yapılan anlaşmalar sayesinde, Türk Ordusu istediği zaman istediği sayıda askerle “sıcak takip” yapabilir, PKK’nın Kuzey Irak’taki kamplarını yerle bir edebilirdi.

Apo’nun ABD tarafından teslimi tüm bu süreci tersine çevirdi. Tabii bunun bir diyet borcu da vardı. Apo’yu teslim alan Türkiye, Kuzey Irak’tan çekilmiş oldu. ABD’nin PKK’ya desteğinden rahatsız olan Türk Ordusu ve Türk Milleti, ABD dostluğu konusunda yine ikna edilmiş oldu. Ve tüm bu süreç, Kürt devletinin fiilen oluşturulması konusunda önemli bir adımdı.

Anlaşılan o dönem artık sona erdi. Apo’yu bize teslim eden ABD, onu artık geri istiyor. Çünkü ABD, Türkiye’nin artık kontrolünden çıkmayacağını görmüş durumda. Çünkü, 10 yılda çok şey değişti:

- Kürt devleti artık fiili bir durum.

- Türkiye, Kürt devletinin Barzani gibi liderlerini kabullenmiş.

- PKK terörü askeri açıdan çok güçlenmiş. Karakollarımıza gündüz gözüyle yüzlerce teröristlik gruplarla saldırabiliyor.

- PKK Güneydoğu’daki hemen hemen bütün belediyelere hâkim.

- Kürtçülük oldukça meşrulaşmış ve yasallaşmış.

Apo masaya mı oturacak?

Kısacası teslim alınan Türkiye, ABD (ve AB) kendisinden ne istediyse yapmış durumda. Öyleyse “Türkiye’yi teslim almak için teslim edilmiş” Apo’ya ihtiyacı kalmadı ABD’nin. Planın yeni aşamaları devreye sokulabilir... Ve Apo’ya yeni görevler verilebilir.

Nedir o yeni aşama?

Bu aşamayı Şahin’in son açıklamasından çıkarabiliriz. Adalet Bakanı, Apo’nun yanına hükümlülerin konacağını, ancak Apo’nun onlarla sık sık görüşemeyeceğini söylüyor. Ancak iyi hali söz konusu olursa görüşebilecekmiş. Peki nedir “iyi hal”? Bunu da açıklıyor:

“Ama durumunu düzeltir ‘bu işleri bırakın, bomba ile kavga ile olmaz’ derse, görüş değiştirirse belki savcılar bu yeni durum karşısında yeni bir değerlendirme yapar. Yoksa şu an başka hükümlülerle sohbet hakkı görünmüyor.”

Görüyor musunuz?.. Türkiye’nin Adalet Bakanı, “Apo silah bırakın derse, durumunu değerlendiririz” diyor. Yıllardır bağır bağır bağırdığımız mesele yani: “AKP, Apo’yla masaya oturacak.”

Yazımızın başındaki senaryo buna işaret. Sıradan bir hükümlü haline getirilen Apo, “masa”da karşı tarafta oturacak. PKK silah bırakacak. Türk Milletini ikna etmek için belki ABD PKK’nın birkaç önemli ismini daha teslim edecek. Böylece İmralı’daki yeni koğuşlar boş kalmayacak!

PKK’nın silah bırakmasıyla geniş kapsamlı bir af çıkarılacak. Teslim olan PKK’lıların tümü süreç içerisinde serbest bırakılacak ve “yasal ve silaha bulaşmayan” Kürtçü harekete katılmaları sağlanacak.

Tabii bu durumdan Apo da yararlanacak. Hapisten çıkan Apo bir Mandela’ya dönüştürülecek. “Türkiye’nin Obama’sı” olacak. Ve Obama’yla kol kola Talabani’si, Barzani’si, Apo’su Kürt devletini ilan edecekler...

Olmaz olmaz demeyin. AKP iktidarı neredeyse PKK’lıların kontrolüne girmiş durumda. Örnekleriyle inceleyelim.

AKP, DTP’lilere hesap veriyor

Örneğin, Şahin’in açıklamaları, DTP’li Aysel Tuğluk’un Meclis’te verdiği soru önergesine birer yanıt aslında. Bakın neler demiş Tuğluk:

“Son üç haftadır doğu ve güneydoğu bölgesinin birçok il’inde neredeyse toplumsal infiale yol açan, bir çok kişinin tutuklanmasına, yaralanmasına ve bir vatandaşımızın ölümüne yol açan ‘Abdullah Öcalan’a fiziksel şiddet uygulandığı ve hakaretlere maruz kaldığı’ iddiaları araştırılmış mıdır?”

Gördünüz mü, Şahin aslında Tuğluk’un “endişe”lerine yanıt veriyor ve Apo’ya şiddet uygulanmadığını söylüyor. Ancak Tuğluk, daha da ileri gidiyor ve Apo’nun neden sıradan bir hükümlü gibi haklara sahip olmadığını soruyor:

“Her tutuklu ve hükümlünün sahip olduğu ve yasalarda belirtilen haklara Abdullah Öcalan neden sahip değildir? Yasalarla verilmiş olan haklardan men edilmiş olması siyasi, keyfi ve (söz konusu kişi Abdullah Öcalan olmasından dolayı) cezalandırıcı bir tavır değil midir? Söz konusu tavır ve tecridin hukuk devletiyle bağdaşır bir yanı var mıdır? Ulusal ve uluslararası hukuka aykırı bir şekilde uygulanan ağır tecrit ve giderek arttırılan baskının (kamuoyunca pek inandırıcı bulunmayan ‘güvenlik’ dışında) hukuki gerekçesi ve dayanağı nedir? Fiziki şiddet ve hakaret iddiasını araştırmak üzere TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’ndan bir heyetin İmralı’ya gönderilmesi için hükümetinizin bir hazırlığı, talimatı ya da girişimi var mıdır?”

Apo’ya ev hapsi!

Gördünüz mü? İmralı meselesi aslında nereden çıkmış. Tuğluk’un soru önergesi 11 Kasım’da verilmiş. O günlerde, Tuğluk’un da ifade ettiği gibi “bazı iller”de terör olayları artarak devam ediyor. Hükümet binaları taşlanıyor, PKK’lılarla güvenlik güçleri arasında sokak çatışmaları yaşanıyor. TBMM İnsan Hakları Komisyonu da alelacele İmralı’ya gitme kararı alıyor. Yani devlet bir ayaklanmayı bastıramıyor ve ayaklanmacıların isteğini yerine getirme kararı alıyor!

Ancak Komisyon gitmekten vazgeçiyor. “Akılları başlarına geldi” sanmayın. Gitmemeye Apo’nun açıklamaları üzerine karar vermişler! Komisyonun sözcüsü AKP Diyarbakır Milletvekili Abdurahman Kurt şöyle diyor:

“Her seçim arafesinde, her kritik dönemde İmralı ile ilgili iddialar spekülasyonlar ortaya atılıyor. Komisyon olarak bu iddialar üzerine durumu tespit etmek için oraya gitmeyi tartıştık ve gitmeye karar verdik. O süreçte de Adalet Bakanı’nın konu ile ilgili açıklaması ve Abdullah Öcalan’ın avukatlarına söylediği, ‘Abartıyorlar’ sözlerinden sonra gitmekten vazgeçtik. Oraya gitmenin yararlı olacağını düşündüğümüz için gitmek istiyorduk. Çünkü Avrupa’dan bazı heyetler ve geçmişte önemli mevkilerde bulunan bazı kişilerin İmralı’ya gittiğini ve Öcalan’la görüştüğünü sonradan öğrendik. Onlar gidiyorsa biz niye gitmeyelim.”

Yani, Apo “Abartıyorlar” demiş, onlar da vazgeçmiş!

Ancak dahası da var:

Tuğluk’un şu soru önergesine geri dönelim:

“İmralı sistemiyle kendi hukukunu ve yasalarını uygulamamak kadar kişiye özel hukuk uygulamasıyla ciddiyeti ve saygınlığını tartışmalı hale getiren bir devlet olmaktan çıkıp; hukuk, adalet ve demokrasiyle yönetilen saygın bir devlet olmak ve toplumsal barışa katkı sunmak adına hükümetinizin ve size bağlı olan Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezinin bu konuda (cezaevi koşullarıyla ilgili) iyileştirici bir planlaması var mıdır? Aydın ve yazarların Kürt sorununa çözümüne hizmet edeceği anlayışıyla Abdullah Öcalan için önerdiği ‘ev hapsi’ konusunda hükümetinizin bir çalışması var mıdır?”

Görüyor musunuz? Şimdi bir de ev hapsi istiyorlar...

Burada bir noktaya dikkatinizi çekmek isteriz: İmralı’daki yeni düzenlemenin tam da bu soru önergesine denk getirilmesi tesadüf mü sizce?

Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü de açılacakmış!

Bu şüphesiz bir süreç... Ancak sürecin Türkiye’yi nereye sürüklediğini birkaç örnekle açıklayalım.

Tarih 24 Kasım. Öğretmenler Günü.

Ve DTP’li Siirt Milletvekili Osman Özçelik gelecekte ihtiyaç duyulacak bir öğretmen kadrosu için şimdiden gerekli bölümlerinin açılmasını istiyor: Kürt Dili ve Edebiyatı...

Neymiş efendim, Kürtçe eğitim almak isteyenler Kürtçe öğretme konusunda eğitim almış öğretmen bulamayacakmış. O yüzden Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleri açılmalıymış!

Tabii, adam haklı! Böyle giderse 3-5 yıl içinde Kürtçe ilköğretim okullarında seçmeli ders olarak okutulmaya başlanacak. O zaman da Kürtçe öğretecek kadrolu öğretmene ihtiyaç olacak. Bölümleri şimdiden açmak en doğrusu…

Yalnızca öğretmen olarak değil, devletin Kürtçe bilen memurlara da ihtiyaç duyacağını söylüyor Özçelik:

“TRT’nin akademik düzeyde Kürtçe bilen eleman sıkıntısı çektiği malumdur. Kuzey Irak Kürt Federe Bölgesi yöneticileriyle iyi komşuluk, dostluk ve ticaret ilişkilerinin gelişmekte olduğu görülmektedir.”

Hey Allahım! Ne günlere geldik! Yani Kürt devletini tanıyacağız, bir de onlarla Kürtçe iletişim kurabilmek için Kürtçe bilen memur yetiştireceğiz!

Peki bu yasa teklifi kabul görür mü dersiniz? Sanmıyoruz, ancak tartışmaya açılan bu konunun çok kısa bir süre içinde bu sefer de AKP tarafından gündeme getirileceğinden emin olabilirsiniz. Olmaz olmaz demeyin. Birgün gazetesinin sevinç içinde haberi verirken kullandığı manşet gibi: “Neden olmasın!”

ABD’nin tehdidi: Elimizde rehinsiniz

Peki ne oldu da süreç bu derece hızlandı?..

Bunun yanıtını da tanınmış bir CIA yöneticisinin açıklamalarında bulabiliriz. “Türkiye Kürt sorununu çözerse lider ülke olur” demiş Graham Fuller. Kürt sorununun diyalogla çözülmesi gerektiğini söylemiş. Böylece Türkiye “söz hakkı”nı eline geçirecekmiş ve bölgede söz sahibi olacakmış.

Yani iki çağrı yapıyor Fuller:

- PKK’yla masaya otur.

- Kürt devletinin hamisi ol

Ve tehdit de ediyor Türkiye’yi: “Türkiye Kürt sorunu tarafından rehin alınmış durumda...”

Gördünüz mü... Adamlar elimizdesiniz diyorlar... Ve PKK’yla masaya oturmadan, Kürt devletini tanımadan olmaz diyorlar.

Değişen ne oldu peki? Şüphesiz Obama’nın Başkanlığının başlamasının bunda bir payı var. Obama ile birlikte Ortadoğu’da bir Kürt devletinin resmen ilan edilmesi süreci hızlanacaktır. Amerika’nın “ezilen”i rollerindeki Obama, kendisi gibi başka bir “sözde ezilen” olarak Kürtleri iktidar ve devlet sahibi yapacaktır. Irak’ta bunu yaptılar ve Talabani Cumhurbaşkanı oldu. İran’da da muhtemel bir operasyonla yapılacak...

Ya Türkiye? AKP, ABD’nin “diyalog” direktifine uymaya dünden hazır.

Gül’ün yeni “diyalog” çağrıs
ı

Tayyip’in açıklamaları ortada. İmralı konusunda Şahin’i destekleyen ve yeni düzenlemelerin olacağını belirten açıklamalar yaptı.

Ya Gül? Hani Cumhurbaşkanlığı döneminin ilk (ve tek) yurt gezisini Güneydoğu’ya yapıp Kürtleri kucaklayan Gül...

Onun da Kürt sorunuyla ilgili yeni açıklamaları oldu. Taraf gazetesinin haberine göre, Hakkari’den gelen bir Ticaret ve Sanayi Odaları heyetine Gül şöyle demiş:

“Kürt sorunu diyalogla çözülecektir. Burada söylemeyeceğim şeyler de düşünüyorum. Sizin de var biliyorum, bu süreç işi. Çözüm için herksi elinden gelen çabayı göstermesi gerekir, diyalog ve iyi niyet gerekir.”

Tabii Cumhurbaşkanlığı haberi hemen yalanladı. Ancak “diyalog”, “çözüm” ve “iyi niyet” AKP’nin de Gül’ün de yıllardır kullandığı jargona çok uygun...

Ne dersiniz, İmralı’ya birkaç yeni hükümlünün gönderilmesi AKP’nin bir “iyi niyet” gösterisi sayılabilir mi?

Ve bu “iyi niyet” gösterisi nereye kadar uzanacak dersiniz?

Apo’ya arkadaş arıyorsanız İmralı’ya Tayyip’i koyun!

Unutmadan, AKP’lilere bir önerimiz var. Madem Apo’nun yalnız kalmaması için bu kadar uğraşıyorlar, İmralı’da bir yer de Tayyip için açsınlar. Ne de olsa iyi arkadaş sayılırlar.

Teröristbaşına “Sayın” diyen Tayyip değil miydi?

Ve “Başbakanın kullandığı kavramlar bana aittir.” diyen Apo değil miydi?

İmralı’da baş başa “Türkiyelilik” üzerine tartışmak için bolca vakitleri olacaktır...



Özgür ERDEM, 01.12.2008
Resim
2002’de idam cezasının kalkması için ayaklara kalkıp heyecanla
el kaldıran milletvekilleri... Bakmayın Devlet Bahçeli’nin bugün
“İmralı’daki caniyi affetmek istiyorlar” diye hava atmasına. El
kaldıranların arasında MHP’liler de var. Zaten MHP, idam cezası
kaldırılırken hükümetteydi.

Resim
Apo’nun ailesi, idam cezası kaldırıldıktan sonra kurban kesmişti.
Sanırız bugün affın yaklaştığını görüp daha da mutludurlar.
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Apo'ya arkadaş arıyorsanız İmralı'ya Tayyip'i koyun

İletigönderen Pınar » Prş Ara 04, 2008 16:42

Türk-Kan yazdı:
Apo’ya arkadaş arıyorsanız İmralı’ya Tayyip’i koyun



vallahi benim aklıma gelmişti :istavroz:
Halk tarafından devlete "Sen bana hizmet etmek için varsın, bunun ötesinde senin bir anlamın yok" dendiğinde herşey yoluna girecektir...

(Osman Pamukoğlu)
Kullanıcı küçük betizi
Pınar
Üye
Üye
 
İletiler: 1380
Kayıt: Çrş Haz 06, 2007 7:47

İletigönderen İlteriş » Prş Ara 04, 2008 21:05

Soros'u yakalayip koysak acep savas cikar mi :roll: ?
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

İletigönderen karamustafa » Prş Ara 04, 2008 21:43

Arkadaslar benim fikrim su tabi takdir ederseniz.Bu ermeni kirmasini yagli urganda sallandirsak daha iyi olmazmi?Onu orada yan gelip yatmasi her gecen gün SEHITLERIMIZIN kemiklerinin sizladigini biliyorum.Dolaylasiyla kendini TÜRK olarak kabul eden herkes o serefsiz bebek katilinin yan gelip yatmasini icine sindiremiyor.Bana kalsa ona bir gün bile yasama sansi vermem.NE MUTLU TÜRKÜM DIYENE
Kullanıcı küçük betizi
karamustafa
Üye
Üye
 
İletiler: 55
Kayıt: Pzr Kas 16, 2008 20:43


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x