Arşivlik bir yazı-5 sene öncenin ama içerik her daim geçerli

Genel & Güncel Konular

Arşivlik bir yazı-5 sene öncenin ama içerik her daim geçerli

İletigönderen Çetin Taş » Pzr Nis 29, 2007 22:21

TÜRK DEMOKRASİSİ'NİN SIRRI

Türkiye neden Orta Doğu'daki tek Müslüman demokrasi? "Demokrasi"nin, bir kişinin bir dönem için bir kez oy kullanması anlamına geldiği bir bölgede, Türkiye'nin cumhuriyeti 79 yıl boyunca ayakta kalmayı nasıl başardı? Bu yalnızca Orta Doğu için bir rekor değil. Bu, Türkiye'nin AB için uygun bir aday olup olmadığı konusunda halen çekimserlik yaşayan Fransa, Belçika ve Almanya gibi üç ülkedeki demokratik rejimlerle karşılaştırıldığında da oldukça uzun bir süre. Türkiye'nin uygunluğuna aralık ayında yapılacak Kopenhag Zirvesi'nde karar verilecek, ancak Avrupa'nın iddiaları bir tarafa, Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923'te inşa ettiği cumhuriyet yönetiminin hâlâ işliyor olması dikkate değer. Etraflarını saran Arap ve Fars topraklarının tümü diktatörler tarafından yönetiliyor, bunların tümü aşırılık yanlısı ve bu ülkelerde terör kök salmış durumda. Sadece Türkler seçimleri çekişmeli bir yarış haline getiriyor ve sonra da dünkü seçimlerde yaptıkları gibi iktidarı herhangi bir çatışma olmaksızın seçimin galiplerine devrediyorlar. Türkleri, Arap ve Fars komşularından ve doğrusu Avrupalılardan da farklı kılan ne? Türk demokrasisinin sırrı ne?

Cevaplar için ilk önce Bernard Lewis'in görüşlerine başvuruyoruz. Bize dört mükemmel sebep sunuyor; bu makalede benim amacım beşincisini önermek. Lewis'in dört sebebinden ilki şu: Lewis, Doğu hükümdarlarının iktidarlarının kesinliği konusunda bilindik eski şablonları tarif ederek başlıyor. Stalin belki sınırsız bir güce sahip olmuş olabilir. Türk sultanları ise öyle değildi. 16. Yüzyılda güçleri çok engindi, Orta Doğu'nun yanı sıra Avrupa'nın büyük bir kısmına da hükmettiler, fakat Lewis'in gösterdiği karışık detaylara göre Osmanlı sultanlarının sorumlulukları da vardı; çoğu aileleri, kabileleri, aşiretleri de aşan bir hat üzerinde yerleşmiş kurumlar ve grupların kabul ettikleri ve saygı duydukları sorumlulukları vardı. Böylelikle Lewis bize şunu diyor: Türkiye demokratik bir toplum için öncelikle gerekli olan iki temel şeye, Avrupa daha birine bile sahip değilken sahipti. Birincisi, Türk hafızalarına iyice yerleşmiş en ulu hükümdarların güçlerinin bile bir sınırı olduğu; ikincisi ise, Türklerin uzun süre önce kurulmuş ve oldukça kompleks bir toplum düzenine sahip oldukları. Lewis, Türkler ve komşuları arasındaki diğer iki demokrasi farklılığına işaret ediyor. Lewis özde, Türklerin Batıyı daha iyi tanıdığını ve anladığını ve bizden daha az korkup nefret ettiklerini savunuyor. Araplar ve Farslar ise yüzyıllardır Batı'dan büyük ölçüde izole olmuş durumdalar. Son iki yüz yılda da Araplar ve Farslar, Avrupalılarca fethedildi ve sömürgeleştirildiler. Türk deneyimi ise bunun gibi değil. Türkler uzun bir dönem boyunca Batı ile daha yakın bir bağlantı içerisinde oldu, ancak Lewis'in tabiri ile, "Onlar, daima kendi topraklarının efendisi oldular", asla başka bir güç tarafından istilaya uğramadılar ve sömürgeleştirilmediler.

Osmanlı İmparatorluğu, beceriksizlik ve yozlaşma içerisindeki uzun çöküş döneminin son safhası olan Birinci Dünya Savaşı'na kadar var oldu. Birçok bocalamadan sonra son sultan, savaşta kaybedenler arasında yer aldı ve savaşın galipleri, Türk imparatorluğunun parçalanmasından sonra Anadolu'yu istila etmek ve sömürgeleştirmek için paylaşmak üzereydiler. Bu olmadı, çünkü Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki direnişçi Türk güçleri, Gelibolu'da İngilizlere karşı kazandıkları zaferin ardından gelen dramatik bir savaşı kazandılar ve son padişahı tahttan indiren aynı muzaffer Türk subayı ve onun genç Türk yandaşları, Türkiye'yi bir cumhuriyet haline getirdiler ve vatandaşları için bir modernizasyon, batılılaşma ve reform programı başlattılar. Cumhuriyetlerinin iki temel prensibini saygın bir yere oturtmak için bir anayasa da oluşturdular. Bu temel prensipler şunlardı:

1- Türkiye, ırk ve din farklılığı gözetmeksizin tüm vatandaşlarını eşit olarak kucaklayan bölünmez bir ulustur.

2- Türkiye din ve devleti birbirinden ayrı tutan laik bir cumhuriyettir. Buraya kadar Batılı zihniyet için herşey yolunda, fakat Türkler başka şeyler de yaptılar. Seçilmiş bir sivil hükümet oluşturdular, ancak Türk ordusuna, temel değerlerini çiğneyen sivil yöneticileri iktidardan indirme gücü vererek, anayasalarının bekçisi yaptılar ki, ordu da 1950'den beri bunu üç kez gerçekleştirdi. Tüm askeri darbeler kısa sürdü ve kansız bitti ve her seferinde de ordu iktidarı seçilmiş sivil bir yönetime iade etti. Ne var ki, birçok batılı gözlemci için bu, darbelerin ciddi birer kusur oldukları gerçeğini değiştirmiyor.

Buna katılmıyorum. Bence Türk ordusu, Türk demokrasisinin büyük sırrı -Türk demokrasisinin uzun ömürlülüğüne beşinci bir neden-. Ordu, popüler çoğunlukların aşırılıkları ve bazen de kendilerini temsil eden seçilmiş liderler üzerinde gerekli bir sınırlayıcı gibi hareket ederek, Türkiye'nin demokratik kalmasını sağlıyor. Bu rol, bizdeki Anayasa Mahkemesi'nin oynadığı rolden farklı değil ve tıpkı bizdeki yargıçlar gibi Türk subaylar da, yalnızca anayasaya bağlılıklarını ikrar ediyorlar, herhangi bir politikacıya ya da partiye değil. İlk bakışta subayları yargıçlara benzetmek çılgınca gelebilir, ancak Türk ordusunu ve onun Türk yaşamındaki rolünü anlamak için yeniden eski şablonları bir kenara koymak zorundasınız. Hepimiz, Gamal Abdel Nasser ve Saddam Hüseyin gibi cahil, açgözlü ve megaloman askerleri çok iyi tanıyoruz, ancak Türk subaylar böyle değiller.

Türk subaylar yalnızca savaş konusunda değil, genel olarak bilim konusunda da iyi eğitimli ve açık fikirliler, ayrıca Batılı dilleri iyi konuşuyorlar. Öyle olmak zorundalar. Askeri okulların müfredatlarında dar görüşlü hiçbir şeye yer verilmemiş. Bazı Türk siyasetçiler dar görüşlü, ancak askerler öyle değil. Subaylar bilgili ve disiplinliler ve bu hiç garip değil. Türk ordusu, subayların seçimi ve terfisinde sıkı ve iyi temellere, torpilden ve ülkeye özgü kayırmacılığın tüm türlerinden sakınan köklü bir geleneğe sahip. Türk ordusu aynı zamanda rüşvet ve yolsuzluğa karşı da oldukça katı. Türk siyasetinde yolsuzluk, Fransa ve Belçika'daki kadar kötü ve tüm Türkler bunu biliyor. Ancak Türkler, bir askerin rüşvet almasına, en az bizim federal bir yargıcın satın alınabilmesine şaşırdığımız kadar şaşırıyorlar. Duyulmamış birşey değil, ancak hayret verici olacak kadar az. Türk ordusunda, megolomani de sık görülen birşey değil. Kendi düzeylerindeki açgözlülere karşı Türk askerleri, askeri rotasyon ve devir sistemi geliştirmişler. Buna göre bir askerin üst düzey konumlardaki görev süresi oldukça sınırlı. Bunun da ötesinde Türk askerleri, anayasanın koruyucusu olma görevleriyle gurur duyuyorlar ve bunu unutmamaları gerektiğinin de bilincindeler. Bu onlara etkileyici ve işlemekte olan bir birlik ruhu veriyor.

Avrupa aralık ayında Türkiye'ye evet diyecek mi? Francis Fukuyama, Türkiye'nin kabul edilmesi gerektiğini, ancak edilmeyeceğini düşünüyor ve belki de haklı. Ancak Avrupa'nın kutsamasıyla ya da onsuz, Türkiye Müslüman dünyasının sahip olduğu en iyi model. Diğer Müslüman devletlerin onu izlemeleri için, geçmişte pekçok despot devletin benimsediği ve sonradan da görmezden geldiği anayasal söylemlere ve ordularının eğitimlerine ve rollerine bakmak mantıklı olacaktır.

Yazan:Barbara Lerner,National Review,06.11.2002
Kaynak:T.C. BAŞBAKANLIK BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ WEB SİTESİ
http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/bu ... mler-3.htm
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02

İletigönderen Nihan » Pzt Nis 30, 2007 9:28

Çetin Taş, paylaşım için teşekkürler. Çok doğru tesbitler bunlar. Askerin sorumluluk alanına giren yerlerde eğitim, disiplin, çevre düzenlemesi, yardım organizasyonu en iyi şekilde yapılır. Harf devriminden sonra asker ocağı okuma yazma öğrenilen ve meslek sahibi olunan bir yer olmuştur. Askerliğini yedek subay olarak yapan üniversite mezunları (doktor, mimar, mühendis vs.) görev yaptıkları yerlerde ordunun kendilerine sağladığı imkanlarla halka yardımcı olup devletin ve sivil toplum örgütlerinin başaramadığı işleri başarmışlardır.
[img]http://img340.imageshack.us/img340/5780/nihanimza1kx5.jpg[/img]
Artık beklemiyorum.
Açık bir kapı gördüm.
Şimdi sevgi şehrindeyim.
Boşuna beklemişim.
Kullanıcı küçük betizi
Nihan
Üye
Üye
 
İletiler: 832
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:55

İletigönderen Çetin Taş » Pzt Nis 30, 2007 16:44

Rica ederim Nihan.azdıklarında da sn derecehaklısın.
Bu makale internette ararsan göreceksin çok ses getiren bir makale.Pek çok yabancı site bu makale üzerine forumalr düzenlemiş,ünlü siyaset bilimciler leyhte ve aleyhte görüş bildirmişler.
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 5 konuk

x