Hocam virüs var mı? “Olmaz mı?” diye cevaplıyorum. Belki de on binlerce yıldan beri. Her geçen gün üstüne koyan, kendini geliştiren, yetkinleşip mükemmelleşen, tarihin her döneminde kendini çeşitli isimlerle adlandırıp hayatımıza giren…

“Anlamadım hocam, ne demek istiyorsun?”
“Anlatayım. Bak kardeşim, bak canım ciğerim, insanlık tarihinde ilk virüse ne zaman rastlanmıştır biliyor musun? İlk defa BU BENİM, ŞU SENİN denildiğinde. İnsanoğlu, en yakın kardeşi ile arasına bu virüs mikrobunu soktuktan sonra bir daha iflah olmamış; yaşadığı acılardan, olaylardan ders alıp, geri adım atıp, kelimenin gerçek anlamı ile insan olacağına, bilakis BEN, BEN, BENİM, BENİM, HER ŞEY BENİM, HER NE VAR İSE BENİM OLSUN düşüncesini sürekli geliştirmiş; bu düşüncenin oluşturduğu dürtü ile enini-boyunu; arkasını-önünü düşünmeden kendisi (-HATTA ZAMAN ZAMAN KENDİSİ DE DAHİL) dışındaki bütün varlıkların mevcudiyetini her geçen gün daha da tehlikeye atan ve onları zaman zaman tamamen, zaman zaman da kısmen ortadan kaldıracak fiillerin uygulayıcısı ve uygulatıcısı olmuştur.
“İşte bugün adına “korona”, daha önce “kuş gribi”, “domuz gribi”, “ebola”, “hiv-aids”, “Asya Gribi” vb. her ne ad verilirse verilsin, bütün bu virüslerin ana kaynağı yukarıda belirttiğim anlayıştan kaynaklanan yapılanmaların sonucudur.”
“Yani Hocam..”
“Yani si şu: Günümüzde en büyük virüs emperyalizmdir, bir yanına gericiliği, diğer yanına da dünyanın her yerindeki işbirlikçilerini koyabiliriz. Bunlara VİRÜS’ÜN TEMEL KAYNAKLARI da DİYEBİLİRİZ.
“Bunun yanında VİRÜSCÜK’ler vardır. Hani şu büyük sermaye, kapitalist, küresel efendilerden olamayıp da, onların bir parçası olmayı, eklemlenmeyi kabul ederek pastadan pay alanlar kesimi… Bildiğin tipik küçük ve orta burjuvalar kesimi… Bulundukları konuma gönül rızası ile razı olmayıp, mecburiyetten katlananlar. Her an büyüklerin arasına girebilme umudunu kaybetmeyenler. Bunlara da VİRÜSCÜKLER diyebiliriz.
“Bir de VİRÜSCÜLER vardır: Efendilerinin istedikleri şekilde imalat yapanlar. Emperyalist virüsün daha da çoğalması, etkinlik alanının artması için bir yandan gericiliği teşvik eder, diğer yandan işbirlikçiliğin faziletlerini anlatırlar. Bunları o kadar güzel yaparlar ki aklınız hayaliniz durur. İsimleri mi, hangisini sayayım? Mesela Malthüs, ardından Darwin, günümüzde Harari.. Bunlar işin “bilimsel” yanını anlatırlar bizlere… Makyavel, Kautsky, Kissinger, Fuller, Brezinski, Hungington, Abramovitz vb. leri de siyasi kanadını temsil edenlerdendirler… Eh bir de bunların yanına kapitalizmin, emperyalizmin, küresel liberalizmin faziletlerini yazıp anlatan söz gelimi en taze ve canlı örneklerden Daron ACEMOĞLU gibileri de ekledik mi büyük çerçeveyi tamamlayıp, tabloyu yerli yerine oturtmuş sayılırız…”
“Ha bu arada, 1 Mayıs. İşçilerin ve emekçilerin bayramına gelince:
Hikaye. Dünya küresel sistemi böyle kutlamalarla, merasimlerle, yürüyüşlerle, falan yerle bir edilemez. Bunlar sadece ve sadece bu büyük mücadelenin, küçücük bir parçası olabilirler o kadar. Sistemin kafalarına geçirilmesi için çok daha farklı mücadele yöntemleri gereklidir. Bunun da birinci yolu nedir biliyor musun? Böyle bir mücadele yanlısı, görevlisi olduğunu iddia edenlerin, zannedenlerin en başta kendilerini MÜLKİYET VİRİSÜNDEN ARINDIRMALARI….
Kişiye bakıyorum: Atı var, iti var, yazlığı var, kışlığı var, bankada epeyce parası var. Eeee.. 1 Mayıs vb. kutlamalarda gördüğüm resimlerde en önde de bunlar var…
“Yine, bak şu işçi haklarını savunduğunu iddia eden sendikalara ve yöneticilerine. Git gör kaç para maaş aldıklarını, nerelerde yaşadıklarını, nasıl arabalara bindiklerini, çocuklarının yurt dışında ve içinde hangi özel okullarda okuduklarını…
“Dünyanın ve ülkemin mazlumları, VİRÜSLERE karşı mücadelelerinde başarıya ulaşmak istiyorlarsa, en başta bu en yakınlarındaki VİRÜS BOZUNTULARINI yanlarından uzaklaştırmalıdırlar. En azından onları bir şey sanıp peşlerinden gitmekten vazgeçmelidirler.
“Anladın mı evladım?”
“Sanırım anladım hocam.”
“İyi, ne mutlu bana…”
01.MAYIS.2021
MEHMET BEŞERİ
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!