ATATÜRK’E BAKMAK, ATATÜRK’Ü GÖRMEK

ATATÜRK’E BAKMAK, ATATÜRK’Ü GÖRMEK

İletigönderen Feza Tiryaki » Prş Kas 13, 2025 15:13

ATATÜRK’E BAKMAK, ATATÜRK’Ü GÖRMEK

10 Kasım’da öğretmenlerimiz, hep olduğu gibi yine Atatürk’ün öğretmenleriydi. Gözlerimizi yeniden yeniden yaşarttılar, içimizi de umutla doldurdular. Onlar Atatürk’ü, Türk Milli Eğitim görevlileri, gönüllüleri, askerleri olarak gönüllerde yaşattıkça, O’nu çocuklarımıza öğrettikçe, gönül borcumuzu böyle günlerde, törenlerle ulusa duyumsattıkça, Türk vatanı hep özgür, bağımsız, çağdaş olacaktır, Cumhuriyetimiz sonsuza dek sürecektir…

Varsın dış güdümlü, kuyruk acılı bir avuç aykırı ses her zaman olduğu gibi, böyle günlerde de vıraklasın dursun… Ne önemi var?

Atatürk’ün huzurunda, O’nun sonsuzluğa göçtüğü bu günde, Atatürk’ümüze, yurdumuz için savaşan, bu uğurda can veren, yaralanan, canını hiçe sayarak savaşan atalarımıza, aynı anda tüm yurtta saygı duruşunda durmak, bizim ulusça bir gelenek haline getirdiğimiz bir anma töresidir. Törenlere katılamayanlar, aynı anlarda tarlada bahçede, bir işte çalışanlar, törene katılmaya bir engeli olanlar bile biliriz ki, gönüllerinde yaptıkları o iki dakikalık saygı duruşuna tüm tarihimizi, utkularımızı, gönül borcumuzu katarlar, ulusça silkinir kendimize geliriz. Geçmişimizle onurlanır, geleceğe de umutla bakarız.

On Kasım’da, saat dokuzu beş geçeye az kalmışken, Belediye önünde, Cumhuriyet Meydan’ında asker, sivil, anne baba çocuk, genç yaşlı, saygın bir kalabalık, bayraklı, flamalı görevli öğrenciler, öğretmenler, görevli memurlar, emekliler, Cumhuriyet gönüllüleri toplanmıştı.

Çoğunluk, koyu renk giyimliydi, küçük çocuklarımızın göğsünde Atatürk resimli gömlekler göze çarpıyordu. Görevlendirilen bir çocuk, elinde kutu, isteyene rozetler, iğneyle yakaya takılabilen Atatürk resmi dağıtıyordu.

Önce çelenkler bırakıldı anıtın önüne, Kaymakamlık, Belediye çelenkleri. Asker, belediye çalışanları eşliğinde.

Sonra çalan sirenlerin sesiyle, bayrakların yarıya indirilmesi, iki dakikalık saygı duruşu. Ardından müzik öğretmeninin öncülüğünde, siyahlar giyinmiş bu genç bayan öğretmenin yönetimiyle çalınan İstiklal Marşını hep birlikte okumak…

Tören bitince, Atatürk Anıtı’nın çevresini bir çember gibi saran koyu, özenli giyimli genç yaşlı insanlarımız, öğretmenlerimiz, görevliler dağıldılar. O sırada, yanımdaki genç "Öğretmen Hanım", “Belediye Kültür Merkezi’ndeki törene katılacaksınız değil mi?” demez mi? Kendisi Beymelek Ortaokulu öğretmeniymiş. Yapılacak bu etkinlik için de, Beymelek İlk ve Orta Okulu görevlendirilmiş.

Bu etkinlikten haberimiz yoktu. Hiçbir yerde duyurusunu da görmemiştim. Tören bitince halka, orada toplananlara bu etkinlik duyurulmamıştı. Yalnızca “Anma Törenimiz” sona erdi, denmişti. Demek ki bilen biliyor, görevlendirilenler, onların yakınları bunu biliyor diye geçirdim içimden.

Sonra da hayatımın en büyük sürprizini yaşadım.

Ünlüyü, dayatılanı değil, güzeli sevseydik, emeğe değer verseydik, yurdumuz için en iyisini yapanı, güzel öğretmenlerimizi, çocuklarımızı, inanılmaz başarılı öğrencilerimizi, onları çalıştıran bu güzellikleri yaşatan, bu etkinlikte sunum yapan, şiirler okuyan adsız kahramanlarımızı, öğretmenlerimizi ödüllendirseydik… Tüm ülkemize tanıtsaydık, Kültür Merkezi’ndeki “Atatürk’ü Anma 10 Kasım Etkinliğini, tüm yurda canlı yayınlasaydık, bu töreni televizyonlarda herkes izleyebilseydi…

Tüm gün bu ve bunun gibi daha nice etkinlikler, okulları tatil edilen, 10 Kasım Törenlerini yaşayamayan öğrencilerimize televizyonlar aracılığıyla gösterilseydi… Emekler boşa gitmeyeydi… Bir avuç izleyenle sınırlı kalmayaydı…

Belediye Kültür Merkezi hemen belediyenin giriş kapısının biraz ötesindeymiş. Kapıdan girince, en altta sahnesi olan, yukardan aşağıya “anfi” şeklinde düzenlenmiş bir salon çıktı karşımıza. Salondaki tüm koltuklar kısa sürede dolup taştı, üstte girişte, yan kısımda ayakta kaldı bazıları. Öğretmenleri görevli öğrencileri hemen sahnenin arkasına çağırdılar.

Etkinliği, Beymelek ile özel “Bil Okulu”öğretmenleri hazırlamış.

Törenin sonunda: “Beymelek – Bil Okulu öğretmenlerini sahneye davet ediyoruz.” dediler.

Bu son selamlaşmadan sonra da şu sözlerle töreni bitirdiler:

“İzindeyiz yüce Atam...”

Mustafa Kemal özgürlük demek…”

Ulu Önderimiz Atatürk'ü sevgi, saygı, özlem ve minnetle anıyoruz. Ruhun şad olsun Atam!
Emanetin emin ellerdedir!”
*

Tören şu sözlerle başlatılmıştı:

“Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılışının seksen yedinci yıl dönümünü anmak üzere…”

Sunumu genç bir bayan öğretmen yaptı. Kaymakamın salona gelişini bildirdikten sonra şu şiiri okudu. Öyle güzel okudu ki şiiri, şiir dinlemedik sanki yaşadık denilenleri, gözümüzde canlandı yüce Atamız!

“Mustafa Kemal’i Düşünüyorum” şiiriyle başladı tören. Ümit Yaşar Oğuzcan’dan. Programı sunan öğretmenimiz okudu.

"Mustafa Kemal'i düşünüyorum;/Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri./Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,/Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri,
*
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;/Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği,/Arkasından dağ dağ ordular geliyor/
Her askeri Mustafa Kemal gibi."

Şiirden sonra Öğretmen Hanım gelenlere sesleniyor, herkesi selamlıyor, Atamızı sevgi, özlem, minnet ve saygıyla anıyoruz, diyor. Sonra şu dizeleri okuyor:

“Öldü sanmayın beni
Biliyorum gelemem o yerlere bir daha/Mustafa Kemal olarak/19 Mayıslar/Bensiz geçecek hep…".
*
Beni öldü sanmayın/ Nerede hamleniz varsa/Bıraktığım yerden ötelere/Nerede üstünse başarınız/
Milletimin yüzünü güldüren/Bilin ki orada ben varım/Sizleri toprağımdan/Sizler kadar duyarım.”

Açılışı Milli Eğitim Müdürü yapıyor. Konuşmasında, Atatürk, şu sözlerle bize ders vermiştir diyerek Atatürk’ün o çok ünlü, hepimize güven veren şu sözlerini okuyor:

“Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.”

Bu arada küçük bir ödül töreni yaşanıyor. Atatürk Haftası ile ilgili, Atatürk konulu yarışmalarda şiir, kompozisyon, resim dallarında dereceye giren öğrencilere ödülleri veriliyor. Bu tür törenlerde eksik olan dereceye giren eserlerin bir sergiyle tanıtılmaması, isteyenlere bu yazıların özel kâğıtlara bastırılıp dağıtılmaması…

Törende, “Atatürk’ün vefatı ve defni ile ilgili” denilerek tanıtılan dört dakikalık bir video sahnedeki büyük ekrandan izlettiriliyor. TRT’den alınma, eski filmlerden alıntı, sessiz, kısa görsellerle desteklenmiş bir anlatım.

Yine bir şiirden dizeler:

“10 Kasım bir doğumdur /Her doğum başlangıçtır ölüme/Ölüm;/sığdırılmışsa içine bir yaşam/ Yaşam adanmışsa yaşamlara/Ve öldüğünde insan /Selam duruyorsa hâlâ/Topuyla, tüfeğiyle ve elinde çiçeğiyle/Gözyaşlarıyla damla damla…/Ve anılıyorsan hâlâ her 10 Kasım da /Senin adını taşıyorsa sokaklar, okullar/Akıyorsa damlalar gözpınarlarından yığınların…”

Küçük Gökçe ve Yağmur, “Atatürk’e Sesleniş” şiiri ile “Sen Bizi Tanısan Çok Severdin” şiirini okudular. Şiirlerin ilk dizelerini yazarsak:

“On bin yıl herkese boşa başvurduk,/Bütün bir ırk, seni aradık durduk,
Sana geldik sonsuz mesafelerden,/Sıyrıldık sayısız efsanelerden,
Tek sana inanan akıllarız biz!/Sen selsin, mecranda çakıllarız biz,
Her yıl biz o damar, her yıl o kan sen,/Bak: Kalplerden çağıl çağıl akan sen…”
*
“Sen bizi tanısan çok severdin/Gülüşümüzü mesela…/İçtenlikle gülüşümüzü
Bi’ göz göze gelsek seninle/Hemen görürdün orada kendini/Anlardın bildiğimizi,
Seni görmek demenin/ Fikirlerini anlamaktan geçtiğini.”

Sırada tiyatro oyunu vardı. “1915’ten Cumhuriyete” adlı.

O kadar güzel hazırlanmış bir oyundu ki bu oyun, anlatılamaz, ancak izlenmeli…

Oynayanların giyimleri, sade ve gerçekçiydi, az ve öz sözle konuyu etkileyici bir şekilde anlatabilmek böyle olmalı… Küçük bir okul tiyatrosu ancak bu kadar uzmanca güzel hazırlanabilirdi.

Türk devrimleri anlatıldı. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki tarım ve kalkınmaya verilen önem, yeni yazı, okuma yazmanın Türk Yazı Diliyle kolayca öğrenilmesi… Atatürk’ün şu ünlü sözü yinelendi oyunda:

“Şuna inanmak lazımdır ki dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir.”

Cumhuriyetle açılan okullar, fabrikalar sayıldı. Muallim mektepleri, Türk Kuşu, Hava Harp Akademisi. 1927’de Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Terbiyesi” bölümünün açılması… Yine Atatürk’ten bir söz:

“Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim.''

İzlence say say bitmiyor. Küçük bir konser verildi.

“Sarı Zeybek dans gösterisi” güzeldi:

“Sarı Zeybek, aman, şu dağlara yaslanır, aman. Yağmur yağar silahları ıslanır. Bir gün olur, aman, deli gönül uslanır, aman.”

“Savaş Oratoryosu.”

Burada Nazım Hikmet’ten sözler okundu. Tek bu dizeler, bu şairin adı güne uymadı. Atatürk zamanında, Cumhuriyete karşı orduyu kışkırtmaktan hüküm giyen, Atatürk Cumhuriyeti yerine o günün Sovyet rejimini isteyen, bunun için çalışan Nazım Hikmet… Bu dizeleri çok sonraları kendini affettirmek, hapisten kurtulmak için yazmıştır:

“Sarışın bir kurda benziyordu,/Mavi gözleri çakmak çakmaktı...
Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı...”

Gitar Gösterisi. Türkü söyleyen bir kız öğrenciye gitar çalan öğrenciler hep birlikte eşlik ettiler.

Bu arada çok güzel şiirler okundu:

Halim Yağcıoğlu’nun ünlü “Mustafa Kemaller Tükenmez” şiiri. Şiirin ilk ve son dizesini yazarsak:

“Tükenir elbet/ Gökte yıldız denizde kum tükenir/Bu vatan bu topraklar cömert
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez/İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez.
*
“Başın mı dertte beni hatırla/Duy beni en sıkıldığın an
Baştan sona her şeyiyle bu vatan/Sakın ağlamasın kasımlarda
Fatih'ler Kanuni'ler ölmez/İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez”

“Atatürk’ü Duymak” şiiri, bir öğretmenimiz okudu, şiirin son dörtlüğü:

“Kaç Türk var dünyada, bir o kadar susuz / Hepsinin gönlünde sen, bir pınar bulmak gibi
Ancak senin yolunda sağlıklar, esenlikler/ Olmaya devlet cihanda Atatürk’ü duymak gibi.”

Atatürk’ün sesinden “Onuncu Yıl Nutku”ndan bir bölüm dinletildi. “Ne mutlu Türk’üm Diyene” sözünü bir kez daha Atamızdan duyduk.

“Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir.”

“Yıl 1919” denilerek Kurtuluş Savaşı tarihimiz kısaca yinelendi.

Gündoğdu Marşı’nın dizeleri söylendi.

“Gündoğdu hep uyandık,/Siperlere dayandık/İstiklalin uğruna da,/Al kanlara boyandık.”

“Sandılar Türk uyudu,/Ata cenge buyurdu,/Türk’ün asker olduğunu,/Dünyalara duyurdu.”

İzlence biterken Atamıza sözler verildi:

“Bu vatan senin eserindir. Sonsuza dek emanetin emin ellerde olacaktır!”

*
Uzun yıllardan beri bu kadar değerli, bu kadar etkileyici, bu derece izleyenin içine işleyen, çocukları, gençleri, küçük büyük herkesi kucaklayan, sarıp sarmalayan bir anma töreni izlememiştim.

Atatürk’ün hangi dediği gerçekleşmedi ki… Bu sözü kulaklara küpe olmalı:

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır.”

Artık iyice eminim, Cumhuriyetimiz sonsuza dek yaşayacak. Bu vatanı bölemeyecekler…

"Şehitler ölmez, vatan bölünmez!"

Öyle bir gençlik var ki geride… Öyle bir damar…

Feza Tiryaki, 12 Kasım 2025
Ek:
Yine 10 Kasım’da, aynı günün akşamında ilçe belediyesinin düzenlediği tarihçi Sinan Meydan söyleşisi vardı Demre’de. Açık havada Atatürk Parkı’nda oldu söyleşi. Gittim, izledim, dinledim. Onu da gelecek yazımda anlatacağım.
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1016
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x