ATATÜRK'e Ne Diyeceğiz?

ATATÜRK'e Ne Diyeceğiz?

İletigönderen Feza Tiryaki » Çrş Kas 10, 2010 1:43

Yarın 10 Kasım!

10 Kasım 1938 yılının yetmiş ikinci yıldönümü!

Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıldönümü.

Bizler eskiden bu günü okullarımızda hüzünlü konuşmalarla, ağıtlarla anardık; gözyaşlarımızla konuşmalar yapar, şiirler okur, hem kendimiz ağlar, hem dinleyenleri ağlatırdık…Dün kaybetmişiz gibi Atatürk 'e yanardık…

Tüm yurtta ve dış temsilciliklerimizde bayraklar yarıya inerdi. TRT Anıtkabir'den naklen yayın yapar, milletimizin gönüllerini o sembolik makama(Anıtkabir'e) taşımaya aracılık ederdi…

Eğlence yerleri yasaklanır, öğrenciler ve vatandaşlar koyu giysilerle törenlere katılırdı o zamanlar…

Saat tam dokuzu beş geçe tüm yurtta sirenler çalınır, yollarda izlerde bu sesi duyanlar oldukları yerde durur, millet olarak saygı duruşunda bulunulurdu…

1980 darbesinden sonra dendi ki, bu gün böyle anılmaz! Bu gün artık yas günü sayılmayacak! Bu kadar uzun yas süresi yaşanmaz...

O arada, Kurtuluş Savaşımızın en önemli başlangıç günlerinden olan, Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı, Atatürk'ün de Türk çocuklarına armağan ettiği bir büyük gün olan ve ulusça kutlanan bir millî bayramımız yani 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve çocuk Bayramımız, yapılan bir küresel darbeyle(Kenan Evren darbesi) sanki ortadan kaldırıldı. Bu bayram artık Dünya Çocuk Şenliği olarak bütün dünya çocuklarıyla kutlanır oldu. Öyle ki, dış temsilciliklerimizde bile kutlama yapılan alanlara bayrak ve Atatürk resmi asılmaz oldu...Bayramın „Ulusal Egemenlik“ sözü sadece kağıtlarda bırakılarak kafalardan silindi...

Hiç unutmam Mesut Yılmaz döneminde Hannover'e atanan Başkonsolos bazı derneklerin şehir kütüphanesi salonunda yaptıkları Türk, Alman ve diğer milletlerin çocuklarıyla kutladıkları 23 Nisan şenliğine gelmiş, bir de utanmadan millî bayram konuşmasını bayraksız ve Atatürk resimsiz o kara duvarlı salonda yapmıştı...

Zaten yurdumuzda da o günden sonra, bu günü, yurdumuzu işgal eden işgalcilerin çocuklarıyla şenlik adıyla kutlar olduk! Çocuklarımız neyin kutlanıldığının ayırdında olmadılar bir daha...

Madem dünyanın çocuklarına bir şenlik düzenleyeceksiniz niye Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramımızda oluyor bu kutlama?

Yılın başka günü mü kalmadıydı?

Hem Atatürk'ün çocuklarımıza armağan ettiği bu günü sulandırmaya, eklemelerle anlamını değiştirmeye kimin hakkı olabilirdi?

Atatürk'ün yüksek bir amaçla kurduğu Türk Dil Kurumunun ve Türk Tarih Kurumunun kapatılması da aynı tarihlere rastlar!

İşte yine o günlerde birden bire dediler ki: „Bu gün yas günü olmaktan çıkarılsın! Bu gün Atatürk'ü anma günü olsun. Bayram kutlamalarından farkı olmasın...

İlk önce duyulduğun da doğru gibi gelen bu anlayış, günümüzde artık amacı başka olan, kontrol edilemez bir karşı duruş haline geldi. Bu kararda hiç art niyet görmeyen saf aydınlarımız kararı desteklemişlerdi. Daha sonraları da yurdumuzda Atatürk düşmanlığı artarak işler iyice zıvanadan çıktı. Türk Milletinin tarihinde çok önemli bir gün olan 10 Kasım tarihi, günümüzde Atatürk'ü eleştirme, ona rahatlıkla söz söyleyebilme, bazı vatansızların içlerinde biriktirdikleri kini -nefreti dışarıya vurabilmelerine bile fırsat veren bir gün haline dönüştü...O'na „Mustafa“ deyip O'nu kötüleme filmi bile çevirdiler hiç sıkılmadan. Zamanın milli eğitim bakanı da bu filmi okullara zorla seyrettirdi. emir verip. Görmeyen kalmasın istediler, çocukları sıraya dizdirdiler sinema kapılarında...

Atatürk'ün evlatları , bu yurdun aydınlık yüzleri ise kıstırıldıkları , sindirildikleri köşelerde tıkılıp kaldılar...

Bazıları zindanlarda çürütülüyor, bazıları da korkudan ses soluk çıkaramıyor!

Böyle bir günde bile evlerinden , ocaklarından çıkıp yollara dökülemiyor, Anıtkabir'e koşup iç ve dış düşmanlarına basit bir gözdağı veremiyor, biz burdayız diyemiyorlar!

Bakıyoruz yine öyle büyük toparlanmalar, büyük yürüyüş düzenlemeleri yok...

10 Kasım'dan yani Türk Milletinin büyük önderini kaybettiği günden bir gün önce, milletin Atası'nın makamında oturan kişi, Kurtuluş Savaşındaki işgalci ve bizi tarihten silme niyetli İngiliz'in ülkesi İngiltere' de törenle yakasına nişan taktırıyor.

Yine diyorlar ki bazı tarih bilgisi olan kişiler, bu tarih özellikle seçildi İngilizler tarafından. Onlar tarihin rövanşını almayı pek severler. Hatay'a asker çıkardıkları ve Çanakkale'ye saldırdıkları 9 Kasım (1918) tarihi rastgele bir gün değil...Özel seçilmiş bir gündür...

Yine yüce Meclisimizde bu gün Kürtçe konuşuluyor. Terör örgütünün uzantısı parti temsilcisi mecliste konuşmasının ilk beş dakikasını Kürtçe yapıyor. Posta koyuyor millete...

Bazı hızını almayan akl-ı evveller şimdilik Kürtçe eğitime erken diyorlar. „Oldu da bitti maşallah“ yapacaklarını sanıyorlar. Vakti henüz erkenmiş bunun...Bekleyeceklermiş...

Ülkeyi yöneten siyasi iradenin başı, belli ki bilerek ve bunun duyulmasını isteyerek 34 ayrı yerde halka, partisine, herkese açık yerlerde ,“Ben Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanlarından biriyim „diye ilan ediyor da hiç bir yerden en ufak bir tepki almıyor! Soruşturulmuyor! Halk hesabını oylarıyla bile sormuyor!

Ege ve Akdeniz kıyılarımız İngiliz , Rus, Fransız...kolonilerine dönüştürülüyor hızla. Özellikle İngiliz buralara topluca yerleşiyor, Kalkan, Didim gibi kasabalarımız İngiliz kasabalarına dönüşüyor. Bu gidişi herkes görüp görmezden, bilip bilmezden geliyor.

Karadeniz'de oynanan, Doğu sınırında oynanan Rum-Ermeni oyunları başka bir yara...

Trakya bölgemizi Anadolu yarımadasından gözümüze baka baka ayıran, açıkça TRT yayınlarında Türkiye yerine „Anadolu Kuşağı“ diyen zihniyetin gelecekte neler yapacağı ayrı bir kanayan yara...

Paramız borç para, bankalarımız eller elinde, fabrikalarımız, özellikle arazileri çoktan elimizden çıktı; tarım, hayvancılık can çekişiyor, topraklarımız pazarda haraç mezat mal satılıyor gibi , savaştan çıkan yenik bir ülkenin malları gibi, ilk kapan yabancının elinde kalıyor...

„Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür. Millî kültürün her çığırda açılarak yükselmesini Türk milletinin temel direği olarak kabul edeceğiz“diyen Atatürk'ün sözünü ettiği „milli kültürümüz“ hani nerede?

Yabancı kültürlere esir edilmedik mi?

Millî eğitimimiz kaldı mı? Millî paramızın arka yüzlerini bile işgal etmediler mi çoktan? Dilimiz tehlikede değil mi? Bağımsızlığımız, bütünlüğümüz tehdit altında değil mi?

Samsun limanı bile bizim değil artık, İngiliz almış parasını verip! Sularımız , yollarımız, dağımız taşımız satıldı…

Biz şimdi bu sözlerle, devrimlerle yolumuzu aydınlatan, yok olmak üzere olan milletimizin başına geçerek, milletimizle birlikte, aziz şehitlerimizin ve gazilerimizin canı pahasına bize özgür bir vatan bağışlayan Atatürk' ü bu ölüm yıldönümünde nasıl anacağız?

Ne yüzle anacağız?

Ne yüzle, « Atam izindeyiz ! » diyeceğiz?

Atatürk diyor ki ;

„Gerçek inkılâpçılar onlardır ki, ilerleme ve yenileşmeye yönelttikleri insanların ruh ve vicdanlarındaki gerçek eğilime değinmesini bilirler.Dolayısiyle şunu da belirteyim ki, Türk milletinin son yıllarda gösterdiği harikaların, yaptığı siyasi ve toplumsal inkılâpların gerçek sahibi kendisidir. Sizsiniz. Milletimizde bu yetenek ve yükselme duygusu olmasaydı, o inkılâpları yaratmaya hiç bir güç yetemezdi. „

„Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.“

„Devlet ve milletin mukadderatında millî irade âmil ve hâkimdir“.

„Eşitliğin de dayanağı millî hakimiyettir.“

« Adaletin de dayanağı millî hakimiyettir. »

« Hürriyetin de dayanağı millî hakimiyettir. »

« Ordu, Türk Ordusu. İşte bütün milletin göğsünü itimat, gurur duygularıyla kabartan şanlı ad. «

« Biz doğrudan doğruya milliyetververiz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin mesnedi Türk topluluğudur.»

« Bize milliyetçi derler ama biz öyle milliyetçileriz ki, bizimle işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir. »

« Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hudutu ne olursa olsun, en evvel Türkiye'nin istikbâline , kendi benliğine, millî an'anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir. »

« Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir. »

« Cumhuriyet ; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. »

« Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. »

« Bilirsiniz ki, hayat demek, mücadele demektir. Hayatta muvaffakiyet, mutlaka mücadelede muvaffakiyetle mümkündür. »

« Hükümetlerin icraatı menfi olup da millet itiraz etmez ve iktidarı düşürmezse bütün kusur ve kabahatlere katılmış demektir. «

Millî duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî duyguların gelişmesinde başlıca etkendir. Ülkesini, bağımsızlığını korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. »

« Hakikati konuşmaktan korkmayınız. »

„NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!“



Feza Tiryaki, 10 Kasım 2010
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 988
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x