Atatürk Ölmedi Çocuğum, Hiç Ölmeyecek!

Atatürk Ölmedi Çocuğum, Hiç Ölmeyecek!

İletigönderen Feza Tiryaki » Cmt Nis 21, 2012 9:06

Atatürk Ölmedi Çocuğum, Hiç Ölmeyecek!


Çocuk ana babayı daha gözleri yumuk yumuk bir bebekken bile dener. Sınırlarını anlamaya çalışır. Ne yapabileceğini, nereye kadar gidebileceğini de deneye deneye öğrenir.

Şimdi yurtseverler deneniyor. Atatürk ve ilkelerine bağlı olanlar, Atatürk Cumhuriyeti’ne gönülden bağlı olanlar deneniyor…

En son yaptıkları bu kadar da olamaz ki dedirtecek türdendi.

Bu günlerde her yapılan midemizi bulandırıyor. Bizi darmadağın ediyor…

Bakıyoruz, görüyoruz, inanamıyoruz…Bu bir rüya olsa desek, değil. Şaka desek, değil. Birileri fıttırdı, akıllar baştan gitti desek, değil…

Korkarız ki tüm bunlar bilerek yapılıyor. Bir merkezden yönetiliyor. Hepsi aynı amacın gerçekleşmesi için yapılar hileler, oyunlar, maskarılıklar!..
Bu akıl, gönül tanımayan işler artık iyice çığırından çıktı.

Dün gördüğüm, izlediğim haber yok bu kadar da olmaz dedirtti bana. Derler ya: ”Yok devenin başı!”

Bu insanı hem şaşırtan, hem üzen olayı sona bırakayım. Önce bu haftanın özelliğinden söz edelim:

Bu hafta 23 Nisan haftası. Ulusal bayramlarımızın en büyüklerinden birinin yıldönümüne rastlayan hafta.

Bu haftayı ne islâm dininde, ne kültürümüzde, ne geçmiş tarihimizde olmayan bir şekilde “Kutlu Doğum Haftası’na” çevirdilerdi yıllar önce. (Eski Diyanet İşleri Başkanı Süleyman Ateş, müslümanlıkta böyle bir şey yoktur diyor. Mevlit kandili hicrî takvime göre zaten kutlandı, kutlanıyor, diye açıklıyor. Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, “Bu tür uygulamaların bir dayanağı yok. Diyanet miladî takvime niye bağlamış? Onu ben bilemem. Diyanet’in bu kararının arka planında neler var bilmiyorum.” diyor. ) 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramımız gelince çocuklar ikiye ayırılıyordu. Başları kapanıp büyük toplantı alanlarında dinsel kutlamaya getirilen çocuklar. Bir de okulların meydanlarda, alanlarda yaptığı bayram törenlerinde ulusal bayramı kutlayanlar. Yok atladım, bir üçüncü grup daha vardı. 1979 yılından beri. Bu bayrama şenlik adını verip karnaval gibi dünya çocuklarıyla, onların dilleri ve şarkılarıyla, onların oyunlarıyla bayram kutlatılan çocuklar…

Bunu Ankara’da yaparlardı. Bayram töreniyle bu şenliklerin bir ilgisi yoktu. Artık bu şenlik uydurmacası gele gele bayramın yerini almaya başladı. Sonunda bu ulusal bayramımıza “çocuk şenliği” demeyenin hatırı kaldı…

Bu yıl şimdiye kadar yapılanların çok çok ötesine geçildi. Şaha kalkıldı!

Bu şenlik, bu yıl Konya’da kutlanıyormuş.

Devletin televizyonunun öncülüğünde. Bu televizyon, yani TRT, bu günlere, “Çocuk Şenliği” adını vermiş.

Duyuruyorlar: “Şenlikte bu gün”

Çocuklardan birini değil, kazık kadar bir oğlanı ve bir yetişkin kızı buna sunucu seçmişler. Çığlık çığlığa sahte bir sevinçle anlatıyorlardı dün (17 Nisan):

“Bütün ülkelerin çocukları yürüdüler, kendi ülkelerini yansıtan giysiler içinde yürüdüler. Mevlâna müzesine doğru gittiler. Kendi dillerinde şarkılar söylediler. Hadi izleyelim. Bir de sürprimiz vardı onlara: “Çocuk Ülkesi. Haydi gidelim.”

“Türkiye’den şenliğe katılan arkadaşlarımız, Çocuk Ülkesi misafirlerinden biri de… “ diye söze girip Türk çocuklarını konuşturuyorlar.

Şimdi bu sunumu duyunca birden içiniz cız etmedi mi? Ne diyorlar? Bu yurdun öz sahibi, bu bayramın öz sahibi, bu ülkenin geleceği olan çocuklarımız için:

“Şenliğe Türkiye’den katılan arkadaşlarımız… “ Neymiş? Türkçe konuşan, ellerinde bayrak sallayan bu çocuklar, Türk çocukları, Türkiye’den bu uluslararası şenliğe katılmışlarmış. Konukmuşlar anlayacağınız… Şenliğin sahibi? Dünya çocukları!

Bir kızımıza mikrofon uzatıyorlar: Küç ük kız : “ Bütün Dünya çocuklarının 23 Nisanı’nı kutluyorum! “ diyor. “Burdaki atmosfer çok güzel!

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın adı olmuş, “Dünya Çocuklarının Bayramı.” Çocuk karnavalı… Çocuk şenliği… İçi boşaltılmış, alınmış… İyi mi?

Biri: “Misafirler geldi çok mutluyum. Her gün böyle olsa.”

Bir diğeri:

“Herkesin 23 Nisanı’nı kutluyorum.” diyor.

Sunucu hoplaya zıplaya konuşuyor:

“Sabah gelse de yine buralar şenlense. Yarın nerede buluşuyoruz? Çocuk Ülkesi’nde!”

“TRT Çocuk ekranlarında buradan yapılan günde altı yayın var. Sevdiğiniz sanatçıları buradan takip edebilirsiniz!”

Sonra Çocuk Haberleri’ne geçiyorlar:

“23 Nisan şenliklerinin ilk gününde Konya, Dünya Çocuklarının şenlikleriyle sallandı. Bu hafta aynı zamanda Verimlilik Haftası.

37’nci 23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği bu yıl Konya’da! (Burada, yürüyen, şarkı söyleyen dünya çocuklarını gösteriyorlar. ) Merhaba, şimdi sırada Türk çocukları var.” Yine çocuklara soruyorlar. Çocuklar:

“Çok güzel bir gün. Hiç görmediğim bir şey görüyorum, başka ülkelerden insan görüyorum. Onlarla tanışmak çok güzel.”

Sunucu: “Yolun sonunda muhteşem bir Çocuk Ülkesi sizi bekliyor. Hemen koşalım Çocuk Ülkesi’ne!”

Burada kadın sunucu çıldırıyor sanki. Bir çocuğa doğru haykırıyor:

“Rogarhar! Rogarhar! Rogarhar!”

Çocuğun yanına koşup seyirciye sesleniyor:

“Güney Kafkasya’dan Gürcistan’dan geldi! Rogarhar!”

“Gürcüce merhaba dedim!” Çocuğu konuşturuyor. Başka bir dille çocuk bir şeyler söylüyor. Yine seyirciye açıklıyor:

“İki yıldır Türkiye’de. Gürcüce konuşturdum! “

Şimdi sözün burasına dikkatinizi çekerim. Bakın arkasından ne diyor?

“Ben de Gürcü’yüm! Gürcüce biliyorum biraz. Rogarhar Gürcistan! Rogarhar!

Çocuk Ülkesi sizin. Eğlenmeye başlayabilirsiniz! Hoşgeldiniz tekrardan!”

Burada yapılanın yorumunu sizlere bırakıyorum.

Aklın yolu birdir. Ne yapılmak istendiğini, bir ulusal bayramda ben Gürcü’yüm niye denildiğini , bunun nasıl bir senaryo olduğunu artık siz bulun!

Sonra bir haberleri daha var: “Kardeşlik fidanı dikildi” adıyla. “Türkiye’nin 81 ilinden toprak getirildi.” diye açıklıyorlar. Çocukların ellerinde torbacıklar. Tesadüfe bakınız. İlk ikisi şu illerden: Nerden geldiniz diye soruyor. (Çocukların nerden geldikleri ellerindeki levhalarda yazıyor.) Batman’dan! Şırnak’tan!.. Ötede Gaziantep, Diyarbakır adı gözüküyor. Adana’dan gelenle de söyleşiyor…

Madem kardeşlik neden düzmece bir sıra. Bu yaptığınız ayrımcılık değil mi asıl?

Bunlar olurken yandaş basın yayın boş durur mu? Biri hızını alamamış, şöyle bir haberi başlığına almış. Olayın filmini çekip sesli görüntüsünü bilgiağı (internet) gazetelerine koymuşlar. Kendi haber ajansları hazırlamış bu haberi. Ellerinde kamera bu soytarılığın arkasında geziniyorlar…

Başlık:

“Siz ölmemiş miydiniz” diye sordu”

“İzmit'te 19 Nisan'da başlayacak olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Festivali'nin tanıtımı için Atatürk ve Piri Reis karakterleri ilköğretim okullarını dolaştı. Atatürk'e benzerliği ile tanınan sinema sanatçısı Göksel Kaya'yı karşısında gören çocuklar ise ne yapacaklarını şaşırdı. Festival tanıtımı için Atatürk'e benzerliği ile tanınan sinema sanatçısı Göksel Kaya ve Piri Reis'i canlandıran tiyatro sanatçısı Yavuz Gürbüz, birçok ilköğretim okulunu dolaştı. Karşılarında bir anda Atatürk'ü gören küçük öğrenciler tam anlamıyla şok yaşadı. Bazıları uzun süre konuşamayıp donuk bir şekilde onu izlerken bazıları da çığlık çığlığa Göksel Kaya'ya sarılarak ağladı. Çocuklar, Göksel Kaya'nın okullarından ayrılmasını istemedi.”

Bu haberde önce ne gözünüze çarptı? Bayramın adı değil mi? Ulusal Egemenlik festival adı oldu ya, artık hiçbir şeye şaşırmayız!

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Festivali' demişler. 19 Nisan’da başlayacakmış. Demek günler boyu sürecek. Şenlik gırla gidecek… Çocuklar neye sevindiklerini bilmeden, sevinecekler. Atatürk’ün, ulusallığın, ulusal olmanın içinden çıkarıldığı bir bayram. Tören alanlarında okul çocuklarıyla kutlanılması engellenen bir bayram…

İzmit’te okul bahçelerine saçları biryantinle sıvazlanmış, Atatürk’e benzetilmeye çalışılmış biri gidiyor. Çocuklar okul avlusunda. Bu kişinin eline mikrofon veriyorlar, konuşuyor. Çocuklar sirkte maymun görseler çıkaracakları seslerle bunu karşılıyorlar. Islık, çığlık, alkış… Sonra vıcık vıcık kucaklaşmalar… Öpüşmeler…

Yüz bin kişiye yakın kişi izlemiş bu görüntüleri… Televizyonlar da vermiştir mutlaka. Milyonlara ulaşmışlardır…

Ulusal duruş, ulusal gurur, saygınlık, fikirleri anlatma, fikirleri sevme, tarihini bilme, kahramanlarına saygı duyma kaldırılmış çocuklarımızın yaşamından…

Ne demiş çocuklar: “Siz ölmemiş miydiniz?”

Atatürk hiç ölmedi çocuğum, hiç ölmeyecek! Türk Ulusu’nun gönlünde hep yaşayacak!

Sizin kafanızı böyle karıştırıyorlar, sizi başkalaştırıyorlar… Taklitlere sarıltıp öptürüyorlar…

Bir şairimiz (Cevdet Atmaca) ne güzel demiş:


“Başımın ucunda asılı resmin

Sen güvenimiz, inancımız

Sen bizi kurtaran büyüklük

Anlarım gün günden kuvvetli

Ey ölümsüz ATATÜRK”


O okulları dolaşan Piri Reis konusuna ise hiç girmeyelim. Osmanlı dönemindeki ünlü bir denizcimizin Atatürk tiplemesiyle bir arada okulları gezmesine ne denebilir? Önce halk ağzıyla, ne alâka? diye sorarken perde indi. Muhteşem dizilerinin(!) muhteşem tarih öykülerinin(!) güncelleştirmesi olmalı bu konu, padişah fermanıyla idam edilen Türk denizcisi. Tabiî ya çocuklar onu Hürmüzlü öyküsüyle biliyordur. Nasıl acıklı bir durum. Vatanın kurtuluşu için millet adına Ankara’da toplanılan, yeni bir devletin temeli atılan bir gün, 23 Nisan 1920 günü. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış günü. Böyle bir yıldönümünde, Türk ulusunun büyük önderinin, kurtarıcısının, bağımsızlığını borçlu olduğu kahramanın bir dış görünüş bakımından benzeyeniyle, 1500 yıllarda yaşayan Karamanlı ünlü denizcinin kılığına girenin beraber okulları gezmesi nasıl bir akla hizmettir? Ne düşünülmüştür bu yapılırken?

Kimbilir daha neler yapılacak?..

Tek umudumuz bu günlerin geçecek olması…

İşin cılkını çıkardılar.

Dibe baştan vurduk…

Belki böylece aymazlığımızdan ayınırız…


Feza TİRYAKİ, 21 Nisan 2012
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x