Ayıptır Söylemesi
Bazılarının ayakları yere değmiyor. Arkasını birilerine verip atıp tutuyorlar…
“Kırk katır mı, kırk satır mı istersin?” adlı yazımda memleketin ekmeğini yemiş, suyunu içmiş, okullarında adam olmuş aydınların (karaların) ülkelerine ihanetinden söz etmiştim.
Yazıda sözünü ettiğim profesör doktor hanım (Büşra Ersanlı) yeniden konuşmuş.
Demin gazetelerde okudum. Şöyle demiş:
“Cezaevinde düzenli olarak çalıştım. Bundan sonra da dil ve politika ilişkisiyle ilgili çalışmalarıma devam etmek isterim. Anadilde eğitim ve çift dille eğitimin ne kadar yararlı olduğunu, halkın demokrasiye katılımını ne kadar özendirdiğini UNESCO raporlarından biliyorum. Teknik ve pedagojik olarak bunu daha çok incelemeye niyetliyim. Anadilde eğitimin bireysel ve kolektif güvenlik açısından şart olduğuna, insanların gerçek vatandaş olduğunu hissetmeleri için adem-i merkeziyetçilik ve anadilde eğitimin gerekli olduğuna inanıyorum.”
Bu dediklerini yorumsuz yayınlamışlar. Hem de yalakalık ederek… Çanak sorularla bunu konuşturmuşlar : “Al takke ver külah!..” anlatmış da anlatmış…
Eh biz de yorumumuzu yazalım bari. Madem meydanı bu kadar boş sanıyorlar. Atıp tutmak serbest! Anlaşılan “bu aptesle daha çok namaz kılacaklar.” Dilleri çözülmüş… Meydanın boş olmadığını bunlara anımsatalım.
*
Bu profesör doktor hanım, “Anadilde eğitim ve çift dille eğitimin” ne kadar yararlı olduğunu biliyormuş. Bu şartmış!
“ Bak bak bak!.. Lafın büyüklüğüne ve içinin kofluğuna bak!” Nereden mi biliyormuş? UNESCO’dan!
Vay vay vay!.. Neler nelerde biliyormuş… “Kırk bir kere maşallah! Nazar değmez inşallah!..”
Anadil, diyelim ki ülkemizde otuz altı tane. Neden mi otuz altı tane? Çünkü başbakanlık böyle diyor. “Türkiye’de 36 etnik grup” var, diyor. Şimdi otuz altı çeşit dille eğitim mi yapılacak, “ sayın profesör bayan? “
Bakın size gözlerini parmaklarıyla aşağı çekip “pışşık “ yapıyor bunu duyanlar!..
Dayanamayıp, “Cart kaba kâğıt !” diyor ötede bir başkası!.. “Yok devenin başı!””Vay anasını!” diyen de var.
“Gemi azıya aldılar” diyor biri.” Kantarın topunu kaçırdılar!” diyor öteki. Devam ediyorlar:
“Seni bana sayıyla mı verdiler?” “Sıfır numara!” “Kendi kendine gelin güvey olma!””Bu kadar makara çekmek yeter!” “Tuzlayım da kokma!” “Yaya kalacaksın Tatar ağası!”
Şimdi soralım:
“Çift dille eğitim”neymiş. Hangi çift dille? Ne dili? Türkçeye eş olacak, çift olacak dil hangisi? Var mı? Ülkemizde Türkçeye eş bir dil var mı?
Bir söylese de biz de öğrensek! Cahillikten arınsak ! Hangi dil bu?
Beş altı çeşit Kürt yerel ağzı mı? Birbirini anlamayan, bambaşka yerel ağızlar… Konuşanı bileni bir iki milyonu geçmeyen… Bilim dili olmayan… Alfabesini bile İngiliz’in uydurup verdiği… Yoksa, konuşanı kalmayan, ölmüş bitmiş, zorla hortlattığınız diğer yerel ağızlar mı ikinci dil olacak? Ölü diller mi? Pontus Rumcası mı? Kimsenin konuşmadığı tarihte kalmış yerel ağızlar mı? Hani bir başlayıp sırayla diziyorsunuz, şuca, buca diye irili ufaklı onlarca dilciği… Bunlardan hangisi bu? Adı ne? Ne?
Milleti de kandırmaya üstünüze yok vallahi!
Yeni öğretim yılında yerel ağızlar seçmeli ders olarak okutulacakmış. Bu ve bunun gibiler ne diyor?
“Yetmez, anadilde eğitim şart!”
Ha öyle mi?
Unutmayın, “Siz giderken biz geliyorduk!..”
Amerika geçen senelerde, tehlikenin ayırdına vararak, eğitimde tek dile döndü. Almanya, seçmeli anadil derslerini kaldırdı sayılır, dersleri bitirme noktasına getirdiler. Her ulus bütünleşiyor, göçmenlerini bile kendi dilinde eritmeye çalışıyor, ulus devletini, ulusunun dilini gözü gibi koruyor. Fransa’da ikinci dil adı söyle bakalım, ne olur? Ya Yunanistan’da? Kim başka bir dilin adını ağzına alabilir? Oradaki Türklere Lozan’da verilen hakları bile kullandırmıyorlar. Batı Trakya Türklerine “Türk” demiyorlar. “Müslüman azınlık” diyorlar.
Sizin aklınıza bakarsak durumumuz aynen şöyle:
“Herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine.”
Sömürgeci ülkeler işini biliyor. Kandırdıklarıyla, satın aldıklarıyla malı götürüyorlar:
“Ele verir talkını, kendi yutar salkımı!” derler böylelerine. Küresel güçler salkımı yutuyor. Maşalarını böyle konuşturuyor.
Türkiye Cumhuriyeti, tüm diğer çağdaş devletler gibi bir ulus devlettir. Dili Türkçedir! Türk ulusu, bu Cumhuriyeti kuran halkın adıdır.
Dilimiz ses bayrağımız. Buna ortak koştun mu, sayısını ikiye üçe çıkarmaya kalktın mı, o devleti yıkmaya kalkışıyorsun demektir.
Buna ulus izin verir mi?
Bunu dillendirmek suç değil mi?
Türk Ordusu’nun, ulusuyla birlikte kurduğu çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nde okuyup adam olanlar şimdi ülkelerine ihanet yarışındalar.
Neme lazım, sözü fazla uzatmadan biz yine atalarımızı konuşturalım:
“Besledik büyüttük danayı, tanımaz oldu anayı!”
“Anasının muşmulası!”
“Yoktan yonga çıkmaz.”
“Deve yerine deve çöker.”
“Ak don, kara don hamamda belli olur.”
“Deve boynuz ararken kulaktan olmuş.”
“Bir buldu iki ister, akça buldu çıkın ister!”
“Bunların bıyığını balta kesmez!” “Fıştık (fitne) vermeye devam!”
“Ham hum şaralop!” Bu sözlere milletin artık “ karnı tok!”
Bu da sana caba:
“Senin aradığın kantar, Bursa’da kestane tartar!”
Başaramayacaksınız!
Feza Tiryaki, 15 Temmuz 2012