BAHÇEDE GÜLLER BİZDEKİ İŞLER

BAHÇEDE GÜLLER BİZDEKİ İŞLER

İletigönderen Feza Tiryaki » Cmt Tem 29, 2023 22:00

BAHÇEDE GÜLLER BİZDEKİ İŞLER

Birbirimize çelme ata, birbirimizi yiye yiye günleri geçiriyoruz. Aynı kişilere kanıyor, aynı sohbetleri yapıyor, aynı şarkıları bıkmadan dinliyoruz.
Bu arada yaşamımızda neler değişiyor, nereye gidiliyor, Cumhuriyet ilkeleri nerede, kimsenin umurunda değil. Günü kurtaralım, sosyal iletişimde reklamımızı yapalım, bu dünyadan göçmeden sanaldan da olsa çevremize biz de varız havası atalım anlayışıyla aylar yılları kovalıyor. Eften püften konularla uğraşıyoruz. Havanda su dövülüyor.

Kaç yıldır hep görmek istiyordum. Günümüzde okul kitapları nasıl, Türkçe ders kitabı ne boyutta basılıyor, sayfaları, içeriği nasıl, Türkçe nasıl öğretiliyor çocuklara merak ediyordum. En çok da okuma parçalarını, derslerde hangi yazarların okunduğunu bilmek istiyordum. Okullar tatil olunca birkaç aileden çocuklarının kitaplarını istedim. Ses çıkmadı, herkes işinde gücünde, turizm peşinde, önemsemediler bile bu isteğimi. Ders kitaplarında bakılacak görülecek ne varmış?

Sonra bir gün küçük Melek’i yakaladım. Dediğine göre onun, yılsonunda okullarda kitaplar toplanırmış. Geri dönüşüme gidermiş. Nasılsa Melek’te Türkçe kitabı kalmış bir nedenle, geri verememiş. Sonra verecekmiş.

Bu arada bir ek bilgi de vereyim, yurtdışında uzun yıllar Türk çocuklarına öğretmenlik yapan biri olarak. Orada okullarda tıpkı bizdeki gibi kitaplar parasızdır, okullara dağıtılır. Beş yıl kullanılır. Önce kitaplar çocuklara teslim edildiği an, öğretmen önderliğinde, isteğe göre plastik kitap kabıyla, kaplama kâğıtlarıyla kaplatılır, etiketlenir, temiz kullanmaları tembihlenir. Yılsonunda bunlar toplanırken kirli, yıpranmış, içi karalanmış kitapların parası ödetilir. Bunu bildikleri için çocuklar, kitapları yıpratmaz, yırtmaz, karalamazlar.

Biz çok zengin bir ülke olmalıyız ki, toplanan kitaplar doğru hamur yapılmaya… Kitapları basan şirketlere de bu arada oturdukları yerden kâr etme fırsatı. Her yıl sil baştan yenisi… Madem beş yıldır aynı kitap kullanılıyor niçin kullanılmışı değerlendirilmiyor?
Siz, en son ne zaman bir ilkokul Türkçe kitabı gördünüz bilmiyorum ama ben kaç yıl aradan sonra ilk kez gördüm.

Elimde ilkokul üçüncü sınıf Türkçe kitabı.

Öğretmenler orada mısınız?

Siz ilkokulu nasıl bir kitapla okudunuz? Kitap kapakları nasıl olurdu, sayfaları nasıl? Bu kitaplar için ne diyorsunuz?

Üniversite, lise test kitapları boyutunda, kurşun gibi ağır, sayfaları bembeyaz kalın kâğıttan. Kapak resmi, tüm kapağı dolduran beyaz top gibi bir yuvarlak. Beyaz topun etrafı da beyaz noktalarla noktalanmış. Çakılmış tahta parçalarıyla top şeklinin üzerine “Türkçe” yazmışlar. Savaş alanlarındaki gömüt tahtalarına benziyor. Ölenin adı, sıra numarası yazılan. Kocaman da bir üç çizilmiş beyaz yuvarlağın alt kısmına. Kurtçuk benzeri, karikatür çizimli, altı çocuk da harflere çıkıyor iniyor, çivi çakıyor. Her sese bir çocuk, Giyimleri aynı, şort, pantolon, gömlek, okulda değil, yaz tatilindeler. Her yan eğlence. Kapakta, sol üstte “İlkokul”, sağ altta “Ders Kitabı” yazıyor. Çocuk bu yazıyı nasıl birleştirecek bir bakışta? Neden giyimler kolsuz atlet, şort, neresi burası, böyle okula gidiliyor mu? Yoksa bu çocuklar tatilde marangozluk okuluna mı gitmişler? Türkçenin Ü sesinin noktaları madencinin iş başlığı. Türkçeyi dosdoğru yazmak, noktasını da ü’nün üstüne nokta gibi koymak pek mi zor? Ç’nin çengeli de kırmızı boya dolu kova. Oysa çivilenen tahta parçaları boyasız.

Bir kere Türkçe bizim ses bayrağımızdır, tahtalara çakılan tahta parçaları, bahçe parmaklığı değildir, sökülemez, değiştirilemez, Türkçemiz 29 sestir, başka harfler eklenemez, resimlerdeki gibi el arabasıyla çöp gibi taşınamaz!

Nerede o anlı şanlı psikologlar? Yaşam koçları kuzuları? TV’lerde karısını kocasını aldatanlara arka çıkar güzel akıllar verirsiniz, aklınız kadın erkek ilişkilerinden başka şeye ermez mi?

Burada anlatılanı bir anlatsaydınız bize? Dolaylı verilen mesajı?

Kocaman boyutlu, sayfaları karton kalınlığındaki, bu boyalı kitap 280 sayfa. İlk sayfayı açıyorsun, üç yazarının adı çıkıyor. Devlet kitaplarıymış. Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı damgasının altında İzmir 2022 yazıyor. En son basım. Geçen yıl okullar açılırken basılmış. İlk sayfanın arkasında yazılı. Kitabın resmen “Editörü” de var, “Program Geliştirme Uzmanı” da var. Çağ atlamışız, çağ! Üç kişilik “Görsel Tasarım” grubu da var. Resimleyen denmemiş, görsel tasarım. Kitap Mayıs 2018’de ders kitabı olarak kabul edilmiş. Demek ki beş yıldır kullanılıyor.

Kitabın ilk üç sayfası klasik. Şimdilik dokunulmamış olmalı. Kitabın başında, üstünde dörtgen şeklinde, renkli bayrak çizimli İstiklâl Marşı, arkasında sayfanın ortasında resimsiz Andımız, hemen yan sayfada altında büyük harfle Mustafa Kemal Atatürk yazan renkli Atatürk resmi. Altına Yüce önderimizin adı soyadı yazılmış: Mustafa Kemal Atatürk. Kim olduğu, sanı belirtilmemiş.

Altıncı sayfada “İçindekiler” kısmı, sekizinci sayfada “Organizasyon Şeması” adlı bölüm. İlkokul çocuğunun anlayacağı dil mi bu? Düzenleme deneceğine neden Fransızcası?

“İçindekiler” renkli dörtgen başlıklarda verilmiş, konu yerine “Tema” deniyor 1. Tema Birey ve Toplum, 2. Tema, Millî Mücadele ve Atatürk. Üçüncü Tema “Erdemler”… Böyle gidiyor.

Hepsi sekiz konu. Eskiden bunlara ünite derdik. Milli Kültürümüz, İletişim, Bilim ve Teknoloji, Çocuk Dünyası, Sağlık ve Spor, ana konuların adları.
Birinci konudan sonra sayfa sekizde dışı daire şeklinde kesili üç resim var. Bu üç resim bir sayfa arayla iki kez konmuş. En üstteki küçük dairenin içinde kumral saçları önüne dökülen, kol boyu, dirsek hizasında kadın öğretmen bayraklı İstiklal Marşı sayfasını parmağıyla gösteriyor. Çocuklar parmağa bakıyorlar, öğretmene değil, suratlar asık. Ortadaki dairede kucağında kocaman bir kitapla anaokulu öğrencisine benzeyen saçları iki yanda at kuyruklu, gözlüğü burnuna düşmüş, sarışın bir kız çocuğu resmi var. İlkokul üçüncü sınıf, böyle gülünç bir resim? Neden?

Alttaki büyük dairede, başı alnı boynu gövdesini kapatacak kadar büyük bir örtüyle sarılı, kolları bileğe kadar kapalı kadın öğretmen, elinde kalem, kırmızı kareli gömlekli çocukla göz göze. Çocuk, eliyle ağzını kapamış, mutlulukla gülümsüyor. Sizce ne anlatılıyor bu resimlerle? Hem neden iki kez basılı?

“Milli Mücadele ve Atatürk” kısmına bakıyorum. En önemli bölüm burası olmalı değil mi? Eskiden kitaplarımızda Ulusal Kurtuluş Savaşı yazardı Milli Mücadele yerine. Şimdi ulusal sözü kalkmış, Arapçasına geçilmiş.

Atatürk başlıklı bu bölümde yalnızca bir yerde Atatürk’ten söz ediliyor: O da ad vermeden, dolaylı. “Sana Borçluyuz Ta Derinden” adlı, Cahit Külebi’nin ünlü bir şiiri, bayramlarda okunan, yedi kıtalık. Altında kısaltılmıştır yazıyor, baktım, üç bölümünü almamışlar.

Hangi bölümleri mi atılmış? Ortadan iki kıtası. Son dizeleri.

“Dedin ki: Bu millet, bu büyük millet,
Yüzyıllar boyu geri kalmış.
Bu yurt, bu güzel yurt, bizim yurdumuz,
Her yanından yaralar almış.”
*
“Dedin ki: Bir güzel savaşmalı,
Kurmak için yeniden.
Bilgiyle, inançla, coşkunlukla,
"Öğün, çalış, güven!"
*
"Yüzyıllar boyu geri kalmış" denir mi? Osmanlıcılar alınırlar sonra. Ne o, “Öğün, çalış, güven”?
*
“Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti,
Bu milleti temiz ellerin.
Sana borçluyuz ta derinden,
En büyüğü Mustafa Kemallerin.”

Şiir böyle bitecekken bundan önceki bölümle bitiyor. Devrimlerden söz eden bu dizeler kırpılmış!

Ah, keşke iş bu kadarla bitseymiş!

Yazıya resim koymuşlar, Atatürk’ün resmi. Ayakta çekilmiş resim, zemin otlu, yeşile boyanmış. Resim ise siyah beyaz. Resimde Atatürk’ün yüzü belirsiz, tanınmıyor bile kim olduğu. Elini öne uzatmış, parmak arasında sigara. Papyon kravatı, mendili, başında köylü şapkası. Yanına boyutu farklı bir adam resmi yapıştırılmış, gölge gibi görünüyor, sıska, cılız adam, hayalet gibi yanında. Adamın iki elinde birer içki şişesi, şişeleri tutmuş, karnına dayamış. Bu kadar da kör gözüm gözüne olur mu? "Bu ne!" diyecek tek bir öğretmen kalmadı mı?

Milli Mücadele ve Atatürk bölümünün ilk okuma parçası, “Milli Marşımız” adlı Metin Özdamarlar yazısı. İki sayfalık yazının üç yerinde büyük boyutlu Mehmet Akif resimleri. Renkli bayrağın önünde kocaman yüz fotoğrafı, kırmızı daire içinde siyah beyaz portresi, bayraklı bir kitap resminde yine İstiklal marşı şiiriyle çizgi resmi. Yazının konusu, marşımız nasıl yazıldı, şairin para ödülü olduğu için önce yarışmaya katılmaması, sonra para ödülü kaldırılınca yazması, bu şiiri Safahat adlı kitabına milletin malı diyerek almaması.

Safahat kitabından çocuk ne anlar? Bu bilgi neye verilir? Düşünmeye değer…

İstiklâl Marşı’nın kabul tarihi şöyle yazılı, hem de kaç kez:

“1 Mart Bin Dokuz Yüz Yirmi Bir’de.”(Mecliste okunma tarihi.)
“12 Mart Bin Dokuz Yüz Yirmi Bir’de.”(Kabul tarihi) Oysa başka yazılarda geçen doğum tarihlerini sayıyla yazarak vermişler. Demek ki oluyormuş.

Tümce ortasında geçen sayıların baş harfleri büyük harfle yazılmaz. 12 Mart 1921 yazmak, ezberletmek o kadar mı zor? Öbür türlü çocuk o tarihten bir şey anlamaz, belleğinde birleştiremez. Gözüyle sayıyı görmüyor. Üçüncü sınıf bu sayıyı okuyamaz, der bu savında diretirsen o zaman hiç tarih verme. Marşın Kurtuluş Savaşı sürerken kabul edildiğini belirt yeter, tarihini ezberlemesi önemli mi? Defalarca yazdığın tarih, nihayet bir savaşın tarihi değil, bir dönüm noktası değil, “Kurtuluş”ta zafer günü değil.

Bu parçanın ardından İstiklâl Marşı’nın altı kıtası yazılmış. Arada çalışma sayfaları. Ne mi yapılacak?

"Etkinlik: İstiklâl marşımızın yazarı Mehmet Âkif Ersoy’a bir mektup yazınız.” Demişler çizgili bir defter sayfası, altta zarf resmi bırakmışlar yazının altına. Şair savaşta bir rol oynamamış, komutan değil, önder değil, ulusal kahraman değil. Çocuk ne anlamda mektup yazacak? Neden? Neden ulus devletinin kurucusuna değil de, şaire?

Başka kitaplarda da görmüştüm, Atatürk’ün yerini şair Mehmet Akif’e bıraktırıyorlar yavaştan…

Kurtuluş Savaşı kahramanlarından “Şahin Bey anlatılmış burada bir okuma parçasında. Fransızlara karşı direnişten. Yazı, Hüseyin Emiroğlu’ndan alınmış. Altında yine kısaltılmıştır yazıyor. Özetlenmiş değil, kısaltılmış. Parçanın sondan önceki tümcesi şöyle, ister inanın ister inanmayın:

Şahin Bey: “Düşman! Gel süngüle! Allah bu vatanı kurtarır!”

Atatürk’ten söz eden Cahit Külebi şiirine yeniden dönersek. Şiirin arka sayfasında etkinlik adı altında şu sorular sorulmuş:

"Yurdumuzu kim kurtarmıştır?
İkinci kıtaya göre kurtarıcının özellikleri nelerdir?
Üçüncü kıtaya göre kurtarıcı bize neler öğretmiştir?"

Sevgisiz bir duruşla, mesafeli, soğuk sorular. “Kurtarıcı.” Adı yok.

Milli Mücadele ve Atatürk konusu sürüyor. Sayfa 64’te, bir boş sayfaya iki küçük bayrak asmışlar, “Cumhuriyet konulu bir şiir yazın demişler. “Çocuklar araştırmacı yazar” olmuş.

Sayfa 66’da “Cumhuriyet Çocukları Marşı” yazılı. Yazının altında ağızları açık dört çocuk sahnede, gülünç bir çizim, abartılı. Üstte bayraklar, balonlu ay yıldızlar. Sağ köşede eğri, gelişigüzel kesilmiş bir beyaz zeminde küçücük siyah beyaz Atatürk portresi. Yüzü kenara, dışa bakıyor, boyalı zemine bir yama gibi ekli, altında zor okunan bir yazıyla Mustafa yazılı. Yazının gerisi okunmuyor, önü kapanmış. Bakın şimdilik bizden bu kadar derler gibi. Normalde sahneyi boydan boya kaplaması gereken resim, burada kasıtlı bırakılan makas kesintileriyle, bu kadarcık. Üstte marşın konusunu tahmin ediniz yazmışlar. Atatürk parçaları okutulmuyor, tahmin edeceksin!

Sayfa 70. Milli Mücadele ve Atatürk konusuna ne eklenmiş biliyor musunuz? Milli Mücadele yani Kurtuluş Savaşı ile Atatürk ile nasıl bir ilgi kurulmuşsa:

“15 Temmuz bizim tarihimizdeki kahramanlık silsilesinin son halkasıdır.” diyerek bir sayfayı buna ayırmışlar, resimlemişler. Yine Mehmet Akif yazarak altına İstiklâl Marşı’ndan iki dize yazmışlar:

"Ben ezelden beridir…"

Gece meydanda toplanan halk resmi. Açıklaması da altında:

“Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında hür yaşayan bu millete kimse zincir vuramaz ve vuramayacaktır.”

Yedi düvelin saldırdığı yurdumuzda, düşmanı atmak için başlatılan, bu uğurda on binlerin can verdiği Kurtuluş Savaşımız ile bilinmezlerle dolu “darbe girişimi” kıyaslaması.

Sanırım bu kadarı bile kitap incelemesinin, sizlere bir fikir vermiştir. Bir de, 23 Nisan’la ilgili sayfanın şiirini size yazmalıyım. Altan Özyürek yazmış. Buyurun buradan yakın:

“Dünya Çocuk Bayramı.”

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Atatürk’ün gölge gibi belirsiz bir resmiyle bu korkunç içerikle verilmiş:

Ulusallığı olmayan, Dünya Çocuklarının günü. Şiirin sonuna bakınız:

"Türkiye konuklarla, / Kalpler sevgiyle dolsun.
Dünya Çocuk Bayramı / Herkese kutlu olsun!"

Bu şiir bile televizyonlarda günlerce tartışılmalıydı, aydınlarımız bu bizim en büyük ulusal bayramımız, Dünya çocuklarıyla ne ilgisi var? diye meydanlara doluşmalıydı.

Milli Kültürümüz bölümüne alınan bir öyküyle bu incelemeye son verelim. Yoksa böyle uzayıp gidecek…

Yunus Emre ve Mevlana. Orhan Yorgancı yazmış, yazı kısaltılmış tüm okuma parçaları gibi:

Olay rivayetmiş. Mevlana’nın ölüm haberini alan Yunus Emre onun türbesinin yapımında “ırgat” olarak çalışmışmış. Burası olduğu gibi parçadan:

“Bir seher vakti baş mimar inşaatı kontrole geldiğinde bir işçinin tuğlayı “Allah, Hak!” diyerek fırlattığını, tuğlanın havada birkaç kere döndükten sonra kubbede yerini aldığını görmüş.

“Kimdir bu?” diye yanına yaklaşınca Yunus Emre’yi tanımış.”

Ne zaman kitaplarımız böyle değişti. Ne yapılmak isteniyor?

Neden algıya dönük dolaylı mesajlarla doldurmuşlar kitabı?

Ünlem imini öğretecek, iki örnek veriyor alt alta:

“İmdat! Yangın var.
Ey Türk Gençliği!”

Ne bu şimdi?

Özlü sözleri öğretecek, verdiği beş örnekten (sayfa 183) Atatürk’ün sözü en başta değil, başta Yunus Emre. Sonra Aristo. Sonra Hacı Bektaş. Yanlış yazdım. Adı, eski yazımıyla yazmışlar, Türkçe yazımda yeniden eskiye dönülmüş. “Hacı Bektaş-ı Veli.” Onun ardından lütfetmişler Atatürk’ün sözüne sıra gelmiş.

Atatürk’ün kurdurduğu Gazi Eğitim Enstitüsü’nü kapattılar, üniversite yaptılar, adına Gazi Üniversitesi dediler, sonra da bu adı Hacı Bektaş Veli Üniversitesi’ne çevirdiler 2018’de. Boşuna değilmiş.

Kitaba alınan parçalar Türkçe öğretme, Türkçeyi sevdirme parçaları değil, algı yönlendirme, Atatürk ilkelerinden kopuş parçaları. Okuma parçaları çok özensiz, yazın değeri olmayan sıradan yazılar. Resimleme çok çirkin. Yazarlarının neredeyse hepsi yeni kuşak, tanınmayan kişiler, siyasi yönleri yüzünden kitaplara girmişler. Türk yazınının temel direklerinin burada adı yok. Kim kimi nasıl kayırabilirse…

Cumhuriyet gazetesinin bir kadın yazarının da burada “kısaltılmış” bir yazısı var. Şimdi elinden gelirse bu kitapları eleştirsin bakalım. Kemal Bunarciev, araştırdım, Bulgaristan Türk Edebiyatı yazarlarından imiş, bir masalımsı yazısı yine kısaltılmışı tabii, alınmış. Ülkemizdeki Türk yazarları bitti de sıra dış dünyada.

*
Düşünmenin zamanı hâlâ gelmedi mi?

Bahçede güller iyi de, bizdeki işler ne zamana kadar böyle gidecek?

Feza Tiryaki, 28 Temmuz 2023
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 988
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x