Aşırıcı Türkler ABDye karşı
Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yılmaz Esmer Radikalizm ve Aşırıcılık konulu bir araştırma yapmış. Geçtiğimiz hafta anket sonuçlarını açıkladı. Yapılan anketlerin bilimselliği, geçerliliği, gerçeği ne kadar yansıttığı tartışılabilir ancak biz biraz medyanın ve aydınların neyin üzerinde durup neleri es geçtiği üzerine konuşalım.
Gazeteler anket sonuçlarını, dindar ve farklılıklara kapalı toplum hoşgörü çok uzakta, 4 kişiden 3ü içki içen komşu istemiyor, yeni merkezde mayo günah gibi başlıklarla verdiler.
Çünkü yapılan anketin verilerine göre, hangisi sizin için birinci sırada gelir? sorusuna % 62 din cevabını verirken, bir kadının plajda mayoyla dolaşması günahtır yargısını destekleyenlerin oranı % 48i buluyormuş. Toplumun % 72si içki içenleri, %36sı kızları şort giyenleri komşu olarak istemeyeceğini söylüyormuş. Elbette bunlar sorulan yüzlerce soru içinden çekilip özellikle gündeme taşınanlar ve özellikle AKPnin tahammülsüzleri karşısında ara ara çark eden Doğan Medyanın dikkati çekmeye çalıştığı vahim tablo. Bunu tırnak içinde yazıyoruz çünkü siyasi iktidarın bu denli faşizanlaştığı, din üzerinden yapılan siyasetin aleniyete döküldüğü, dini simgelerin siyasi simgelere dönüştüğü böyle bir ortamda toplumun da buna ayak uydurması, dini vurguları artırması pek de şaşılacak durum değil. Tepki vermeyen, bu gidişe dur diyemeyen kesimin durumunu belirleyen siyasi iktidar olur ve toplum buna göre şekillenir. Vehamet toplumda değil, AKPnin kendisindedir.
Ancak bu anketle ilgili olarak asıl tartışılması gereken Türk milletinin ne hale geldiği değil ne hale gelmediğidir!
Yani dini eğilimlerini kuvvetlendirmiş gibi görünse de -kaldı ki bu da çok subjektif ve dönemseldir- Türk milletini Amerikancı yapamamaktadırlar!
Ankete katılanların %86sı ABDnin hedefinin Türkiyeyi bölmek olduğunu söylerken, %76sı da ABnin tehdit oluşturduğunu düşünüyor. Amerikalı bir aileyi komşu olarak istemem diyenlerin oranı ise % 43. Yani kızları şort giyen aileyi istemeyenlerden daha fazla!
Aynı şekilde PKKnın Türkiyeyi tehdit ettiğini düşünenlerin oranı %90larda. Güvenilmeyen kurumlar arasında en başta DTP gelirken, sonra bunu sırasıyla IMF, Birleşmiş Milletler ve AB takip ediyor. PKKya karşı geniş çaplı harekat isteyenlerin oranı ise yüzde 83.
Görüldüğü gibi tüm Amerikancı propagandaya, psikolojik savaşa, medyanın çabalarına, aydınların girişimlerine rağmen Türk milletini ne Amerikancı yapabiliyorlar ne de Kürtçü.
En yüksek rakamlar aslında bu konu ile ilgili oranlar iken bu ankete dayanarak, Türk milletinin hoşgörüsüzlüğünü, tartışmak son derece yersiz.
İstedikleri kadar Kürtçülüğü meşrulaştırmaya çalışsınlar, demokrasi, özgürlük insan hakları gibi kavramlarla PKKyı sempatik hale getirmeye çalışsınlar, toplum bölünmeyi tehdit olarak görüyor, bunun arkasında ABDnin olduğunu biliyor, PKKya karşı silahlı mücadeleyi destekliyor ve DTPye de güvenmiyor, bu kadar basit.
İsteyenler Amerikan karşıtlığını da İngilizce extremism sözcüğünden türetilmiş ve hiç de kulağa hoş gelmeyen ve Türkçe olmayan- aşırıcılık sözcüğüyle ifade edebilir.
Ama biz bunu Türk milletinin aşırıcılığı ile değil antiemperyalistliği ve bağımsızlığına düşkünlüğü ile açıklıyoruz. Bundan da utanmıyor, gurur duyuyor ve Batılıların deliye dönüşünü zevkle izliyoruz!
Serap YEŞİLTUNA