Bak Beyim!

Bak Beyim!

İletigönderen Deli Haydar » Prş Haz 24, 2010 3:16

Bak Beyim...

Sana iki çift lafım var:

Koskoca "adam gibi" adamsın. Paran var, pulun var; gemin var, kaçak katın var; koltuğunun altında "büyük projeler"in, elinin altında devletin "satmakla yükümlü olduğun" kaynakları var... Yok yok maşallah!
Herşeyin var...

Yandan iliştirilmiş gazetecinden, ardından uçurumdan atlamaya hevesli vekiline; yollarını bulmaları için yalnızca sana biat etme seçeneği sunduğun aymaz kullarından, hain akademisyenlerine; kahvaltı dostlarından, ordu içindeki köstebeklerine; emniyeti saran "fetocop"larından, artık kira ödeme derdi de kalmayan yargıçlarına-savcılarına kadar binlerce kişi çalışıyor emrinde...

Yakışır mı sana ekmekle-sınırlarla oynamak! Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç-yetim bırakmak! Kişisel çıkarlarını müstevlilerin siyasi amaçları ile birleştirmek! En az yedi binyıllık öz yurdunda kimliğine-varlığına el atıp tutsak ettiğinin yurttaşının namusunu-töresini hiçe saymak!

Ama nasıl yakışmaz!
Sen değil misin öz çocuklarını yan gelip yatarırken, ecnebi askerleri milyonlarca canı soldursun diye alkış tutan; işçisine-işsizine, esnafına-çiftçisine, hatta şehidine bile acımayan; bir damlacık mutluluğu, az-biraz saygıyı bile çok gören...

Anlamıyor musun beyim!
Bu insanlar Gazi Kemal Atatürk'ü seviyor, onun derdini-niyetini anlıyor...

Ama ben boşuna konuşuyorum...
Sevgiyi tanımayan, "değişim"inden önce "bu ülke yıkılacak" diyen adama sevgiyi-ülkeyi-ülküyü anlatmaya çalışıyorum...

Sen eşbaşkan, büyük patron, milyarder, para babası, "projeler" sahibi Recep Bey...
Sen mi büyüksün! Hayır ben büyüğüm... Ben... Vatandaş Yaşar Usta...

Sen benim yanımda bir hiçsin -anlıyor musun- bir hiç. Gözümde oy kadar bile değerin yok.
Ama şunu iyi bil, ne devletime ne de halkıma hiçbir şey yapamayacaksın: Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, bölemeyeceksin, yenemeyeceksin bizi... Çünkü biz birbirimize parayla-pulla-ihaleyle-avantayla değil, sevgi ile bağlıyız. Bizler birbirimizi seviyoruz: Biz bir aileyiz... Biz güzel ve çok büyük bir aileyiz!

Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun...
Dokunma artık halkıma, dokunma Mehmetçiğime, dokunma Atatürk'ümün kutsal ülküsüne...
"Eğer onların kılına zarar gelirse" diyeceğim ama olanlar olmuş zaten bu zamana kadar, olacağı kadar! Kimsenin kılı da çokça kıpırdamamış anlaşılan... Öyle ya, belli ki şimdi de sana "tüy dikimi" kalmış...

Yapma beyim...
Gel etme beyim...

Yoksa ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş, devletine-yasasına bir an olsun karşı gelmemiş olan ben, vatandaş Yaşar Usta, açar "Bursa Nutku"nu okururum. Okurum ve -Allah'ın izni ile- bir satırını atlamam bile...


Sadık Şendil'i rahmet, Münir Özkul'u saygı ile anıyoruz...
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

nutuk

İletigönderen onderrr » Pzt Eyl 13, 2010 17:31

Şubat 1933'te Bursa Ulucami'de toplanan 100 kadar irticacı camilerde Türkçe ezan okunmasına karşı bir ayaklanma girişiminde bulunurlar. Ayaklanma kısa sürede bastırılır. Atatürk Bursa'ya gider. Çekirge yolu üzerinde bulunan bir köşkte akşam yemeği yenildiği sırasında bir kişi Atatürk'e ayaklanmayla ilgili olarak şöyle diyecek olur: "Bursa gençliği olayı hemen bastıracaktı, fakat zabıta ve adliyeye olan güveninden ötürü..." Atatürk hemen konuşmakta olan kişinin sözünü keser ve aşağıdaki konuşmayı yapar:

[b]Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, "demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek"

Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!

Mustafa Kemal Atatürk
Bursa, 5 Şubat 1933[/b]
Kullanıcı küçük betizi
onderrr
Üye
Üye
 
İletiler: 2
Kayıt: Cum Tem 16, 2010 17:18


Şu dizine dön: Haydar Bey

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x