Bana Yavrumu Getirin (Destan)- Şehit Analarına-

Bana Yavrumu Getirin (Destan)- Şehit Analarına-

İletigönderen Feza Tiryaki » Cum Eki 21, 2011 16:36

Bana Yavrumu Getirin

Bu gün kendimizi vatanı için can verenlerin yerine koyma zamanı.
Vatanı için can veren yiğitlerin analarının yerinde olma zamanı…
Bir evlât büyüttünüz, yirmili yaşlara geldi.
Delikanlı, yüzü güleç, yüreği duru su gibi temiz.
Bakmalara doyamadığınız, gözünüzden sakındığınız evlâdınız askere gidiyor.
*
Mesleği askerlikse eğer, her gün vatanın hizmetine koşuyor.
Evden gönderirken, yolun açık olsun evlâdım, günün aydınlık olsun,
Allaha emanet ol, Tanrım seni korusun! diyorsunuz…
Dağların tepelerinde nöbette yiğidiniz, elinde silah.
”Vatan namustur , şereftir, onurdur,” deyip sınırımızı bekliyor.
Gece, soğuk demeden, yağmur yağış demeden…
*
Koruyanı, saldırı geldiğinde kendinin yardımına koşanı yok, engellenmişler…
Yollar mayınlı, geceler kör, etraf hainlerle sarılı!
Dağlarla yalnız başına bırakılmış.
Karokoldaki askerlerin on katıyla, yirmi katıyla saldırıyor kudurmuş köpekler.
İnsanlıktan çıkmış çakal sürüleri…
Gelişmiş teknolojinin sana bir yardımı yok, saldıraya dair önceden verilen bir haber yok!
Askerim yıllar öncesinin imkânlarıyla nöbette, yüreğiyle orada…
*
Karakolun kapısına kadar gelebilmiş bunlar, el bombasını içeriye atabilmişler…
Vatanı bekleyen Mehmetçiğe acımadan kıymışlar ağabalarının emriyle.
Ellerine verilen düşman silahlarıyla vatanına saldırmış bu hainler.
*
Hainlerin Meclis’teki partisinden bir kadın konuşuyor.
Parmağını sallıyor, gözümüze gözümüze:
“Bu bir savaştır !” diyor.
“Bu savaşta her iki taraftan da insanlar yaşamını yitiriyor.”
“Hem Kürt , hem Türk anneleri ağlıyor… “ diyebiliyor bu ruhu satılmış…
*
Savaşa bakınız savaşa!
Hem de bunu diyen bu devletin maaşlısı, bu devletin beslediği vekili!
Kendi devletinin askerine, polisine, insanına, anasına, kızına,bebesine saldırmanın,
Önüne kim çıkarsa öldürmenin, kahpece mayın patlatmanın adı savaş olmuş.
*
Savaşın bile bir şerefi, bir namusu vardır, yoksa sen, ne dediğini bilmeyen bir canavar mısın!
Savaş ordularla olur, iki ordu savaşır.
Devletin milletiyle kurduğu ordularla olur savaş!
Hem savaşın da bir kuralı vardır, uyulması gerekenleri vardır.
Silahını kapıp devletinin karakoluna saldırmanın adı ne zamandan beri savaş?
Bunun adına dünyanın her yerinde terör derler, terör!
Yapanlarda insanlıktan çıkmış zavallı köpeklerdir!
*
Hani senin devletin, hani senin milletin? Hani senin tarih boyunca kurup yıktığın devletlerin?
Varsa bir tanesini söyle, birinden haber ver ey kandırılmış Şeyh Sait torunları…
Atatürk döneminde tarihe gömülmüş emellerin, vatana ihanetin yeniden cırtlayan sesleri…
Bir sürü köstebek, yılan, çıyan da arkanızda, deliklerden kafalarını çıkaran çıkarana…
Bazıları gazetelerde bilgiçlik taslıyor:
Bakın ağlama, aynı ağlama, duyun , dinleyin diyor.
Satılmış, katil oğluna ağlayanla, vatanını koruyan askerimin, yüreği yanık anasını bir tutuyorlar…
Askerine kurşun sıkan, yoluna mayın döşeyen hainlerin annelerini kolluyor,
Kınayacağına onları, ayıplayacağına, yazıklar olsun sizin gibi analara,
Sizi cahil bırakan hükümetlere, iktidarlara da yazıklar olsun diye yükleneceğine,
Hiç mi sahip çıkamadın evlâdına, hiç mi akıl veremedin, yol gösteremedin diyeceğine bu kadınlara…
Şehit analarıyla bir sayıyor bunları doğuranı, bu bizden olmayan kafalar…
*
Belki de katil evlâdının utancından insan içine çıkamıyor bu analar,
Ağanın, kocanın baskısı, eğitimsizlik, cahillik, bu kadınlar kurbanlık koyun misâli…
Bunları söyleyeceğine, bunlara acıyacağına, şehit analarıyla bir tutuyor onları gözleri kararmışlar,
Paranın, bilmem neyin satın aldıkları, ihanetin adamları, ihanetin vekil kadınları…
*
Dünyada kullanımdan kalkmış, savaşta bile kullanımı yasaklanmış mayınlar akıyor bunlara,
Ellerindeki silahları, kurşunları, katırları hediye, üstümüze bilerek salınıyor sürüsüyle…
Kadınlar, kızlar da var içlerinde, duyduğumuza göre Ermeni de, Yahudi de…
Ermeni asıllı terörist başı, bunlara devlet kuracakmış İmralı’daki yatağında.
İsrailli Yahudi, bereketli topraklarımızda büyük İsrail’ine kavuşacakmış…
İngiliz eski oyun alanına geri dönecek, Yunan’ın Anadolu hayali gerçekleşecek…
Alman sırtını kaşıdığı, sen Kürtsün diye ayırdığı insanların arkasında öyle bekleyecek!
Fransız madamlar “Kürt’ten çok Kürt olacak bu oyunda,
Ermeniye taviz ver, toprak ver diye NATO’suyla üstümüze gelecek…
*
Hele bir de anayasada bunları ayırdılar mı,
Türk milletini Türkiye vatandaşına çevirdiler mi,
Türklüğü, Türkçeyi, Türk Milleti’ni, bir de Atatürk’ü sildiler mi devletimizin tapusundan,
İşimizi bitirecekler, bizi bölecekler, birbirimize girdirecekler…
*
Bitlis’te beş polis anakuzusu değil miydi? Neye uçuruldu havaya?
Polis arabasındaki çocukların, bebelerin suçu neydi?
Yoldan geçenler ne yapmıştı? Korucumuz, öğretmenimiz, mühendisimiz…
Evinden işe gitmek için çıkan sivil giyimli polisimiz, askerimiz ne yapmıştı ne?
Karakolunu bekleyen askerin suçu olur mu? Devletin güvenlik güçlerine saldırılır mı?
Buna kim izin verir dünyada? Kim teröriste sen etme, ben teslimim sana der?
Eğer önceden işbirliği etmemişsen, düşmanınla anlaşmamışsan kim teröre boyun eğer?
Terörün istediğini yapmaya kalkar, anayasayı değiştirmeye soyunur?
*
Jandarma üsteğmen Murat Bek’in başı yemenili anası düşüp bayılmış acı haberde.
Kınalı ak saçlarından yemenisi sıyrılmış, bakın, yerde yatıyor…
Ana yüreği acı habere dayanamadı diye başlık yazmış Yeniçağ!
Yirmi dört saatte yirmi dokuz şehit demiş üstündeki yazıda…
Bu sayıyı seksen yedi diye söylüyorlar, sayı gizleniyor diyorlar,
Önce fısıltıyla, sonra açıkça söyledi bunu bazı haberciler…
Aynı bölgede arama yapılırken mayından bir askerimiz daha can vermiş.
“Bir şehit daha!” diye demin haberlerde dediler.
Mehmet Ulusoy, uzman çavuş. Üç asker de yaralanmış…
*
Fatma Ana pencereden görmüş gelen habercileri, feryat etmiş:
“Fevzim’e bir şey mi oldu? Fevzim nerede? Eyvah ocağımız battı!”
Şehit komando er Süleyman’ın annesi Şerife Ana, gelenleri görünce ağlamış:
“Yavrum, kuşum öldü mü? Şimdi bana kim kol kanat gerecek?”
*
Şehit Mehmet Ağgedik’in annesi Fatma Ana, oğlum sen ölmedin diye tabutuna sarılmış.
Bilâl Asteğmen bir akşam önce telefonda demiş ki: “Dua edin baba bize, bol bol dua edin.”
Şehit Birol’un evinde elektrikler kesikmiş parasını ödeyemedikleri için.
Ümmühan Ana, Oğlu İdris’i toprağa verirken, hem ağlamış, hem ağlatmış:
“Güle güle git oğlum, yiğidim, aslanım !” diye ağıt yakmış.
Omzunda Türk bayrağıyla yürümüş, “Şehidim mekanın cennet olsun !”diye seslenmiş.
Dürdane Ana kına yakıp askere gönderdiği, bayrama izinle beklediği, yolunu gözlediği oğlu Yavuz’a :
“Seni böyle mi karşılayacaktık kuzum, oğlum,” diye gözyaşı dökmüş.
Mehmet’in annesi Şerife Ana şehidine çığırmış, çırpınmış: “Kara oğlum nerede? Evlâdım nerede? “
Eyüp, Yunus, Fikret, Hüseyin, Reşit, Mustafa, Koray, Ahmet, Süleyman,
İbrahim, Soner, Ufuk, biri Erzurumlu, biri Hataylı Mesut, Soner, Ramazan…
Daha adlarını sayamadıklarımız,vatan evlâdı kahraman şehitlerimiz…
Adlarını say say bitiremediklerimiz…
Onlarca yavrumuz, yiğidimiz, askerimiz…
*
Üsteğmen Murat’ın anası,” Bana yavrumu getirin!” diye bağırmış kapıya gelen askerleri görünce.
“Bana yavrumu getirin! Doğurup büyüttüğüm, adam ettiğim, gözümden sakındığım yavrumu!”
“Kınalı kuzumu, oğlumu…”
*
O çok bilmiş, ensesi kalın, göbeği şiş, yanakları bındık bındık efendiler!
Size söylüyor bunu şehit anamız, şehit anaları size soruyor bunun hesabını.
Söyleyin, şehitlerimiz için ne yaptınız? Ne yapacaksınız?
Onları geri getirebilir misiniz?

Feza Tiryaki, 20 Ekim 2011
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 988
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x