Bayram Gelmiş Neyime? / Feza TİRYAKİ

Bayram Gelmiş Neyime? / Feza TİRYAKİ

İletigönderen Feza Tiryaki » Prş Ağu 23, 2012 0:17

Bayram Gelmiş Neyime?

Resim
“Bayram gelmiş neyime?” der bir şarkısında halkımız:

“Bayram gelmiş neyime / Anam anam garibem
Kan damlar yüreğime / Anam anam garibem”


Bir yanda tuzu kurular, işbirlikçiler, gamsızlar, evet efendimciler, her dönemin dönenleri, köçekleri, bencilleri… bir güzel bayram kutladılar. Hâlâ da kutlamaya devam ediyorlar. Hem bayramları bitecek gibi de değil. Vur patlasın çal oynasın, umurlarında mı dünya? Bunların her günleri bayram! Gelen ağam, giden paşam der böyleleri…

Bir yanda da acıdan acıya savrulanlar, gariban insanlarımız, şehitlerine yananlar, hainlerin arsızlığına dayanamayanlar, ülkelerinin geleceğini bayram edecek gibi iyi bulmayanlar, böyle bayram olmaz, bayram benim neyime diyenler... Bayramın ne geldiğini ne geçtiğini anladılar onlar…

Ulusça kutlu sayılan günlere bayram denir. Bayramlar ulusça kutlanır. Sevinçler ulusça yaşanır, acılar ulusça paylaşılır…

Ulusal bayramlarımız nasıl darmadağın edildiyse, içleri boşaltıldıysa, dinî bayramlarımıza da aynısı yapılıyor. Bayramlar ulusal gün olmaktan çıkarılıyor. Devletin radyosunu dinliyorum. Bayramı kutlayacaklar, islam aleminin bayramını kutlarız diyorlar örneğin. Bunu onlarca kez yineliyorlar. Bir islam alemidir tutturmuş gidiyorlar. Tıpkı depreşen yeni Osmanlı sevdaları gibi… Bizim artık bir ulusumuz yok görünüşe göre. TRT’nin radyo kanallarını dinlerken elim yanlışlıkla bunların ülkeyi bölmek için elleriyle açtıkları kanala gidiyor. Gitmesiyle de çarpılmış gibi bunu kapamam bir oluyor. Bu arada duyacağımı duyuyorum. Küresel çetenin iktidar eliyle yürüttüğü tıkır tıkır işleyen bölücü planlarının sürdürüldüğünü gözlemliyorum…

Göz görmeyince gönül katlanırmış. Bu ihaneti bilmezden gelince, bu kanalları dinlemeyince, televizyonun, radyonun düğmesine basmayınca da sanki bu olup bitenlerden habersiz gibi oluyorsun. “Altı” anlamına gelen bir tavla sayısıyla adlandırdıkları kanallardan söz ediyorum. Hem televizyonları, hem radyo yayınları var. Devlet, kendi eliyle kurdu. Burada aynı müzikler başka dille söyleniyor . Neden? Müziğin birleştirici gücünden yararlanmak varken bu gücü olumsuz yönde kullanmak niye?

Sen İngiliz’in diliyle şarkı söylet, şarkı dinlet, konuş, okulda dersini göstert, hem de Türkçeden daha çok olsun ders sayısı. İktidar olarak, okullarda Türkçe ders saatini azalt, İngilizce ders saatini artır, hem de olmayan yerel dillerden ders icat et! Bölücülere kolaylık sağla, önlerini aç…Ulusunun dilini, müziğini ise dışla. Halkından ayır… Halkını böl.

Halkımıza, yeni yetişenlerimize elin müziği, İngilizceymiş, Fransızcaymış , yok bilmem neymiş… bakmadan yıllarca dinletildi, dinletiliyor. Kendi has müziğimiz, bir ulusu bütünleştirecek en önemli değerlerden olan müziğimiz ise ulusumuza dinletilmiyor. Devletin eliyle bir bölüm yurttaşa “ Sen ayrısın, sen ayrılacaksın, senin ayrılman isteniyor, bize böyle dayatılıyor, sen başka dillisin, başka dilinle şarkını türkünü söyle, dinle!” deniliyor.

Bayram Hutbesini bilmem dinlediniz mi? Diyanet hazırlamış, tüm camilerde okunmuş bayramda. “Başta Suriye ve Myanmar olmak üzere dünyanın muhtelif yerlerinde zorda, darda ve sıkıntıda olan kardeşlerimize dua edelim. “ deniyor. Duada en ön sırada bu adı sanı duyulmamış ülke ve isyancılarını iktidar destekliyor , devletiyle savaşmalarına yardım ediyor diye duyduğumuz komşumuz Suriye var…

Hutbenin sonuna doğru ise şöyle deniyor:

“Zaferler ayında cennet vatanımız için canlarını seve seve feda eden muazzez şehitlerimizi ve geçmişlerimizi rahmetle yad edelim.”

Kadir Gecesi’nde okunan mevlitlerde nasıl Atatürk ve silah arkadaşlarına dua etttirmeyi unuttuysa Diyanet, bunu Bayram hutbesi’nde de unutmuş…

“Geçmişlerimizi rahmetle analım” diyorlar, ne demekse bu? Geçmişlerimiz… Anlaşılır gibi değil…


Bir de “kardeşlerim” sözünü tutturmuş gidiyorlar. Neye kime böyle sesleniyorlarsa...

“Kardeşlerim! Vakit, kardeşliği yeniden inşa etmenin vaktidir.”

Sözde yol kesen PKK’lılarla görüşenlere, koklaşanlara iktidarın ikinci adamı çatıyor, çatarken Kürt milleti diyor bir punduna getirip. Kürt milleti diye bir millet varsa, devletin en üst düzey yetkilisinden biri bunu diyorsa sormazlar mı, bizim milletimizin adına ne oldu? Hangi devletin milleti bu Kürt milleti dediğin? Bir toplumu, bir toplumun bir bölümünü millet olarak adlandırırsanız birlik bütünlük kalır mı? Cumhuriyet kalır mı? Ulus devlet kalır mı?

“Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olurmuş. “Bu örneği iyi bilirsiniz: Çok sevilen, sayılan biri yaşlanır, elden ayaktan düşer. Eskiden önünden selam vermeden geçemeyenler bir bakarsınız artık onu takmaz olmuşlar. Eskiden her bir dediği gündem yaratan kişinin dedikleri artık önemsenmez olmuştur. Ne dediğine, ne istediğine kimse kulak vermez. Bu kişinin yüzüne çevresindekiler sevgiyle saygıyla değil, dudaklarda bir alaycı acıma gülümsemesiyle bakarlar.

Koskoca Atatürk Cumhuriyeti, Cumhuriyetin şerefli, onurlu askerleri bu duruma düşürüldü. Bir önceki Genelkurmay başkanımız kendi ayağıyla tıpış tıpış sanki bir toplama kampına girdi. İçeri tıkılmaya neredeyse gönüllü oldu. Teröristle mücadele eden ordumuzun başına, sen teröristmişsin meğer, diyorlar… “İktidarı devirecekmişsin!..”

Ülkemizi gelen tehdit ediyor, giden tehdit ediyor. En son İran’dan zılgıtı yemişiz. “Suriye’ye yaptığınız cezasız kalmaz!” denmiş.

Milletvekili milletin temsilcisi demektir. Terör örgütünün temsilcilerini sanki seçilmişler gibi seçtirdiler. Seçildi dediler bunlara sözde bağımsız olarak katıldıkları seçimlerde. Bunların dışında tek bir bağımsız aday seçilemedi dendi. Ünlü komutanlar, ünlü siyasetçiler, bilim adamları, tanınmış değerli kişilerden tek birisi bile yeterli oy alamadılardı. Yurdumuzun en aydın bölgesi Ege bölgesinde, İzmir’de bile Cumhuriyet güçbirliği adayları yeterli oy alamamıştı. Eski bakanımız Yaşar Okuyan Yalova’da kazanamadı. Buna karşılık PKK terörü altında, PKK korkutmacasıyla yapılan Doğu’daki Güneydoğu’daki seçimlerde bu PKK’yla kucaklaşan, onlar bizim evlatlarımız diyen BDP’li bağımsızlar toptan Meclis’e girdiler… Tam da yeterli sayıda oy alarak, AKP ile birlikte Anayasa’yı değiştirebilecek sayıda vekil çıkararak. Tam gerektiği kadar, ne eksik ne fazla…
Resim
Şimdi Türk milletinin temsilcisi olması gereken bu vekillerin PKK ile kucaklaştıkları görüntüyü gözünüzün önüne getiriniz. Sırtında silahını taşıyan, devletine başkaldırmış, karakolları basan, yollara pusu kuran, yoldan geçenler parçalanıp ölsün diye yollara mayın döşeyen, nöbetteki askerini, polisini, işine giden sivil giyimli askerini bile acımadan sırtından kurşunlayan, askerini, sivilini, önüne geleni öldüren bu eli kanlılara kadın vekilin bakışına yeniden yeniden bakınız. Caniye nasıl sevgiyle, hoşgörüyle, okşayarak bir bakıştır o! O bakış bunları sayfa sayfa anlatan yazılara bedeldir. Ya kırlaşmış keçisakallı solcu eskisinin gülücüğü. O yüz ifadesi… Ortak bir suçta yakalanan kişinin suç arkadaşına canım benim bakışı. Yaptıklarını onaylıyorum bakışı… İkimiz biriz bakışı…

Hem de bu bakışlılar sırtından vurdukları devletin ekmeğiyle besleniyorlar. Ulusun parası boğazlarından geçen para. Askerimizin canı pahasına koruduğu devletin parasını yiyor bunlar bir de üstelik! Bu kucaklaşmadan bir gün sonra da basın toplantısı yaptılar. Eli kanlılarını, gerilla, dava adamları diye savundular. Kimse onlara, bunlara terörist muamelesi yapmayı dayatamazmış.

Bütün yamyamlar birleşmiş. Türk ulusunu yok sayacaklar. Anayasa’dan Türklüğü çıkaracaklar. Türkiye vatandaşı olma kavramı bunlara yetecek. Bu tılsımlı kavramla bölünmenin önündeki tıkaç açılacak. Bölücü sular güldür güldür akacak. Artık kim tutar bunları?


Daha üç gün önce madalya kazanan sporcu kızı ortaya atmışlar. Sözleri bir tornadan çıkmış gibi bölücü çeteyle. İşin tuhafı bu sözlerle ne denmek istendiğini anlamamış çoğu kişi. Övmüşler bu sözleri diyeni.
Resim

Önce buna şaşırıyorum, kızın sözlerini arıyorum bir daha, ben mi yanıldım diye.

"Kürt'üm, ay yıldızlı bayrağı gururla taşıyorum"

Londra Olimpiyat Oyunları'nda kadınlar 67 kiloda gümüş madalyanın sahibi milli tekvandocu Nur Tatar, Gaziantep'te yaşanan patlamanın çok üzücü olduğunu belirterek, "Bu olaylar canımızı çok acıtıyor" dedi.

Kızın ilk sözleri duruyor, devamında dedikleri kaldırılmış, şimdilik göze fazla batsın istenmemiş olmalı.

Bu sporcunun sözleriyle nasıl gurur duyulur ki?

Bir Yunan, örneğin Makedonya bölgesinden gelse, ben Makedonum ama Yunan bayrağını gururla taşıdım der mi bir yarışma sonunda. Tek diyeceği Yunan olmasıdır. Kökeni karıştırtmazlar. Fransa’da, bir Kuzey Afrikalı, ben Arabım ama Fransız bayrağını… der mi? Dedirtirler mi? Bir İspanyol asıllı Amerika için Amerika’da başarı kazansa hemen ardından, ben İspanyolum ama… diyebilir mi? “Amerika Birleşik Devletleri Milleti’nin” bayramını kutluyorum denir mi? “Yunanistan Milleti’nin” bayramını kutluyorum. Almanya Milleti’nin… Bir deyin de görelim!

Bu kızımız demiş. Bal gibi de demiş hepsini. Anayasadan Türklüğü çıkarıp bölücülerin yolunu açmak isteyenlerin dediklerinin aynısını demiş. İlk sözü, Kürdüm olmuş, bu kişi meğer Kürtmüş. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşıymış. Hay maşallah! Ne zamandır kökenlerinizle kendinizi tanıtıyorsunuz kuzum? Bu kimi ilgilendirir? Bunu soran oldu mu? “Türk vatandaşı olmak çok güzelmiş.” “Hepimizin bunu bilmesi, Türk milleti’nin de bunu bilmesi bunu çok mutlu ediyormuş. “ Hepimiz dediği kim? Türk milleti kim? Türk milleti bunu biliyormuş. Demek ki bir milleti daha var Türkiye Cumhuriyeti’nin. “Bildiğiniz gibi hepimiz Türkiye’yi temsil ediyoruz.” demiş. Nereyi temsil edecektin kızım? “Bayrağı göndere çekiyoruz İstiklal marşını okutmaktan gurur duyuyoruz. “ demiş bir de...

Seni devletin yetiştirmiş, oralara göndermiş, ne bayrağı çekecektin göndere başka? Başka bayrak, başka marş var mı? Neden söylüyorsun bu olması gereken şeyleri bir desen de anlasak…

“Türkiye'de yaşıyoruz ve ırk ayrımının olmamasını istiyoruz.” sözü neyin nesidir? Kim nerede ırk ayrımı yaptı, yapar? Ülkemizde ırk ayrımı yapılmış mı şimdiye dek? Bu dediklerin ne anlama geliyor? Türkiye’de yaşıyormuş. Nerede yaşayacaksın, başka adı var mı ülkemizin? Hem “Türkiye milletinin” bayramını da kutluyormuşsun. “Türkiye Milleti” diye bir millet var mı? Nerden çıktı bu söz? Dünyada eşi benzeri olmayan bir söz. Bulun bir benzerini söyleyin. Ermenistan Milleti, Fransa Milleti, Rusya Milleti, İspanya Milleti, İngiltere Milleti… Var mı böyle adlarla millet? Ülke adı millet adı olur mu? Ama sizin kafanıza göre Türkiye Milleti var. Siz dediniz oldu!

Hem Türk milleti adına verilen madalyayı almış, dişlerinin arasına tutmuş, ısırarak pozlar atıyorsun! Hem de bölücülerin diliyle karnından konuşuyorsun!

(Nur Tatar’ın sözlerinden bir bölüm: "Kürt'üm, ay yıldızlı bayrağı gururla taşıyorum.

Ama Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı olarak ülkemi başarı ile temsil ediyorum. Türkiye'de yaşıyoruz ve ırk ayrımının olmamasını istiyoruz. Türk vatandaşı olmak gerçekten çok güzel onur ve gurur. Hepimizin bunu bilmesi ve Türk milletinin de bunu bilmesi beni çok mutlu ediyor. Bildiğiniz gibi hepimiz Türkiye'yi temsil ediyoruz. Bayrağı göndere çekiyoruz ve İstiklal Marşı'nı okutmaktan dolayı her zaman gurur duyduğumu söylemek istiyorum. Bu nedenle Türkiye'deki herkes bizimle birlikteydi. O ringde onların duaları ile savaştık ve ter döktük. Bundan sonra da inşallah Türkiye'yi en iyi şekilde temsil edeceğimize inanıyorum. Türkiye milletinin hem bayramını kutluyorum, hem de bizimle oldukları için teşekkür ediyorum.")



Cumhuriyet gazetesi başlık atmış, Gaziantep’teki bombalı saldırıya karşı:

“Türk de, Kürt de hedef alındı” Daha başlıklarda başlıyor bunların bölücü sözleri. Türk Milleti sözünü toptan rafa kaldırmışlar. Ulusumuz hedef alınmamış. Bıraksanız bütün etnik kökenleri sıralayacaklar, aralarına ulusumuzun adı olan Türk’ü de katarak…

Hürriyet, “Yine sivil katliam” demiş. Katliamın askeri sivili olur mu? Saldırıda ölen çocukların resimlerini koymuşlar, “Masumdular” yazmışlar. Nöbet tutan, sınırını koruyan, birliğine giden, işine giden askerimiz, polisimiz masum değil miydi? Vatan görevini yapan, askerliği meslek olarak seçen gençlerimiz masum değil mi? Van’da deprem geçici kentini koruyan, orda nöbet tutarken bayramın ilk günü öldürülen polisimiz masum değil miydi yoksa? Suçlu muydu onlar?

Sapla saman birbirine karışmış…

İnsan o çocukların gözlerine bakamıyor, içi yanıyor , insanlığından utanıyor ama şehit askerlerimizin resimlerinin gözlerine bakabiliyor musunuz? Utanç aynı utanç değil mi? Acı aynı acı…

Yine gazetelere yazmışlar:

“Dünya bu katliamı görsün!”

Niye dünya görsün? Önce biz görelim! Dünya hangi gördüğüne tepki gösteriyor, ilgi gösteriyor, canileri lanetliyor ki? Dünya dediğiniz ne? Kim onlar?

İstanbul’a getirilen bir şehit cenazesinde( Uzman Çavuş Süleyman Topal) ünlü Şişli Belediye Başkanı Sarıgül lafı gediğine oturtmuş: “ Silahların gidip barışın gelmesi” lazımmış. Silahlar? Türk ordusunun silahlarından da söz ediliyor olmalı. Silahlar gidecekmiş. Silahsız ordu olur mu? Ordusuz devlet olur mu? Nöbetteki askerine silah doğrultacaklar, asker silahını bırakacak. Silahı gidecek. Bütün siyasiler bunu çözecek? Neyi, nasıl çözecek? Teröristin istediği neyse onu vererek. Genelkurmay başkanına terörist diyerek… Ordunun generallerinin yarıdan çoğunu hükümsüz hapse atarak… Ismarlama anayasada, değiştirilemez maddeleri değiştirerek, milletimize Türk Milleti denmeyerek… Milleti bölerek, bölücülüğün yasalarla önünü açarak. Böylece dünyaya bizi bölme, bizi işgal edebilme fırsatı verilerek…

(Sarıgül: “Silahların gidip barışın gelmesi lazım. Bunu mutlaka ülkeyi yönetenler, bütün siyasiler bir araya gelerek elbirliği çözmesi lazım. Bir annenin evladını kaybetmesi ne demek. Böyle bir şey olabilir mi?" dedi. )

Resim
Uludere’de iki BDP’li vekili korumak için giderken araçları yoldan çıkan, uçuruma düşen askerlerimizin haberini Doğan Haber Ajansı şöyle verdi. Sanki düşman güçlerinin durumuna sevindiler:

“Zırhlı araç Zap deresine uçtu”

Burdaki uçtu sözü insanın içini paralıyor. Ne demek uçtu? Alay eder gibi, sevinir gibi, küçümser gibi…

Zırhlı araç kuş mu? Kiminle kafa buluyorsunuz?

Bir de gazetelere sesli görüntülü kayıt koydular. Üstüne basıyorsun. Devrilmiş bir beyaz minübüs. Askerleri taşıyan doğru dürüst bir askeri araç bile değil. Zırhlı araç diye de dalga geçiyorlar anlaşılan. Öyle 75 metre falan derinlikteki bir uçurumda değil resimde görünen taşlık. Yoldan çıkıp aşağıya düşmüş araç. Ters dönmüş. Yine haberin altına yazmışlar:

“Yaralı askerleri köylüler hastaneye taşıdı.”

Türkiye Cumhuriyeti devletinin askerlerini taşıyan araç kaza geçirmiş. Askerlerimizden dokuzu ve araç sürücüsü korucumuz hayatını kaybetmiş. Yaralılar var. Çağdaş ülkelerde kaza yerinin çevresine kimse yaklaştırılmaz, etrafı çevrilir. Az ötede sağlık ocağı varmış, yakında askeri birlik. İstenirse sağlık yardımı günümüz olanaklarında bir iki dakikada yetiştirilemiyor mu?

Burada film çekecek ekip var, seyirci var, kuru kalabalık var. Devlet yok! Devletin askerlerine anında helikopter yetişmiyor, sağlık ekipleri yetişmiyor. Ya ne yapılıyor? Askerlerimiz karga tulumba araçtan çıkarılıyor. Askerin kanlı kolu gövdesi birinin kucağında, ayaklarını başkaları tutmuş, sırtlanmış götürülüyor. İlkyardımın bütün kuralları ters yüz! Etrafta bir bağırış bir çığırış, yerel ağızla bağrışılıyor. Kim ne yapıyor belli değil. Kaza alanı korunmaya bile alınmamış… İlkyardımı üstlenmiş bir ekip, bir devlet görevlisi ortalıkta yok. Kimin ne yaptığı belirsiz. Bu bir iyi işmiş gibi de Sözcü Gazetesi’nde başlık atılmış:

“Yaralı askerleri köylüler hastaneye taşıdı.”

Bu anın sesli filmi çekilmiş, bilgiağı gazetelerine dağıtılmış. Burada övülecek şey ne anlayamadım. Yaralıların karga tulumba taşınması mı? Bağrış çağrış mı? Olay Afrika’da Amerika’da, yabancı bir ülkede mi oldu da, Türk askerine köylülerin yardım etmeleri sevinç uyandırdı?

Resim
Sonra yine dün, Galatasaray takımının çalıştırıcısı Fatih Terim, basın toplantısında futbol üzerine konuşamamış. Terör üzerine bir iki söz etmiş. Ha bir de şöyle bir söz sarfetmiş,”Bu Türk insanının ne tarihinde, ne örfünde yok.” demiş. (Aslında, “Bu Türk insanının ne tarihinde, ne örfünde var.” demeliydi.)

Türk sözünü ağzına aldı diye bu kişiyi nerdeyse aziz ilan edecekler. Övgüler, sözlerini sesli görüntülü olarak paylaşanlar… Alman, günde kırk kez Alman der- başka ne diyecek- kimse şaşırmaz. Bizde Türk demek artık bir cesaret istiyor. Söyleyen neredeyse kahraman ilan edilecek… Oysa bu konuşmada ne iktidara, ne teröristlerin destekçilerine tek bir söz yok! Yuvarlak, ortadan konuşmalar. “Ne oluyor bu ülkeye arkadaş? Neyimizi paylaşamıyoruz?” Sözlerinden siz ne anlıyorsunuz? Teröre bile doğrudan söz edememiş. Sanki bu bomba olayında iki taraf var, birşeyleri paylaşamıyorlar… Tatlı sert çıkışılıyor belirsiz kişilere…

(Fatih Terim’den: “Bunlar vatan evladı değil mi? Neyimizi paylaşamıyoruz? Futbol konuşalım ama inanın bana çok üzgünüm ve içimden gelmiyor. Toplu katliama gidiliyor. Oraya bomba, buraya ölüm. Sekiz tane, on tane ölü( kişiler tane ile sayılmaz). Bu Türk insanının ne tarihinde, ne örfünde yok.”)

*

İşte ülkemizin bayramdaki durumu.

Halkımız boşuna mı demiş, kimbilir günümüzden ne kadar önce bunu demiş:

“Bayram gelmiş neyime?”

Ah unutmadan anımsatayım:

Onlarca askerimizi( mayın patlatmasıyla, kazayla), kurşunla da bir polisimizi kaybettiğimiz bayram ertesinde gazetelerde şöyle bir haber de var:
“Başbakanın acı günü.” Vatan evlatlarının kaybı dolayısıyla böyle yazıldı sanıyorsanız yanılırsınız. Teyzesinin ölümü nedeniyle acı günüymüş…

Üç lider acıda birleşmişmiş…

Ne duruyorsunuz siz de desenize:

Bayram gelmiş, geçmiş neyime?


Feza Tiryaki, 22 Ağustos 2012

Ek:
Geceler Yârim Oldu( Bayram Gelmiş Neyime)
http://www.youtube.com/watch?v=LTiXGHDLOxg
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x