Bayramlar Biterken – Viva’lı 19 Mayıs

Bayramlar Biterken – Viva’lı 19 Mayıs

İletigönderen Feza Tiryaki » Sal Nis 03, 2012 0:36

Bayramlar Biterken – Viva’lı 19 Mayıs

Biz bayramlarımızı gurbette, bayram gibi kutlayamadık. Ne desek yalan. Havası eksikti, suyu eksikti, insanı eksikti, en önemlisi vatan eksikti vatan… Sınıflarda kutladık, doğru. Sınıfta bayram ne kadar kutlanırsa… Kendimizi aldattık. Bayrama benzemeyen bayramlar yaşadık.

Türkiyemiz’e özlemle bakardık, ordaki öğretmenleri öğrencileri kıskanırdık. Yerlerinde olmayı isterdik. Vatanda başı dik bayrak töreni izlemek, elde bayrak sallamak, marşlarımızla yürümek, marşlarımızla yürüyen çocuklarımızı seyretmek, göklerimizde İstiklâl Marşı’nın çınladığını duymak için neleri vermezdik…

Şimdi her yer gurbet! Sılayla gurbet bir hizaya geldiler… Kendi vatanında özlem çekecek herkes bayramlarına. Kendi vatanında el olacak. Kendi vatanında sömürge halkına dönüşecek…

Bunu geçen 29 Ekim’de yaşadım. Bir gün önce bayramı kutlamayı yasakladılar. Hiçbir evde bayrak asılı değil. Köy okulları zaten kapanmış, bayraksız öyle duruyordu. Muhtarlıklarda bayrak asılı değil. Yollarda değil. Şehire asmışlardı ama orada da bayram yok! Meydan boş, alanlar boş… Marşlarımız çalınmıyor, askerlerimiz yok…

Herkes işinde gücünde, sıradan bir günmüş gibi. Gördüğüm bir iki çocuk, bu gün günlerden ne, neden burdasın, kent meydanında bayramda değilsin sorumu yanıtlamıyor bile. Çocuk, eşofmanlı, pijamalı, uykulu uykulu bakkaldan ekmek alıyor. .. Ne coşku, ne sevinç, ne ulus olmanın kıvancı, onuru var yüzlerde…Öğretmenleri, bayram yok, uyuyun demiş.

Aradan aylar geçti. Köprünün altından ne sular aktı…

Bayram törenleri yasaklandığından sonraki ilk 23 Nisan, ilk 19 Mayıs geliyor. Bu günlerin adını tam olarak yazarsak:

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”

“19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı”


Bu iki önemli bayramımız artık yok. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız yıllar yıllar önce kuşa çevrildi biliyorsunuz. Bir, okulların törenlerle meydanlarda kutladığı bayram vardı, bir de “23 Nisan Dünya Çocuk Şenliği” adı altında kutlanan amacından saptırılmış bir bayram şenliği. Bu şenlikte yabancı ülkelerin çocukları geliyor, bize konuk oluyor, sonra da sahnede oyununu gösteriyor. Bunların arasında Kurtuluş Savaşı’yla kovduğumuz uluslar da var, topraklarımızda hâlâ gözü olanlar da var. Onların çocuğu oynuyor, kendi müziğini çalıyor, biz alkışlıyoruz. Hem de Kurtuluş Savaşı’nın yönetildiği Türk Meclisi’nin açılış gününde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sayılan TBMM’nin açılış günü olan günde…

Bu soytarılığı Evren döneminde başlattılar, kimse rahatsız olmadı, yadırgamadı ki öyle gitti… Aynı cambazlığı evlerimizde televizyonlardan izlerdik. Devletin televizyonu TRT, bu işlerde başrolü üstlendi. İlk onlar başlattı bunu (1979). Sonra Evren ve Özal döneminde yasalaştırıldı. Başkentteki kutlamalarda bunlar, bu el çocukları, çoğu yayılmacı ülkelerin çocukları olan bu konuk çocuklar boy gösterirlerdi. Hep bunlardan söz edilirdi. Gözlerimiz yaşarırdı… “Aman bizi adam yerine koymuşlar, elin çocukları ülkemize gelmiş, aman da aman… Ne de güzel oynuyorlar…”

Kimse bayramlarımızın sulandırıldığını aklına getirmezdi. Yurtdışında ise bu şenliklere Alman’ı , Türk’ü (?) nasıl sarılmıştı. O, Atatürk adını ağzına almayan, gurbetteki çocuklarımıza öğretmeyen, tam uyumlu Türk öğretmenleri bu şenliği kaçırmazdı. Başkonsolosun bu şenliklere katılıp, bayraksız, Atatürk resimsiz sahnede konuşma yaptığını bile gördüm. Her milletin çocuklarını giydirip müzikle oynatırlardı. Türkiye Cumhuriyeti nerede diye ağladığımı hatırlarım. Madem millî egemenlik yanı kaldırılmış bayramın, orada devlet temsilcimizin işi neydi değil mi?

Madem uluslararası bir çocuk bayramı kutlayacaksınız başka bir günde kutlayınız öyle değil mi? Niye 23 Nisan’da? Günler torbaya mı girdi?

Ulusal kurtuluş günlerimizi neden yok ediyorsunuz? Atalarımızın hatıralarını nasıl çiğniyorsunuz? Geçmişimizi niçin ayaklar altına alıyorsunuz? Ne hakla millî bilincin yok edilmesine önayak oluyorsunuz?..

Otuz seneyi aşkın bir süre böyle yaparsak, ulusal bayram günlerimizin değerini bilmezsek, işte birileri de çıkar, bu kadar , bitti, der ulusumuza. Bayramlar bitti!..

Bayramlar bitti.

Bu gelen Nisan’ın 23’ünde, ilk kez 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı , bayramsız bayram olarak kutlanacak, yalnızca okullarda. Sabah bayrak töreni yapar gibi, sıradan bir günmüş gibi…

Artık gurbette çalışan öğretmenler, gurbetçi ana babalar rahat olsunlar, özlem duymalarına gerek yok sılaya. Sıla da artık gurbet…

23 Nisan’ın kutlandığı haftayı bu karşı devrimciler zaten çoktan başka türlü de bozmuşlardı. Dinimizde olmayan bir kutlama günü icat etmiş, icat ettikleri bu günü de Nisan’ın bu son haftasına yaymışlardı: “Kutlu Doğum Haftası”. Fethullan Gülen’in 27 Nisan’daki doğumunu böylece saftoriklere çaktırmadan kutlama günü. Stadyumlara bile doluşuyorlar, çocukları sıkmabaşla çıkarıp ilahiler okuturken ağlatıyorlar…

Arkadan 19 Mayıs geliyor. Şimdi sıra 19 Mayıs’ta. 19 Mayıs’ı kuşa çevirmede.

Merak etmeyiniz bunu da başarmışlar. Hem de ulusalcıyız diyenler başarmış. 19 Mayıs için hazırlıklar yapıldığını duyuyordum. Çok büyük gösteriler yapılacak, statlarda, meydanlarda on binler toplanacak, gençler gösterilerini yapacaklar…

Yalanın daniskasıymış meğer.

Dağ fare doğurmuş. Aslında fare bile doğurmamış, dağ dağlığını unutmuş, kel tepeye dönmüş…

Bir iki haftadır orada burada, bir resim görüyorum. Kavuniçi renkli bir dörtgen içinde ortada birleşen renkli kollar. Ortada turuncu bir çember. İçi yazılı. Çevresinde turuncu renk ağırlıklı kuşaklar, turuncu rengin ilk bakışta göründüğü, dönen rüzgar gülü gibi görünen bir resim. Ortasında Viva 19 Mayıs yazıyor. Ben bunu ne yalan söyleyeyim bir yabancı kitap adı, bir yabancı yazarın duyurusu falan sanmıştım. Üstünde durmamış okumamıştım. Ta ki dün akşama kadar.

Şimdi okudum bu duyurunun devamını, bu duyurunun içeriğini…

Her geçen gün, “Artık ölmeli” diyordum, bu yazıyı görünce, bir daha, dedim. Umutsuzluktan değil elbette. Hayal kırıklığından!

Yok ölmemeli, sonuna kadar doğru bildiğimizi savunmalı, bize verilen emaneti, atalarımızın, evlâtlarımızın kanları pahasına koruduğu, kanlarıyla sınırlarını çizdiği bu eşsiz vatanımızı, bağımsızlığımızı, Cumhuriyetimizi sağ sağlim çocuklarımıza teslim edebilmek için dimdik ayakta durmalı!

*

Bu “Viva 19 Mayıs” dedikleri meğer 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nın kutlanmasının afişiymiş. Yok yanlış dedim:

Ne mi kutlanacakmış? “ Uluslararası Gençlik Şenliği!”

“23 Nisan Çocuk Şenliği’ne bir yavru daha eklendi:

“19 Mayıs Gençlik Şenliği!” Hayır değil. “Uluslararası Gençlik Buluşması”

Yok yanlış dedim: “ Viva 19 Mayıs”

Hani derler ya kırk yıl düşünsem aklıma gelmez, bu aynı öyle. Benim kalın kafamın almayacağı bir şeymiş bu gerçekten. Kırk yıl düşünsem akıl edemezdim! Bu işi kotaranlar da, kendilerine Türk gençliğini (Türkiyeli değil, böyle bir tanımlama dünyada yok çünkü) temsil ediyorlar diye bel bağladığımız, adları medyatik gösterilerde çokça dile gelen o ünlü gençlik grubuymuş.

Nazım Hikmet’in dizeleriyle çağırıyorlar dünyanın gençlerini İstanbul’a. Ne sandınızdı siz? Atatürk’ün sözüyle mi çağırsalardı yani?

19 Mayıs, Türkiye’nin “Gençlik Bayramı” imiş. Bunu da ilk kez duydum. Bizim bildiğimiz bu gün, Türk Gençliği’nin bayramıdır. “Türkiye’nin Gençlik Bayramı” diye bir kavram yoktur. Türk dememek için mi böyle dediniz? “Uluslararası Gençlik Buluşması,” “Gençlik Şöleni “ ile de son bulacakmış. Birilerinin hayalleri gerçek oluyor vallaha… Bir yanda dinci yobazların elindeki gençlik, bir yanda millîyetsiz bırakılan gençlik…

Bu işi akıl edenleri kutlamak gerek. Aferin hepinize! Bu yolda devam edin! Bir kez bile içinde “Türk “ adı geçmeyen uzun mu uzun bir duyuru hazırlamışsınız. Bölücülerimiz yeni Anayasa hayallerine, bir adım daha yaklaştılar desenize…Tebrik ederim.

19 Mayıs gerçekten böyle kutlanmalıydı, hep yanlış yapılmış. Ne o askerin tören geçitleri? Ne o okul öğrencilerinin toplu gösterileri? Ne o marşlarla geçit töreni? Ne o millî oyun gösterileri? Polis Okulu’nun , Askeri Okulların gösterileri de ne öyle? Atatürk şiirleri okumak da neyin nesi? Atatürk’ün Gençliğe Hitabı’ nı bayramda kürsülerden okumak olur mu hiç? Paraşütle atlayan askerlerimizin bayramın kutlandığı alanlara inmesi de ne demek? Atatürk’ün sözlerinin yazıldığı yazıları buralarda açmak olur mu? Hem Türk Yıldızlarının gösterilerine falan ne gerek var?

Çağırırsınız dünyanın dört yanından dansçıları, göstericileri, yabancı konuşmacıları… Dünya gençliğinin sorunlarını tartıştırırsınız. Bir belediye’den de yardım alır stat tutarsınız paralı. Giriş paralı, çıkış paralı, oynayanlar yabancı, konuşanlar yabancı, konular ulusal değil yabancı … Belki “Anadolu Ateşi “ gibi halk oyunlarının ruhunu oyunlardan çıkaran bir gruba da oyunlar oynatırsınız orada. Belli mi olur? CHP’nin kurultayında yaptığı gibi… Araya kandırdığınız veya ikna ettiğiniz, orasını bilemeyiz, bir iki şairi, yazarı da aldınız mıydı değmeyin keyfe…Hay babanıza rahmet!

Yine aynı etkinliğin bir benzeri yani Viva 19 Mayıs, Frankfurt’ta 27 Nisan’da yapılacakmış. Üç hafta öncesinden. Atatürksüz, kimliksiz, yabancı müzikli bir kutlama. Arkasından nasıl diyorsunuz o yabancı müziğin adına, Rock mu, Rak mı okunuyor, ne, işte öyle bir konser verilecekmiş.

Meydan boş kaldı işte dolduruyorlar! İki koldan!

“Viva” adı, uluslararası bilinen bir söz olduğu için katılmışmış biliyor musunuz?

Madem öyle, Türkiye’de niye tam da 19 Mayıs’ta bu kutlamanız, bu gençlik şenliği? Nereden çıktı bu görev aşkı? Yıl içinde gün mü kalmadı? 23 Nisan Dünya Çocuk Şenliği’ne kardeş mi getirdiniz bu günü? Biri küçük kardeş, biri ağabey… İkisi de uluslararası… Ulusal gün değil. Haydi hayırlısı…

Atatürk, bu günün adının “viva”yla kullanıldığını görseydi… Türkçenin gözardı edildiğini… Bütün ulusların gençliğinin sorunlarını konuşma günü sayıldığını bu Türk ‘ün kurtuluşa adım attığı günün… Ulusal özelliğinin, “Türk Gençliği’nin Bayramı” olma özelliğinin yitirildiğini görseydi… Ne derdi acaba?

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerinden:

“Yurt toprağı! Sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk milletini sonsuza kadar yaşatmak için feyizli kalacaksın!”

“Türklerin vatan sevgisi ile dolu olan göğüsleri mel’un ihtiraslara karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir.”

Türk millî eğitimi, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen vatandaşlar yetiştirmeyi amaçlar.”

“Birbirimize hep hakikati söyleyeceğiz. Felâket ve saadet getirsin, iyi veya kötü olsun, daima hakikatten ayrılmayacağız.”

“Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırı ne olursa olsun, ilk önce ve herşeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, millî geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etme gereği öğretilmelidir.”


*

Gençlerin ağzında, bir “süper, okey, by by ( bay bay)” lâfıdır gidiyor… Türkçemiz üvey evlât! Şimdi buna bir de “viva” eklenmiş oldu sayelerinde… Sahi “oley” ne zaman geliyor?

29 Ekim’i de bu sözle mi kutlayacaksınız? ”Oley” diyerek…

30 Ağustos ne olacak?

Tüm okulları İmam Hatip Okullarına dönüştürülen ülkemizde, Atatürk Gençliği kalacak mı? Seslerini nasıl duyuracaklar dersiniz?

Atalarımız boşa konuşmazlar:

“Kavak yaprağını tepeden dökerse kış çok uzun olur… “

“Kuşu kuşla avlarlar.”

“Ağaca balta vurmuşlar, “sapı bedenimden” demiş.

“Kartala bir ok değmiş, yine kendi yeleğinden… “

“Otu çek, köküne bak!”


Feza TİRYAKİ, 2 Nisan 2012
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x