
Adam kendine, Ben aydınım diyor. Sonra tutuyor, bir aydın olarak, 1915te Osmanlının savaş halinde olduğu Ruslarla işbirliği yapan, yani kendi devletini ve yüzlerce yıldır birlikte yaşadığı konu komşusunu arkadan vuran Ermenileri buralardan alıp, yine kendi toprakları içerisindeki başka bölgelere yerleştirmesine, soykırım adını veriyor.
Ve diyaspora ağzıyla:
- Özür dilerim! diyor.
- Sizi toptan yok etmek istedik!
- Soykırım uyguladık!
- Biz ne kötü bir milletiz!
Ne diyelim.. Bizde bunlardan o kadar çok ki..
***
Birinci Cihan Harbinde Batı var gücüyle Osmanlıya çullandı. Bu toprağın Alileri, Osmanları, Hasan-Hüseyinleri Balkanlardan Yemen çöllerine kadar adını sanını duymadıkları uzak ülkelerde atların dışkılarından ayıkladıkları arpa tanelerini yiyerek topraklarını korumaya çalışırken İstanbuldaki Fener Patrikhanesi varlığını borçlu olduğu Osmanlıyı içeriden çökertmek için elinden geleni ardına koymadı.
İsyanlar çıkarttı..
Silahlandırdığı Rum çeteleri kocaları ve evlatları vatan savunmasında olan sahipsiz Müslüman halkı süngüden geçirdiler. Patrikhane işgal güçlerini İzmirde Zito Venizelos! naraları, Ankarada Çift Başlı Bizans bayrakları ile karşıladılar.
İşte bizim aydın lardan biri tuttu, Patrikhaneden özür dilememiz lâzım diye kalem oynattı.
O aydın da Ermenilerden özür dileyelim diyen aydınlar safında.
Biliyorsunuz, milletimin ve devletimin kendisine Üniversite Rektörlüğünü lâyık gördüğü bir başka aydın da, Bu millet keşke Müslüman olmasaydı da, Hıristiyan olsaydı dememiş miydi..
Aklıma 1905 yılının 21 Temmuz, Cuma günü geldi. Cennet Mekân Sultan Abdülhamit Han Yıldız Camiinden çıkacağı sırada kendisini havaya uçurmak üzere yerleştirilmiş bir saatli bomba infilak ediverdi. Suikastçiler Ermeniydi. Üstelik, Ermeni İhtilal Cemiyeti üyeleriydiler.
Birisi Bakûlü, ikisi Rus Ermenisi olan bu çetenin Sultan Hamidi ortadan kaldırmak için koydukları bu bomba iki vatandaşımızın ölümüne ve tam 58 insanımızın da yaralanmalarına sebep olmuştu. Kelimenin tam anlamıyla.. Bir vahşetti yapılan.
İşte o günün, bugünküne benzeyen aydın larından Tevfik Fikret, Bir lahza-i teahur adını verdiği şiirinde, Sultan Abdülhamitin Ermenilerin gerçekleştirdiği suikastten sağ olarak kurtulmasına üzülmüş ve teröristlere şu methiyeyi düzmüştü:
Ey şanlı avcı, damını(tuzağını) beyhude kurmadın,/ Attın, fakat yazık ki vuramadın!
Aydın Tevfik Fikretin devletin ta kendisi olan padişahına suikast düzenlemiş Ermenileri alkışlaması ile mevcut aydınların Ermenilerden özür dileriz, Patrikhaneden de özür dilemeliyiz! demeleri arasında ne fark var..
Üstelik bugünküler Tevfik Fikret kadar kültürlü bile değiller..
***
O dönemden bir başka aydın daha..
Adı, Ahmet Refik..
Bakınız aydın Ahmet Refik, Sultan Hamide suikast düzenleyen, 58 Müslümanı yaralayan ve 2sini de katleden Rus ve Bakûlü, Ermeni İhtilal Cemiyeti mensubu teröristler için tarihe nasıl not düşüyor:
- Nihayet olay tamamiyle meydana çıkarıldı. Osmanlı Milletini Abdülhamidin zulmünden kurtarmak için bu kahraman hareketin Ermeni vatandaşlar tarafından icra olunduğu anlaşıldı!
Be soysuz aydın ! Adamların ikisi Rus Ermenisi... Senin ağzınla, Osmanlı milletinin Abdülhamidten çektiği zulümden Rusyadaki Ermeniye ne! Basiretin mi bağlandı? Hadi Abdülhamidi sevmiyorsun. Ölen 2 vatandaşınla yaralanan 58 soydaşından da mı utanmıyor; İstanbulu kan gölüne çeviren teröristlere kahraman diyor, diyebiliyorsun..
Hasan DEMİR