
Üstelik buraya kendi arzumuzla da girmedik. Şimdi orada kuzu kuzu oturup, açılan kapıdan milli iradeyi temsil ettiklerini söyleyenlerin arzusu hilafınca yürümemiz bekleniyor. Nereye? Bunu iktidar da bilmiyor. Bilmediğimiz planların içinde olma, dönülmez akşamın ufku gibi bir şey. Ankara’nın tüm uyarılara rağmen adım adım yürüdüğü yolun sonu meçhul değil.
Ustalık diye adlandırılan döneme, usta adımlarla girildi. Medya yolu ile gerçekleri öğrenme hakkı engellenen halk, 12 Haziranda meçhule giden gemiye bindi. Milletçe doğruları ahrette söyleyecek siyasilerce yönetildik yıllarca. Oyumuz düşer, iktidar elden gider zannıyla hareket eden devlet adamı vasfı taşımayan siyasilerden değil, dış basından duyduk ülkede olup biteni.
İşte yeni öyle bir haber. “Türkiye Suriye’ye iki hafta süre verdi. “ Niye? İnsan hakları ihlalleri varmış, demokrasi gelmeliymiş. Muallaktaki demokrasi kavramının içini de haliyle, stratejik ortak dolduruyor. Türkiye’ye dikte ediyor, Suriye sanki eyaletimizmiş gibi bizimkilerde posta koyuyor. Esad bir “Kürt Açılımı” patlatsa, Washington mest olur. Hele bir de Kürtlere özerklik hakkı tanısa, Esad’ın yedi sülalesi yönetimden inmez.
Neticede Türk ordusunun Suriye’ye girme durumu mevcut-muş. O haberlerle hem halkı “olabilirliğine” alıştırıyorlar, hem de geçmiş örnekleri gibi olabilirliğine işaret ediyorlar. Kendi söküğünü dikemeyen terzi konumundaki Türkiye, güya Suriyeliyi kurtaracak. 2011 Türkiye İç – Savaş senaryosu, ya da ABD BOP’da savaşın fitilini nerede ateşleyecek ihtimali ürkütücü.
***
Demokrasi Söylemi İle Meşru Saldırı ve Bölme Zemini
Konu Suriye’de demokrasi’nin eksikliği değil. Aklı çalışan herkes bunu görüyor. BOP’da Suriye-İran zincirini kırarak, sınırların ABD isteği doğrultusunda yeniden çizilmesi. 1. Dünya Savaşı sona erdiğinde, paylaşım Osmanlı Devleti üzerinde yapılmıştı. Sanki savaşı Osmanlı başlatmış gibi. Hevesi kursağında kalan batı, kaldığı yerden devama kararlı.

Ne Anadolu’da ne de Anadolu’da yaşayacak her hangi bir devletin Türklerce idare edilmesini istemiyor. Türkleri tehdit olarak görme genlerine işlemiş batı, AB müktesebatı ile Ankara’ya kestiği raconun sonucunu görmek istiyor.
ABD’nin Orta Doğu’da “Büyük Kürdistan” kurmayı hedef seçmiş gibi davranmasının sebebi, Türkiye’nin parçalanma sürecinin başlatılması. Türkiye düştü mü, ne İran kalır, ne İslam coğrafyası. Türk devletlerindeki moral çöküntüsü de cabası.
Milli görüş, falan filan tarikat yada cemaatler “Türk Milliyetçiliği” denilen Türkiye’nin oturduğu Anayasal zemini kaydırma faaliyetini güya İslam adına yapıyor görüntüsünün, İslam’la ilgisinin bulunmadığını sorgulayacak yapıları yok. “Suriye’de insan hakları ihlal ediliyor hadi Cuma namazına müteakip miting yapalım” diyen kesim, Libya, Irak ve Afganistan’daki bırakın Müslümanların uğradığı zulme niye duyarsız?
O kesimin Müslüman duyarlılığı, ABD güçleri Irak’ı vururken “Filistin” için ağlayan, Bağdat vurulurken tvlerinden “fil sûresi okuyun” telkini yapan, Amerikan askerlerine “kahramanların geri dönmesi için dua” eden şov ve ibretlik hallerden ibaret.
Suriye’ye ne olur sorusunun cevabı, bölgesel felakete neden olabilir. Mili duruş gösteremeyen fakat “milli iradenin temsilcileriyiz” diyen kesim, gidişatın ciddiyetini, görür umarım.
Yoksa 1. Dünya Savaşındaki İstanbul hükümeti gibi açığa düşerler. Millet de karaları bağlar.
NEVAL KAVCAR
17 Ağustos 2011 haberiniz.com