Belge arayanlar için!.. / Ahmet TAKAN

Belge arayanlar için!.. / Ahmet TAKAN

İletigönderen Balasagun » Cum Kas 13, 2015 15:25

Belge arayanlar için!..


Resim
Saygıdeğer YENİÇAĞ okurları, yakın ilginize çok teşekkür ediyorum. Ankara’daki yoğun bazı işlerimden dolayı 2 yazı günümü(Pazar-Salı) atlamak zorunda kaldım. Özrümü kabul edin lütfen... Onun dışında merak ettiğiniz gibi herhangi bir sıkıntı -şimdilik- yok.

Bu arada fırsat bulup BBP lideri Mustafa Destici ile çok ilginizi çekeceğini düşündüğüm geniş bir söyleşi yaptım. Türk Milliyetçilerinin, Ülkücülerin 1 Kasım sonuçlarını sorgulayıp tartıştığı şu süreçte Destici’nin anlattıkları, yapmamız zorunlu hale gelen beyin fırtınalarına, öz eleştirilere büyük katkı sağlayacak. Mustafa Destici, flu bir dönemin perde arkasında kalan gerçekleri açık açık ve tüm samimiyetiyle YENİÇAĞ’a anlattı. Bazı kısa başlıklar vereyim;

Ülkücü camiada seçim iş birlikleri neden yapılamadı?..

7 Haziran seçimleri öncesinde MHP-BBP görüşmelerinde neler yaşandı?..

Devlet Bahçeli, Mustafa Destici’ye telefon görüşmesinde neler söyledi? Sonrasında neler oldu?..

Devlet Bahçeli ile yapılamayan telefon görüşmelerinin verilmeyen randevuların nedenleri...

7 Haziran sonrası- Kasım öncesinde neler yaşandı?..

BBP, MHP’ye hangi şartları sundu veya herhangi bir şart öne sürdü mü?..

Görüşmeleri sürdüren MHP kurmaylarının sıkıntıları nelerdi?..

Devlet Bahçeli ne yaptı?.. 1 Kasım seçim iş birliğine hangi gerekçe ile “hayır” dedi?..

MHP-BBP arasında gerçekleşemeyen iş birliklerinin sebeplerini kim biliyor?..

2015’te iki parti arasında çalışmalar yapıldığını duymuştunuz. Peki 2011 seçimleri öncesinde neler olmuş?.. Haberiniz var mı?..

Dahası var...

2000, 2007 ve 2014’te Ülkücü bir ismin Cumhurbaşkanı seçilmesinin önüne nasıl geçildi?..

Tayyip Erdoğan’ın, 2007 yılında elindeki Cumhurbaşkanı adaylar listesinde kaç Ülkücünün ismi vardı?.. Ondan sonra neler oldu?.. Abdullah Gül yerine Ülkücü bir ismin Cumhurbaşkanı seçilmesine ramak kalmışken neler yaşandı?..

2014 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ismi nasıl çıktı?.. Devlet Bahçeli ile Mustafa Destici arasında bu süreçte neler yaşandı? Telefon trafiklerinde neler konuşuldu?.. Bahçeli, Ülkücü bir ismin aday yapılması beklenirken, telefonda İhsanoğlu’nu nasıl savundu?..

* * *

Yaşanan tüm hayal kırıklarının bilinmeyen ve bilinemeyen sebepleri...

Gerçekleri size birinci ağızdan aktaracağım... Bazen içiniz çok yanarak, bazen de gözyaşlarınızı tutamayarak okuyacağınızdan eminim!..

Bölümler halinde takip edeceksiniz bu çarpıcı söyleşiyi...

İçinde seçim analizleri de bulacaksınız. Geleceğe dönük, Türk Milliyetçiliğinin bir araya gelip derlenip toparlanması için samimi önerileri de...

Rabbim izin verirse yarın başlayacağım.

Kalın sağlıcakla!..

Ahmet TAKAN, 10 Kasım 2015
ahttakan@gmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Belge arayanlar için!.. / Ahmet TAKAN

İletigönderen Balasagun » Cum Kas 13, 2015 15:30

Telefonla dahi kurulamayan birliktelik!..


Resim
Uzun söyleşileri özetlemek zordur. Okuyucuyu sıkmamak gerekir. Yazının akıcı olması ilk şarttır. Gazetedeki yer dengesi konusunda da hassas olmanız lazım gelir. Meramımı anladınız. Uzatmayalım... Dün anonsunu yaptığım; BBP lideri Mustafa Destici ile söyleşiyi bölümler halinde, noktasına, virgülüne kadar sizlere aktaracağım. Bu yüzden söyleşi bir noktadayken bazı geri dönüşler ve ayrıntılar göreceksiniz. Aynen konuştuğumuz gibi sizlere yazacağım. Özetlemeyeceğim. Çünkü; Türk Milliyetçileri ve Ülkücülerin içinde bulunduğu sıcak süreçte Mustafa Destici tarihe not düşecek açıklamalarda bulundu. Uzun ve flu bir dönemin perde arkasını büyük bir cesaretle araladı.

Söyleşinin sonuna kadar yoruma hiç girmeyeceğim. Gerçeklerin can acıttığı bir süreçte yorumu ve analizleri sadece ve sadece sizlere bırakıyorum. Günümüzde siyasette gerçekleri konuşmanın, gazetecilikte de gerçekleri yazmanın ne kadar zor olduğunu en iyi bilenlerdenim. Ankara haber merkezimizden arkadaşımız Hanife Açıkalın’ın fotoğrafladığı tarihi önemde söyleşiye başlayalım...

1 Kasım seçim sonuçları ile birlikte hem bu seçim hem de 7 Haziran seçimleri öncesinde çok konuşulan fakat gerçekleşmeyen MHP-BBP birlikteliğini değerlendirir misiniz?

Seçim sonuçlarının ülkemize milletimize, Türk ve İslam coğrafyamıza hayırlı olmasını temenni ediyorum. Tabii gönlümüz arzu ederdi ki demokratik bir anayasayla seçime gidelim. Ama 13 yıllık AKP iktidarı ne sivil anayasaya ne de seçim yasasına kavuşturmadı. Seçim sonuçlarının en büyük sebeplerinden bir tanesi antidemokratik olan, barajı içinde bulunduran mevcut seçim yasasıdır. Milletvekillerini liderlerin iki dudağı arasına mahkûm bırakan, tercihli sistemi ön görmeyen bir seçim sistemidir. Yasayı bir kenara bırakırsak başka olgular da var. Bu sonucun mimarları kimdir diye baktığımızda ortada yüzde 49’luk bir oy var. Tabii ki onların emeğine saygı duyuyorum, başarılarını da tebrik ettim. Siyasi iktidarın dışında kim bu sonucun doğmasında etkili oldu diye baktığımızda birinci tabii ki Sayın Cumhurbaşkanıdır. Bu seçimde de tarafsızlığını ihlal ederek tamamen AKP’nin bu sonucu alması için çaba sarf etti. Hatta 7 Haziran’dan başlayarak Meclis Başkanlığı seçilmesine kadar hatta tekrar bir seçime kadar bütün süreci onun yönettiğini herkes söylüyor. Bu sonucun bir diğer faktörü de MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli ve üst yönetimi olduğunu görüyoruz. 7 Haziran öncesi tutumları, bizim hiçbir şart koşmamamıza rağmen MHP-BBP iş birliğine yanaşmamaları, sadece bizimle değil diğer Ülkücü camianın önde gelenleriyle ve kuruluşlarla bu tür temasa geçmemeleri, bir seçim birlikteliği sağlamamaları, 7 Haziran sonrası ilk açıklama, koalisyon kurmayacakları ve erken seçim çağrısı yapmaları, seçim hükümetine bakan vermeyeceğiz söylemine kadar AKP’nin devlet imkânlarıyla tekrar seçime gitmesini sağlamış oldular. Bize karşı yapılan kırıcı ve incitici tavıra rağmen ben nefis yapmadan tekrar Devlet Bey’i aradım. 1 Kasım seçimlerinden önce arayıp tekrar gelin iş birliği yapalım, MHP oy kaybediyor. Dolayısıyla 7 Haziran’da bize yapılan muameleye rağmen iş birliği çağrısı yaptık. 7 Haziran’dan önce, biliyorsunuz önce görüşüldü daha sonra birden bıçak gibi kesildi. Ben kendisini aradım bir araya gelelim ve konuşalım dedim. Tamam, biz size dönelim cevabını aldık. Dönülmeyince tekrar aradım bu kez telefona çıkılmadı. Biz de yazılı bir görüşme talebinde bulunduk buna da bir cevap gelmedi. Camia bilsin istedim. Benim, partimin bu konuda hiçbir sorumluluğu yok. Ben bu tavırlara rağmen kompleks, nefs yapmadım. Çünkü burada ülkenin, devletinin, Türk İslam coğrafyasının geleceği var. YSK’ya listeler verilmeden 10 gün önce aramıştım.(1 Kasım öncesi-aht)

Bizim amacımız seçim iş birliğiydi. Ama hiçbir talebimiz yok. Siz neyi takdir ediyorsanız karar verin. Zaten o aşamada olabilecek şey bu olurdu. Listelerin verilmesine 1 hafta kala Genel Sekreterime onların Genel Sekreterlerini arattırdım. Bizim hiçbir ön şartsız seçim iş birliği yapmak istediğimizi Bahçeli’ye iletmelerini söyledim. Gelen cevap; zamanın yetersiz olduğu... Zaman diye bir problem yok çünkü bizim istediğimiz bir şey yok. ‘Biz listelerimizi bozmayacağız, 7 Haziran listelerine sadık kalacağız o sebeple bu işi yapmamız mümkün değil’ dediler. Bizim bir talebimiz yok ki listeye şu milletvekili bu milletvekili gibi bir talebimiz yok. Bunu Genel Sekreterimize tekrar söylettim. Bir gün sonra basın toplantısında Devlet Bey’e bu mesele soruldu o da zamanın yetişmeyeceğini söyleyerek bu işi geçiştirdi. Biz üzerimize düşeni yaptık. Bütün camianın bunu bilmesi lazımdır. 7 Haziran öncesinde bize yapılan usulsüzlüğe rağmen, çünkü bir siyasi parti Genel Başkanı randevu istediğinde verirsin, görüşürsün, sonra kabul etmeyebilirsin. İlla kabul edilecek demiyoruz. Bize nezaketsizlik yapıldı. Biz geçmişte aynı camia içinde bulunmuşuz, aynı mücadeleyi vermişiz. Ben ocak dönemimde Devlet Bey’in 01 plakalı Renault TX arabasını çok kullanmıştım. Aynı ocaktan geliyoruz. Netice, biz üzerimize düşeni yaptık. Bütün bu nezaketsizliğe rağmen bunun kabul edilmeyeceğini 7 Haziran’da da çok iyi test etmemize rağmen ülkemiz ve milletimiz için, Ülkücü camiaya karşı da söyleyecek sözümüz olsun diye yaptık.

Yani, 7 Haziran öncesi yalnızca bir telefon görüşmesi yapabildiniz, ikincisinde telefona çıkmadı ve randevu da vermedi mi?

Evet, o telefon görüşmesinde biz ayarlayacağız ve size döneceğiz demesine rağmen, telefonla da görüşemedim.

Sayın Bahçeli randevu vermedi, 1 Kasım’dan sonra telefonla da mı görüşemediniz?..

Benim aramalarım da şöyle, Genel Başkan Yardımcılarımız birbiriyle görüşüyor. Onlardan gelen, Genel Başkanınız Devlet Bey’i bir arasın, telefonunu bekliyor dediler. O şekilde aradım. Görüşme böyle sonuçlandı. MHP’den tekrar Devlet Bey’i arasın talebi geldi, o şekilde aradım. Yoksa durup dururken ben Devlet Bey’i aramadım.

Genel Başkan Yardımcılarının görüşmelerinde nasıl bir hava geliyordu size. Devlet Bey olumsuz muydu veya kim olumlu kim olumsuzdu?

7 Haziran öncesi aslında her şey olumlu gibiydi. 1 ay içinde yaklaşık 4-5 kez arkadaşlarım görüştü. Olumlu bir hava yansıtıldı bize sonra da görüşmeler bıçak gibi kesildi.

Peki, bunu nereye bağladılar? Genel Başkan Yardımcılarının bir gerekçe sunması gerekmiyor mu? Sonuçta bir masaya oturuldu, iki parti iki tüzel kişilik masaya oturuluyor. Herhangi bir gerekçe sunulmadı mı?..

Bize hiçbir gerekçe sunulmadı.

Peki, siz bu birlikteliğe ön şartsız gittiniz. Bunu yazılı olarak mı verdiniz?

Yazılı olarak değil ama sözlü olarak hep söylediğimiz bir şeydi. Yani kimse çıkıp da BBP bizden şunu talep etti diyemez. Biz çok hassas davrandık, o kadar hassas davrandık ki yönlendirme olarak görürler diye yaptığımız anketi bile göstermedik. Biz hiçbir talebimizin olmadığını açık ve net olarak söyledik. Kimse şu talepte bulundular diyemez. AKP’ye 37 milletvekili verdi. 7 Haziran öncesi de bizimle iş birliği yapmadığı için bir o kadar milletvekili de CHP, HDP ve AKP’ye verdi. Çok rahat 100’ün üzerinde milletvekili çıkaracaktık böyle bir şey istemedim ama diyelim ki 5 milletvekili istedik. Verse 40 vekil kazanıyorsun ve iktidar oluyorsun ki 5 talebimiz de olmadı yanlış anlaşılma da olmasın, velev ki diyorum. Biz onlara bırakmıştık. Bir deseler de tamamdı 3 deseler de 5 deseler de tamamdı.

Hiç sizden aday koymasalardı?

O da olabilirdi. Bize öyle bir yakınlık gösterselerdi. Cumhurbaşkanlığında biz tavrımızı net bir şekilde ortaya koyduk.

(Yarın; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olup bitenler)

Ahmet TAKAN, 11 Kasım 2015
ahttakan@gmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Belge arayanlar için!.. / Ahmet TAKAN

İletigönderen Balasagun » Cum Kas 13, 2015 15:31

Neden Ülkücü bir isim Cumhurbaşkanı olamadı?..


Resim
AKP iktidarı boyunca Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldukça tartışmalı ve sancılı geçti. Gerek Abdullah Gül’ün gerekse R. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilme sürecinde muhalefetin de eline siyaseten iyi fırsatlar geçmişti. O karışık dönemlerin çok bilinmeyeni, çok söylenmeyeni ve de çok yazılmayanı var!.. Fakat AKP iktidarından önce 2000 yılından beri gelen ve hep gündemde kalan bir soru; “siyasette o kadar fırsat varken Ülkücü bir isim Cumhurbaşkanı seçilemez miydi?”

BBP lideri Mustafa Destici
ile söyleşiye kaldığımız yerden devam...

Son Cumhurbaşkanlığı seçimi de Türkiye açısından flu bir dönem. Ekmeleddin İhsanoğlu, CHP’nin adayıymış (çatı aday) gibi açıklandı sonra MHP’den aday oldu. O dönem MHP ile aranızda yoğun bir trafik vardı. O dönemin gerçekleri nedir?

Ülkücü bir aday çıkarılamaz mıydı? Bizden o dönem hem Devlet Bey, hem Kemal Bey, hem Tayyip Bey ve Saadet Partisi Başkanı randevu istediler. Devlet Bey bize randevu vermedi ama biz biliyorsunuz anında bir randevu verdik. Burada çok olumlu sözler de söylemişti. ‘Aynı çınarın dallarıyız, aynı kökten geliyoruz, bir şey olsa gizlemem’ de demişti. Ama geriye dönüp baktığımızda samimi olmadığını görüyoruz. Bizden bir isim ve sizden de bir isim alacağız sonra uzlaşmaya çalışacağız dediler. Ama Kemal Bey de Devlet Bey de bunu yapmadılar. İkisi de birden Meclis’te bir isim açıkladılar. Biz de Saadet Partisi Genel Başkanıyla görüşme esnasındaydık. Hatta Mustafa Bey çok sinirlendi, ‘hani ortak isim olacaktı’ diye çok şaşırdık. Bunu da işin doğrusu Kemal Bey ile birlikte yaptılar. Ben bunun üzerine Devlet Bey’le neden böyle oldu demek için görüştüm. Devlet Bey adayın kendilerinin olduğunu, eski Türk Ocakları Başkanı’nın damadı olduğunu, güvendiklerini ve destek istediklerini söylediler.

Devlet Bey, Ekmeleddin İhsanoğlu ismi ilan edildikten sonra sizi arayıp desteğinizi istedi, ya da herhangi bir ortak çalışma platformu önerdi mi?

Yok, sadece bir kez aradı. Telefonla, ‘kararınız ne oldu’ dedi. Saadet Partisi’nin de ne yapacağını sordu. Ben de kendilerine şu anda söyleyebileceğim bir cevap olmadığını, kurullarımızla istişare ettikten sonra bir karar vereceğimizi söyledim. Sonra da bir daha görüşmedik. Bunu iyi tahlil etmek için 1997’den bu yana gelmek lazım. 1999’da rahmetli Türkeş’in vefatından sonra MHP yükselişteydi. Öcalan’ın yakalanmasıyla birlikte milliyetçilik zirve yaptı. MHP, yüzde 18’lik oyla Meclis’in 2. partisi konumuna geldi. İlk geceden ‘Refah ve Doğruyol’ dinlensin diyerek DSP’li bir hükümete Ecevit’in Başbakanlığına ‘evet’ dendi. Daha sonra Türkiye bir kriz yaşadı ve erken seçim kararı açıklandı. Daha sonra 2002 seçimlerinde AKP’nin iktidara gelişi daha sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi... Sadi Somuncuoğlu’na yapılanlar... Bana göre MHP isteseydi, Ülkücü biri Cumhurbaşkanı seçilirdi. Çünkü sen Başbakanlığını vermişsin Cumhurbaşkanlığını da alırsın. Ama hiç bu gayret içinde olmadı. Daha sonra 2007 yılında yine MHP, Ülkücü birini Cumhurbaşkanı seçtirme imkânı elde etti. 2007 seçimlerinde MHP Meclis’e girmese seçimler yapılamıyordu. 367 krizi vardı. Duyumlarımıza göre, rahmetli Genel Başkanın da ifade ettiği, anlattığı bir şey vardı. Tayyip Bey, Devlet Bey’e 5 isimle gidecekti. Bunların ikisi de Ülkücü kökenli ama AKP’li bir isim olacaktı. Bunlardan birisinde uzlaşalım diyecekti. Ama bunu beklemeden Devlet Bey, Meclis’e gireceğim diye açıklama yaptı. Orada da Ülkücü birinin Cumhurbaşkanı seçilmesinin önüne açık ve net bir şekilde geçmiş oldu.

2011 seçimlerinde de biz açık ve net bir şekilde seçim iş birliğine açık olduğumuzu iletmiştik. Ben partinin Genel Sekreteri idim. Ön şartsız seçim iş birliğine hazırız demiştik. O zaman hiç görüşme olmadı. Nihayetinde geldik, neticede 3 kez 2000, 2007 ve 2014’te Ülkücü bir Cumhurbaşkanı seçilebilirdi. MHP’nin elinde bu imkân vardı ama MHP bunu yapmadı. Bunu tamamen halkın takdirine bırakıyorum.

Son seçim sonuçlarıyla tüm Türkiye’de olduğu gibi Ülkücü camiada da bir travma yaşandı. Bundan sonraki ön görüleriniz nedir? Ülkücüler ve Türk milliyetçileri nasıl toparlanır?

Şunu bir tamamlamak istiyorum. Sen hükümete girdiğin dönemde de Millî Eğitim’i, Adalet Bakanlığı’nı, İçişleri ve Dışişleri’ni almıyorsun. Sen ideolojik bir partisin. Gidip İmar Bakanlığı, Tarım Bakanlığı’nı alıyorsun. Millî Eğitim Bakanlığı’nı almadığım bir hükümette benim ne işim var. Bunları bile talep etmeyen bir parti ve yönetimi ülküleri taşıyabilir, diyebilir miyiz? Birincisi Cumhurbaşkanı demiştik, ikincisi Bahçeli ve ekibi dedik. Bu sonucun mimarlarından üçüncüsü de PKK’dır. PKK ile mücadele ediliyormuş gibi yansıtıldı. 7 Haziran’dan sonra AKP iktidardan gidince PKK eylemlerine başladı. AKP’nin eline şu argüman geçti; biz iktidara gelirsek eylemler biter. 20 Ekim’de de PKK tek taraflı ateşkes ilan etti. Seçim bitti tekrar eylemlere başladı. HDP’yi sahaya çıkarmadı. Çözüm süreci buzdolabından inecek ve görüşmeler tekrar başlayacak. Adını değiştirerek, Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi olarak yeniden başlatacaklar. AKP, 7 Haziran seçimlerine başkanlık sistemi ve çözüm süreci vaatleriyle gitti. Halk bunu beğenmedi ve ‘sana başkanlık yok’ dedi. Sonra güven ve istikrar sloganıyla girdi ve tekrar kerhen millet böyle bir oy verdi. Burada PKK’nın açık bir desteğinin olduğunu görüyoruz. PKK, sonuçtan çok memnun. Memnun olmayanın HDP olduğu görülüyor. HDP’nin iktidar karşıtlığı veya iktidar içinde yer alma arzuları farklı, PKK’nın AKP ile birlikte Başkanlık sistemine geçerek özerklik talebi farklıdır. Onlar da kendi içlerinde bir ikilem yaşıyorlar.

Bir din adamı düşünün ki sırf iktidarı savunmak adına diyor ki siz de dolamışsınız ağzınıza, zinanın serbest bırakılmasını, domuz etinin raflara koyulmasını... Bir din adamı bunları dahi hafife alıyor. Geldiğimiz noktaya bakın. O masum inançlı tabanlarına sesleniyor. Ama o kadar teslim olmuş, inanmışlar ki yanlışları savunur hale gelmişler. İslam’ın en temel değerleri yok farz edilerek bir takım işler yapılıyorsa nasıl bunları görmezden gelebiliriz. Hiçbir dönemde bu kadar cemaatler ve tarikatlar siyasetin içinde olmadı. İnanılmaz bir baskı içindeler ama inanan insan direnen insandır. Maalesef; yok yurt yeri, yok arsa yeri, bindikleri Mercedesler, zaten devlet kadrolarının çoğu cemaatleşti. Hepsi için hizmet cemaati bir örnektir. Eğer önünü görmezlerse hepsi aynı akıbeti yaşarlar. Hazırladıkları iddianamelerin içine bütün cemaatler ve tarikatlar sokulabilir. Ben uyarmak adına söylüyorum. Dördüncüsü bunlardı, beşincisi de medyadır. Yerellere bile sirayet etmiş vaziyetteler. Bir de bu seçimdeki en önemli destekçisi Batı’dır. Topluma AKP farklı şey söylüyor, sanki Haçlı savaşları mücadelesi veriyor gibi gösteriyor. Amerika ve Almanya başta olmak üzere bulmuşlar hükmedeceği bir iktidar, Türkiye’ye para verip mültecileri bize yıkacak. Başka bir hükümet başa geçse, farklı bir Suriye politikası getirecek. Sınırı kapatacak, mülteci almayacak var olan mültecileri ya Batı’ya gönderecek ya da hiç almayacak. Bunun böyle devam etmesi için bu iktidarın devam etmesi lazım.

(Yarın; bundan sonra ne yapmalı?)

Ahmet TAKAN, 12 Kasım 2015
ahttakan@gmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Belge arayanlar için!.. / Ahmet TAKAN

İletigönderen Balasagun » Cum Kas 13, 2015 15:33

“Milliyetçiler kurultayı toplansın”...


Resim
Büyük bir ilgi ile takip ettiğiniz söyleşinin sonuna geldik. BBP lideri Mustafa Destici, yakın geçmişin perde arkasında kalanlara ışık tutarken, geleceğe dönük önerilerde de bulundu;

Ülkücüler 1 Kasım travmasından nasıl çıkabilir?..

Ben şunu söylemek istiyorum. Bütün bu yaşadıklarımıza rağmen MHP’nin üstüne gitmedik. İçinden geldiğimiz camiaya olan saygım ve MHP sadece Devlet Bey veya yönetimden ibaret değil. Anadolu’da vefakâr, cefakâr yöneticiler var. Ve hepsi şunu görmüş; ‘Başkanım siz üzerinize düşeni yaptınız. Bizimkiler yapmadı. Biz size bir şey diyemeyiz’ diyorlar. Nereye gittiysek aynı şeyleri duyduk. Konya, Adana, Kahramanmaraş, MHP seçim bürolarında hep bunu gördüm. Neticede o Anadolu’daki vefakâr insanlardan dolayı bunu yapmadım. Her ne kadar MHP yönetimi yanlış içinde olsa da bizim siyasetimiz açısından dolayısıyla da ülkemiz milletimiz ve Türk İslam coğrafyası açısından MHP’nin de içeride olmadığı bir Meclis ve bunun da vebali bizde olsun istemedik. Zaten biz Meclis’te temsil edilmiyoruz, MHP Meclis’te olsun istedik. Bizim gibi hassas düşünen bir takım çevreler MHP’yi baraj üstünde tuttu. Yoksa, MHP Genel Başkanı veya yönetimi tutmadı.

Bundan sonra ne yapılmalı?

Başka siyasi partilerin işine karışacak değilim. Benim muhatabım artık MHP Genel Başkanı veya yöneticiler değil. Benim aslında daha farklı şeyler söylemem lazım da camiayı, Ülkücü tabanı düşündüğüm için söylemiyorum. Ama şunu da söylemekten geri durmayacağım. Seçim bitti. Bütün camianın aklını başına alması açısından herkesin düşünme istişare etme süresi var. Soruyorum; kendi insanlarını dışlayan, toplumda karşılığı var diye kendi evlatlarını partiden uzaklaştıran bir hareket, Türk İslam davasının adresi olabilir mi?.. Bu milletin değerli dava adamları uzun zamandır zaman kaybediyor. Umutla özlemle bekliyorlar ama nafile. Biz bu bekleyişin beyhude olduğunu söylüyoruz. Bugün vatan, bölünmenin eşiğine getirilmiş. Umutları sömüren MHP ise öylece bakıyor. Sadece bakıyor bir şey yapmıyor. Bizim halkımız, Ülkücü ve milliyetçi camia bu gerçekleri ne zaman görecek? Türkiye bölündükten, yok olduktan sonra mı görecek? Bayrak değiştikten, ismi değiştikten, anayasadan Türklük çıktıktan sonra mı görecek?.. Büyük ve güçlü Türkiye’yi de hep birlikte kuralım. Çünkü, öbür tarafla bir netice alınacağını düşünmüyorum. Ben kendim yaşadım. Bu adımı niye attım?.. Buradan 3 arkadaşım vekil olsun, ben vekil olayım diye yapmadım ki. Zaten bunu yapsam bana AKP ve Tayyip Bey bunu 3 kez teklif etti. Ben, bugün Başbakan Yardımcısıydım, Bakandım, iktidarın içindeydim. Ben kabul etmediğim için daha sonra bizim içimizden birilerini transfer ederek yıpratmaya çalıştılar, tabanımızı çekmeye çalıştılar. Operasyon üstüne operasyon yaptılar. Aynısını MHP’ye de yaptılar. Ama ben buna onurlu ve nezaketli bir şekilde ‘hayır’ dedim. Bizim bir fikrimiz, misyonumuz var. Sadece bir parti değiliz biz siyasi bir hareketiz ve bunu yaşatmak durumundayız. Doğrularınızda birlikte olur ama yanlışlarınızı da söyleriz dedik. MHP’de de böyle bir anlayış var. Doğru yanlış bakma sen ne dersek onu yap diyorlar. Ülkücü camiayı, Ülkücü iradeyi yok sayan bir anlayış var. Kaç kez bu anlayışın değişmesi için mücadele edildi sonuç alınabildi mi? Biz çok net ve samimi bir şekilde elimizi uzattık, gönlümüzü açtık. Bütün Milliyetçi camia bir araya gelsin. Bunu rahmetli Muhsin Başkan da yaptı. ‘Bir milliyetçiler kurultayı toplayalım’ dedi. Hodri meydan yine diyorum varım. Bir milliyetçiler kurultayı toplayalım. Ben koltuğumu bırakmaya hazırım. Hemen şimdi. Oraya sadece Mustafa Destici olarak gideceğim. Bütün sıfatlarımdan arınmış olarak, hiçbir iddiam yok. Madem mesele ülkü, ülke, Ülkücülük, Türk milliyetçiliği, vatan, Türk ve İslam coğrafyası meselesiyse toplayalım kurultayı, oradan ne çıkarsa o karara uyalım. Bu konuda netiz, açığız. O kadar değerli isimler öğütüldü ki şu anda milletin umudu olabilecekti. Millet artık umudunu kaybetti. Ülkücüler umudunu kaybetti en çok buna üzülüyorum. 15-20 yıldır iktidar görmemiş, çocuğu var, sürekli baskı yiyor. Benim yeğenim Kamu-Sen üyesi ve baskıya uğruyor. Bizim sendikaya geç diye benim yeğenim olduğunu bile bile ona baskı yapıyorlar. Bir iktidar alternatifi niye oluşturamıyoruz?.. Yüzde 60 oy alabilecek bir potansiyel var. En büyük kadro bizdedir. AKP cemaatle karşı karşıya gelince apıştı kaldı. Devşirme kadrolarla idare ediyor. Bir hükümet değil 10 hükümet kuracak kadro var neden heba ediyoruz. Sadece kadroları değil, ülkeyi heba ediyoruz. Neden?.. Doğu Türkistan’daki kardeşlerimiz bu birliği istiyor. Niye?.. Kerkük Türkmenleri, Türkmen topraklarındakiler bu birliği istiyor. Hatta bu kurultaya onları da çağıralım. Eğer geç kalınırsa bence iş işten geçecek. Türkiye bir sistem değişikliğine doğru gidiyor. Bu değiştikten sonra isteseniz de yapamazsınız. Yani bu sefer serçe kalkmaz ama serçe dağı aşmış olur. Tavşan dağı aştıktan sonra ister serçe kalksın, isterse konsun hiçbir anlamı kalmaz. Parti isminin ne önemi var? Önemli olan düşünce, fikriyattır. Bunun yapılması, sağlanması lazım.

Ahmet TAKAN, 13 Kasım 2015
ahttakan@gmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x