Ben Bir Öğretmenim

Ben Bir Öğretmenim

İletigönderen Feza Tiryaki » Sal Kas 27, 2012 22:34

BEN BİR ÖĞRETMENİM

Ben bir öğretmenim.

Öğrencilerim oldu, her yaştan sayısız...

Çoğunun adını unuttum, anıları kaldı yalnız.




Otuz yılı aşkın öğretmenleriydim, büyüttüm sırasıyla onları.

İlkokul sınıflarında da çalıştım, ortaokulda, lisede de…

İlk öğretmenliğim Maraş Lisesi, Öğretmen Okulu’nun kızyurdu, evim.

Sonra Antakya Ortaokulu, Antakya Öğretmen Okulu.

Toros Dağları’nın dar boğazındaki Pozantı.

Daha sonra ver elini gurbet, gurbetçi çocukları…



Önceleri kardeşleri gibiydim onların, sonra ablaları,

Anneleri yerine koyanlar da olurdu beni,

Gün geldi anneanne diye seslendiler arada, unutarak…

Ömrüm her yaştan çocuklarla geçti…



Kendi çocuklarım gibiydiler, bilirsiniz,

Öğretmenler öğrencilerini çocuklarından ayırmazlar.

Yüzlerce, binlerce çocuğumuz olur bizim.

Her birinin yeri ayrı, her biri ayrı bir dünyadır.



Çocuk gönlü kırılmaz, üzüp darıltılmaz...

İyiyi kötüyü küçücükten öğrenir insan.

Sevgi de öğrenilir, saygı da, değer bilmek, tüm güzel huylar da…

Yurdunu ulusunu sevme de okulda öğrenilir…



Çocuklar arasında ayrım yapmaz öğretmenler,

Biri diğerinden üstün tutulmaz.

Yoksulu da varsılı da birdir, akıllısı, aptalı da…

Kim olduklarına bakılmaz, kim olacakları önemsenir.



Dilimizi düzgün konuşma, dilimizle istediğini yazma…

Ulusal kimliğini bilme, ulusunu tanıma…

Dilimiz Türkçeyle sular seller gibi okuma, anlatma,

Atatürk’ü, devrimlerini öğrenme, savunma, koruma…

Başöğretmen Atatürk’ün yolu ışıktır öğretmen ocağına…


*


Kaç yıldır çalışmıyorum artık.

Çocuk sesleri eksildi dünyamdan.

Kendi çocuklarım da büyüdüler, uçtular yuvadan.

Sabahları işe yetişme derdim yok, çocuklara kahvaltı hazırlama,

Beslenme çantalarını doldurma, saçlarını tarama…

Okul kapısında kollarını açıp üstüme koşuşan çocuklar da artık yok.

“Öğretmenim!” çığlıkları kesildi, çocuk sesleri eksildi çevremden.

Ders hazırlama, sınavlara bakma,

Acı tatlı okulda yaşananları evde anlatmak da yok artık.



Arkadaşlarımızla, okulda yaşananlar üzerine söyleşmiyoruz,

Öğrencilerin dertleriyle dertli, sevinçleriyle sevinçli değiliz,

Kapımızı çalmıyor bile çocuklar…

Öğrenci mektupları, resimli mektupları almayalı yıllar var…

“Öğretmenim sen ne güzelsin, öğretmenlerin en iyisisin.”

Denmiyor çoktan beri, kırmızı kalpler çizilmiyor,

Elimiz öpülmüyor, önümüzde düğme iliklenmiyor…


*


Hepsini ayrı ayrı tanırdım öğrencilerimin,

Kim annesiz, babasız, kimin babası analık getirdi eve,

Kim yoksulluk çekiyor, kim yardıma muhtaç…

Kimin babası içkici, küfürbaz, kim kanadı kırık bir küçük kuş…



Ne oyunlar oynardık, derste, ders aralarında küçüklerle…

Şarkılar söylerdik, güzel sesliler alırdı kulaklarımızın pasını.

Yeri gelir ağlar, gülerdik, yeri gelir yalnızca aklımızla olurduk derste,

Tartışır, konuşurduk yurdumuzu, güncel olaylarını, dostu düşmanı.

Anlatır öğretirdik kurtarıcımızı, yüce önderimizi...



Küçükler beni gördüklerinde kollarıma koşarlardı,

Ayrılırken de kucaklaşırdık, karşılaşınca da sarılırdık…

“Öğretmenim!” diye seslenirlerdi, “Öğretmenim!”


*

Haftasonu Öğretmenler Günü kutlaması vardı.

24 Kasım Öğretmenler Günü, Türk öğretmeninin günü.

Kuruluş günüdür bu gün Millet Mektepleri’nin.

Yeni Türk harfleriyle okuma yazma seferberliği,

Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün, başöğretmenliği…



En yakın ilçeye gittik Atatürk Anıtı’nın önüne.

Görevimizdi saygı duruşunda bulunmak,

Gönüllerdeki yerini bilene bilmeyene göstermek…

Sabah gün doğmadan kalktık hazırlandık.

Saat dokuz kırk beşte başlayacak dendi tören.

Dokuz otuzdan önce ordaydık.



Önce şaşırdık, derler ya in cin top oynuyor, öyle.

Belediye önünde, yüksekte, Atatürk heykeli, bir elini öne uzatmış.

Önünde ince taşlı yol, taştan çizilmiş birbirine ekli yürekler…

Yanda, bir yazılı üstü çiçeksiz çelenk dayalı:

“Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Öğretmenler Günü’ne.”



Meydan boş, yollar boş, yakınlar öteler boş…

Ara sokağın girişinde, ayaktalar, tek tük gelen öğretmenler…

Sanki bugün Türk’ün büyük günlerinden biri değil,

Türk dilinin, kültürünün kurtuluş günü değil,

Başöğretmenimizin elimizden tuttuğu,

Bize yeni Türk abecesini öğrettiği gün değil…

Türk öğretmenlerinin “Öğretmenler Günü” değil…



Sonra okulları temsilen öğrenciler geliyor, ikişerli.

Biri bayrak tutacak, diğeri sancak.

Yanda sıralanıyorlar, eli bayraklı kızlar, oğlanlar.

Yetişkin, iri yarı kızlardan birinin kafası sarılı.

Koca beyaz atkıyla dolamışlar başını bu sıcacık Akdeniz güneşinde,

Tek saç teli görünmüyor, saçlarının üstü, kafası üstelik bantlı.



Öğretmenler geliyor sonra, otuzu kırkı geçmez sayıları…

Törende üst yetkilileri arama, asılları yerine gelmiş vekilleri.

Saygı duruşu, İstiklal Marşı, bayrağı göndere çekme işi.

İşte hepsi bu, yapılan törenin.



Bir tanıdık genç geçiyor yoldan, “Gelsene, saygı duruşunda bari dur!”

Elinde naylon kova, kaçıyor: “İşim acele, gideyim sonra gelirim.”

İki küçük oğlan çocuğu önümde, kendileri gelmişler,

Okulda öğretmenlerinden duymuşlar,

Atatürk’ün karşısında çakı gibi durdular:

“Başöğretmenim, öğretmenlerimin günü kutlu olsun,“ dediler.



Öğretmenlerim, kadınlı erkekli, genç öğretmenler.

Gelenlerin hepsi genç, hepsi güzel, belli Atatürk’ün öğretmenleri.

Çay ikramı yapılıyor onlara yan kahveden.

Devletin öyle geçiştiriverdiği, baştansavdığı bir tören.

Yolları çevrilmek istenen, yalnız bırakılan öğretmenler,

Alnı açık, başı dik, başı açık, çağdaş giyimli öğretmenler…



Toplumdan koparılmış onların bu günü.

Öğretmenlerin dertleri büyük, öğretmenlere görünen görünene…

Dil uzatanı, parmak sallayanı ne çok…

Atanma zorluğu bir yanda, atanınca geçim derdi öte yanda…

Ne törene gönüllü gelen öğrencileri var onların,

Ne de öğrencilerin anneleri, babaları gelmişler buraya.

Yasak savar gibi geçiştirilen, değeri verilmeyen bir gün olmuş bu gün.



“Öğretmenler!” demişti 1924’te büyük Atatürk:

“Cumhuriyetin fedakar öğretmenleri, eğiticileri!”

“Yeni nesli sizler yetiştireceksiniz!”

“Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır!”


Cumhuriyeti kurarken de ( 1923) haykırmıştı:

“Dünyanın her tarafında öğretmenler, insan topluluğunun en fedakar ve saygı değer uzuvlarıdır.”

Bu sözü de tüm dünyayı kuşatır:

“Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir!” (1925)



Gözlerimiz buğulu, içimiz buruk,

Değeri verilmeyen bu büyük günde, Atatürk’ün sözleri beynimizde…

Ulus devletimiz, millî güçlerle, millî duygularla kurulmuştu.

Ulusal dilimiz bu yüzden çok önemliydi, en önde dilimiz Türkçe.

“Millî duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir!” demiştir Atatürk.

“Dilin millî ve zengin olması,”

Millî duyguların gelişmesinde başlıca etkendir!”

Sözleri aynı yıl, onuncu yıl Cumhuriyet kutlamalarından önce denmiş.



Basın yayınımızın çoğu unutmuş, bu günü başlığına bile almamış.

En çok okunan gazete Posta, güne postayı koymuş:

“Baştalebe “ demiş başlık atmış kocaman.

Başöğretmenin yerine bu sözü uydurmuşlar: “Baştalebe.”

Yönetimin başını yine başhaber etmiş, ona “Baştalebe” demişler,

Kocaman yazıyla başlık atıp yaşlı öğretmenleri çevresine dizmişler.

Meğer bunlar öğretmenleriymiş, hayatta kalanlar on üç kişiymiş.

Evlerinden tek tek toplanmışlar, orada Dolmabahçe Sarayı’ndalar.

Sırayla ayaktalar, eller bastonlu, ayakta zor duruyor çok yaşlılar.

“Vezir olan oğul” öyküsü dile düşmüş, bu resmi görenlerde…

“Ben sana vezir olamazsın demedim,” diye fısıldanıyor,

Biri duyar diye korkularak, sağa sola bakınılarak…



Öğretmenler eski öğretmenlerinin değerini bilmiyor,

Öğrencilerse eski öğretmenlerinin…

Öğretmenlik en saygın meslekken artık öyle değil.

İlk öğretmenimiz, yol gösterenimiz, olmasaydı olmayacağımız: “Atatürk, bizim başöğretmenimiz!”

Yolundan çıkıldı Atatürk’ün, en çok da öğretmenler bunda suçlu.

Emekli öğretmenlerimiz ne böyle törenlere çağrılı,

Ne kapılarında eski öğrencileri onların, ne ayaklarına gidilir,

Ne buralarda konuşturulur, sözleri dinlenir, gönülleri alınır…

Atatürk’ü unutturmak, bizi içten yıkmak isteyenlerin hedefi.

Başöğretmen’den tek söz etmemiş bakın, yurdun çok satan gazetesi.



Eski bir okul müdürü, kendi başına, oturuyor az ötede.

Küçücük bir kitapçı dükkanında, kızının yanında.

Yirmi beş yıl müdürlük yapmış buranın en tanınmış bir okulunda.

On beş yıldır emekliymiş,“Değer bilme kalmadı!” diyor, “Hani vefa?”

İnanamıyor, ülkemizin geldiği yere, düştüğümüz duruma…

Atatürk devrimlerinin bir bir yıkılışına… Gericiliğin hortlatılmasına…

Büyük önderimize dil uzatılmasına, eğitimden dışlanmasına…



Eğitimin amacından Atatürk ilke ve devrimleri çıkarıldı,

Sıra seneye Atatürk’ün kitaplarımızdan çıkarılmasında.

Atatürk, eğitim sözünü açıklamıştı Cumhuriyet’i kurarken:

“Eğitim kelimesi yalnız olarak kullanıldığı zaman,

Herkes buna kendine göre bir mana verir.”
demişti.

Saymıştı eğitimin türlerini sırayla:

“Dinî eğitim, millî eğitim, milletlerarası eğitim…”

Sonra açıklamıştı bize gerekeni:

“Ben burada yalnız Türk Cumhuriyeti’nin,

Yeni nesle vereceği terbiyenin “Millî Eğitim” olduğunu,

Katiyetle ifade ettikten sonra, diğerleri üzerinde durmayacağım.”




Atatürk’ün Millî Eğitim’den, öğretmenlerden bekledikleri,

Yeni Türkiye’nin gençleri için dedikleri nasıl da çağdaş isteklerdir.

Günümüzün gerçek değerleridir, değerini hiç yitirmemiş sözlerdir.

“Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki,”demişti, büyük Önderimiz:

“Cumhuriyet sizden, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller ister.”



Anneler, babalar çocuklarının ilk öğretmenleridir.

Kendi öğrendiklerini bilmeyene aktarmak da öğretmenliktir.

Her usta, sanatçı, okumuş kişi de bir öğretmendir.

Toplumunun kültürünü koruyan, gelecek kuşaklara örnek olanlar,

Halkın deyişlerini, sözlerini, atasözlerini, geleneklerini saklayanlar,

Bilge analarımız, bilge babalarımız da birer öğretmen…

Emekli eğitimcilerimiz çağlarının tanığı,

Her biri Atatürk’ün irfan ordusunun bir bireyi…

Genç yaşlı hepimiz toplumda birer öğretmen…



*


Ben bir öğretmenim demiştim söze başlarken…

Doğrusu, hepimiz birer öğretmeniz…

Gönüllü öğretmenleri olmalıyız Cumhuriyetin…

Elimizden değerlerimizin alınmasına engel olmalı,

Öğretmenlerimize değer vermeli,

Değer bilmeli, Millî Eğitim’i biz kendimiz, topluma, çocuklara,

Her birimiz ayrı ayrı vermeliyiz…



Değer bilmeyi unutma öğretmenim…

Atatürk benim Başöğretmenim,

Atatürk benim, Başöğretmeni Türkiye’min…


“Öğretmenler Günü Kutlu olsun…”

Atatürk’ün bu uyarısı da kulaklara küpe olsun:

“ Okullarda öğretme vazifesinin güvenilir ellere teslimi…”

Diye öğretmenliği uyarmıştır Atatürk.

Bu görevi güvenmediklerimize verdirmeyelim.

Atatürk,“O vazifeyi hem bir meslek, hem bir ülkü sayacak,

Bilgili ve saygıdeğer öğretmenler…”
istemiştir.

Öğretmenlerimizi sayalım, sevelim, değerlerini bilelim…

Öğretmenlik eski yüksek yerine yeniden gelene kadar, unutmayın,

Hepimiz görevliyiz, hepimiz toplumda birer öğretmen…




Feza Tiryaki, 27 Kasım 2012
En son Feza Tiryaki tarafından Pzt Kas 27, 2017 17:44 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: BEN BİR ÖĞRETMENİM

İletigönderen A. Serdar Ateş » Çrş Kas 28, 2012 2:15

Çocukluğumuzdan nice değerimiz vardı bizlerin;erdemin atasıdır öğretmenlerimiz...Şimdi yad ettiğimiz;kokusunu,şevkatini,yüzümüzü okşamasını özlediğimiz;insan olmanın manasını aklımıza getirenlerimiz ;gerçeğe dikkat çekenlerimiz ve özümüzü bildirenlerimiz...Hepsi ana -baba yarısıydı ve içimiz...Hep eksiklerimizi tamamlamaya geldik bu dünyaya deriz ya:eksiğimizi gösterenlerimiz ve bütünleyerek insanı daha insan edenlerimizdir öğretmenlerimiz...Hainlere inat yeşeriyorsa hala içimizde bu ülkeye sadakat ve aşk;sayenizdedir ey güzel öğretmenlerimiz...Dizilmişiz bir insanlık ipine geçmişten geleceğe...Giderken bu ince insanlık yolunda ipi tutmalıydı birileri aklımızda...Düşersek el vermeli,sapmışsak yön göstermeliydi öğretmen eli...Kim gerçeği göze gösterirse,aslında hiç bitmez bu ödevi...İnsanı ailesinden fazla insan yapan ve aklını açan ,şevkatiyle onu kucaklayan var mıdır başka unutulmayan...Ne derlerse desinler öğretmenim;gerçeği bilenler unutmaz asla bilirim...Fikrinize sağlık...
Kullanıcı küçük betizi
A. Serdar Ateş
Üye
Üye
 
İletiler: 49
Kayıt: Pzt Eyl 24, 2012 5:32


Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x