BEN DEMİŞTİM !

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

BEN DEMİŞTİM !

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Çrş Ara 11, 2024 15:04

BEN DEMİŞTİM !
Çoğunlukla ‘Ben demiştim’ demenin ‘ayıp’ sayıldığını biliyoruz.
Ama kimi konularda, gidişat benim söylediğim gibi ise, ‘ben demiştim’ demenin neresi ayıp sayılacaktır?
Yine ‘ben ben’ diyerek devam edecek olursak; benim yazılarım çoğu kez ‘kuramsal’, kimi zaman ‘ütopik’ ve kimi zaman ‘anlaşılmaz’ bulunabilir.
Ancak bir ‘genel bütünlük’ taşımaktadırlar.
Yaklaşık iki ay önce “Terör’ün T’si” başlıklı bir yazım yayınlandı.
Bayram değil seyran değil, bu da nereden çıktı diye sorulduğundan eminim.
Fakat o yazıda Fransız Devrimi’nden falan söz ediyor ve 5 Eyül’de Parisli sans culots’ların Meclis’i basmaları üzerine temsilcileri olan Robespierre’in “Halk ayağa kalkmıştır. Adaletin kılıcı işbirlikçi alçakların boynuna inecek ve bu imansız soydan ne iz ne de bir kalıntı kalacaktır” dediğini yazmıştım.
Ve Robespierre ve Devrim Hükûmeti’nin karşı karşıya bulundukları tehlike karşısında takındıkları bu tutum, büyük harfle Terör diye nitelendirilmişti.
Burada, Robespierre’in, politika bilimi açısından bir ‘politik kategori’ olarak ‘Devrimci Şiddet Hükûmeti’ denilebilecek bir kategoriden söz ettiği ve hatta ‘keşfettiği’ bile söylenebilir demiştim.
Robespierre devam ediyordu: “Eğer Halk Hükûmetinin dayanağı barışta Erdem ise, Devrim’de hem Erdem ve hem de Terör’dür”. Çünkü, “erdem, devrimci şiddet (terör) olmadan miskin kalacak ve terör, erdem olmadan yetersiz kalacaktır.”
“Evet, özgürlük kahramanlarının elinde parlayan adalet kılıcı tiran uydularının elindeki silahlara benzeyebilir; ve despot kendi tebaasını terörle yönetirken, despot olarak haklıdır; ama özgürlük düşmanlarını terörle yola getirmek de bir haktır ve bu hak cumhuriyet kurucularına aittir. Yani, Devrim hükûmeti özgürlüğe karşı koyan tiranlık üzerindeki bir despotizmdir.”
Montesquieu’ye göre terör ‘despotik’ rejimlerin bir aracı iken, Robespierre için, kendi deyimiyle ‘Devrimci halk hükûmetleri’ için de bir araç olarak kullanılabilir.
Ki, daha sonra ‘Devrimci şiddet’ olarak da kullanılmıştır.
Bir ‘politik kategori’ olarak ‘Devrimci şiddet’, Cumhuriyet Hükûmetlerinin ‘erdem’leri arasındadır da denilebilir.
Yeter ki, kime karşı kullanılacağı bilinebilsin!
Ve yazımızı şöyle bitirmiştik; eğer Cumhuriyet karşıtlarına karşı ‘erdemli’ davranacağım diye diretiyorsanız, aslında yaşadığınız ‘sefillik’in ayırdında değilsiniz demektir.
Şimdi sadece iki ay sonra gündeme oturan şu sözde ‘Suriye Devrimi’ günlerinde; HTŞ’nin lideri Golanlı Ahmet’in kuracağı ‘Devlet’in uygulayacağı ‘Terör’ün ‘Erdem’ mi yoksa ‘Sefalet’ mi olacağı konusunda ne düşünüyorsunuz demenin zamanı değil midir?
Bana göre, kim ki Suriye ‘özgürleşti’, kim ki ‘Suriye’ye barış geldi’, kim ki bu ‘Başarı’da bizim de katkımız oldu diyorsa ‘Sefilliğin zirvesindedir’.
Erdem yoksunudur, insanlık yoksunudur.
Kim ki Esad’la birlikte Putin de yenildi, İran da yenildi diyorsa ‘öngörüsüz’dür.
Bu durum, olsa olsa ‘Nükleer Üçüncü Dünya Savaşı’nın ‘uvertür’ü olarak görülebilir.
Nitekim ‘Putin Gambiti’ yazım bu bağlamda kaleme alınmıştır.
Kim ki ‘Esad’ın malvarlığı parmak ısırtacak boyuttaymış’ diyorsa, genel olarak batının yalanlarının ‘kurban’ıdır.
O Batı ki, başta ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail’in NATO karargâhlarında tam bir yıl önceden planladığı ‘askerî harekât planına’ göre ‘Suriye Arap Cumhuriyeti’ni yerle bir etmiş, başına da hâlâ bugün ‘Terörist’ nitelemesini kaldırmadığı Golanlı Ahmet’i getirmiştir.
İki güne kalmaz bu ‘Terörist’ nitelemesini de kaldırıp ‘Devrimci’ diye alkışlayacakları da apaçıktır.
Suriye’yi yıkıma götüren ‘Plan’ları, AKP Hükûmeti (ve ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti) ancak dolaylı olarak öğrenebilmiş ve kendince ‘sinsi planlar’la bu başarıdan pay kapmaya çalışmıştır.
Yarın o da TŞK’nın lideri Golanlı Ahmet’i ‘Devlet adamı’ olarak kabul edip hemhal olacaktır.
Bu yazıyı bitirirken, AKP Hükûmeti ve şakşakçılarının ne kadar ‘erdem’ sahibi olduklarını sormak hakkımız değil midir?
Yoksa tam bir ‘sefillik’le mi nitelendirmek gerekmektedir?
Ben diyeceğimi daha önceki yazılarımda demiştim.
O nedenle bugün sadece ‘Ben demiştim’ demekle yetiniyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1645
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x