Benim Atatürk’üm…

Benim Atatürk’üm…

İletigönderen Türk-Kan » Cmt Ağu 15, 2009 13:06

Benim Atatürk’üm…

ATATÜRK diktatördü! Tartışmaya bile gerek yok. Ama öylesi bir diktatör ki halkının ilerlemesine, halkının mutluluğuna engel olan hiçbir kararın altında imzası yok.

ATATÜRK diktatördü! Ama öyle bir diktatör ki Anadolu’daki düşman işgaline karşı yaptığı ilk iş bölgesel kongreler aracılığıyla halkıyla bütünleşmek, ardından merkezi bir otoriteyle kurtuluşu ve kuruluşu yönlendirmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin oluşumun sağlamak.

ATATÜRK diktatördü! Ama öyle bir diktatör ki, kurduğu hükümetlerde görev alan bakanlar 30–35 yaşlarındaydılar. Mahmut Esat, Mustafa Necati, Cemal Hüsnü, Dr. Reşit Galip gibi. Hatta genç bakanlar, O’nun akşam sohbetlerine katılamadıklarından ötürü sitem edince ATATÜRK; “Ben size bu genç yaşınızda devleti teslim ettim, soframdakiler hayatlarını ömür boyu bana hasreden, öl desem ölecek insanlardır” demişti.

ATATÜRK diktatördü! Ama öyle bir diktatör ki kendisiyle konuşmaya gelen bir yabancı gazeteciye sorar: “Sen hem diktatör olduğu için Hitler’i eleştiriyorsun, hem de diktatör olduğumu yazıp söyleyen herkese karşı beni savunuyorsun. Bu bir çelişki değil mi?” Gazetecinin cevabı ilginçtir: “Doğrudur. Hitler, devletini yıkan diktatördü, siz devlet kuran diktatörsünüz”.

ATATÜRK diktatördü! Ama öyle bir diktatör ki Ulusal Kurtuluş Savaşı’na birlikte başladığı paşalar, savaşın kazanılmasından sonra O’ndan ayrıldılar, karşısına geçtiler, eleştirdiler doludizgin. Öyle ki hızlarını alamayıp siyasi parti bile kurdular, devrimi ters yüz etmek bile istediler, O’nu ortadan kaldırmak isteyenlerin girişimlerine destek oldular.

Fakat O büyük “diktatör”, “Arkadaşlarımın ufku, muhayyilesi kurtuluştan sonraki Cumhuriyet Türkiye’sini, çağdaş, laik Türkiye kavramını kavrayamadı. Yolları açık olsun” diyerek omuz silkti. Nitekim yıllar sonra o muhalefet hareketinin başı “İçimizdeki en büyük kumandan O idi. O olmasaydı biz bu işi başaramazdık, fakat biz olmasaydık O bu işi başarır, memleketi yine kurtarırdı” demişti.

ATATÜRK yalnız adamdı. Dahilere yaraşır, dâhiyane bir yalnızlık. Ancak “Bütün özgürler gibi yalnız, bütün yalnızlar gibi özgürdü”. Sarayından ayrılmayan, köşkünden çıkmayan bir yalnızlık değildi onun ki. Tersine sıkıldığında kapağı halkını arasına atardı. Öyle günü birlik gidip gelmelerle değil, günler, haftalar süren gezileri olurdu. Anadolu toprağı ile Anadolu insanı ile buluşmak en büyük keyfi, sevinciydi onun. Kars’a gelişindeki gezisi Ağustos ayının 20’sinde başlamış, Ekim ayının ortasında bitmişti. Kırk günü aşkın bir süre. Bıkmaz, usanmaz, yorulmazdı o gezilerinde. Halkının içinde, halkının arasında olmak en büyük mutluluğuydu.

ATATÜRK’ÜN yalnızlığı bir Namık Kemal yalnızlığıdır. Hani o büyük vatan şairi;

“Görmeden ölürsem millette ümit ettiğim feyzi,

Yazılsın seng-i kabrime vatan mahzun, ben mahzun” demişti ya, işte öyle.

“Bütün ömrünü hizmetine vakfettiği” ulusunun çağdaş, uygar, mutlu, yaratıcı olmasının umudu ve beklentisi içindeki bir yalnızlıktı O’nunki.

ATATÜRK yalnız adamdı. Çünkü o yıllarda 100 yıl sonraki Türkiye’nin resmini çizecek birileri yoktu çevresinde. O nedenle hem yalnız, hem tek adamdı.

ATATÜRK rakı da içerdi. Ama Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında ve önemli ülke sorunlarının tartışıldığı günlerde ağzına içki koymamıştı. Fakat İzmir’i işgal güçlerinden 9 Eylül’de kurtarmış, 10 Eylül’de Konak’ta rakısını içmiştir. Hatta lokantanın perdelerini kapatmak isteyen garsona, “Çocuk! Perdeleri aç, açık tut. Milletim beni gerçek yüzümle görsün” demiştir.

Ne derlerse desinler, hangi manşetleri atarlarsa atsınlar, nasıl nitelerlerse nitelesinler, ben “o sarhoş Cumhuriyeti, böylesi mümin Cumhuriyete” bin defa tercih ederim…

YETTİ BE!..

Dr. Beşir DOSTER, 15 Ağustos 2009
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Benim Atatürk’üm…

İletigönderen Yargan Kam » Pzr Ağu 16, 2009 12:12

Türk-Kan yazdı:Ne derlerse desinler, hangi manşetleri atarlarsa atsınlar, nasıl nitelerlerse nitelesinler, ben “o sarhoş Cumhuriyeti, böylesi mümin Cumhuriyete” bin defa tercih ederim…


Bu yazının altına ben de imzamı atarım!

Teşekkür ederim Türk-Kan, paylaşımına sağlık.

Sevgi ile...
...Umut Samimiyettir...

Resim ''Üze Tenri Basmasar, Asra Yir Telinmeser''
''Yukarıda Gökyüzü Çökmedikçe, Aşağıda Yer Delinmedikçe''

...Cumhuriyet Fazilettir.
Kullanıcı küçük betizi
Yargan Kam
Üye
Üye
 
İletiler: 199
Kayıt: Prş Şub 12, 2009 15:28
Konum: Türkiye Cumhuriyeti/Akdeniz Bölgesi


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x