
Zorunlu kesintili eğitimin 12 yıla çıkarılmasını öngören teklif, TBMM'de alt komisyon tarafından bazı değişiklikler yapılarak benimsendi. Bakıyoruz, 8. yıldan itibaren dersler paramparça, çocuklarımız sokakta… Öte yandan eğitim 5 yaşında başlıyor diye sevindik. Ben sevinemiyorum.
Şunu aklınızdan çıkarmayın, Dünya Bankası Türkiye’de eğitim piyasası yaratmak ve bu nedenle eğitimde geçen süreyi olabildiğince uzatmak üzere 1995’den beri Ankara’da heyetlerle çalışıyor. Eğitim piyasası kurup sokağı yaşam boyu canlı tutmak içindir bu yasa.
Amerikancı eğitime geçiriliyoruz. Amerika’da bir insan ne kadar uzun süre eğitim için para harcarsa, o kadar eğitilmiş sayılıyor. Ama haritada kendi ülkesini gösteremiyor, o başka. Eğitim devlet değil belediyeler eliyledir. Sadece okuma yazmayı öğretecek kadar, 5 yıllık anaokuluna para harcıyor, sonrasında velinin eli hep cebinde… Amerika’da eğitim sektörü çöktü, iş yeni piyasa yaratmakta.
Önce alıştırmak için çocuklarımızı dersane sokaklarına yığdılar. Kızılay’ın bar-kafe sokaklarını artık çok iyi biliyor Ankara öğrencileri. 2005-2012 arası, alıştırma dönemiydi, bu dönem bitiyor, daha ağırı geliyor, yaşam boyu sokakta kalacaklar, hiçbir meslek sahibi olamadan ömürleri bitecek.
12 yıl bile eğitim göstermeyecekler çocuklarımıza. Cebinde parası olan sertifika toplayacak. Çoğunluk yoksulluktan 13 yaşından önce okulu terk edecek. Bilinçli olarak eskinin kitaplarını elinde tutan, “Zaten verilen ders kitaplarıyla çocuk okula gitse ne öğreniyor ki!” diyen aileler ise, evde öğretme yolunu kendileri tercih edecekler, çünkü sınıf atlama getiriyorlar, bilgiyi nerden aldığı sorulmayacak.
Ayrıca, sekiz yıllık eğitimle boşalan köylere yenileri eklenecek, genç anne baba 5 yaşında çocuğunu okula vermek için köyden şehre göç edecek. (Bu yasa 28 Şubat’ın devamıdır!)
Bugünkü 6.sınıftan kesip piyasadan ders alma, yeni adıyla “mesleki yönlendirme” başlıyorsa, bu program fiilen 8 yıllık eğitimden geridedir. Yani çocuk 13 yaşına geldiğinde ailesine teslim ediliyor. Ailesi ona hangi konularda bilgi veya beceri aldırırsa devlet buna karışmayacak. Bunun açıkçası şudur, bütün ortaokul ve liseler ile birlikte Meslek Okulları da kapanıyor, modüler sistemle çıraklık okulları, paralı sertifikalı kurslar başlıyor, hayalet liseler çağı geliyor. Yani 12 yaşındaki çocuğu piyasa canavarının kucağına atıyoruz.
Açık söyleyelim, Cumhuriyet devriminin temeli olan eğitimde birlik bitiyor. Bu yasayla Kamucu Eğitimin sonu geliyor, karşı devrim tamamlanıyor, “Eğitimde Serbest Piyasa” kuruluyor! Dahası, Tansu Çiller’in 1995’de WB’la imzaladığı GATS sözleşmesinin eğitim ayağı tamamlanıyor. Durum 24 Ocak 1980’deki “Kamunun ve emeğin örgütlülüğüne son verilmesi” kararına da uygundur.
Hele yasayı bu haliyle mecliste kabul ettirsinler, göreceğiz ki daha o akşam KHK ile bir maddesini, ertesi gün iki maddesini değiştirerek Dünya Bankasının hazırladığı, küresel piyasaya uyarlanmış eğitim programını gösterecekler bize. Ondan sonra siz sağ ben selamet, talep varsa ders var diyen her konuda kurs açar ve seçmeli ders sayısı kadar parçalanırız.
Dikkat ediniz, Müzik, Beden Eğitimi, Resim, Din Kültürü derslerinin her biri onlarca kere parçalanıyor. Örneğin çalgı çeşidi kadar müzik kursu, spor çeşidi kadar kulüp faliyeti… SPAN Belgesindeki seçmeli derslere bakıyorum; sanat çeşidi kadar kurs sanat atölyelerinde, tarikat çeşidi kadar din bilgisi cami ve kilise yaşatma derneklerinde, kültürel farklar kadar Kültürel Değerler kursu belediyelerde, Gönüllü Toplum Hizmeti kursu sivil toplum örgütlerinde… Çocuklarımızı parçalamanın sonu yok.
CHP ve MHP komisyon üyeleri programın bütününü göremedikleri için tasarı üzerinde küçük bir değişiklik yaptırabildikleri zaman kazanmış gibi seviniyorlar. Hükümetimiz bu tuzağı iyi oynuyor, temel eğitimi daha alt yaşlardan başlatmak zaten programda var olduğu halde onu masaya koymuyor, siz isteyin diye bekletiyor, siz dile getirince ekliyor ve böylece sizi de tüm programa katkı vermiş konumuna çekiyor. Bu yolla bir de piyasaya atılan dersleri, parçalanmış müfredatları (Müfredat Reformu!) gözden kaçırmış oluyor.
Bu programın hayalet liseler ve üniversiteler kısmı var daha. Fotoğrafın tümünü bilmeyenler ucundan koklatıldığı kadar fikir yürütebilirler. Örneğin, basında konuşulması istenen kadarı bize replik veriliyor. “Çocuklarımızı teslim edeceğimiz öğretmenler nerede yetiştirilecek? Bu sisteme göre öğretmen yetiştirme programınız nedir?” soramıyoruz, çünkü televizyonlardaki gibi verilen efektlerle hareket eder hale getirildik.
Tasarıya göre, 2 yıllık liselerde dışarıdan ders seçme sistemine seneye geçilecek. Öyleyse, 2012-2013 ders yılında fakülte giriş sınavları kalkmış olacaktır. Sırada YÖK var demektir. YÖK kaldırılıyor, üzerine oynanan oyunun son perdesini izleyeceğiz, sıkı durun. Sınavların kaldırılması süreci daha sancılı geçecek, hazırlıklı olalım. YÖK kalksın diye az pankart açtırmadılar, şimdi “siz istediğiniz için kaldırıyoruz” diyecek demokrat kesileceklerdir.
Dün sabah itibariyle, YÖK’de arama yapıldığına dair Halk Tv’de bir haber dinlemiştim, akşam haberlerine girmedi. Arama ve belge toplama, belge üretme, Kemal Gürüz’e son bir rol yükleme, YÖK’ü kaldırırken ölüsünden yağ çıkartma, vb sonuçlar bekliyorum. Bu yolla son bir daha türban üzerinden kin tohumları ekmeyi deneyeceklerdir. Daha önce duyduğunuz “devlet sınav yapmaz” sözünü şimdi tekrar duyacaksınız.
2006’da,“Merkezi lağvediyoruz, şimdi bir heyetle çalışıyoruz, 13 başlık 29 kriter belirledik, her şey hazır, günü geldiğinde uygulayacağız” demişti Hüseyin Çelik, ona soralım “YÖK’ün lağvedilmesi kaçıncı kriterdi?”
2010’da, Dünya Bankası sözcüsü Eser Karakaş ile canlı yayına çıkan Ziya Selçuk “Müfredat reformu eşzamanlı değişimleri gerektiriyor. Sistemi bloke eden sınav sistemi ve dersanecilik var” demişti. Dersaneler yerine paralı kurs açan Eğitim Şirketleri sistemine geçiyoruz, bu kaçıncı kriter?
2011’de, Başbakanın bir cümlesini not almıştım; “Her fakülte kendi öğrencisini kendisi alabilir” demişti. Durduk yerde bu lafı etmediğini tahmin edebiliyorum. Soralım, bu kaçıncı kriterdir?
Bu arada, “YÖK tümden kalkmasın, üniversiteler arası bir koordinasyon kurulu kalsın” diyen Yusuf Ziya Özcan çok uzaklara fırlatılmıştır! Kullan-at modeline uygun görünüyor!
Meclis alt komisyonunda başarı puanlarıyla ilgili alınan her karar geçersizdir. Çünkü hayalet liselerde sertifika toplamanın puanında denklik olmayacağını herkes bilir. Piyasada parayı veren sertifikayı alır…
Artık karşımıza Yaşam Boyu Öğrenme kursları ve Yaşam Boyu Sınav şirketleri çıkacak. Örneği vardır; YÖK tarafından denklik verilen SST şirketi, EST şirketi gibi yerlerde parayla ayda bir KPDS ve ÜDS sınavları yapılmaktadır.
Bu noktada bir daha 5544 sayılı yasayla kurulan Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) karşımıza çıkar. Eğitim şirketlerine yetki izni veren kurum burasıdır. Çünkü burası Dünya Bankasının kurduğu sertifika ve akreditasyon kurumudur. Sertifika için 3 aylık bir kurstan alınan bilginin garantisi yoktur, ayrıca bilginizin ölçümü için sınav şirketlerine gidilir, bilginiz akredite/onay alır. Bu yol internet dersaneciliği için de kullanılır.
Bakınız, sertifika piyasası küresel piyasaya nasıl çalışıyor, örneği kuruldu bile. İnternette bir Alman şirketinin ilanı var; “İnternet destekli 3 ayda Kaynak Mühendisliği sertifikanız bizden, akreditasyonu bir Rus şirketinden…” Yabancı şirketten sertifika almış olmak için gidiyor gençlerimiz, sırf belki bu sertifikayla iş bulurum diye, hayal tacirliği yapılıyor, eğitim değil. Artık küresel efendiler bize “HİÇ” satıyor, “HAYAL” satıyor, bunu görelim.
Öyleyse; Dünya Bankasının bu sömürgeci eğitim piyasasına ve yasasına dur demek için bütün anneler görev başına!
Bu yasayı ve onu hazırlayan Mesleki Yeterlilik Kurumunu kaldırmak için, çocuklarınızın elinden tutun, yollara düşün!
Öğretmenler; okul çıkışlarında bekleyen velilerinizle bilgilenme toplantıları yapın.
Bütün öğretmenler, bütün öğrenciler, bütün veliler; “okullarımızı terk etmeyeceğiz” diye haykırın. Seneye bütün liseler kapanıyor, lütfen o Cumhuriyet kalelerinizi koruyun!
Eğitimci Yazar Mahiye MORGÜL, 1 Mart 2012
mahiye@gmail.com