3 Ekim tarihli Aydınlık gazetesinin manşeti:

“TURK Û KURD BÎRANE, AMERİKA NEYARE”
Aydınlık, lütfetmiş, başlığın hemen yanında parantez içinde ufacık harflerle bu sloganın Türkçe anlamını da yazmış:
“Türk-Kürt kardeştir, Amerika kalleştir”
Aydınlık çizgisinin geçmişini eleştirdiğimiz için “insanları yalnızca geçmişi ile değerlendirmemek, bugün ne yaptığına, ne söylediğine de bakmak gerekir” diyenlere şimdi bu Kürtçe başlık armağan olsun!
Cemaat borazanı gazete müsveddeleri bile Kürtçe başlık atmazken, Kemalist ve ulusalcıların sözcülüğüne soyunduğu iddiasındaki Aydınlık’ın bugünkü çizgisi de geçmişi gibi işte…
Aydınlık neden Kürtçe manşet atıyor? Hem de sadece birinci sayfada değil, haberin ayrıntılı olarak yer aldığı üçüncü sayfada da, kırmızı harflerle aynı manşeti okuyoruz:
“TURK Û KURD BÎRANE, AMERİKA NEYARE”
Kürtçeyi manşetlere taşıyarak başınız göğe mi erdi? Kürtler şimdi daha çok mu okumaya başlayacak gazetenizi? İşçi Partisi’ne verilen oylar mı artacak? O haberi Türkçe başlıkla yayınlasaydınız, değeri mi azalacaktı?
İddia odur ki Türk ile Kürt birleştiriliyormuş!
Şimdi Aydınlıkçılara “Türk kimdir?” diye sorsak, Anayasa’dan örnekler verir, Türk kavramının etnik temelde ele alınmaması gerektiğini, bu kavramın siyasi-hukuki bir ilişkiyi tanımladığını söylerler…
İyi de kardeşim, gazetenize manşet yaptığınız o slogandaki “Türk” ve “Kürt” kavramları etnik ifadeler değil mi? Anayasada yer alan “Türk milleti” ifadesini etnik anlamda bölmüş olmuyor musunuz böylece?
Aydınlık grubunun geçmişte ve bugün Kürtçülükle cilveleşen çizgisini eleştirdiğimiz için bize tavır alanlara sormak gerek şimdi:
Hoşunuza gitti mi Aydınlık’ın Kürtçe manşeti?
PKK ile görüşmeler başlatıldığı için “utanın, utanın” diyerek yazılar yazanlara, her makalelerinde şehitlere sözde “ağıt” yakanlara da sormak gerek:
Aydınlık’ın manşetinden utandınız mı?
Bence utanmadınız!
Çünkü siz utanmazsınız!
Geçmişte PKK terörünü “serhıldan” diye alkışlayan…
PKK teröristlerine “gerilla” diyerek ölüm ilanlarını dergilerinde sayfa sayfa yayınlayan…
Federasyonu savunan, bu konuda PKK’ya yalakalık yapan, “PKK ile görüşülsün” diyen…
1991’de Kuzey Irak’ta emperyalizmin kuklası Kürt devletini savunan…
“Türkiyelilik kimlik olsun”, “Kürtlerin kimliği anayasal olarak tanınsın”, “Kürtçe anadilde eğitim yapılsın” diyerek ayrılıkçı Kürtçülerin taleplerine destek veren…
“Atatürk Kürtlere ulusal katliam yapmış bir kişidir” yalanını söylemekten çekinmeyen…
Şeyh Sait’i Kürtlerin ulusal değeri olarak tanımlayıp “saygı göstermeliyiz” diyen…
89-90-91’de koşulların elverişli olduğu dönemlerde Güneydoğu’da Sosyalist Parti’nin mitinglerinde ve toplantılarında “Kürt marşı söyledik” diye övünen…
CIA Ajanı Fuller gibi “Kemalizm, artık tarihte kalmıştır ve Türkiye’nin geleceği üzerinde rol oynama şansına sahip değildir” diyen…
Kemalizm’i “zorba bir diktatörlük” olarak tanımlayan…
“Kemalizm, bir burjuva ideolojisidir. Biz ise Marksistiz. Biz, bir ideoloji olarak Kemalizm’i savunmuyoruz” diyen…
Denktaş’ı “faşist”, Kıbrıs Barış Harekâtını yapan Türk ordusunu “işgalci” olarak niteleyen…
Evet, bütün bunları söyleyen, yapan ve savunan bir siyasi hareketi, bugün millete “Kemalist” ve “ulusalcı” diye yutturmaya çalışırken zerre kadar utanmadığınız için utanmazsınız!
Onun için bugün çıkıp o Kürtçe manşeti de utanmazcasına savunur ve haykırırsınız:
Biji Aydınlık!
Serdar ANT, 3 Ekim 2011
Edebiyat Gazetesi