Başbakan,cumhuriyeti numaralandırarak ismini duyurmaya ve kamuoyunun ilgisini çekmeye çalışanların medyatik kuşatmasından kendini kurtarmalıdır. Bunların gittiği yolun yol olmadığını, söylediklerinin Türkiye'nin 'lehine' tezahür etmediğini görmüş,anlamış olmalıdır.Annan Planı konusunda başta hükümet olmak üzere kamuoyu üzerinde manipulasyon fırtınası estiren bu kalemler, Kuzey Kıbrıs'ın bağımsızlığına gölge düşürenlerin başında gelmektedir. Onlar Kıbrıs'ta Avrupa'nın, Irak'ta ise Amerika'nın istediği bir yapılanmanın oluşmasını 'demokratik ' bulacak, destekleyecek kadar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindedir. Çünkü onlar bağımsızlık duygusuna yabancıdır.
"Doğru Okumak"
Dilimize yeni giren, girmekle kalmayıp yerleşme sürecini tamamlamakta olan deyimlerin en yenilerinden biridir.Birilerine anlattığınız şeyler karşısında, sizi dinleyen muhatabınız söylediklerinizi, iddialarınızı bir anlamda çürütmek üzereyse hemen kendisine " söylediklerimi, yaşanan olayları, gelişmeleri doğru okumak-okuman gerekiyor" diyerek bilgiçlere mahsus bir zırh,bir savunma oluşturabilirsiniz.
SÜRECİ DOĞRU OKUYAMAYAN KİMMİŞ..
Özellikle Başbakan'ın başvurduğu, sık kullandığı ifadelerden biridir bu...
Türkiye'nin uluslararası platformlarda sürdürdüğü görüşmeler sırasında, ülkemizin sosyal ve ekonomik sorunlarını boşverip, siyasal yaşamındaki -sözde- eksikliklerini emir verircesine dile getiren, bunu yaparken de ulusal onurumuzu incitmeyi, bizi aşağılamayı alışkanlık haline getiren A.B.D ve AB'nin tavırlarından duyduğumuz rahatsızlığı, bu ülkeyi seven, bu ülkenin insanına ve bağımsızlığına saygı duyan kişi ve kuruluşlar olarak her fırsatta dile getirdik. Avrupa Birliği'nin, Amerika'nın Türkiye'ye karşı samimi olmadığını, bu ülkenin jeopolitik, jeostratejik ve jeo ekonomik avantajlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalıştıklarını, hedefe ulaşmak için akibeti meçhul projelerde (AB ve BOP gibi) küçük roller vererek bizi 'uyutmaya' çalıştıklarını söyledik.
Elbette ki 'falcı'değiliz. Ama bu iki-kanunsuz- gücün sahip olduğu geçmişe ve ilişkilerimize baktığımızda bize güven verecek,içimizi ısıtacak, bizi umutlandıracak 'dostluğa dair' doneleri göremedik..Bu nedenle izlenen 'resmi politikanın' yanısıra hem A.B.D'yi hem de AB'yi acımasızca eleştirmekten, bu 'ikilinin' içyüzü ve niyetleri konusunda kamuoyunu aydınlatmaktan kaçınmadık.Zaman zaman bu yoldaki değerlendirmelerimize siyasi partiler de katıldı.
Bizler bu eleştirileri yaparken, Amerika'dan Avrupa'dan önce karşımıza 'soroszadeler' ve 'euroseverler' çıktı.O da yetmedi, ulusal birlik ve bütünlük konusunda 'kesin tavırlı' olan demokratik kuruluşların, ABD ve AB balonlarını söndürdüğünü gören Başbakan,Özellikle içinden geçtiğimiz bu süreçte bütün dikkatimizi emeğe, dayanışmaya, rekabete, dünyadaki gelişmeleri doğru okumaya ayıralım. diyerek bizleri eleştirdi, hatta 'marjinal gruplar' olmakla suçladı.Tabii Amerika'lı yetkililerin 'Türkiye'de yükselen Amerikan aleyhtarlığı' konusundaki uyarıları da Başbakan'ın harekete geçmesinde önemli rol oynadı.
Bugün geldiğimiz noktaya 'iyi' ve 'tarafsız' bakanlar,yaşadığımız süreci kimin iyi okuyamadığını görecektir.
NUMARACILAR....
Ama SABAH kalktıklarında STAR edasıyla daktilonun başına geçen,ZAMANe yazarları gibi Başbakan'ın uçağına binmeyi, onunla yolculuk etmeyi, ona şirin görünmek için 'yalakalık' etmeyi huy haline getirenler,kendisine izlediği politikaların doğruluğu konusunda telkinde bulunmaya devam edebilirler.
Bu tabloda yer alanların, şimdi de PKK Terörü ve Sınır Ötesi Harekat girişimlerini 'AKP'ye karşı bir harekat' olarak yorumlayabilecek şekilde rezilleşmesi de yadırganmamalıdır.Böylesine kiralık, satılık ağızlardan böylesine sesler çıkması normaldir.Bir günden bir güne sakın ola ki kimse bu insanların ağzından ulusal bütünlüğümüz, birliğimiz ve bağımsızlığımız konusunda 'olumlu sözler' çıkmasını beklemesin. Çünkü onlar gerek ABD gerekse AB'nin ağzından dökülen salyalarla susuzluklarını gidermeye alışmışlardır bir kere..
Artık hem Başbakan, hem de hükümetin 'gerçekten çok kritik' olan bu süreci ' iyi okumak zorunluluğu' vardır. Dolayısıyla bundan sonra 'hata yapmak' lüksleri yoktur. Şimdi 3-5 tane yazarın ,Amerika'nın uşaklığını yapacak derecede aşağılaşan iki peşmergeye olan yakınlıklarına aldanıp ta onların peşinden koşma zamanı değildir.
Başbakan,cumhuriyeti numaralandırarak ismini duyurmaya ve kamuoyusunun ilgisini çekmeye çalışanların medyatik kuşatmasından kendini kurtarmalıdır. Bunların gittiği yolun yol olmadığını, söylediklerinin Türkiye'nin 'lehine' tezahür etmediğini görmüş,anlamış olmalıdır.Annan Planı konusunda başta hükümet olmak üzere kamuoyu üzerinde manipulasyon fırtınası estiren bu kalemler, Kuzey Kıbrıs'ın bağımsızlığına gölge düşürenlerin başında gelmektedir. Onlar Kıbrıs'ta Avrupa'nın, Irak'ta ise Amerika'nın istediği bir yapılanmanın oluşmasını 'demokratik ' bulacak, destekleyecek kadar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindedir. Çünkü onlar bağımsızlık duygusuna yabancıdır.
GÖRÜŞMENİN NE FAYDASI OLACAK?...
Şimdi bu 'numaracı takım' Başbakan'ı Amerika ile görüşmeye, neredeyse Iraktaki "iki uşak" ile muhatap etmeye çalışmaktadır. Başarılı olmaları halinde, Türkiye'nin yakın gelecekte Amerika'nın 'istikbaldeki müstemlekesi' olması yolunda bir adım daha atılmış olacaktır. Eğer Başbakan bunlara uyar, bu görüşmeleri yaparsa, süreci okuyamayan bir siyasetçi olduğunu göstermekle kalmayacak, milletin kendisine gösterdiği teveccühü de kötüye kullanmış olacaktır.
Başbakan'ın hafızası 'nisyan ile malul' olabilir. Ama biz yine de hatırlatalım:
Bush'un Türkiye'yi oyalamaktan başka bir niyeti olamaz. Çünkü Bush için Türkiye'nin eskisi gibi bir önemi yoktur.Böyle düşünmesinin sebebi de Başbakan'ın ülke için hayati önem arzeden konularda,bağımsız ülke olduğumuzu unutup, adeta 'icazet almak için' ABD Başkanı ile görüşme gayreti içine girmesidir.Bu durum, hükümetin karar alma ve uygulama konusundaki irade eksikliğini göstermekle birlikte, TBMM iradesine de ne derece itibar ettiğini göstermektedir.Hükümet,kırılmanın, bükülmekten onurlu olduğunu, aksi takdirde hükümet olmanın 'bir anlamı olmayacağını' bilmelidir. Başta Amerika olmak üzere, iki uşağına ve PKK'ya karşı eğilmeden, bükülmeden karşı çıkmayı bilmeli ve tavrını koymalıdır.
Başbakan, Bush'un Amerikası'na, ya da Amerika'nın Bush'una güvenmemeli, aldanmamalıdır...Meydanı boş bulan uşaklarına da haddini bildirmekten korkmamalıdır.
GERÇEK TERÖRİST KİM?..
Şunu iyi bilelim, Türkiyenin Güneydoğusundan Irakın kuzeyine kadar uzanan coğrafyada yuvalanan teröristlerin adı PKK olabilir, peşmergeler olabilir,Barzani olabilir, Talabani olabilir
Ama bu coğrafyanın kuzeyiyle, güneyi ile Irakın hakimi,ne Barzani ne de Talabanidir..Buranın hakimi Amerikadır.Yere iğne düşse haberi olacak şekilde Amerika o coğrafyada başta PKK olmak üzere, peşmergelerin, Barzaninin, Talabaninin her yaptığından haberi vardır. Daha açık söyleyelim, Amerikanın haberi ve izni olmadan onların bir adım atmaları mümkün değildir. Dolayısıyla gerçek terörist, bunları besleyen bunlara silah veren, Amerikadır..Ellerindeki Amerikan silahlarını Mehmetçiğe yönelten PKKsı, peşmergesi ise Amerikanın piyonu ,kuklasıdır.
Kendimizi, PKK ile, peşmerge ile, Barzani ve Talabani ismindeki kukla düşmanlarla oyalamayalım, vakit geçirmeyelim
Şehitlerimizin, gazilerimizin hesabını soracağımız ülke Amerikadır, adresi şaşırmayalım
Başbakan, bu gerçekleri görüyor, biliyor olmalıdır.Eğer,bu konuda ulusal onur konusunda biraz duyarlı ise Amerikaya gitmemeli, Amerikayı ayağımıza gelmeye mecbur etmelidir.Çünkü biz Amerikaya hesap vermek zorunda değiliz, ama Amerika Türkiyeye karşı hesap vermek zorundadır.Başbakan bunu iyi okumalıdır.
Sahibi olmadan köpekler havlayamaz..Sorunumuz, köpeklerle değil,onları üzerimize salanla yani sahibiyledir.
Halkımız da artık, PKKyı, peşmergeleri, Barzani ve Talabani gibi kuklaları bir kenara bırakıp,meydanlardaki protestolarında Kahrolsun seslerini, gerçek terorist olan Amerika için yükseltmelidir.
İŞTE AMERİKAN KAZIKLARI
Amerika'nın Türkiye'ye dost olmadığını 'bu gidişle de ' asla dost olmayacağını neden mi söylüyoruz?... İşte yediğimiz kazıklardan bazıları :
ABD Başkanı Truman, 1947 yılında komunizm tehlikesine karşı Türkiye ve Yunanistan'a 400 milyon dolarlık askeri yardım yapmayı kararlaştırmış, ama bu yardımın 300 milyon dolarını Yunanistan'a vererek ilk kazığı atmıştı.
İkinci yediğimiz kazık, Türkiye'nin hiç alakası olmamasına rağmen, Kuzey ve Güney Kore arasındaki savaşa katılmasını isteyen ABD'nin yüzlerce mehmetçiğimizin ölümüne sebeb olmasıydı.
Türkiye'yi ilk tanıyan ülkelerden biri olan Sovyetler Birliği ile olan ilişkilerimizin bozulmasının sebebi de Amerika oldu.
Amerika'nın Türkiye'ye attığı bir diğer kazık,Kıbrıs Barış Harekatı sebebiyle, 1975 yılından 1978'e kadar uyguladığı silah ambargosu oldu.
Annan Planına evet deyin, Kıbrısta izolasyonlar kalkacak diyen,Annan Planına evet denmesinden sonra izolasyanları kaldırmayan da Amerika...
Bir taraftan Türkiye'ye 'nükleer silahların yayılmasını önle' diyerek baskı yapan, öte yandan 3500 metre menzilli füzelere sahip olan İsrail'e ses çıkarmayan da bu Amerika...
Yaklaşık 5 milyar dolara mal olan F-16'lardan yediğimiz de bir ayrı kazık...
Yaşadığımız süreçte de PKK terörünü finanse eden, ona lojistik destek sağlayan Amerika, şimdi Türkiye'yi yeniden bir yağlı kazığa oturtmak üzere...
İŞGALCİ GÜÇLERİN ÇİFTE STANDARDI
Türkiye'de 1984-2007 yılları arasında terörden 30 binden fazla insan öldü..Bu ülkenin 300 milyar doları heba oldu...Amerika bu ülkenin acısına asla ortak olmadı. Ama kendi ülkesinde İkiz Kuleler' e yapıldığı söylenen saldırı sebebiyle dünyaya sıkıyönetim ilan etti...
İşgalci ülkelerde tek tük terör olayları oluyor, üstelik uzun aralıklarla...Ama bizde her dakika, her saat, her gün askerimiz, polisimiz, sade vatandaşımız terör yüzünden hayatını kaybediyor.İngiltere'de bir metro bombalanması oldu. Ülke ayağa kalktı. Terörle mücadeleyle ilgili kanunlar birer birer elden geçirildi, değiştirildi.Türkiye'de ise teröre karşı tedbir alınması için kanunlar değiştirilecek iken, başta İngiltere olmak üzere tüm 'işgalci güçler' demokrasi ve insan hakları nutukları çekerek karşımıza dikildi, dikilmeye devam ediyor..
Türkiye'de Amerikan aleyhtarlığının artmasının, Amerikan düşmanlığının gelişmesinin sebebini kimse başka yerde aramasın. Bunun tek sebebi Amerikan Başkanı Bush ve Amerikan politikalarıdır.
VARSIN İHANETE DEVAM ETSİNLER...
Bayrağımıza, vatanımıza ve bağımsızlığımıza duyduğumuz sevgi, Türk Milletinin varlık sebeplerinin başında gelir. Köpeklerin kurşunlarına göğsünü siper eden şehitlerimize ve gazilerimize duyduğumuz büyük acı ve üzüntü de işte bu yüzden millidir.
Varsın 'numaracılar' bunu hamaset olarak değerlendirsin. Varsın onlar şehit cenazelerindeki kalabalıklara, ana ve babaların feryatlarına kulaklarını kapasınlar... Varsın onlar, vatan ve bayrak sevgisine yozlaşmış anlamlar katmaya devam etsinler, Varsın onlar burnumuzun dibine kadar gelmiş tehlikeye karşı umursamazlıklarını sürdürsünler... Varsın marjinallik suçlamalarına devam etsinler... Varsın ülkeyi idare edenler bunların ipiyle kuyuya inmeye devam etsin...
Bağımsız Türkiye de onların ve onların ipini tutanların inadına bayrağıyla, vatanıyla ve onuruyla ayakta durmaya, ayakta kalmaya devam edecektir...
Varsın bu vatanın ekmeğini yiyenler, bu vatana ihanet etmeye devam etsinler...
Bu millet ihanetlerin hesabını bir gün mutlaka soracaktır...
kaynak