Bir Hac Hikayesi

Devlet-i Aliyye-i Osmaniye

Bir Hac Hikayesi

İletigönderen MedceziR » Pzr May 13, 2007 17:47

Osmanlılar zamanında 1900’lü yıllarda, mukaddes topraklarda bugünkü gibi otel sistemi yokmuş.

Çünkü buralarda yaşayan halk günlerce önceden şehir dışına çıkar, hiç tanımadığı bir yerden hac yapmak maksadıyla gelen kişileri karşılar ve bundan da büyük şeref duyarlarmış.

İşte böyle bir hac mevsiminde, takriben 1903-1904 yıllarında, Mekke halkı yine hacıları karşılamak üzere şehir dışına çıkmış.

Bunlardan biri, gözüne kestirdiği uzun boylu, endamlı, sakallı, normal giyimli birisinin yanına yaklaşarak, kendisini evinde misafir etmek istediğini bildirip, eğer gelirse büyük şeref duyacağını söyleyerek rica minnet evine davet etmiş.

Gelen zat hac müddeti boyunca o kişinin evinde kalmış. Hac zamanı bitiminde bu iki kişi helalleşerek ayrılmışlar.

Ayrılırken, hacı olan zat, hane sahibine bir kese altın hediye etmek istemiş.

Hane sahibi bu altınları kabul etmek istememişse de, hacı olan zat fevkalade ısrar edince, ev sahibi kabul etmek zorunda kalmış.

Bir de mektup bırakıp ev sahibine demiş ki:
“Bu mektubu ben gittikten en az bir gün sonra Mekke Emiri’ne teslim et!”

Hacı gittikten bir müddet sonra hane sahibi kendi kendine: “Allah, Allah! Ben kiim, koskoca Mekke Emiri kim, bu mektubu yazan o hacı kim!” diye düşünmüş.

Derken hanımı mektubu Mekke Emiri’ne muhakkak vermesi gerektiğini, aksi halde vebal altında kalacağını söyleyerek beyini ikna etmiş.

Neticede çeşitli mercilerden geçerek mektubu Mekke Emiri’ne vermiş. Emir mektubu açınca hemen ayağa kalkmış, selam durmuş ve hane sahibine sormuş:

- Şimdi nerede bu misafir ettiğin zat-ı muhterem?
- Efendim, haccını tamamlayıp memleketine döndü.
- Bak mektup nasıl başlıyor: “Ben Harem-i Şerifin Hadimi Halife-i Müslimin Sultan Abdülhamid Han-ı Sani ki.”

Bunu duyan adam bayılmış ve 2 gün kendine gelememiş.

İşte Sultan Abdülhamid Han, devletin bekasını ve belki de mütevazı bir hac yapamayacağını düşünerek, kimseye haber vermeden hac vazifesini yerine getirmiş ve efendimizi (s.a.v) ziyaret ile şereflenmiştir.
Resim

"Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal varki ecnebilerin nasihatlarıyla ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin!
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir..."


Söylesem tesiri yok
Sussam gönül razı değil...
Kullanıcı küçük betizi
MedceziR
Üye
Üye
 
İletiler: 1763
Kayıt: Pzr Nis 08, 2007 15:54
Konum: Yiğidin Harman Olduğu Yerden...

İletigönderen shadow39 » Pzr May 13, 2007 18:02

MedceziR, cok tsk ederim
Dağda üç Beş domuz Sürüsü
Tutturmuş Bir kürdistan Türküsü
Eline Almış Bayrak Diye Bir Masa örtüsü
Satsan Beş Para Etmez Ne Dirisi Ne De ölüsü
Soyu Soysuz Olan Sensin Toprak Senin Neyine
İte itlik Yapıp Kafa Tutma Beyine
Anlasa Dediğimi Sokaktaki Köpek Ağlar Haline
Duy Ulan Soysuz
Ne Mutlu TÜRK'üm Diyene!!!
....
Bu da can d..... efendiye olsun. belgeselci.
"Siz Mustafa demeye devam edin, biz de Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk"

Resim
Kullanıcı küçük betizi
shadow39
Üye
Üye
 
İletiler: 2230
Kayıt: Cmt Mar 03, 2007 20:27

İletigönderen MedceziR » Pzr May 13, 2007 18:05

shadow39, rica ederim abi :wink:
Resim

"Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal varki ecnebilerin nasihatlarıyla ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin!
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir..."


Söylesem tesiri yok
Sussam gönül razı değil...
Kullanıcı küçük betizi
MedceziR
Üye
Üye
 
İletiler: 1763
Kayıt: Pzr Nis 08, 2007 15:54
Konum: Yiğidin Harman Olduğu Yerden...


Şu dizine dön: Osmanlı İmparatorluğu

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x