Bir Köpeğin Düşündürdükleri / Feza TİRYAKİ

Bir Köpeğin Düşündürdükleri / Feza TİRYAKİ

İletigönderen Feza Tiryaki » Sal Eyl 25, 2012 21:43

Bir Köpeğin Düşündürdükleri
Resim

Kır yolunda açık sarı renkli kocaman bir köy köpeği. Kenarda çalı dibinde durmuş bakıyor. Uzun tüylü başını yukarı kaldırmış. Yanından geçerken heybetine duruşuna hayran kalıyorum. Durumundan hoşnut, kendinden emin, yaşadığı yerle özdeşleşmiş, yerini yurdunu bilen bir köpek… Yöre kadınları onu tanıyor. Sahipsiz daha doğrusu herkesin sahiplendiği bir sokak köpeğiymiş bu. Buraların köpeği…

Bu dar, taşlı topraklı yol, aslında araba trafiğine açık değil, eski kültürlerden beri süregelen, yol kenarındaki kayaları işaretlenmiş, gezi haritalarında belirtilen bir yürüyüş yolu. Biz köy kadınları akşam yürüyüşündeyiz…

Karşı tepedeki köyde kalan, çoğunlukla yabancı olan gezginler (turistler) de bu yolda gezintiye çıkıyorlar. Sırt çantalı, spor giyimli kadınlar erkekler… Arada da yüzmeden gelir gibi deniz giyimli yarı çıplak kadınlar, şortlu, üst bedenleri çıplak erkekler…

Bağıra çığıra konuşurlar, ayakları yere,” buralar benim” der gibi basar bu yabancıların… Onlar yerli biz yaban gibiyiz.

Onların ülkelerinde de onlardan çekinir, ayaklarımızın ucuna basardık yürürken. Ellerin memleketinde olduğumuzu hiç unutmazdık, unutturmazlardı zaten biz unutsak bile, gurbetçiler bu duyguyu iyi bilirler. Sesimizi azıcık yükseltsek uyarırlardı, dilimizden rahatsız olurlardı… Burada da yine onlardan çekinmemiz gerekiyor. Öyle geliyorlar ki üstümüze yolu kapatarak cümbür cemaat, biz çekilip yol veriyoruz… Bir de ağızlarını yaya yaya “Hello! “ demeleri var, sanırsınız kendi ülkelerinde geziniyorlar, dünya hellolarının çevresinde dönüyor.

Her akşam üzeri ama her akşam üzeri bir köpekli adama rastlıyoruz. Elinde kırmızı tasma ipi. Adamın saldırgan cins köpeği, tasmasız, serbest geziyor. Yoldan ayrılıp tepelere, ağaçlıklara giriyor, bir aşağı bir yukarı çıkıyor, devamlı koşuyor. Kocaman, koyu parlak renkli, Avrupa’da kır yollarında bile serbest dolaşması yasaklanan bir cins köpek bu. Saldırgan. Türü Alman Doberman. Yakın koruma köpeği. Kulakları ve kuyruğu kesik. Parlak siyah- kahverengi renkli. Pis, dik dik bakışlı.

Her defasında, önce koşarak yalnız gelen köpeği görüyor, istemeden korkuyla bir irkiliyoruz, sonra adamı görüyoruz arkasında yürüyen… Adam yaşlıca ama dinç biri. Tam bizim yanımızdan geçerken “Merhaba !” diyor. “İyi akşamlar!” diyor. Geçip gidiyorlar. Köpeğini salmış, başıboş bırakmış vatanında gibi geziniyor adam.

Bu selamlaşma sözünden biz bu adamın buralara yerleşen bir emekli memur falan olduğunu düşünüyoruz, çünkü aylardır burada yürürken görüyoruz…
Meğer Alman’mış. Yılın büyük bölümünü buralarda geçirirmiş. Gemisinde yatarmış. Canı isteyince memleketine kısa süreliğine gidermiş.

O gün, sarı köy köpeğini sakin sakin yol kenarında otururken gördüğümüz gün oldu bütün bunlar. O kendi halinde oturan, hayatından hoşnut duran buralı köpek, birden yerinden fırladı. Kaçıyor. Kaçış ama ne kaçış. Köpeğin ardında Alman Doberman. Bir göründü bir kayboldular yukarlara doğru. Bizim köpek can havliyle bir koşuyor, bir koşuyor ki ardından mermi sıksan ona yetişemez!

Az sonra Alman köpeği atlıya sıçraya geri döndü. Bizimkini kaçırtmış. Yakalasa parçasını bırakmayacak gibi atılmıştı zaten üstüne…
Sonra yanımdaki köylü kadınlar adamı Türk sanıp uyardılar. Köpeğin hem kendilerini korkuttuğunu hem de kaçan köpeğe üzüldüklerini söylediler. Adamın Alman olduğunu hiç Türkçe bilmediğini de böylece öğrenmiş olduk…

O günden sonra da Alman’ın köpeği işi iyice azıttı. Yoldan geçenleri korkutmaya, aniden yanlarından sürünerek geçmeye, üstlerine atlamaya, taş atmaya kalkanlara ise uzaktan hırlamaya başladı. Yanında yöresinde de hiçbir köy köpeği bırakmadı. Köpeklerin hepsi kaçtılar, bir yerlere saklandılar…


Bu olaydan çok etkilendim. Bu kaçan kovalayan köpek üzerine, köy köpeği, el köpeği üzerine düşündüm. Durumu tam ülkemizin durumuna benzettim.

Dağdan gelmiş bağdakini kovuyor. Köpeğin cesaretine bakınız. Oysa köpekler hakimiyet bölgesi bilinci olan hayvanlardır. Kendilerinin saydığı bölge, sahibinin yaşadığı çevre ile sınırlıdır. Her horoz nasıl kendi çöplüğünde öterse, her köpek de kendi bölgesinde kendini güçlü hisseder.
Köpekler çiş yaparak, sürtünerek kendi bölgelerini işaretlerlermiş. Tarafsız bölgede karşılaştıklarında koklaşırlar, birbirlerine kuyruk sallarlar, sürünürlermiş.

Köpek memeli bir hayvan. Etçiller takımından, evcil bir hayvan.
Köpek soyunun “Bozkurt”tan geldiği, atasının kurt olduğu söylenir. Sonra evcilleşince köpekleşmiş… Çakal, tilki de aynı soydandır. Köpeklerin yeryüzünde ta “Dördüncü Zaman” dan beri yaşadıklarını bulunan kayaçlardaki (taş kütlesi) taşıllardan (fosiller) anlıyoruz. O döneme ait insan kemiği kalıntılarının yanında köpek kemikleri de bulmuş bilginler. Tarih öncesi dönemden beri köpekler insanların yaşamında önemli olmuş. Afrika’da yazılı tarihin başlamasıyla köpeklerin oradaki varlığı biliniyor… Eski Mısırlılar’da ölüler tanrısı bir köpekmiş. Firavunların mezarını beklermiş.

Hindular, Yahudiler, Araplar
köpekleri pis hayvan sayarlar. Dokunmazlar.

Köpekten kendilerine başkan seçen
kültürler bile varmış eski dönemlerde. Seçtikleri köpeğin davranışlarını inceler toplumu yönetme için fikir edinirlermiş…

Türk kültüründe de köpek önemlidir.
12 hayvanlı eski Türk takviminde hayvanlardan biri köpektir. Köpek, Dede Korkut Hikayeleri’nde insana dost, yol gösteren hayvan olarak geçer. Eskiden Türkler, Şamanlar elbiselere demirden yapılı köpek tasvirleri asarlarmış.

Selçuklular’da ünlü bir devlet adamının adı “Saadettin Köpek” imiş.

Türkmen oymakları
ndan birinin adı da: “Köpekli Avşar.”

Yine eski kültürler, takım yıldızlarına “Büyük Köpek, Küçük Köpek” adını koymuşlar.

Müslümanlık’ta köpek eti yenmez. Ağzını sürdüğü kap ve su pis sayılır, bu suyla abdest alınmaz, namazda sürtünürse namaz bozulur. Bütün bunlara karşı yine de köpeğe iyilik etmek, suyunu vermek, bakmak sevap denilir.

Köpekler, av, bekçi ( koruma), süs köpeği olarak üç gruba ayrılır. Kızak köpekleri, sürü güden sığırtmaç köpek, polisin kullandığı üst arama köpeği, doğal afetlerde kullanılan can kurtarma köpekleri de vardır. Köpeğin yavrusuna enik (encik) denir. Koklama duygusu, belleği güçlüdür. Sahibine bağlıdır.

Dünyada beş yüz milyondan fazla köpek yaşıyor. Köpeklerin iki yüzden fazla türü vardır.

Köpek, aynı zamanda bir sövgü sözüdür. Aşağılık insanlar için kullanılır. Çıkarı için yaltaklananlara, onursuzlara, kişiliksizlere karşı söylenir. “Kötü , aşağılık insan” demek istersin bu sözü deyince.

Türk destanlarında köpek, it, barak adıyla geçer. İt köpek demektir ama itle köpek arasında az da olsa bir anlam farkı vardır. Nurullah Ataç’ın şu sözü dilbilgisi kitaplarına geçmiştir:

“ Sen ona it dedin ama o it değil, köpektir.”


Köy köpeğini (çoban köpeği) yerinden yurdundan kovalayan, her gördüğü köpeği evinden kaçırtan Alman koruma ( bekçi) köpeğini gördükten sonra araştırıp öğrendim bunları. Köpekle , itle ilgili çok sayıda atasözleri ve deyimlerimiz olduğunu da biliyordum ama bu kadar çok olduğunu inanın hiç düşünmemiştim.

Diğer hayvanlar üzerine söylenen sözler bir elin parmaklarını geçmiyor, itle köpekle ilgili olanlar ise öyle çok ki, söyle söyle bitmiyor.
Köpekle kurdu da karşılaştırmışız. Köpekle atı da…

En çok bilinen köpekli atasözümüz:

“Havlayan köpek ısırmaz!”

Çok konuşan, şunu yapacağım, bunu yapacağım diye atıp tutanlardan bu yüzden korkulmaz. Bırak şunu, o kendini pek bir şey sanıyor, havlar ama ısırmaz, derler, böylelerine…

Bu yayılmacı ülke siyasetçileri de pek bir köpektir. “Köpeğin ağzına kemik atmayı” iyi bilirler. Bilmez misiniz, “köpek sahibini ısırmaz!” Bunlar:

“Kurdu ite boğdururlar. “


Hem, “Eceli gelen it cami duvarına işer”miş. “Açık kaba it değer (siyer)”miş…

“Köpekler bile güler buna”
derler, bir davada ileri sürülen asılsız, belgesiz suçlamalara. “At ölür, itlere bayram olur.” sözünü doğrularcasına, böyle durumlarda sevinenler eksik olmaz! “İtten umulan bir osuruk, onu da atar, ne bekliyorsun ki?” derler, kötülüğe sevinenler…

“Köpek ekmek veren kapıyı tanır”
mış.

“İt izi at izine karışınca” işte böyle oluyor.

“Köpeksiz köye kurt iner”miş. “Köpeğe gem vurursan kendini at sanır”mış… İhanet edenler, para yiyip ruhunu satanlar için,“At yedi günde, it yediği günde…” sözü boşuna mı denmiş?

“Atın tepmezi itin tutmazı olmaz.”
Unutmayalım: “İtten kuzu doğmaz…” “Ata da soy gerek, ite de!” demiş atalarımız, soysuzluğu yermişler.

Yurdumuzda Türk düşmanları, “Köpeksiz köy bulmuş da değneksiz geziyorlar. “ Çünkü bunlara dur diyecek, karşı koyacak hiç kimse, hiçbir kurum, kuruluş kalmadı…

Halkımız ise olanları duymazdan geliyor. Şöyle avunuyor:

“Halimiz itte yok, keyfimiz beyde yok.”


Kimi siyasetçi de "itle dalaşmaktansa çalıyı dolaşmayı yeğliyor." Oysa bu yapılanların “dirhemini yiyen it kudurur! “

“İte taş atma üstüne sıçrar.” demiş, korkak, ödlek, gölgesinden bile çekinen kişiler. Her devrin döneklerine de “İt bizim de çulu değişmiş.” demekle ne iyi etmişler büyüklerimiz. Bir de sorarlar: “Bizim it size balta getirdi mi?”

Bilirsiniz, “ itle çuvala girilmez!”

Yayılmacı ülkeler senin feleğini şaşırtırlar…

“Dikkat et, malını it, bağrını bit yemesin!”
denir o zaman.

“İt ürür kervan yürür .”
diyenler, unutmayın:

“İti öldürene sürütürler… “ İt ite benzer, birbirinden zor ayırdedilir:

“Ak it kara it, hepsi bir it!” Kendini olduğundan büyük görenlere de sözü hazır halkımızın:

“İt kâğnının gölgesine yatmış, ne büyük gölgem var.” demiş.

Sömürücüleri de şöyle aşağılamış:

“ İt ite buyurur, it de kuyruğuna…”


“Ayağı yanmış it gibi” koşmaktan yorulana:

“Akılsız iti yol kocatır .” demişler.

“İtin duası kabul olsa gökten kemik yağar”mış… “Bakmakla usta olunsa köpekler kasap olur”muş…

“İt utansa don giyer.”

“İt sürüsü kadar” hain hangi ülkede var?

İt istemekle at ölmez!..
Hak edene şöyle söverler:

“Köpoğlu köpek!”


Kötülere şöyle derler:

“İtin kuyruğunda…”

Birdenbire ortaya çıkıveren kötüye de şu söz denir:

“İti an çomağı eline al!”


Unutmayalım:

“Hoca hocayı tekkede, it iti dakkada”
bulurmuş! Hainler, ihanet edenler için de şu söz denmiş:

“Köpek bile yal (yemek) yediği kaba pislemez.”


Sonra şu denmiş, kötünün sonunda cezasını bulacağını anlatmak için:

“ İti ayağından vururlar!”


Kendi yurdunda yabandan gelenden korkanı da avutmuşlar:

“ Garip itin kuyruğu bacağı arasında gerek!”

“İt sürüsü” kadar olan düşmanlarına da “it dirliği “ dilemiş halkımız. Düzensiz yaşayın, kargaşanız hiç bitmesin demiş.

“Aç at yol almaz, aç it av almaz”
mış…

” Ata et, ite ot verilmez”
miş… En kötüsü de şuymuş:

“Kurt kocayınca itin köpeğin maskarası olur!”
Suçluyu da hemen bulmuşlar:

“Kuyruk sallamayan itin peşinden koşmazlar!


Sabrı taşan da şöyle bağırırmış:

“İtin dölü!” “İte bak, yattığı yere bak!”



Feza Tiryaki, 25 Eylül 2012
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x