
Bir seçimin öncesinde
Seçimler insanların yaşamında çok önemlidir. Seçmek karar vermektir. Günlerdir süren kararsızlığın sona ermesidir…
Hep yaşanmıştır.
Seçim oluncaya kadar ortalık toz duman ama secim olunca her nedense ortalığı bir sessizlik kaplar ardından da…
Acaba neler olacak? Ne yaşanacak? Gibi sorular da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar.
Elbette sadece kişilerin yaşamında değil, ülkelerin yaşamında da seçimler aynı etkiyi gösterir. Ülke olarak düze çıkıp çıkmayacağımız, bizi nasıl bir durumun beklediği hep seçimlerin akabinde ortaya gelir.
İşte yine ülke olarak bir seçimin arifesindeyiz. Ama bu sefer biraz farklı olarak…
Çünkü bu seçimde yaşanacak olan, bir partinin yerini bir başka partinin alması asla olmayacak…
Bir anlamda bu seçim ülke olarak neredeyse bir ölüm kalım bir başka deyişle de var olma ya da yok olma arasında olacaktır.
Ülkemiz üzerinde yaklaşık 4 yıldır bir operasyon yürütülmektedir. İnsan ister istemez şöyle düşünebilir: “eğer suç işlemişlerse cezalarını çeksinler” gibisinden sözlerde söylenilebilir ama aradan geçen onca zamana karşın içeriye atılan kişiler hala suçlarının ne olduğunu bilmiyorlarsa…
Göründüğü kadarıyla çok daha uzun bir süre bilmeleri de söz konusu olamayacak gibi görünüyorsa, o zaman konuyu daha farklı şekilde değerlendirmek gerekecektir.
Aslına bakarsanız hemen her şey gözümüzün önünde olmaktadır.
Yaşananları, adaletle, yargıyla falan da açıklayabilme olanağı da bulunmamaktadır. Hem zaten sadece bizde değil yeniden şekillendirilmek istenilen hemen her ülkede benzer durumlar yaşanmaktadır, dolayısıyla bir bakıma gerçekleştirilen operasyonların da benzerleri, birçok ülkede yaşandığı için evrensel denilebilecek nitelik bile kazanmıştır.
Genelde uygulanabilecek pek çok yöntem vardır ama genelde ön plana çıkanlar ki bir kısmını Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde de gözlemlemekteyiz.
Bunların başında çoğu kez birdenbire başlayan ve hiç kimsenin nedenini tam olarak anlayamadığı tutuklamalardır ki toplumda şok etkisi yaratır. Bir anlamıyla toplum şok olduğu için de ne yapması, neden kaçması gerektiği konusunda da karar veremez hale gelir…
Yani bir bakıma şok geçiren kişi hangi aşama ve duyguları yaşarsa, inanın toplumlar da aynı aşamalardan geçer.
Zaten kişi ya da toplum kendine geldiğinde iş işten geçmiş, atı alan Üsküdar’ı çoktan aşmıştır.
Bir anlamda bu günkü süreç de benzeri bir durum sergilemektedir. Birden bire nedensiz başlayan tutuklamalar toplumda büyük bir şok dalgası yaratmış ama onun ardından meydana gelen süreçte PKK önemli ölçüde serbestlik kazanmış ve ülkenin bölünmesi, özerk hatta ayrı devlet kurma konuları bile yasalarda yasak olmasına karşın açıkça tartışılabilir hale gelmiştir.
Onun için olayları değerlendirirken özellikle iki yönünü birden değerlendirmek gerekmektedir…
Bir yanda ulus devletin değerleri, anayasanın ilk üç maddesi, sürekli tartışma konusu yapılırken etnik ayrımcılığın özgür bırakılması zaten işin doğasına da uygundur…
Burada esas olarak dikkatle üzerinde durmanız gereken konu şudur;
Yaşanacak seçim bir partinin yerini bir başka partinin alması asla değildir.
Bu seçim aslında ulus devlet ve federasyon arasında bir seçimdir.
Nusret KEBAPÇI
10 Haziran 2011 / Anayurt