Bir Şeye Benzemeyen Bir Şeyler
Haluk Bilginer adlı oyuncu ikide bir konuşur olmuş. Geçenlerde Devlet Tiyatroları kapatılsın demiş. İktidara yaltaklanmış. Dün de Türkiye’de her şey ikiyüzlü demiş. Bir de Türkiye, Zeki Müren’dir demiş iyi mi?
Bu memleketin en memleket sevdalısı sanatçılarından birine aklınca saldırmış. Yok eşcinselliğini saklamış da falan…
İnsan utanır biraz. Zeki Müren bu topluma en ufak bir ahlâksızlık aşılamamış, en ufak bir terbiye dışı harekette bulunmamıştır. Hepsi sizin ham hayallerinizdir… Sizin yaptıklarınız, eş boşamalarınız, eş aldatmalarınız, birini bırakıp birine atlamanız, kızgın teke hâlleriniz göze batıyor, gençleri bozuyor asıl.
Zeki Müren bütün mal varlığını Türk Eğitim Vakfına ve Mehmetçik Vakfına bağışlayan eşsiz bir sestir, kibar, ince kişiliktir, memleket sevgisini bu bağışlarıyla ispatlayan bir sanat güneşimizdir.
Rutkay Aziz adlı aktör, Antalya’da öyle bir konuşmuş, öyle bir konuşmuş ki, hem iktidar yalakaları bunu beğenmiş, hem de kendilerine Atatürkçü diyenleri bu sözler coşturmuş. Atatürk filmlerinde iki rol kesti diye büyük Atatürkçü olmuş bu kişi, bu konuşmalarıyla da günün adamı oluvermiş… BDP’li Kürkçü’yü destekleyen nasıl Atatürkçü olabiliyorsa…
Memleket yeni anayasa numarasıyla çatır çatır bölünme, parçalanma tehlikesi yaşarken, bölünmenin ilk ağababası, ilk hain yine hortlatılmış Antalya’da.
Bir yargıcı kurşunlayarak öldürmekten hüküm yiyen, bu yüzden yani bir adi suçtan hapis yatan Yılmaz Güney’in hapiste yazdığı senaryonun filmi (Sürü) bunca yıl sonra gündeme getirilmiş. Bu filmin inciğine cinciğine ödüller yağdırılmış. CHP’li başkan tarafından yeniden gündeme getirilmiş bütün bu eski hainler…
Alkışlanmışlar, eşleri dostları sahnelere çıkıp konuşmuşlar…
Eski yaptıklarından utanacaklarına, belki de bizim hatalarımız, aydın geçinenlerimizin aymazlığı sonucunda ülkemiz böyle yangın yerine döndü, bölücülüğün yolunu açanlara bilmeden destek vermiştik, yanlış yapmıştık diyeceklerine…
Yunanistan’la birlik olup, ülkemize karşı tavır alanlar, bir zamanlar hızlı solculuk oynayan eski şarkıcılar, artistler birdenbire hatırlanmış, böyle bir şarkıcının bir zamanların Yunan dostu, Rum dostu ama Türkiye düşmanlığı yapan artist karısı ödül almış…
Sahnelerin bir maskarasına da ödül verilmiş. Skandallarından başka hiçbir özelliği olmayan bu artist eskisi Antalya sahnelerinde konuşturulmuş…
Geceyi nedense, ne hikmetse Müjde Ar sunuyormuş. Tarık Akan’a ben seninle filmlerimde gerçekten öpüştüm, demiş, kocam duymasın demiş…
Bunları gazeteler bol fotoğraflarla sayfalarına taşımışlar. Değil bu hanımın kocası, bu durumu yedi cihan duymuş. Duymayanın hatırı kalmış. Türkiye böylece bir adım ilerlemiş, moderleşmiş, çağ atlamış!..
Bu milletin baştacı yaptığı, her yaptığını bir marifetmiş gibi adım adım izlediği bir şarkıcı kadın da nihayet doğurmuş. Herkes de bir rahatlamış, bir rahatlamış... Bu gün gazetelere manşet yapılmış bu doğum haberi. Kimi ve neden ilgilendiriyorsa…
Yine kendinden otuz yaş, otuz beş yaş küçük erkeklerle sözü edilen, kendisi erkekken kadın olan, epeyce yaş yaşamış bir şarkıcı, dizi tutkusunu örnek vermiş milletimize. Bilmem ne dizisini hiç kaçırmazmış… Sevdiği dizisi oynarken televizyonda, ev yansa yerinden kalkmazmış.
İstanbul’un milletvekiliymiş Sırrı Süreya adlı kişi. Elikanlıların hapisteki başına sayın diyerek selâm göndermiş bir toplantıda. Bu bölücüler kendilerine sosyalist denenlerle birleşmişler, bir toplantı yapmışlar yenice. Toplantıda tam on üç dille, hem de Ermenice, Yunanca, Arapça da içinde olarak, “birleşiyoruz” yazısı asmışlar salona. Dünyada on üç dille yapılan bir parti toplantısı olmamıştır mutlaka. Bunlar köpeksiz köy buldular deyneksiz geziniyorlar! Kendilerine arsız talepleri yetmiyor, milletçe savaşarak yendiğimiz, sona erdirdiğimiz bir dönemi yeniden canlandırma, Sevr paçavrasını yırtıp atarak emellerine son verdiğimiz çar çakalı tekrar ayağa kaldırma çabaları içine giriyor bu sömürgeci yayılmacıların maşaları… Ne alâka Ermenice yazı? Yunanca yazı? Arapça yazı? Veya bilmem nece yazı?
Süryani diye bir millet mi yaşıyor ülkemizde? Onlar da Türk milletinin bir parçası değiller mi? Süryanice yazı neyin nesi böyle bir yerde? Her toplumun, her kökenin diliyle konuşan anlaşan toplantı yapan bir ülke söyleyin dünyada? Var mı ? Olabilir mi?
Halkları özgürleştireceklermiş… Kendi kaderlerini belirleyeceklermiş bunlar. Soyadı Türk olan biri böyle demiş o toplantıda.
Bütün bunlar olurken, bunları özgürleştiren o sayın dedikleri caninin baş olduğu örgüt can almaya da devam ediyor.
Can alarak, bilmedikleri, hiç tanımadıkları insanları mayınla parçalayarak, kurşunlayarak özgürleşiyor bunlar. Kan içinde yüzerek özgürleşiyorlar!
Askere ekmek taşıyan kamyoneti kurşunluyor bu hainler, arabayı süren genç işçiyi öldürüyorlar.
Dün şehit edilen 34 yaşındaki polisimiz yine bu gün memleketi Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesinin Kılılı beldesi, Göllühöyük köyünde defnediliyor.
Hakkari’de mayın patlamasıyla bir askerimiz yine bugün şehit oluyor. Bir askerimiz yaralanıyor. Yaralanıyor diyorlar dikkat edin, bu ekmek keserken yaralanmak, düşüp dizini yaralamak falan değil, mayından yaralanmak! Organ kaybı yaşamak, elinin ayağının kopması demek bu yaralanmak!
Yine 21 yaşındaki bir gencimizi İran askerleri öldürüyor, Van sınırında. At sırtında akaryakıt kaçakçılığı yapıyormuş. İki bidon yakıt getirecek, ucuza alıp satacak da evini geçindirecek bu genç. Evli iki çocukluymuş… Türk insanına İsrail’den sonra bir de İran silah çekiyor… Hiç çekinmeden, ne olur bunun sonu demeden. Geldiğimiz durum bu…
Bir yanda da Taraf gazetesiyle bir manşette buluşmuş muhalefet partimiz var. Askere karşı ettiği kağıttan kaplanmış lafının mucidi Süheyl Batum şimdi de rengini ortaya koymuş.Türklük yerine vatandaşlık konacakmış bu yeni yani cici anayasalarına… Taraf adlı, gazete olup olmadığı tartışılan kâğıt parçası da bu inciyi duyunca kocaman bir başlıkla onu kutlamış…
Memleketimiz bir şeylere benzemeyen bir şeylerin sözleriyle, eylemleriyle öylesine bir yerlere gidiyor…
Yarın İstanbul’da Avrasya maraton koşusu varmış.
Gerzeliler HES’lere karşı yazı yazılı gömleklerle koşacaklarmış…
“Gerze’de Termik Santral İstemiyoruz!” diyeceklermiş!
Bir şeyler duymak görmek isteyenler onları görebilseler… Olanları, olacakları duysalar, uykudan uyansalar, sahte oyuncuları gerçeklerinden ayırsalar… Gerçekten bir şey söyleyen, bu memleket için çırpınan gerçek yurtseverleri farketseler…
Neredeler yerlerini seçseler…
Susanlar konuşsalar, bir şeyler söyleseler… Bir şeyleri artık bilseler…
Feza Tiryaki, 16 Ekim 2011