BİR TÜRKİYE FOTOĞRAFI

BİR TÜRKİYE FOTOĞRAFI

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzr May 05, 2013 23:09

BİR TÜRKİYE FOTOĞRAFI



Geçen sabah Ulusal Kanal’da “ Osman Altuğ Hoca” konuktu.

Dalga geçe geçe ekonomi üzerine konuştu. Sanki ülkemizin resmini çekti, sonra resmi gözümüze soktu. Hocayı sevenlere, olayları alaycı bir dilden duymak isteyenlere bu yazı. Hocamız şunları dedi:

“Ben yerli - yabancı sermaye pek ayırmıyorum:

Bizi yerli mi öpsün? Yabancı mı öpsün? Bir de bıyıklı yabancı mı öpsün?

Türkiye’nin borç ödeme sorunu yok! Çünkü borç ödemez!

Biz gençlikte gelecek nesildik. Bize borç bırakmışlar, o paraları yemişler. Hep borçluyuz. Borç katlanıyor. Katlandıkça geçiriyorlar kat kat…
İşsiz bir gence iş değil kredi veriyorlar: “İşsizim!” “ Olsun, kredi al!”

Türkiye’nin önemli sorunları:

Birincisi gençlerine iş bulmak. Gençlerin yüzde yirmisi işsiz. Beş gençten biri işsiz demek bu. Bunu öyle bir programlıyorlar ki sonuçta, “işsizlik de iştir!” oluyor.

Alışıyorsun. Ben daha çok tüketeyim de…
Ben sana ne filmler çevirdim, diyorlar.

Nüfus kağıdına kredi veriyorlar.

Sesini çıkarma. Krediyi al. Zamanı gelince ödeyemiyorsun. Kimin cebinden çıkarıyorsun?
Sana mal satmışım. Diyelim bin kişiden alacaklıyım. Alamıyorum. Borçluyu affediyorsun.

Kime kıyak yapıyorsun?
Borçluya mı, alacaklıya mı?
Alacaklı duman!..

Sen Türk insanına mal bulacaksın, diyor. İyi, diyor adam, bir mal üretiyor, satıyor. Diyelim bin kişiye sattı, parasını alamıyor.
Bir tarafta bin kişi. Bir tarafta bir kişi. Devlet, bin kişiye iş verene bakmıyor. Ben bin kişinin oyunu alırım, diyor.

Sözleşme serbestisi:
Serbest iradeyle sözleşme düzenlerler. Serbest pazarda devlet buna müdahale edemez. Bu komünistlikten daha kötüdür…
Bizde devlet buna müdahale ediyor. Bak diyor, bin kişi borçlandı diyor.

“Arkadaş bunları borçlandıran sizsiniz!”

Devlet , “ Eee… ben affediyorum. Yeniden yapılanın bakalım.” diyor.

Rekabet: Serbest piyasa ekonomisi bir de rekabete dayanır. Madem serbest piyasa modeli tercih etmişsin, buna müdahale edemezsin. Ediyorlar. Bahaneleri: Vatandaş bilmiyormuş. Çünkü sözleşmeleri küçük yazıyorlarmış. Sözleşmeleri vatandaş okumuyor mu?

Konuşan Türkiye!

Salla- al- salla! Salla- al- salla!

İki milyon kredi kartı borçlusu. Bunlara mağdur diyorlar.
Sanki banka kafalarına tabanca dayamış. Banka tabanca dayar mı?

Rant

Rant diyorlar.
Rant diye bir şey yok. Ne rantı ya?
Siyasetin finansmanını kim yapıyor? Halk mı yapıyor?

Tek parti var: Menfaat partisi!

Bilgisiz bir toplum olduğumuz için rant diyoruz.
Siyasetin finansmanını halk yapmıyor. Parası olanlar yapıyor.

Çikolata fabrikası ne üretir? Çikolata, renkli paketlerde. Sen hangisini alırsan al! Çikolata fabrikası kazanır.

Türkiye’de siyasetin finansmanı kayıt dışıdır.

Siyasi partiler deftere, faturaya tabi değildir. Genel Merkezin sözüm ona Anayasa Mahkemesine hesap vermek için göstermelik defter kaydı vardır.

Parasalcı bir ekonominin iki yanı var:
1.Üretim yanı (somut).
2.Parasal yanı (soyut).

Tavuklara iyi bakarsan, horozu hoş, moralini iyi tutarsan kümeste üretim artar. Yumurta fiyatları da düşer.
Demek ki üretim güvendir, ister komünist, ister şeriat devleti ol.

TC’yi, Türkiye Cumhuriyeti adını insanların ağzına sakız vere vere çiğnettiler. Sakız önce tatlı gelir, sonra çürür, atarsınız.
Sür bir laf! Sen ne kaybedersin?
Konuşan Türkiye’ye malzeme lazım. Farketmez. Her türlü değerin yorumlayıcısı egemen güçtür.
Her çeşit propaganda makbuldür.

Üç şey istenir:

1.Uygun fiyat (yok).
2.Helalinden iş bulma (yok).
3.Uygun teslim zamanı ( o da yok).

Helalinden iş bulan devlet yaşar. İster yüzde yüz oy alarak gel, ister oysuz gel, farketmez.
Enflasyon ekonomik bir olay. Üretimle tüketim arasındaki olumsuz fark. Daha çok üreteceksiniz, az tüketeceksiniz.
Türkiye ekonomisi göstergeleri tamamen yüzde yüzü ayarlıdır.

Ekonomi kayıt dışıysa gerçeği göstermez.
Bir bardağa asit damlat. (Bardaktaki su artık su değildir, temiz değildir. )Bunun kayıt dışılığı kalmaz. Karışır.

Kim üretiyor? Yunanistan’a olan ne?

Yok abici’m, Yunan bir an için el atına bindi, çalım sattı. Ama Yunanistan ve Avrupa Birliğine üye hiçbir ülke yalnız kalmaz, yalnız kalması söz konusu değildir. 26 çocuklu baba. Birinde arıza oluyor. Baba diğer kardeşlere, şunu halledin, yoksa ben veririm, diyor. İndirme- bindirme yaparım diyor.

Türkiye – Yunanistan

Sen kiminle kimi mukayese ediyorsun? Çok eğlenceli ya…
Benzerlik mukayese edilir en azından. Doğrusu eşitler arasında mukayese yapılır. (Yunanistan’la Türkiye mukayesesi olmaz.)
Soğuk hava deposundaki elmayla, soğuk hava deposundaki elmayı mukayese edersiniz.
Depoya giren bazı elmalar aynı çıkar, bazıları bir kg girer, yarım kg çıkar.

Türkiye Cumhuriyeti simgesiyle (TC) uğraşıyorlar.

Çok açık söyleyce’m:
Türiye Cumhuriyeti yani bunların TC lafını ilk duyduğumda öyle bir kafam attı ki!

Rahmetli Yazıcıoğlu’yla Güney illerinden birindeyiz. Biri şöyle dedi, Hocam, dağa çıkanlar diyormuş: “TC gün sayar, biz can koyduk.” TC dediği asker.
Asker gün sayarmış. O gün bu gün o slogan aklıma geldikçe söyleyene pata küte girişmek isterim.

Ailemde 14 İstiklal Savaşı şehidi var. Dedemin bir gözü takmaydı. İstiklal Madalyası var. Bu madalya, dedemin tek erkek evlâdı babama kaldı. Babamdan da bana kaldı.
Dedemin kardeşi Çanakkale’de top mermisi başını uçuruyor, Allah Allah diyor.
Onlar gibi, Türkiye Cumhuriyeti askeri budur!

Türkiye Cumhuriyeti askerine laf söyletmem! Bu Türk askeridir!

Ben Yozgatlı’yım. Şafaktan vururum! Alından! Mehmet Akif anlattı, dediği şafak bu! Bu şafak şehitlerin alnı!
Biz şafaktan geldik, şafakla gideriz!
“TC” yi onlar diyor. Bununla Türk askeri demek istiyor. Askerimizi kötülemek için bunu kullanıyorlar. Türk askeri değil, TC diyor Pkk. TC askeri diyor.

Her şeyde ekonomi…

İşletme – finans- maliye- hukuk…
Çok daha önde olmamız lazım. Çünkü bu bir sistem mühendisliği gibi. Finansın altın kuralı:
Paranın yolunu izle! Gerçeğe ulaş!
Para insanın vücudundaki kana benzer. Muayene yaptırırsın, şekerin var, şuyun var… derler. İdrar muayenesi aynı…

Faşizm:

Paranın yolunu izle. Faşizmi görürsünüz!

İki tür faşizm vardır:

1.Sermaye faşizmi.
2.Askerî faşizm.

Sermaye faşizminin akı karası olmaz!
Sermaye faşizmi. Askerî faşizm. İkisi de faşizm.
O zaman örgüt teorisi üzerinden yaklaşırsak: “Ülkeyi kim yönetsin!” Sermaye mi? “Asker mi?”
İki tane örgütlü güç var:

1.Sermaye (kara para)
2.Asker.

Başka örgütlü güç yok. Sendikalar öyle bir palavra ki, bizde öyle bir güç yok. 23 milyon çalışan nüfus. 700 bin sendikalı. Palavra! Binanın kirasını ödeyemiyorsun! Cart curt… Türkiye’de herkes başkan!
Demek ki örgütlü güç iki tane.

Bizde siyasetin finansını kara para yapıyor! İktidar oluyor, götürmeye başlıyor!..

Götürene maşallah!
Götürce’m inşallah!

Hem çalıyor, “Ben çok güzel çalarım diyor... “Ben az çalarım… “diyor.
O zaman asker müdahale ediyor.
Bütün askerî müdahalelerde bu vardır.
Demek ki mesele, Türkiye’de parasalcı ekonomi aktörlerinin paylaşma rekabetine girmesi. O zaman asker devreye giriyor. Başka bir faşizm… Sonra asker memleketi bunlara teslim ediyor.

Biri iner, biri biner!

Halkın olmadığı bir demokrasi.
Adam şu kadar oy aldım, diyor. Sandığa gidip oy atmakla demokrasi olmaz, bu haksız rekabetle olmaz.

Serbest piyasa ekonomisi haklı rekabete dayalı değil!
Siyaset haksız rekabete dayalı!

Yüzde onun altında oyların değeri yok.
Meclis’te yüzde kırkı alan, yüzde altmışı yok sayıyor!
Niye ağbi? Bunlar bir halta yaramaz ! diyorlar.

Almanya’da 1 Mark kanunu var. Seçimde 100 bin oy aldın. Aldın 100 bin Mark. Şimdi Avro. Kaç oy aldınsa o kadar!

Bizde oran. Ne oranı? Oran haksız rekabete dayanır!
Bu oranı nasıl tarif ediyorsun?
Seçim zamanı her türlü yıkama yağlama var! Kontür dağıtıyor. Adam bana 300 kontür verdi, bana 30 köntür verdi bunu konuşuyor…
Siyasetin finansı halk tarafından yapılmıyor!

Parayı veren hesabını sorar!

Adnan Kahveci, Recep yazıcıoğlu, ben üç kişiydik.
“Halka itibarını iade etme” işine giriştik.
Her ilçede bin kişi bulacağız. Onlar aidat ödeyecek. Kimsenin kucağına oturmayacağız…Çünkü para veren hesap sorar.
Bir kişi bulamadık, ayda yüz lira verecek!

Ondan bundan beslenip birilerine dağıtırsan, bugünkü gibi oluruz…

Şimdi anayasa tartışmaları var. Olaya şöyle bakmak lazım:
Türkiye Cumhuriyeti’nde uygulandığı sanılan Anayasa etken mi? Edilgen mi?
İki sistem vardır:

Biri dişi, edilgen, diğeri etken. Bizimki dişi, edilgen.
Kanunla etken Anayasa, edilgen uygulanıyor…
Edilgenle oynayan edilgendir.
Deveyi diken… derler.

Adamı öpen makbuldür. Millet memnun!..


Feza Tiryaki, 5 Mayıs 2013
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x