Birinci Cumhuriyet Bitmişmiş

Birinci Cumhuriyet Bitmişmiş

İletigönderen Türk-Kan » Prş Eki 29, 2009 19:18

Neden 'İkinci Cumhuriyet'?

Erik Jan Zürcher çağdaş Türkiye üzerine çalışan yabancı tarihçiler arasında özel bir yere sahip. Hollanda'nın Leiden Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Bölümü başkanı olan Zürcher'in, son dönem Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi Türkiye tarihi üzerine çok sayıda eseri var.

Bunlar arasında "Turkey: A Modern History" (3. Basım 2004) Zürcher'in kuşkusuz konuyla ilgili herkesin okuması gereken kitabı. (İletişim Yayınları'nın "Modernleşen Türkiye'nin Tarihi" başlığıyla yayımladığı Türkçesi 22 kez basıldı.) Dışişleri Bakanlığı, 2005'te çok yerinde bir kararla, Zürcher'i "Türkiye ile ilgili yanlış algılamaları ve önyargıları sorgulayan" çalışmalarından dolayı Üstün Hizmet Madalyası ile ödüllendirdi.

Profesör Zürcher 14 Ekim günü Arı Hareketi'nin İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde düzenlediği bir toplantıda "Modern ve uygar bir toplum: Kemalistlerin yeni cesur dünyası" başlıklı bir konuşma yaptı. 1934-41 ve 1947-48 yılları arasında hükümet tarafından, Cumhuriyet Türkiye'sinin Batı'ya yönelik propagandasını yapmak amacıyla, iki ayda bir Fransızca olarak yayımlanan "La Turquie Kemalist" dergisinden hareketle, tek parti dönemi modernleşme projesinin özelliklerini şöyle sıraladı:

Sovyet modernleşmesinden esinlenen, sanayileşmeye, eğitime, uygulamalı bilim ve teknolojiye, insan aklına ve iradesine vurgu. Kadınların toplumsal rolünün modernleşmenin esas ölçüsü olarak anlaşılması. Anadolu'nun bir "tabula rasa" (üstüne yazılmayı bekleyen boş bir levha) olarak görülmesi. Tarihten ve gerçek insanlardan soyutlanmış bir bakış açısı. Kitlelere güvensizlik ve onlar üzerinde denetim kurulması gereği. Siyasete hiç yer tanınmayışı. Devletin tek partinin bir uzantısı olarak görülmesi. Pozitivist, bilimin mutlak ve şaşmaz gerçeği temsil ettiği anlayışı. Dinden hiç söz edilmeyişi, vs. Zürcher konuşmasını şöyle tamamladı: 1930'larda uygulanan modernleşme projesi, o günün Avrupa uygarlığını Türkiye'ye taşımayı amaçlıyordu, ama geleceğe dönük bir yönü yoktu. Kemalizm'in "altın çağı" ("asrı saadet"i) olarak görülen o yılların modernlik anlayışı, 21. yüzyılın başındaki Türkiye için bir "yol haritası" olamaz.

Ben de söz aldım ve Zürcher'e tümüyle katıldığımı ifade ettim. Evet, 1930'ların modernlik anlayışı kesinlikle geleceği inşa için bir rehber olamaz. Neden? Her şeyden önce, günümüzün uygarlık anlayışı 80 yıl öncesine göre çok farklı olduğu için... Çağdaş modernlik ya da (dilerseniz post-modern, modernlik-sonrası) uygarlık anlayışı, her şeyden önce çoğulculuk ve farklılığa saygı temel ilkelerine dayanır. İnsan haklarına, yani bireyin temel hak ve özgürlüklerine, öncelikle de ifade ve inanç (din) özgürlüğüne mutlak saygıyı içerir. Özgürlükçü ve çoğulcu demokratik rejimi öngörür. Bilim anlayışı, pozitivizm değil eleştirel rasyonalizmdir. Bilim bize en güvenilir bilgileri sağlar, ama bilimsel teoriler ancak aksi ispat edilene kadar geçerlidir. Bilim teorilerin yanlışlığının gösterilmesiyle ilerler ve ilerledikçe ne kadar az bildiğimizin farkına varırız. Din ile bilim rakip değildir; biri diğerinin yerine konamaz.

Bugün asker-sivil bürokraside yaygın şekliyle Cumhuriyetçilik ya da Kemalizm anlayışı, sadece farklılığa saygısız bir kültür anlayışını içermekle kalmıyor, bürokratik vesayet altında olan türden bir demokrasiyi öngörüyor. Genelkurmay'da birileri tarafından hazırlanan "AKP ve Gülen'i bitirme planı"nın en açık bir şekilde ortaya koyduğu üzere, sadece ülke güvenliğini sağlamakla görevli ve tümüyle siyasi otoriteye bağlı olması gereken orduyu, millet iradesinin üzerinde silahlı bir siyasi parti haline getiriyor. Böylesi bir Cumhuriyetçilik, günümüzün uygarlık anlayışı ile kesinlikle bağdaşmıyor. Evet, "Birinci Cumhuriyet", Türkiye'nin 18. yüzyıl sonunda Osmanlı ile başlayan modernleşme hamlesinde önemli bir aşamaydı. Ama artık çağdaş uygarlıkla bağdaşan (Mehmet Altan'ın koyduğu adla) "İkinci Cumhuriyet"e ihtiyacımız var.

s.alpay@zaman.com.tr

Şahin Alpay, 29 Ekim 2009

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=908976&title=neden-ikinci-cumhuriyet





Askeri Cumhuriyet’in sonu

Adliye çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Çolakkadı ne diyor? 12 gün önce Ankara’dan posta yoluyla kendilerine bu belgenin yollandığını söyleyerek, imzasız gönderilen belgenin...

Zabıt tutulduktan sonra Adli Tıp’a gönderildiğini belirtiyor.

***

Peki, Adli Tıp ne karar veriyor?

Belgenin orijinal, imzanın ıslak olduğunu saptıyor.

Hangi belgenin?

Albay Dursun Çiçek’in hazırladığı “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” belgesinin...

İşin özü bu değil mi?

***

Ergenekon sevdalılarına bakılırsa değil...

Acaba gene çamura yatabilir miyiz diye yöntem arayışı içindeler...

Ve ne yazık ki Genelkurmay da top döndürüyor.

***

Genelkurmay, “hukukun üstünlüğü” açıklaması yapıyor ama Ergenekon savcılarının çağırdığı beş askeri mahkemeye göndermiyor...

Genelkurmay, “hukukun üstünlüğü” açıklaması yapıyor ama “darbe girişimi” söz konusu olmasına rağmen konuyu yeni çıkan yasaya aldırmadan “askeri savcılığın” denetim alanına çekmeye çalışıyor.

Genelkurmay, “hukukun üstünlüğü” açıklaması yapıyor ama iddianın vahametinden ziyade “belgenin sızdırılması” ile ilgili...

Özetle, Albay Dursun Çiçek konusunda izlenen stratejinin nasıl felaket bir sonuç getirmiş olduğunu görmek istemeyen, babadan kalma usullerle ve Ergenekon sevdalılarının da yardımıyla durumdan nasıl yırtarız mantığı öne çıkmakta...

Anlaşılan Genelkurmay “mesajı” almak istemiyor...

***

Bugün Cumhuriyet Bayramı...

Cumhuriyet’in ilanı ile Osmanlı Hanedanının elinden iktidar alındı...

Ama halka devredilmedi, “saray iktidarı”, “saray bürokrasisinin” eline geçti...

Halkın değil, “asker ve sivil bürokrasinin” cumhuriyeti oluştu.

Bence hala da öyle...

Yoksa Cumhuriyet’in 86. yıldönümünde askeriyenin “darbe belgesi” gündem oluşturur muydu?

***

Ama geldiğimiz noktada bir fark var...

Türkiye, 1,6 milyarlık Müslüman âleminin “demokratik, insan haklarına saygılı, piyasa ekonomisini” işleten örnek modeli olacak ise “askeri cumhuriyet” olmaktan da kurtulacak...

Dışarıda çok geniş bir coğrafyada örnek oluşturacak bir ülke, içeride bu tür anti-demokratik bir çıfıt çarşısının esiri olamaz...

Genelkurmay’ın almadığı mesaj da bu.

***

Bir irade, Ergenekon’u ortaya çıkarıyor...

Bir irade, Dursun Çiçek imzasının doğru olduğunu ispatlıyor...

Genelkurmay ise hala “duyum aldık, orduya karşı asimetrik psikolojik harekât var” havalarını çalarak eski tas eski hamam gideriz sanıyor.

Gitse, zaten bu gelişmeler olmaz.

***

Ayrıca...

Derli toplu...

Demokratik...

Savunmayla ilgili, güçlü, etkin...

Askeri teknoloji üreten bir ordu olma iradesi yerine, illaki siyaseti ve ülkeyi yönetme ihtirasında ısrar yarar değil zarar getirecek.

Getiriyor da...

Genelkurmay’ın Çiçek olayındaki gibi inkâr ısrarı, prestijini, ciddiyetini, inanılırlığını, güvenilirliğini yok ediyor ve eleştirisel kızgınlığı artırıyor.

Kısacası orduyu yıpratıyor.

***

Cumhuriyet’in 86. yıldönümünde “askeri cumhuriyet’in” sonuna gelmiş gözüküyoruz.

Bundan böyle ancak “demokratik cumhuriyet”e adım atarak kendimizi İslam âlemine model ülke haine getirecek bir iç sağlığa kavuşabiliriz... Bunu sağlamadan da hiçbir açılım başarıya ulaşamaz ve kalıcı olamaz...

***

Umarım, darbe planlarına bulaşanlar da dâhil herkes bu resmi görür.

Bu değişimin çok daha sağduyulu ve maliyetsiz olmasını sağlayarak...

“Demokratik Cumhuriyet”e sancısız geçeriz.

***

Ergenekoncular süreci sinsi sinsi geri döndürmeye, unutturmaya, inkâr etmeye yönelirken, bunun yapılması halinde bir sonraki “belgenin” daha da şiddetli bir örneği vurgulayabileceğini unutmasalar iyi olacak.

Cumhuriyet’in 86. yıldönümü, askeri kimlikten kurtularak, demokratik bir kimliğe ulaşmasının derin kırılmasıyla birlikte gelmekte...

Hayırlı olsun.

Mehmet Altan, 29 Ekim 2009

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.stargazete.com/gazete/yazar/mehmet-altan/askeri-cumhuriyet-in-sonu-221918.htm
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Birinci Cumhuriyet Bitmişmiş

İletigönderen Başkomutan » Prş Eki 29, 2009 23:13

SÖZ YALNIŞ YERE GİTMİŞTİ...
(yaşanmış,ekranlara yansımış bir olaydır)

Günlerden bir gün...
Vatandaş Abdullah Gül'ü protesto etmişti.Bunun üzerine bakın ne oldu?
İsmini hatırlayamadığım uşağın birisi soytarılığını yapmak için son padişahlardan biri olan
Abdullah Gül'e eğilerek efendim "it ürür kervan yürür" demişti...
Padişahın soytarısını eliyle susturduğunu falan sanmayın.
Devleti yönettiğini zanneden adam bu söze karşı çıkacağına gülümsemişti...
Az önce vatandaşın protestosuna suratı asılan son padişahtan eser yoktu.
O vatandaşın vergisiyle maaş alan bu son padişah yukar ki yazıdaki
2. Cumhuriyetçilerin ilk efendisidir...
Gerçi başkalarının uşağı olanlar efendi olur mu?
Orası ayrı konu...

Sözün özü
Türkiye Cumhuriyetine son darbeyi vurmaya hazırlananlara,ikinci cumhuriyetçilere,demokrat faşistlere,bölücü kahpelere,Avrupa ve Yahudi Amerika'dan nemalanan köpeklere,soykırım yalanını tanıyan başta Rusya olmak üzere yabancılardan medet umanlara,dinimizi kullanan şeytana,Güneydoğu şehidine ses çıkarmayanlara ama Filistin için tiyatro sergileyenlere,kurguladıkları sorunlarla Türk'e küfredenlere,sözde aydınlara,devlet kademelerine yerleşmiş satın alınan zâtlara ve
en önemlisi Atatürk düşmanlarına diyorum ki...
"İT ÜRÜR KERVAN YÜRÜR"

Kervanın adı Türkiye Cumhuriyeti ve asil Türk milleti...

İtlerin adını sizler zaten biliyorsunuz!

Başkomutan
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Birinci Cumhuriyet Bitmişmiş

İletigönderen ilkkurşun » Cum Eki 30, 2009 0:40

"Hayır, Atam, hiç şaşırmadık...”29 Ekim Perşembe 2009

HASAN PULUR-Milliyet

BUGÜN Cumhuriyet Bayramı, su yüzünde de olsa, su altında da olsa cumhuriyetin kuruluşu tartışılacaktır.
Ne denecektir:
“Cumhuriyet demokrasiyle, demokratik yöntemlerle kurulmadı...”
İyi ki kurulmadı!
1923’te ortaya iki sandık koyacaksın, birinin üzerinde şeriat, diğerinin üzerinde cumhuriyet yazılacak, halka “Git bu sandıktan birine oy at!” diyeceksin...
Sandıklardan ne çıkar?
Temelinde laiklik olan cumhuriyet mi kazanır, yoksa “halife” destekli şeriat mı?
Hem söyler misiniz, tarihte hangi devlet “sandık tercihi” ile kurulmuştur.
* * *
ŞÖYLE derler:
“1923 cumhuriyeti, iktidarı Osmanlı hanedanından almış ama, halka değil, bürokratik oligarşiye teslim etmiştir.”
Doğrudur, ya kime teslim edecekti?
Soru ve sorun budur.
Cumhuriyeti kuranlar, kurduklarını kime teslim edebilirlerdi?
“Cumhuriyet” adı verilen her rejimin laik olması gerekiyor, lakin Türkiye Cumhuriyeti, eğer demokrasiyle yönetilecekse, laik olmak zorundadır.
Laiklik, Türkiye Cumhuriyeti’nin “olmaz ise olmaz” kuralıdır.
* * *
CUMHURİYET ve demokrasi...
Birbirlerine karşı değil, birbirlerini tamamlarlar.
Önemli olan, demokrasiden ne anladığımızdır.
Bakın Atatürk ne anlıyordu?
“Demokrasi prensibinin en çağdaş ve mantıklı uygulanışını temin eden hükümet şekli, cumhuriyettir.
Cumhuriyette meclis ve cumhurbaşkanı ve hükümet başkanı halkın hürriyetini güvenliğini ve rahatını düşünmek ve temine çalışmaktan başka bir şey yapmazlar. Çünkü bunlar, bilirler ki, kendilerini, iktidar ve salahiyet mevkiine, belirli bir zaman için getiren irade ve hâkimiyetin sahibi olan millettir ve yine, bunlar bilirler ki, iktidar mevkiine saltanat sürmek için değil, millete hizmet için getirilmişlerdir. Millete karşı vaziyet ve vazifelerini suistimal eyledikleri takdirde, şu veya bu tarzda milli iradenin, kendi haklarında bile tecellisine maruz kalabilirler. Millet tarafından, millet namına devleti idareyle görevli bulunanlar için, icabında, millete hesap vermek mecburiyeti, laubalilik ve keyfi hareketle telif kabul edemez.“
Hele şu son cümle:
“Millete hesap vermek mecburiyeti, laubalilik ve keyfi hareketle telif kabul edemez.”
Laubalilik ve keyfi hareket...
Atatürk bugünlere damga vurmuş...
* * *
ATATÜRK bugünleri de 1927’de görmüş ve Meclis’te tutanaklara geçirmiştir:
“Gelecek kuşakların, Türkiye’de cumhuriyetin ilanı günü ona hiç acımadan saldıranların başında, cumhuriyetçiyim diyenlerin yer aldığını gördükleri zaman şaşacaklarını hiç sanmayınız! Tersine, Türkiye’nin aydın ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların gerçek inanışlarını irdeleyip saptamakta hiç de güçlük çekmeyeceklerdir.”
Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır. Kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir." MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Resim
Kullanıcı küçük betizi
ilkkurşun
Üye
Üye
 
İletiler: 99
Kayıt: Cum Eki 23, 2009 15:40

Re: Birinci Cumhuriyet Bitmişmiş

İletigönderen ilkkurşun » Cum Eki 30, 2009 0:45

Atatürk’ten ‘açılım masalı’na yanıt!
Bugünkü Türk milleti siyasi ve içtimai camiası içinde, kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lâzlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve millettaşlarımız vardır.

Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar, -birkaç düşman aleti mürteci, beyinsizden başka- hiçbir millet ferdi üzerinde üzüntüden başka bir tesir yapmamıştır.

Çünkü bu millet fertleri de umum Türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe, ahlâka ve hukuka sahip bulunuyorlar.

Bugün içimizde bulunan Hristiyan, Musevî vatandaşlar, mükadderat ve tarihlerini Türk milletine vicdanî arzularıyla bağladıktan sonra kendilerine yan gözle, yabancı gözüyle bakılmak, medeni Türk milletinin asil ahlâkından beklenebilir mi?”

1930 Afet İnan, Atatürk’ün El Yazıları, S. 376-378



***


“Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır.”

Kadri Kemal Kop, Atatürk Diyarbakır’da. S. 4


***


Madem hepimiz Atatürkçüyüz...

Madem AKP’si, MHP’si, CHP’si, DTP’si bütün siyasi partiler, programlarında Atatürk’ün çizdiği yolda ilerleyeceklerine söz vermiş bulunuyor.

Ve DTP dahil bütün partilerde bugün “bayram” yapılacak...

O zaman...

Atatürk’ün yukarıdaki sözleri ışığında gelin bir kez daha düşünelim; halktan gizlenen ama teröristle paylaşılan şu “açılım”ları:

Görelim bakalım, “Kürtlük fikrine, Çerkezlik fikrine, Lâzlık fikrine, Boşnaklık fikrine” kimler sahip çıkıyor?

Bilelim; hangi partiler ya da çıkar grupları, “istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar”ı “propaganda” malzemesi olarak kullanıyor?


***


Atatürk’ün sözleri açık; alınan alınsın!

O “Birkaç düşman aleti mürteci, beyinsiz” kimse; delikanlı gibi çıksın ortaya...

Kardeşi kardeşe kırdırıp, “kardeşlik”ten söz edenler...

Dağları, ovaları kana bulayıp, “akan kanı durdurma” edebiyatı yapanlar...

Anaların 30 yıldır dinmeyen gözyaşları üzerinden oy toplamaya soyunanlar...

Vicdanlarını ve akıllarını derin dondurucuya kaldırıp, kendileri gibi düşünmeyenleri “dünyada ve ahirette lekeli” ilan edenler...

Barışa kurşun sıkıp, “barış getireceğiz” diye nutuk atanlar...

Bölüp bölüp; birleştirmekten...

Dağıtıp dağıtıp; toparlamaktan dem vuranlar...

Eleştiriye bile tahammül edemedikleri halde, “özgürlük ticareti”ne kalkışanlar...

Haydi; söyleyin bakalım:

Atatürk’ün sözünü ettiği o “beyinsizler” bugün de aramızda yaşıyor olabilir mi; mesela?


***


Siz hiç “güçlü, egemen ülkelerin” kırk parçaya bölünmeye çalıştığını duydunuz mu?

Bölünüp parçalananlara da mı bakmadınız hiç?

Açılın açılabildiğiniz kadar, kafanıza koydunuz bir kez; bilirim kurtuluş yok!

Ama düşünün; “Kürtlük fikrini, Lâzlık fikrini” empoze edenleri “beyinsiz” olarak niteleyen bu ülkenin kurucusu bugün yaşasaydı; acaba size ne derdi?


***


Ya şimdi parti merkezlerinize gidip, değiştirin programınızı... Bayramımızı kutlamayı bize bırakın...

Ya da aklınıza başınıza alın.


***


Laik, sosyal, demokratik bir hukuk devletinden yana olan herkesin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.
MUSTAFA MUTLU- Vatan gazetesi
Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır. Kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir." MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Resim
Kullanıcı küçük betizi
ilkkurşun
Üye
Üye
 
İletiler: 99
Kayıt: Cum Eki 23, 2009 15:40

Re: Birinci Cumhuriyet Bitmişmiş

İletigönderen yigitler » Cmt Eki 31, 2009 21:43

Bu Mehmet Altan da kim yahu? Ikinci Cumhuriyet diye bir sey yok, olamaz da! Bunu o bos kafasina iyice soksun!
Kullanıcı küçük betizi
yigitler
Üye
Üye
 
İletiler: 600
Kayıt: Pzr Ara 07, 2008 21:41


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

cron

x