“BİZ APTALIZ, SEN AKILLI!”
Anadolu Haber Ajansı’ndan bir haber:
“İlk Kürtçe üniversite kuruluyor.”
“İlk Kürtçe Üniversite” haber başlığını görünce önce bir duraksadım.
Bunda apaçık bir terslik var. Kulakları tırmalıyor. Ne bu derken aklıma bir anda Bülent Ersoy geliverdi.
Bülent Ersoy’un dediği gibi biz aptalız, onlar akıllı ya. Akıllılıklarını her fırsatta gösteriyorlar. Bülent Ersoy’u niye mi örnek veriyorum? Nedeni çok basit, okuyanın ilgisini çekmek için. Algımızla nasıl oynandığını, çepeçevre nasıl sarıldığımızı gösterebilmek için… Okunmak için, senin doğruları yazman yetmiyor. Ne yönde, ne konuda olursa olsun, ünlü olmak gerekiyor. Ceyda Düvenci, (oyuncu- artist) ne suya ne sabuna dokunan, ortadan bir laf etti, bu lafının bir yerinde Silivri’de asıl akıllı adamlar(akil) dedi ya, bu sözleri bilgiağında okunma rekorları kırdı. Okumayanın hatırı kaldı… Amerikanca, “Süper! Süper!” çığlıkları, "ah canım benim, ne de doğru demiş, aferin kız, işte budur!” lafları bir anda ortalığa saçıldı. Bülent Ersoy’un ününden yararlanalım bari, madem doğru bir laf etmiş, dokundurmalı, biz aptalız o akıllı demiş akıllılar (akil- yiyici) arasına seçilen iktidar yalakası arkadaşına…
Bülent Ersoy diyelim, yerimizde şöyle bir kıpırdanalım, arkasından sözü bu Kürtçe üniversite haberine bağlıyalım.
“İlk Kürtçe Üniversite” haber başlığını görünce önce bir duraksadım.
Kürtçe üniversite. Böyle bir söz hiç bir dilde yoktur. Yunanca üniversite, Almanca üniversite, İngilizce üniversite… Duydunuz mu hiç?
Hay gözünü sevdiğim, sen neymişsin meğer, gazeteciler şahı olmalısın. Habercilerin şahı!..
Nasıl yaranalım iktidara, nasıl biraz daha kıvırtalım, nasıl bu bölünme işine bir şeyler daha katalım derken işin ayarı bir iyice kaçmış. Atatürk’ün, bu devletin yüce kurucusunun, devlete hizmet etsin, yüceltsin, yalandan yanlıştan, algı yanıltan, düşman haberden korusun diye kurduğu bir haber kurumunun -Anadolu Ajansı (AA)- haberi bu.
Haberin ne olduğunu görmek için ilgili sayfasını açıyorsunuz. Devamı şöyle:
“İlk Kürtçe Üniversite kuruluyor. Eğitim dili Kürtçe olan Türkiye’nin ilk üniversitesi Diyarbakır’da kuruluyor.”
Bak sen şuna! Demek ki bu ilk olacak, gerisi de gelecek! Binlerce yıldır nerdeydin madem böyle bir kültürün - dilin vardı demezler mi sana? Sonra sorarlar:
Bir; bir yerel ağız söylenerek bir üniversite kurulmaz. Ad denecekse millîyet denir. Örneğin, Amerikan üniversitesi. Amerikan devletine ait olan. Ne bu Kürtçe ünivesite? Nereye ait?
İki; eğitim dili Kürtçe(?) dedin mi, A’dan Z’ye her ders Kürtçe, demektir.
Senin ağan, Kuzey Irak kukla yönetimi bile bunu yapamadı. Arapça’dan ayrılınca, bölgeyi Amerikan yardımıyla hoppadak havadan kapınca, oradaki Türkmen- Arap nüfus kayıtlarını da bir güzel yakınca, oldu orası bir kukla yönetim. Devlet olması için de dil gerek. Hani nerede dili? Denemişler, olmamış. İlköğretimde bile yetmemiş, iş gitmemiş…Tutmuşlar İngilizceye döndürmüşler eğitimi. Ne oldu o zaman? Amerikan sömürgesi bir bölge.
Bu, eskiden beri Türk düşmanı ama İngiliz yanlısı, Amerikancı Kuzey Iraklı aşiretler şimdi bizim ülkemize yol gösterici oldular. Kelin ilacı olsa kendi başına sürermiş. Çoğu Türkçe sözcüğe, biraz Arapça, Farsça, az biraz da Ermenice kat, karıştır, İngiliz de sana bir ayrıcalık olsun diye İngilizceden üç harf katsın uydurduğu alfabeye, al sana dil. Seni bölmek için, topraklarını İsrail’e, ülkenin sınırlarını kabul etmeyen, topraklarında gözü olan Ermeni’ye vermek için, ayrı bir halk yaratmak için, ülkemizde konuşulan anadilleri kültür dili diye yutturmak…Türkçenle ulus dilinle yükseleceğine yerel ağızların ilkelliğinde boğul! diyorlar…
Bir de sözün başına “ilk” eklemişler. İkincisi de gelecek mi demek? Dünyada ilk mi demek? Nereden alırsanız alın, verilen gaz tam ayar!
Gelelim haberde geçen, bu üniversiteyi kurma kararı alan bizdeki Mezopotamya Vakfı üyelerine. Olmayan bir tarih yaratmak, bölücülerin amaçlarına yardım etmek, ayrılıkçılara köken, kalıp uydurmak için bizdeki “pe ka ka” sevicileri bu tarih kokan, günümüzde kullanılmayan, eskinin, fi tarihinin Mezopotamya adını pek sever, pek bir kullanırlar. Kendileri akıllı biz aptalız ya.
Şimdi bunlar, birbirini anlamayan kaç yerel ağızdan hangisini alıp Kürtçe dediler bilmiyoruz ama -büyük olasılıkla Kuzey Irak’taki kukla yönetimin diline demişlerdir- Amerikan kuklası ağabeyin bu işi ilköğretimde bile kıvıramadı, siz üniversitede nasıl kıvırtacaksınız denmez mi bunlara? Denir. İlk- orta- lise hepsini aşmışlar. Zıp diye zıplamışlar. Üniversiteye konmuşlar. Üniversite bilim yuvası, bilim üzerine araştırma, öğrenme, öğretme yeri. Neyle yapacaksın bütün bunları? Anamalın ne? Elindeki sermaye ne?
Gösterin bir bilimsel kitabınızı, bir bilimsel yayınızı, bunları bırakın o dediğiniz ağızdan bir roman gösterin. Dünyaca ünlü olsun. Yazılsın, basılsın, yayılsın. Başka dillere çevrilsin. Bir tanecik okuyucusu olsun? Üzerinde konuşan olsun? Baştan sona o değiniz ağızla yazılan, günlük çıkan bir gazetecik gösterin. Bir toplantınızı baştan sona o dediğiniz ağızla yapıverin. O ağızla bilimsel makale yazın.
21 Mart bölücü gövde gösterisinde görevli kadın, önce o yerel ağızla okumuş katilbaşının o çok önemli (!) bildirgesini. Toplananlardan tepki falan gelmemiş. Koyun kaval dinler gibiymiş herkes. Anlamadığı lafa ne yapacak başka? Ne zaman aynı lafın Türkçesi okunmuş, ortalık bağırtı çağırtıdan inlemiş. Alkışı anca akıl etmişler. Niye miş’li geçmiş zamanla yazıyorsun, masal gibi anlatıyorsun derseniz, o pis gösteriyi ben izlemedim. İzlemem de. İzleyen kaç kişi böyle anlattı. Açığa çıktı bunlar dediler. O dedikleri ağzı bilmiyorlar, anlamıyorlar bile, dediler. Okuyan da dura dura, heceleyerek okumuş.
O kalkışmayı izleyen herkes bu gerçeği görmüştür. Yine de aynı konuda direniyorlar. Aynı konuda her gün yeni mallarını pazara sürüyorlar.
Bu bir ay içinde kurmak için başvuracaklarını söyledikleri üniversite hikayesi de öyle. İşin foyası daha haber okunurken meydana çıkıyor. Sakladıkları, işin gerisindeki oyun kabak gibi ortada. Haberin devamını birlikte okuyalım. Utanmadan yazmışlar. Bakın neymiş?
“Üniversitede Türkçe ve İngilizce’nin yanı sıra ilerleyen süreçte Ermenice ve Süryanice de eğitim verilmesi planlanıyor.”
Amaç göstermelik bir yerel ağızla işe dalıp, böyle bir eğitim dili var, ben ayrı bir toplumum, halkım, ey dünya görün, ey millet gör, beni iyi dinle deyip, bu durumu kayda geçirtip sonunda çaktırmadan eğitimi İngilizceyle yapmak. Bu arada Ermeniceyi de Türk üniversitelerinde eğitim dili diye kabul ettirmek. Ermenice kendi ülkesinden, Ermenistan’dan başka nerede eğitim dilidir? Bu kabul edilebilir mi? Yerel ağızlar eğitim dili olursa, olamaz ama kağıt üzerinde böyle oldurulursa, kimsenin konuşmadığı ülkemizde birkaç bin kişinin bildiği Ermenistan dili eğitim diline döndürülürse bu işin sonu nereye varır? Ermenice burada ders değil, eğitim dili. Yerel ağızlar öyle. Eğitim dili olacak! Aradaki fark dağlar kadar! Kuzey Irak ağzı yetmemiş, Süryaniceyi de eğitim diline çevirtmek.
Ders dili değil, dikkat ediniz eğitim dili, eğitimin dili!..
Tarihi coğrafyayı, matematiği ilimi bilimi bunlarla yani yerel ağızcıklarla verecekler, verebilirlerse tabii…( Aklımızla alay ediyorlar.) Ardından ne kadar ağız ağızcık varsa sür ortaya. Kürtçe diye başlayıp İngilizceden, Ermeniceye geçmek… Türkçeyi kendi ülkesinde, üniversitelerinde çerez durumuna düşürmek. Devletin egemenliğini elinden almak. Yeni dillerle devletçikler yaratmak…
*
Bu pis küresel oyun artık iyice mide bulandırıyor. Baştan denildiği gibi, biz aptalız onlar akıllı… Böyle sanıyorlar.
“Akıllı geçiniyorlar.”
“Akıllı sözünü akılsıza söyletirmiş. ”Aptala da malûm olurmuş”:
“Küresel çete bunları kullanıyor.”
Aptal yerine konuldukça işi aptallığa vurduğumuzun ayırdında değiller…
“Akıl var yakın var.”
Türk ulusu aklını peynir ekmekle yemedi.
“Akıl akıl, gel çengele takıl…”
Feza Tiryaki, 11 Nisan 2013