Bizden olmayan şarkıcımız, yazarımız, oyuncumuz, vs..

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

Re: Bizden olmayan şarkıcımız, yazarımız, oyuncumuz, vs..

İletigönderen Deli Haydar » Pzr Mar 14, 2010 21:50

"Allah Cezalarını Verecek!"
Haberiniz.com / 13 Mart 2010

Demokrat çıkışlarıyla adından söz ettiren ve büyük bir takdir toplayan Ünlü yönetmen Sinan Çetin son dönemde kendisini eleştirenlere cevap verdi. Kürtçe'yi konuşturmayanlara, başörtülü kızlara zulmedenlere, toplumla oynayanlara İbrahim Tatlıses'in sözüyle seslendi: "Allah cezalarını verecek!"

Ünlü yönetmen Sinan Çetin son dönemde AK Parti'yi desteklediği için kendisini eleştirenleri umursamadığını söylüyor. Çetin, "Çocukluktan bu yana hep eleştirildim ama umurumda değil. Türkiye'de herkes bir mahallede yaşar, benim ait olduğum bir mahalle yok. Mahallem dünya" diyor

Yeni Şafak gazetesinden Aysel Yaşa, son dönemde AK Parti'ye yakınlığıyla tanınan Sinan Çetin'le buluşup, Hindistan izlenimlerini ve Mevlana projesini konuştu. Ama henüz tamamlanmamış bir proje üzerine konuşmayı sevmeyen ünlü yönetmen sözü Türkiye'deki siyasi hayata, sanat filmlerine getirdi. Ortaya her telden çalan bir söyleşi çıktı..

Abdullah Gül'le Hindistan'a gittiniz. Neden sizi tercih etmiş olabilirler?

Sinan Çetin: Orada boru hattı, inşaat, tekstil yapan birçok işadamının arasında bir de sinemacı olsa iyi olur demişler. Bu ülkenin prodüktörlerinden birkaç kişi çağıralım demişler. Benden başka üç-dört sinemacı daha vardı. Yani bir tek ben değildim

Neler yaptınız, neler gördünüz?

Sinan Çetin: Büyük açlık ve sefalet gördüm. Yeni Delhi'de oksijensiz bir gökyüzü, toz ve ceset kokusu... Sonra insana çok çok acı çektiren fakirlik gördüm. Kahredici bir fakirlik, aynı zamanda çok çok yüksek bir zenginlik var. 40 milyon bilgisayar mühendisi var. Aynı fakir ülkede Bollywood var. Çok büyük stüdyolar ve büyük endüstri var ama çok içe kapanık bir Pazar. Robert De Niro ile Al Pacino 100 kişiden sadece 3 kişi için bir şey ifade ediyor. (Hindistan'dan aklında kalan bu mu Sinan Bey! HB)

Hindistan'a gittiniz sinema ile ilgili çalışma yaptınız. Bollywood'da bizim sinemamız nasıl çalışacak?

Sinan Çetin: Çalışamayız. Biz Avrupa sineması olarak ele alınıyoruz. Bizim filmlerimizin içinde bir kere dans, ritim, müzik yok . Onlara göre bizim filmler sıkıcı. Bir Hintlinin bizim filmlere tahammül etmesi mümkün değil.

Orada halkın sinemayla ilişkisi nasıl?

Sinan Çetin: Bollywood'da halkın sinemayla ilişkisi din ve ayin gibi ele alınıyor. Dini gelecek dünya, sinemayı da bugün ki dünya için kendilerini oyalama ve mutlu olma aracı olarak kullanıyorlar. Din bizdeki gibi çatışma nedeni değil, orda mutluluk nedeni. Kimsenin dinine karışılmıyor, kimsenin kimseyle problemi yok. Zaten bu ülkedeki dindarlarla dövüşülmeseydi, ülkenin dindarlarının da kimseyle problemi yoktu. Hindistan demokrasisi o açıdan Türkiye'ye çok büyük bir ayna tutmalı.

Bizde kim neye tahammül edemiyor?

Sinan Çetin: Bu ülkeye düşman lazım. Düşmansız duramayan bir ülkeyiz. Cumhuriyet'in temelleri dediğimiz temeller korku imparatorluğu üzerine kurulmuş. Bütün tehlikeler bitince, en son din gelecek dediler. Hep bir ordu var bizi koruyan, bir de hep düşman var içeride. Bu korkuyu körükleyenlerden daha büyük bir bölücü bilmiyorum bu dünyada. Eğer bu ülkede birisi birisine bölücü diyorsa, kesinlikle onun bölücülükten içeri girmesi lazım. Kim kimi bölüyor anlamadım ki?

Abdullah Gül için 'İlk defa vatandaşı kontrol eden değil de vatandaşıyla işbirliği yapan devlet adamı' diyorsunuz...

Sinan Çetin: Türkiye'de aslında bu açıdan çok çok büyük bir zemin değişikliği oluyor. Ve bu zemin değişikliğini okuyanlar çok az. (O zemin değişikliğini okuyanlar gerçekten az ise, sizin gibi bu değişimi para çevirebilenlerin sayısına ne diyeceksiniz Sinan Bey! HB) Vatandaşını kontrol eden değil de onunla işbirliği yapan bir devlet uçağına ilk defa bindim sahiden. Çünkü daha önce Tansu Çiller'le çalışmıştım. O da böyleydi. Tansu Hanım'ın yapamadığını Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve çok büyük kahraman diye gördüğüm AK Parti kabinesi yaptı. Türkiye'de resmi otoriteye zemin kaydırmaktalar. Resmi otorite zeminini kaybettikçe sivil irade ülkede demokrasiyi ve zenginliği gerçekleştirecektir. Ben AK Partili değil AK Parti'nin sivilleşme ve demokratikleşme liderliğinin peşindeyim. AK Parti gibi sağcı ve muhafazakar bir partiye bunları yaptırdığı için CHP'li aydınların sıkılıp, yere bakması gerekir.

İçinde bulunduğunuz çevre AK Parti'yi desteklediğiniz için eleştiriliyor mu sizi?

Sinan Çetin: Ben lise çağımdan beri eleştiriliyorum. 'Sen bunu yapıyorsun, sen şunu yapıyorsun, hiç kimseye benzemiyorsun, sınıfın kurallarına uymuyorsun, mahallenin kurallarına uymuyorsun' diye eleştirilirdim. Kendimi bildim bileli hep dışlanmış birisiyim. Şimdi öyle bir dışlanma durumu varsa da umurumda değil. Sen bir toplumu çok ciddiye almayınca, onların içinde ya da dışında olmuşun pek umurunda olmuyor. O aslında mahalle kültürüdür. Türkiye'de herkes bir mahallede yaşar, benim mahallem yok. Ayrıca bu ülkedeki resmi otoritenin sivil iradeyle yer değiştirmesini sağladığı için Ak Parti'yi desteklemek zorundayız.

Bir Mevlana filmi çekecekmişsiniz. Bahseder misiniz biraz?

Sinan Çetin: Bu Mevlana'nın bizim hayatımızdaki yedinci senesi. Senaryo yazma ve okuma süresi yani. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Ben aslında yapacağımız işlerden bahsetmeyi sevmiyorum. Size de bahsetmeyeceğim bundan.

Peki, son zamanda tasavvuf herkesin işlediği bir konu. Bir de tasavvuf felsefesi popüler kültüre kurban ediliyor deniliyor Mevlana'nın popüler olmasının neresi kötü?(Keşke bugün tasavvuf dendiğinde akla gelenlerin; Elif Şafak, Yılmaz Erdoğan ve Sinan Çetin olmasının bir rastlantı olup olmadığı sorulsaydı! HB)

Sinan Çetin: İyi anlatılmadığı sürece kötü.

Çoğu da iyi anlatmıyor zaten...

Sinan Çetin: Hayır, sen satın almazsın o zaman. Recep İvedik nasıl bir film olarak varsa, Mevlana da olacak. Entel sanat filmleri de olacak. Recep İvedik'e de, Zeki Demirkubuz'a da, Mevlana'ya da bu serbest piyasada yer var. Kimse bu olur, bu olmaz deme hakkına sahip değil. Markette hangi alıcı varsa, ona uygun satıcı olacak. Popüler kültür aslında en değerli kavramdır, kutsal olandır, iğrenç bir şey değildir. Sen çok satın alınmış bir şey yaptıysan, bunda utanılacak bir şey yoktur.

Siz sanat filmlerine de çok iyi bakmıyorsunuz...

Sinan Çetin: Yok, ben gerçek bir sanatçının yaptığı bir işin adını sanat filmi koyacağına pek inanmıyorum. (Yıllar sonra ilk kez doğru bir söz etmiş! HB)

Neden?

Sinan Çetin: Sinema zaten büyük bir sanattır, büyük sanatçılar tarafından yapılır. İşin tuhafı beceriksiz olanların yaptığı filmlere sanat filmi deniliyor. Çünkü içinde gerçekten sanat yok o filmlerin. Beceriksiz, yeteneksiz yönetmenlerin yaptığı filmin adına sanat filmi deniliyor. Buna karşılık seyirci de diyor ki: 'Bu beceriksiz bir adam, kendisi beceremediği için işin adına sanat filmi' demiş. Ben de gitmiyorum bu filme.

Türkiye'de iş yapmıyor bu filmler ama Avrupa'dan ödülle dönüyor...

Sinan Çetin: Bir kere bu dönem bitti. Yani Avrupa ve Amerika'da takdir görmüş demek, o işin doğru olduğu manasına gelmez. Bir de Avrupa ve Amerika'da her şeyin doğrusu yok. Bazı işlerin doğrusu da doğuda var, bazı işlerin doğrusu Çin'den geliyor mesela, Hindistan'dan geliyor. Eskiden pusula Avrupa ve Amerika'ydı. Artık pusulam bunlar değil. Pusulam kendim. Bir de kendi ülkemde yaptığım filmlerin kimse tarafından sevilmemesini sağlamak bir gurur kaynağı olamaz. İşte bu sanat sineması dünyası bununla gurur duyuyor. Allah'ın sopası serbest piyasada çok güzel çalışıyor, adaleti sağlıyor. Kötüler eleniyor, iyiler kazanıyor.

Filmlerinizden para kazanmak ne kadar önemli?

Sinan Çetin: En önemlisi değil ama en önemsizi de değil. Para kazanmak değil seyirciyle bağ kurmak mühim. O bağı kurunca, seyirci parayla ödüllendiriyor .

Recep İvedik iyi mi o zaman?

Sinan Çetin: Bence Recep İvedik halkın beklentilerine cevap verdiği için para kazanıyor. Sen onun daha iyisini yapabiliyorsan yap.

Ben yapamam da, ya siz?

Sinan Çetin: Yapabilirim. Şimdi niye yapmıyorsunuz dersiniz. Komser Şekspir'i, Propaganda'yı, Berlin in Berlin'i, 14 Numara'yı, Çiçek Abbas'ı yaptım. Yaşımız geldi yetmiyor mu? Akşama kadar sinema hakkında konuşan adamlar var, git onlara sor ne yapmışlar?

Şu an piyasada pek fazla işi yok Plato'nun...

Sinan Çetin: Bazen dinleniyoruz işte. Gülse Birsel yeni bir dizi yazıyor. Onun hazırlığını yapıyoruz.

Yönetmenlik sizin için ne demek?

Sinan Çetin: Yönetmenlik Allah'ın bir ızdırabı. Ben hiçbir zaman keyif falan aldığımı hatırlamıyorum. Bu işe keyif diyenler bu işten gerçekten hiçbir şey anlamayan amatörler.

Neden yapıyorsunuz o zaman?

Sinan Çetin: Başka bir iş bilmiyorum ki. Başka bir iş bilsem yapacağım. Yeteneğim buymuş. Dünyada en çok para ödenen yönetmenlerden biriyim. Profesyonel yönetmenlik belki de böyle bir şey. Amatör olarak yapınca herhalde keyif alıyorlar bunlar. Benimki hobi değil ki. Bu Plato'nun taşlarında, tuğlalarında binlerce reklam filmi var.

Üzerine basarak 'entelektüel değilim' diyorsunuz, niye yani entelektüel sinemacı olsanız zararı mı olur?

Sinan Çetin: Yok değil. Çünkü entelektüel olanların, yani okumuş cehaletin etrafındaki kumpasından o kadar sıkıldım ki... Bu kibirli entelektüeller arasında bir gram yerimin olmadığını düşünüyorum. Her şeyi halktan daha iyi bildiğini düşünen, her türlü bilgiye sahip olduğuna inanan, bütün toplumların nasıl olması gerektiğini anlatanlardan sıkıldım. Kendilerini halktan daha üstün görüp, toplum mühendisliğiyle bize işkence yaptıkları yeter gari diyorum.

Yeni sezonda bir yığın film vizyona girdi. Türk sineması altın yıllarını mı yaşıyor?

Sinan Çetin: Bence altından platine, platinden gümüşe, gümüşten bakıra, bakırdan tenekeye doğru gidiyor. Bu sene Vavien'i, Hayat Var'ı ve Nefes'i beğendim. 80 filmin içerisinde üç tane iyi film varsa, orada bir iyileşme yoktur.
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: Bizden olmayan şarkıcımız, yazarımız, oyuncumuz, vs..

İletigönderen yigitler » Pzt Mar 15, 2010 20:45

Haydar Bey yazdı:"Allah Cezalarını Verecek!"
Haberiniz.com / 13 Mart 2010

Demokrat çıkışlarıyla adından söz ettiren ve büyük bir takdir toplayan Ünlü yönetmen Sinan Çetin son dönemde kendisini eleştirenlere cevap verdi. Kürtçe'yi konuşturmayanlara, başörtülü kızlara zulmedenlere, toplumla oynayanlara İbrahim Tatlıses'in sözüyle seslendi: "Allah cezalarını verecek!"

Ünlü yönetmen Sinan Çetin son dönemde AK Parti'yi desteklediği için kendisini eleştirenleri umursamadığını söylüyor. Çetin, "Çocukluktan bu yana hep eleştirildim ama umurumda değil. Türkiye'de herkes bir mahallede yaşar, benim ait olduğum bir mahalle yok. Mahallem dünya" diyor

Yeni Şafak gazetesinden Aysel Yaşa, son dönemde AK Parti'ye yakınlığıyla tanınan Sinan Çetin'le buluşup, Hindistan izlenimlerini ve Mevlana projesini konuştu. Ama henüz tamamlanmamış bir proje üzerine konuşmayı sevmeyen ünlü yönetmen sözü Türkiye'deki siyasi hayata, sanat filmlerine getirdi. Ortaya her telden çalan bir söyleşi çıktı..

Abdullah Gül'le Hindistan'a gittiniz. Neden sizi tercih etmiş olabilirler?

Sinan Çetin: Orada boru hattı, inşaat, tekstil yapan birçok işadamının arasında bir de sinemacı olsa iyi olur demişler. Bu ülkenin prodüktörlerinden birkaç kişi çağıralım demişler. Benden başka üç-dört sinemacı daha vardı. Yani bir tek ben değildim

Neler yaptınız, neler gördünüz?

Sinan Çetin: Büyük açlık ve sefalet gördüm. Yeni Delhi'de oksijensiz bir gökyüzü, toz ve ceset kokusu... Sonra insana çok çok acı çektiren fakirlik gördüm. Kahredici bir fakirlik, aynı zamanda çok çok yüksek bir zenginlik var. 40 milyon bilgisayar mühendisi var. Aynı fakir ülkede Bollywood var. Çok büyük stüdyolar ve büyük endüstri var ama çok içe kapanık bir Pazar. Robert De Niro ile Al Pacino 100 kişiden sadece 3 kişi için bir şey ifade ediyor. (Hindistan'dan aklında kalan bu mu Sinan Bey! HB)

Hindistan'a gittiniz sinema ile ilgili çalışma yaptınız. Bollywood'da bizim sinemamız nasıl çalışacak?

Sinan Çetin: Çalışamayız. Biz Avrupa sineması olarak ele alınıyoruz. Bizim filmlerimizin içinde bir kere dans, ritim, müzik yok . Onlara göre bizim filmler sıkıcı. Bir Hintlinin bizim filmlere tahammül etmesi mümkün değil.

Orada halkın sinemayla ilişkisi nasıl?

Sinan Çetin: Bollywood'da halkın sinemayla ilişkisi din ve ayin gibi ele alınıyor. Dini gelecek dünya, sinemayı da bugün ki dünya için kendilerini oyalama ve mutlu olma aracı olarak kullanıyorlar. Din bizdeki gibi çatışma nedeni değil, orda mutluluk nedeni. Kimsenin dinine karışılmıyor, kimsenin kimseyle problemi yok. Zaten bu ülkedeki dindarlarla dövüşülmeseydi, ülkenin dindarlarının da kimseyle problemi yoktu. Hindistan demokrasisi o açıdan Türkiye'ye çok büyük bir ayna tutmalı.

Bizde kim neye tahammül edemiyor?

Sinan Çetin: Bu ülkeye düşman lazım. Düşmansız duramayan bir ülkeyiz. Cumhuriyet'in temelleri dediğimiz temeller korku imparatorluğu üzerine kurulmuş. Bütün tehlikeler bitince, en son din gelecek dediler. Hep bir ordu var bizi koruyan, bir de hep düşman var içeride. Bu korkuyu körükleyenlerden daha büyük bir bölücü bilmiyorum bu dünyada. Eğer bu ülkede birisi birisine bölücü diyorsa, kesinlikle onun bölücülükten içeri girmesi lazım. Kim kimi bölüyor anlamadım ki?

Abdullah Gül için 'İlk defa vatandaşı kontrol eden değil de vatandaşıyla işbirliği yapan devlet adamı' diyorsunuz...

Sinan Çetin: Türkiye'de aslında bu açıdan çok çok büyük bir zemin değişikliği oluyor. Ve bu zemin değişikliğini okuyanlar çok az. (O zemin değişikliğini okuyanlar gerçekten az ise, sizin gibi bu değişimi para çevirebilenlerin sayısına ne diyeceksiniz Sinan Bey! HB) Vatandaşını kontrol eden değil de onunla işbirliği yapan bir devlet uçağına ilk defa bindim sahiden. Çünkü daha önce Tansu Çiller'le çalışmıştım. O da böyleydi. Tansu Hanım'ın yapamadığını Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve çok büyük kahraman diye gördüğüm AK Parti kabinesi yaptı. Türkiye'de resmi otoriteye zemin kaydırmaktalar. Resmi otorite zeminini kaybettikçe sivil irade ülkede demokrasiyi ve zenginliği gerçekleştirecektir. Ben AK Partili değil AK Parti'nin sivilleşme ve demokratikleşme liderliğinin peşindeyim. AK Parti gibi sağcı ve muhafazakar bir partiye bunları yaptırdığı için CHP'li aydınların sıkılıp, yere bakması gerekir.

İçinde bulunduğunuz çevre AK Parti'yi desteklediğiniz için eleştiriliyor mu sizi?

Sinan Çetin: Ben lise çağımdan beri eleştiriliyorum. 'Sen bunu yapıyorsun, sen şunu yapıyorsun, hiç kimseye benzemiyorsun, sınıfın kurallarına uymuyorsun, mahallenin kurallarına uymuyorsun' diye eleştirilirdim. Kendimi bildim bileli hep dışlanmış birisiyim. Şimdi öyle bir dışlanma durumu varsa da umurumda değil. Sen bir toplumu çok ciddiye almayınca, onların içinde ya da dışında olmuşun pek umurunda olmuyor. O aslında mahalle kültürüdür. Türkiye'de herkes bir mahallede yaşar, benim mahallem yok. Ayrıca bu ülkedeki resmi otoritenin sivil iradeyle yer değiştirmesini sağladığı için Ak Parti'yi desteklemek zorundayız.

Bir Mevlana filmi çekecekmişsiniz. Bahseder misiniz biraz?

Sinan Çetin: Bu Mevlana'nın bizim hayatımızdaki yedinci senesi. Senaryo yazma ve okuma süresi yani. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Ben aslında yapacağımız işlerden bahsetmeyi sevmiyorum. Size de bahsetmeyeceğim bundan.

Peki, son zamanda tasavvuf herkesin işlediği bir konu. Bir de tasavvuf felsefesi popüler kültüre kurban ediliyor deniliyor Mevlana'nın popüler olmasının neresi kötü?(Keşke bugün tasavvuf dendiğinde akla gelenlerin; Elif Şafak, Yılmaz Erdoğan ve Sinan Çetin olmasının bir rastlantı olup olmadığı sorulsaydı! HB)

Sinan Çetin: İyi anlatılmadığı sürece kötü.

Çoğu da iyi anlatmıyor zaten...

Sinan Çetin: Hayır, sen satın almazsın o zaman. Recep İvedik nasıl bir film olarak varsa, Mevlana da olacak. Entel sanat filmleri de olacak. Recep İvedik'e de, Zeki Demirkubuz'a da, Mevlana'ya da bu serbest piyasada yer var. Kimse bu olur, bu olmaz deme hakkına sahip değil. Markette hangi alıcı varsa, ona uygun satıcı olacak. Popüler kültür aslında en değerli kavramdır, kutsal olandır, iğrenç bir şey değildir. Sen çok satın alınmış bir şey yaptıysan, bunda utanılacak bir şey yoktur.

Siz sanat filmlerine de çok iyi bakmıyorsunuz...

Sinan Çetin: Yok, ben gerçek bir sanatçının yaptığı bir işin adını sanat filmi koyacağına pek inanmıyorum. (Yıllar sonra ilk kez doğru bir söz etmiş! HB)

Neden?

Sinan Çetin: Sinema zaten büyük bir sanattır, büyük sanatçılar tarafından yapılır. İşin tuhafı beceriksiz olanların yaptığı filmlere sanat filmi deniliyor. Çünkü içinde gerçekten sanat yok o filmlerin. Beceriksiz, yeteneksiz yönetmenlerin yaptığı filmin adına sanat filmi deniliyor. Buna karşılık seyirci de diyor ki: 'Bu beceriksiz bir adam, kendisi beceremediği için işin adına sanat filmi' demiş. Ben de gitmiyorum bu filme.

Türkiye'de iş yapmıyor bu filmler ama Avrupa'dan ödülle dönüyor...

Sinan Çetin: Bir kere bu dönem bitti. Yani Avrupa ve Amerika'da takdir görmüş demek, o işin doğru olduğu manasına gelmez. Bir de Avrupa ve Amerika'da her şeyin doğrusu yok. Bazı işlerin doğrusu da doğuda var, bazı işlerin doğrusu Çin'den geliyor mesela, Hindistan'dan geliyor. Eskiden pusula Avrupa ve Amerika'ydı. Artık pusulam bunlar değil. Pusulam kendim. Bir de kendi ülkemde yaptığım filmlerin kimse tarafından sevilmemesini sağlamak bir gurur kaynağı olamaz. İşte bu sanat sineması dünyası bununla gurur duyuyor. Allah'ın sopası serbest piyasada çok güzel çalışıyor, adaleti sağlıyor. Kötüler eleniyor, iyiler kazanıyor.

Filmlerinizden para kazanmak ne kadar önemli?

Sinan Çetin: En önemlisi değil ama en önemsizi de değil. Para kazanmak değil seyirciyle bağ kurmak mühim. O bağı kurunca, seyirci parayla ödüllendiriyor .

Recep İvedik iyi mi o zaman?

Sinan Çetin: Bence Recep İvedik halkın beklentilerine cevap verdiği için para kazanıyor. Sen onun daha iyisini yapabiliyorsan yap.

Ben yapamam da, ya siz?

Sinan Çetin: Yapabilirim. Şimdi niye yapmıyorsunuz dersiniz. Komser Şekspir'i, Propaganda'yı, Berlin in Berlin'i, 14 Numara'yı, Çiçek Abbas'ı yaptım. Yaşımız geldi yetmiyor mu? Akşama kadar sinema hakkında konuşan adamlar var, git onlara sor ne yapmışlar?

Şu an piyasada pek fazla işi yok Plato'nun...

Sinan Çetin: Bazen dinleniyoruz işte. Gülse Birsel yeni bir dizi yazıyor. Onun hazırlığını yapıyoruz.

Yönetmenlik sizin için ne demek?

Sinan Çetin: Yönetmenlik Allah'ın bir ızdırabı. Ben hiçbir zaman keyif falan aldığımı hatırlamıyorum. Bu işe keyif diyenler bu işten gerçekten hiçbir şey anlamayan amatörler.

Neden yapıyorsunuz o zaman?

Sinan Çetin: Başka bir iş bilmiyorum ki. Başka bir iş bilsem yapacağım. Yeteneğim buymuş. Dünyada en çok para ödenen yönetmenlerden biriyim. Profesyonel yönetmenlik belki de böyle bir şey. Amatör olarak yapınca herhalde keyif alıyorlar bunlar. Benimki hobi değil ki. Bu Plato'nun taşlarında, tuğlalarında binlerce reklam filmi var.

Üzerine basarak 'entelektüel değilim' diyorsunuz, niye yani entelektüel sinemacı olsanız zararı mı olur?

Sinan Çetin: Yok değil. Çünkü entelektüel olanların, yani okumuş cehaletin etrafındaki kumpasından o kadar sıkıldım ki... Bu kibirli entelektüeller arasında bir gram yerimin olmadığını düşünüyorum. Her şeyi halktan daha iyi bildiğini düşünen, her türlü bilgiye sahip olduğuna inanan, bütün toplumların nasıl olması gerektiğini anlatanlardan sıkıldım. Kendilerini halktan daha üstün görüp, toplum mühendisliğiyle bize işkence yaptıkları yeter gari diyorum.

Yeni sezonda bir yığın film vizyona girdi. Türk sineması altın yıllarını mı yaşıyor?

Sinan Çetin: Bence altından platine, platinden gümüşe, gümüşten bakıra, bakırdan tenekeye doğru gidiyor. Bu sene Vavien'i, Hayat Var'ı ve Nefes'i beğendim. 80 filmin içerisinde üç tane iyi film varsa, orada bir iyileşme yoktur.

Biri sunun pis suratina bir tokat patlatsin artik! Ne filmleri bir b..a yariyor ne de televizyon programlari. RTUK sigaralari kapatacagina bunun suratini kapatsin, kucuk cocuklar bunun suratini gorunce hemen kanepenin arkasina saklaniyorlar! Senin de bir gun Allah cezani verecek, o cok sevdigin AKP hukumeti secimlerede koltugunu kaybedecek, o zaman ne yapacaksin acaba serefsiz?
Kullanıcı küçük betizi
yigitler
Üye
Üye
 
İletiler: 600
Kayıt: Pzr Ara 07, 2008 21:41

Re: Bizden olmayan şarkıcımız, yazarımız, oyuncumuz, vs..

İletigönderen kaanka68 » Pzt Mar 15, 2010 21:31

Allah'tan para kazanmanın yolunu çoktan buldun Sinan Çetin, senin derdin dönekliğini meşrulaştırmak.

"Türkiye'de herkes bir mahallede yaşar, benim ait olduğum bir mahalle yok. Mahallem dünya" demişsin ya bir de utanmadan, en çok buna güldüm.

İktidarın önünde attığın taklalar sayesinde kazandığın işlerle, Cihangir Kontu oldun.

Cihangir'e "Sinangir" diyorlar artık, kimi yiyorsun?
Kullanıcı küçük betizi
kaanka68
Üye
Üye
 
İletiler: 90
Kayıt: Sal Eki 20, 2009 11:24

Re: Bizden olmayan şarkıcımız, yazarımız, oyuncumuz, vs..

İletigönderen Saroz » Çrş Mar 17, 2010 18:03

Fenerbahce Spor Kulubu Yoneticileri; Gecen yaz Rize'de Ataturk stadyumunun ismi degistirildi Fenerbahce ile oynanan ozel bir macta. Ataturkumuzun ismi silindi stadyumdan.
Kullanıcı küçük betizi
Saroz
Üye
Üye
 
İletiler: 27
Kayıt: Sal Şub 17, 2009 19:33

Re: Bizden olmayan şarkıcımız, yazarımız, oyuncumuz, vs..

İletigönderen yigitler » Cmt Mar 20, 2010 22:20

Bu gun AKP'nin toplantisina katilan sanatcilarin cogu. Metin Akpinar'in ne isi vardi orda? Toplantiya katilmayan sanatcilari alkisliyorum.
Kullanıcı küçük betizi
yigitler
Üye
Üye
 
İletiler: 600
Kayıt: Pzr Ara 07, 2008 21:41

Re: Bizden olmayan şarkıcımız, yazarımız, oyuncumuz, vs..

İletigönderen LostDreamer » Cmt Mar 20, 2010 23:52

İŞTE “SOL PAZARLAMACILAR”

Resim

Bıktım artık…
Sanatı pazarlıyorlar kardeşim… Hem de yetenek düşmanları yapıyor bunu.
Can Yücel bir şiirinde der ki; “sanat sevicileri”… Evet, sanat sevicileri, çok doğru…
Bir de “sanat pazarlamacıları” var…
Ama ben sizlere sol sanat pazarlamacılarını anlatacağım.
Bu ne yeteneksizlik, bu ne bilgisizlik…
Adam “sanatçıyım” diye ortalıkta geziyor. Sözüm ona bir kitlenin öncülüğünü yapıyor.
Tayyip Erdoğan geçenlerde sanatçıları topladı, güzel bir kahvaltı verdi onlara…
Kimler gitmiş diye şöyle bir baktım; aman ne feci…
Türkiye’nin eşsiz sanatçıları orada…
Seda Sayan, İbrahim Tatlıses, Yavuz Bingöl, Nihat Doğan, Kibariye, Orhan Gencebay, Onur Akın… İsmini sayamadıklarım var, hepsini tek tek yazamam kardeşim. Ayrıca yazımın konusu da onlar değil…
Beni ilgilendiren Yavuz Bingöl ve Onur Akın.
Yavuzum Bingölüm, elini vicdanına koy ve düşün: “Ben bugüne kadar müzik adına ne yaptım? Ben türkücü müyüm, türkücü olsam kendime ait hafızalardan silinmeyecek bir eser yaptım mı? Yapmadım… Peki, ben oyuncu muyum? Bilmiyorum… Yetenekli miyim? Bilmiyorum… Ama halk beni tanıyor, demek ki sanatçıyım, demek ki yetenekliyim…”
Bak Yavuzum Bingölüm, sanat eseri kendi içinde bir takım estetik disiplinleri barındırır. Uygarlık tarihi, sanat tarihi, felsefe okuman lazım. Niye biliyor musun? Bu söylediklerimi okuyunca alt yapın gelişir, bir dünya görüşü edinirsin, anladın mı beni Yavuzum Bingölüm…
Ama sen ne yapıyorsun, Denizlere şarkı besteleyeceğini söylüyor sonra da çıkıp Tayyip Erdoğan’ın kahvaltısına “sanatçı” kimliğinle koşarak gidiyorsun…
Git, banane…
Solcu kimliğinle övünüp durma ama.
Bunu ne güzel de pazarlıyorsun.
Dürüst olalım Yavuzum Bingölüm, insanlık tarihine en büyük katkıyı gerçek sanatçılar yapar, yapmalıdır.
Sanatta akılda kalanlar ise iktidarların dizinde şarkı söyleyenler değil, ona rağmen söyleyenlerdir.
Yavuzum Bingölüm, sözün olsun, lafın olsun, diyeceğin olsun…
Sağda solda solcu kimliğiyle gezip durma! Önce oku, kendine bir dünya görüşü belirle… Solcuyum deme kimseye, hele hele sanatçıyım hiç deme olur mu kardeşim?
Ayrıca sanatçılık biraz da yetenek ister.
Bak sana bir şey hatırlatayım Yavuzum Bingölüm, sen seversin eğlence programlarına katılmayı… Ankaralı Turgut ile bir eğlence programına katılmıştın. Siyaset konuşulunca, sen barış kardeşlik dostluk gibi içi boş sevgi kelebeği laflar etmiştin. Ankaralı Turgut’a da sorulmuştu aynı soru. O ne demişti hatırlıyor musun: "eskiden mahallede Dev-Yolcu abilerimiz vardı, onlar gibi delikanlı siyasetçiler hala gelmedi."
Kahvaltıya Yavuz Bingöl yerine Ankaralı Turgut mu gitseydi daha iyi olurdu acaba?
Neyse…
Bir diğeri de Onur Akın…
Onurum Akınım, bak kendi halinde şarkılar söylüyor, pek de naif görünüyorsun uzaktan uzağa…
Ama sen de alıyorsun şiirleri yapıyorsun besteleri, dayıyorsun da dayıyorsun…
Bana öyle geliyor ki sen hep aynı şarkıyı söylüyorsun.
Sonra kalkıp Tayyip Erdoğan’a gidiyorsun kahvaltıya…
Kendini sol sanatçı diye de addediyorsun, öyle değil mi?
Onurum Akınım, sen kendi yaptıklarından sıkılmadın mı hala?
Bir gün evinde yalnız kal ve kendi şarkılarını bir dinle, inan bana çok sıkılacaksın.
Yavuzum Bingölüme söylediklerimi aynen tekrar ediyorum sana.
Ayrıca bir bak ağabeylerine, üstatlarına…
Bakın, Edip Akbayram olamazsınız, Muhlis Akarsu olamazsanız, Ruhi Su olamazsınız, Yılmaz Güney olamazsınız hatta Ahmet Kaya da olamazsınız…
Ne sanatınız ne de siyasal cesaretiniz yeter.
Ancak Yavuz Bingöl olursunuz, Onur Akın olursunuz, İlkay Akkaya olursunuz, Boğaziçili cici çocukların Kardeş Türküler’i olursunuz.
Geçmişte insanların hayatlarıyla karşılıklarını ödedikleri değerlerin pazarlamacıları olursunuz.
Pazarlamayın değerleri, bırakın onlar pazarlanmadıkça değerli kalır…
Ayrıca sanat konusunda yetenekli miyim ben diye de bir kere sorun kendinize, olur mu canlarım?
Para kazanmanın şöhret olduğunu düşünen “sol pazarlamacı” arkadaşlarım bırakın bu işleri, siz ötede oynayın…

Ayhan Bozkurt
Odatv.com
Kullanıcı küçük betizi
LostDreamer
Üye
Üye
 
İletiler: 17
Kayıt: Prş Mar 15, 2007 3:45

Re: Bizden olmayan şarkıcımız, yazarımız, oyuncumuz, vs..

İletigönderen yigitler » Çrş Haz 02, 2010 20:44

Ermenilerden ozur dileyen bir sanatci daha, Hale Soygazi. Ama esi Murat Belge gibi bir Turkiye dusmanindan baska bir sey beklenmez.
Kullanıcı küçük betizi
yigitler
Üye
Üye
 
İletiler: 600
Kayıt: Pzr Ara 07, 2008 21:41

Re: Bizden olmayan şarkıcımız, yazarımız, oyuncumuz, vs..

İletigönderen Deli Haydar » Çrş Tem 28, 2010 0:50

AKP'yi Değil de,
Reformu Destekliyor imiş!

Zaman Gazetesi / 27 Temmuz 2010


12 Eylül'de referanduma sunulacak anayasa değişikliğine sanat dünyasından destek gelmeye devam ediyor. Sezen Aksu'dan sonra ünlü rock sanatçısı Teoman da "Evet" dedi.

Zaman'a konuşan Teoman, anayasa paketinin eksik yanları olsa da yapılan çalışmanın demokrasi adına ileri bir hamle olduğunu ve referandumda 'evet' diyeceğini açıkladı. Teoman, "Kararımı AKP'yi değil, anayasa değişikliğinin Türkiye'ye iyi geleceğini düşünerek verdim" diyor. Bunu söylerken, kendi düşüncesindeki ideal anayasanın daha gerçekleşmediğini de vurguluyor. Fakat bunun, referandumda 'evet' demeye engel olmadığının altını çiziyor: "Bence şu anda yapılması gereken; eksiklik olsa da hâlihazırda elimizde olan bu paketi desteklemek."

Teoman, 12 Eylül'de yaşı büyütülerek idam edilen sol görüşlü genç Erdal Eren'in akrabası. Bu nedenle, söyleyeceklerinin ayrı bir anlamı da var. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın idamlardan bahsederken ağlamasından etkilenmiş. "Gözyaşlarına inanıyorum" diyor. O mektuplarla kendisinin de gözlerinin sulandığını anlatıyor. Sanatçı, "Erdal Eren, tabii ki 12 Eylül cuntası vahşetinin simge ismi. Ama o dönemin mağdurları yüz binlerce kişi, hatta artçı dalgalarıyla bütün Türkiye" hatırlatmasını yapıyor. Bu süreçte kendisini rahatsız eden tek şeyin, tartışmanın sadece 12 Eylül üzerinden yürümesi olduğunu söylüyor. Pakette daha birçok demokratik hakkın olduğuna dikkat çeken Teoman, referandumu mektuplardaki gerçek gözyaşlarının ve samimiyetin yanında 12 Eylül darbesi üzerinden 'siyasi bir zekâyla' savunmanın biraz içini burktuğunu ifade ediyor.

Teoman, geçtiğimiz aylarda Kenan Evren hakkındaki eleştirileri ile gündeme gelmişti. 12 Eylül'ü görmüş, yaşamış insanların Kenan Evren'i her gördüğünde daha ağır sözler söylemesi gerektiğini savunmuş, "Ben o dönemde çocuktum, yine de komedinin farkındaydım" demişti. Evren'in adının bazı cadde ve okullardan kaldırılmasını da, "çok güzel hareket" olarak değerlendirmişti.



Peki ya Minik Serçe!

Türk Pop müziğinin güçlü sesi Sezen Aksu, referandumdaki tercihinini 'Evet' olarak açıklamıştı. Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir'in köşesinde yeralan konu ile ilgili bölüm şöyle:

1 haftalık kısa tatil dönüşü klavyemin başına oturduğumda kendi kendime sordum: "Tatil boyunca aklında kalan en çarpıcı konu hangisiydi Sevilay?"

Düşündüm birkaç saniye. Ve sonra da nedense geçtiğimiz hafta Ankara'daki billboard'lara asılan şu korsan afişler konusuna dalmaya karar verdim. Acaba o korsan afişlerde adı kullanılan sanatçılar gerçekten ne düşünüyordu?

Uzatmayayım. Hemen sarıldım telefona. İlk aradığım isim Sezen Aksu oldu.

Basın danışmanı Sibel Algan'a, "Elbette ki bu kadar mühim isimlerin markasını kim olursa olsun izinsiz kullanmaya hakkı yok ancak bu afiş bende acayip bir merak uyandırdı. Acaba Sezen Hanım referandum konusunda ne düşünüyor?" diye sordum.

Aradan yarım saat geçti geçmedi, Sibel dönüş yaptı:
"Sezen Hanım ne düşündüğünü size e-mail yoluyla gönderiyor az sonra" dedi.

Hakikaten de az sonra posta kutuma Sezen Aksu'nun mesajı düştü:
"Sevilay Hanım... Afişle ilgili kimse bana bir şey sormadı. Ancak eksikliklerine rağmen tabii ki evet diyeceğim. Dört dörtlük, gerçek bir toplumsal uzlaşmayla hazırlanacak çok daha kapsamlı ve özgürlükçü nihai şeklini alana kadar da evet demeye devam edeceğim!"

Sezen'in bu açık yürekliliği ve samimiyeti beni inanılmaz heyecanlandırdı pek tabii.
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: Bizden olmayan şarkıcımız, yazarımız, oyuncumuz, vs..

İletigönderen yigitler » Pzt Ağu 30, 2010 19:10

Zeynep Tanbay ve Nihat Dogan'i da ilave edelim listeye. Bunlar "Banayasa'ya evet" diye tum iktidar yalakasi kanallarda bagirdilar cagirdilar, rezil utanmaz kabiliyetsiz yaratiklar!
Kullanıcı küçük betizi
yigitler
Üye
Üye
 
İletiler: 600
Kayıt: Pzr Ara 07, 2008 21:41

Re: Bizden olmayan şarkıcımız, yazarımız, oyuncumuz, vs..

İletigönderen yigitler » Prş Ara 30, 2010 16:45

Atilla Yayla. Tam bir vatan haini yobaz!
Kullanıcı küçük betizi
yigitler
Üye
Üye
 
İletiler: 600
Kayıt: Pzr Ara 07, 2008 21:41

Re: Bizden olmayan şarkıcımız, yazarımız, oyuncumuz, vs..

İletigönderen Deli Haydar » Pzr Kas 13, 2011 17:12

Sizi-bizi kalmadı artık ama yine de on isim yazasım geldi:

Ali Poyrazoğlu
Doğu Perinçek
Ece Temelkuran
Eren Erdem
Haluk Bilginer
Kemal Kılıçdaroğlu
Muhammed Nur Denek
Okan Bayülgen
Yalçın Küçük
Yılmaz Erdoğan
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: Bizden olmayan şarkıcımız, yazarımız, oyuncumuz, vs..

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzr Kas 13, 2011 22:20

Bu yazı da Can Dündar üzerine:


Suda Balık Yan Gider
Açma Yaram Kan Gider



Bir yanımızda koca dalgalar, okyanus ötesinden körüklenen dev dalgalar, her gün üstümüze üstümüze geliyor, bir yanımız ise buna karşı tepki vermeye çalışıyor… Çoğunluk suskun. Hem de biz bu tepki verenleri rahat bırakmıyor, bu arada onları taşlayıp duruyoruz…

Karşıdevrimin karşısındaki bir avuç yurtseverden söz ediyorum.

Birbirimizi eleştirelim ama böyle sen şusun, sen busun diye karalayıp herkesi bir kenara atmayalım...

Bu işi para karşılığı yapan, özel yetiştirilmiş, halkı kandırmaya yönelik yazılarıyla göz boyayanlar olabilir, olabilir değil vardır… Bir de yanlış yapan ama bunu bilmeyerek gençliğinden, kandırılmışlığından, bilgisizliğinden yapanlar vardır…

Şimdi, Can Dündar isimli gazeteci o yaptıklarını bilmeden mi yapıyor?

73 yıl sonra ilk kez görülen Atatürk fotoğrafları yayınlamışmış gazetedeki yazısında. Ne biçim fotoğraflar bunlar duydunuz değil mi? Ben birini gördüm, sonrasına bakamadım. Kahroldum, içim içimi yedi… İhanetin böylesine inanamadım. Bunu yapanın kınanmamasını, gazetesine tepki verilmemesini aklım almadı…

Bu kişi daha önce de “Mustafa “ adlı Atatürk filmiyle gizlediği yanını ortaya çıkarmıştı. Atatürk’e filmde yapılan gizli hakaretle… Dolaylı göndermeleriyle…

Şimdi baktı ki ortalık bomboş…Battı balık yan gider, bir kez daha vurayım bari dedi.

Sonsuzluğa göçmüş bir yakınınızın siz hiç o son hâlinin resmini çektirdiniz mi? Çektiniz mi? Çektiren var mıdır? Çekilir mi resmi kişinin böyle bir anda?

Diyelim ki bu ihaneti büyük önderimize yaptılar. O zaman başını bekleyenler bazı çakallardan emir aldılar veya akılsızlıklarından yaptılar.
Bu ihanet belgeleri de bir tanesi hariç bu güne kadar hiç gün ışığına çıkmadı. (Atatürk’ün boynuna kadar yorgan örtülü baş resmi) Çıkarılmadı…

Peki Can Dündar’ın dün çıkardıkları neyin nesiydi?

Hangi gerekçeyle çıkardı? Ne değişti 73 yıl sonra? Neye hizmet ediyor bu resimler? Kimlerin ekmeğine yağ sürüyor?

Ruh bilimcileri şöyle der:

“Kaybettiğiniz bir yakınınızın veya bir sevdiğinizin en son gördüğünüz hâli sizin aklınızda kalır. O hayali gözünüzün önüne gelir. Kazada kaybetmişseniz o kişiyi ve o son hâlini görmüşseniz ne kadar isteseniz de eski görünüşünü gözünüzün önüne getiremezsiniz…”

Bu yüzden bazı ağır hastalar son günlerinde çok sevdiklerini yanlarına almak istemezler, dostlarının kendilerini o hâlleriyle görmesine engel olurlar. Beni bu hâlimle hatırlama, gelme yanıma, beni görme derler…
*
Atatürk’ün birbirinden güzel, etkileyici dünya kadar fotoğrafı var. Bakmalara doyamıyorsunuz!

Bakışları sizi sarsıyor… Öyle ki mareşal giyimli fotoğrafına bile Meclis’te görmeye dayanamayanlar varmış. Bu fotoğraf kalksın diye ayaklandılardı bazı iktidar vekilleri… Atın üzerindeki resimleri, Kocatepe’de, Türk askeriyle, Meclis önünde, milletin ilk vekilleriyle, halkın arasında, Türk köylüsüyle konuşurken, çocuklarla olan resimleri… Meclis’te konuşurken çekilmiş resimleri… Kalpaklı resimleri… Başı açık, birbirinden güzel giyimli resimleri…

Bu resimlerden ayrı, gizli kalmış, birilerinin albümlerinde unutulmuş kalmış resimleri varsa çıkar! Yayınla… Hepimiz şükran duyalım…
Ama bu yaptığın ihanet var ya Can Dündar, bu son ihanetin, “Atatürk” filmiyle bu milletin çocuklarına yaptığın kötülüğü bile geçti!
Hepsine tuz biber ekti…

En kötüsü de ne biliyor musun bu yaptığını bir marifetmiş, bir iyi işmiş gibi onlarca ben Atatürkçü’yüm diyen bilgiağı gazeteleri, basılı gazeteler alıp kullandı.

Gazetecilerde zor bulunan, çok az dağıtımı yapılan, başlığı ‘Ne Mutlu Türküm Diyene” yazısıyla, en üst köşede başı kalpaklı Atatürk’ün bize bakan derin anlamlı gözleriyle çıkan Ortadoğu gazetesi bile dün iç sayfalarında haber yapmıştı bunu.

Bir kez daha kandırdın milleti.

Bize balık hafızalı diyorlar, bazıları…

Bu söz yalan. Balıkların bile hafızaları var. Ama anlaşılan o ki, bizim yok…

Yoksa daha çok değil 2008 yılında yaptığın son işin (Mustafa filmi) böyle çabucak unutulur muydu?


O günlerde ismi belirtilmeyen bir şairimiz şu mektubu yazmıştı. Okumayanımız kalmamıştı…

Demek unutmuşuz hemen…


Feza Tiryaki, 12 Kasım 2011
Ek:

Atatürk`ten Can Dündar`a Mektup Var


Utandım çocuk

Beni anlatan bir film yapmışsın .
Kızgınım, utanç içindeyim.
Sana değildir kızgınlığım. Filmdeki Mustafa'dan da utanmış değilim.
Başaramamışım, bundandır utancım.

Komutam altında, bu vatan için kanını akıtan Türk askerlerinden utandım.
"Özgürlük" demiştim, benim karakterimdir. .
"Bilim" demiştim, tek yol göstericidir.

Sen, "Karanlıktan korkardı" demişsin benim için.
Korkardım evet. Bu ulusu boğmak isteyen karanlıklardan çok korktum.
Ama insaf be çocuk, korkup da kaçmadım ya.
Söküp atmadım mı o karanlığı bu ülkenin üzerinden?

Diktatör demişsin bir de. Hiç okumadın mı çocuk?
Nerde benim nesilleri emanet ettiğim öğretmenler?
Anlatmadılar mı sana?

Başkomutan olarak cepheden cepheye koşarken ve bütün kararları tek başıma alabilecekken neden bir meclis kurdum ben çocuk? Böyle diktatör olur mu?
Ah be çocuğum.
Neden, nasıl düşman ettiler seni bana?
Baktım aşktan, sevgiden, aileden bahseden güzel şeyler yazmışsın bugüne kadar.

Belli ki,çalışkansın, zekisin. Kara cüppeleri ile milletin ümüğüne çökmüş olan yobazları çok iyi anlarım da çocuk, seni anlayamıyorum.

Onlar zaten hiç sevmedi beni. Yüzyıllardır süren iktidarlarını çekip almıştım ellerinden.

Sevmeyecekler beni elbette..
Peki sen çocuk, sen neden kol kola girdin bu kara kalplilerle?
Dedim ya, sana değil kızgınlığım.
Başaramamışım.

Anlatamamışım demek ki özgürlüğün kıymetini, bağımsız bir ulusun, onurlu özgür bireyi olmanın ne büyük bir nimet olduğunu.
Yazık olmuş, onca vatan evladının kanına, onca ananın göz yaşına. Veremem ki şimdi hesabı, ne o gencecik bedenlere, ne de gözü yaşlı analara.
"Bu muydu uğruna bizi ölüme gönderdiğin vatan?" derlerse,
"Bu nesiller miydi,ölen evlatlarımızın kanıyla kurduğun ülkeyi emanet ettiğin?"

diye sorarlarsa ne derim ben onlara be çocuk?

Olmadı be çocuk...

Olmadı.
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1010
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: Bizden olmayan şarkıcımız, yazarımız, oyuncumuz, vs..

İletigönderen Deli Haydar » Prş Kas 17, 2011 3:54

Aytunç Altındal.
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: Bizden olmayan şarkıcımız, yazarımız, oyuncumuz, vs..

İletigönderen yigitler » Pzr Mar 15, 2015 14:42

40 tane AK-unluler

Lale Mansur
Safak Sezer
Yavuz Bingol
Yilmaz Erdogan
Ece Erken
Orhan Gencebay
Ibrahim Tatlises
Halil Ergun
Kadir Inanir
Zeynep Tanbay
Ebru Gundes (ve tabi ki kocasi)
Ismail Turut
Dogus
Mustafa Ceceli
Necati Sasmaz
Omur Gedik
Ajda Pekkan
Hulya Avsar
Cemil Ipekci
Bulent Ersoy
Acun Ilicali
Ridvan Dilmen
Tanju Colak
Ismail YK
Zerrin Ozer
Izzet Yildizhan
Alisan
Mustafa Sandal
Seda Sayan
Sezen Aksu
Metin Senturk
Nihat Dogan
Muazzez Ersoy
Nur Yerlitas
Hulya Kocyigit
Esra Erol
Demet Akalin
Niran Unsal
Defne Samyeli
Ikbal Gurpinar

Muhalif Unluler

Tarik Akan
Edip Akbayram
Levent Kirca
Fazil Say
Mujdat Gezen
Kullanıcı küçük betizi
yigitler
Üye
Üye
 
İletiler: 600
Kayıt: Pzr Ara 07, 2008 21:41

Önceki

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x