Hukuk devletinde geçerli olan nedir?
Hukuktur.
Hukuk devletinde başbakan savcı olmaz.
Mahkemeler sadece kanunları uygular, talimatları değil…
Özetle, mahkemelerin verdikleri kararlarda siyasi düşünceler ya da ikili ilişkiler zinciri değil, yasa maddeleri egemen olur.
Bir ülkenin Başbakanı, hukuku siyasetin bir aracı ya da piyonu olarak görüp, değerlendiriyorsa, o ülkenin Adliye Bakanı’nın aldığı “maaş” haramdır…
Bir ülkenin Başbakanı, bir davanın savcısı, egemenliğini [henüz] kuramadığı yüksek yargı organlarının düşmanı ve ancak kendi belirlediği adalet kurumları ile dost ise, o ülkenin hukuk kurumları, demokratik kitle örgütleri, siyasi partileri ve hatta tüm yurttaşları demokratik rejimi hak etmiyor demektir.
Çünkü demokrasi, ona layık olanların sistemidir, rejimidir…
Eğer bir ülkenin ordusunun nitelikli subayları ceza evinde ömür törpülüyor ve bu insanların eşleri, onları cezaevinde tutan mahkemelerin önünde “adaletin ruhuna lokma” dağıtıyorlarsa… O ülkenin Adliye Bakanı, istifasını geri alıp, kendisini yüksek bir kayalıktan aşağıya sallandırmalıdır…
Çünkü adaletin çöktüğü bir ülkenin “bakan”ı olmak oldukça ağır ve tarihi bir damgadır…
Bu damga, gönlünde adalet duygusu taşıyan bir kişi için gerçek bir prangadır…
Ama adalet bakanını o kutluğa oturtan Başbakan’dır.
Başbakan’ı o koltuğa oturtan ise…
Siz söyleyin kimdir?..
- ABD mi?,,
- Avrupa Birliği mi?..
Hayır değil!.. Bilemediniz.
Biziz, biz!..
Biz seçtik o başbakanı…
Ya da biz onayladık o koltuğa oturmasını…
Umursamaz duruşumuzla, “bana ne, bana ne,” deyişimizle ve “beni ısırmayan yılan, bin yaşasın söylemiyle”… Biz!
Tanzimat aydınlarımızın önderliğinde ve hazım saatlerimizi organize eden dizi kültürü ve tembelliklerimizle kol kola girmiş “bana ne”ciliğimizle, Biz… Biz!
Okullarımızda Fransız İhtilali’ni okuduk, gecikmiş de olsak Sovyet Devrimi’ni öğrendik, sonra bizzat milletçe hep beraber Anadolu İhtilali’ni yarattık…
Sonra Erzurum, Sivas derken Ankara’ya ulaşıp emperyalist orduları yendik, milli devletimizi kurduk…
Sonra “bin atlı akınlarda çocuklar gibi şen” ve şakrak kaya gibi sağlam, çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti oluşturduk…
Ama nedense bir türlü, siyasal bağımsızlığın temelinde yer alan ekonomik bağımsızlığımızı koruyamadık.
Hukuk Devleti’ni kuramadık.
Milli Devleti sürdüremedik.
Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşamadık.
Ve yine döne döne 1919’ların 19 Mayıslarına benzeyen koşullara taşıdık ülkemizi…
Ve şimdi zihnimizin bir köşesine bağdaş kurup oturduk ve sabırla bekliyoruz güneşin ufuktan doğacağı anı…
O an şimdi midir?
Yakın gelecekte midir?
Yoksa, hayli gecikmeli mi gelecektir Erzurum’a, Sivas’a, Ankara’ya bu tren?..
Yürüyelim arkadaşlar…
soruyusormak@gmail.com
LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:
http://www.soruyusormak.com
http://www.dnm-ler.com
http://www.kitlecizgisi.com